Gökberk ERSES
Herhangi bir şekilde gitar ve amfi ile uğraşmış, özellikle de bunu genç yaşta yapmış olan herkes, eminim ki, aletin bütün ayarlarını istismar etmekten büyük zevk almıştır. Hatta çoğu zaman en rahatsız edici, en anormal sesi seçip sıkılana –ya da etraftan şikayet gelene- kadar çalmak, ergen bir gitaristin en büyük hobilerinden biridir. Normalde cılız olması gereken bir sesin amfi tarafından yükseltilip, uzun süre tınlayan bir canavar haline gelmiş olması gerçekten mest eder insanı başlarda. Sonra alışır tabi ergen gitarist. Bazıları daha da ekstreme yönelmeye çalışırken bazıları da vazgeçip başka yönlere kayar doğal olarak. Drone metalin açığa çıkışında da bu “daha fazlasını isteme” durumunun gerçek anlamda etkili olduğunu düşünüyorum. Konuya ergenlikten girmiş olmak kesinlikle bir yerme veya aşağı görme halini yansıtmıyor onu da belirtmeliyim. Tersine dışarıdaki genel cılız atmosferleri reddedip, daha fazla kendi olma, kendinden olanı yansıtma durumu bu. Bu devrimsel dışavurumu ise sesin kendisini daha fazla titreşime sokarak, yavaşlatarak, feedback’e bulayarak, adeta sese/tınıya taparak yapıyor drone metal.
MELVINS gibi efsanevi bir grubun 80lerin sonuna doğru ufak temel atma çalışmalarından da yardım alan EARTH, geleneksel metalin gerilemeye başladığı 90ların başında drone metal’in ilk net örneklerini veren bir grup. Drone metal açısından da, bir çok alternatif metal alt türü –hatta direkt alternatif müzik- açısından da verimli yıllar olsa gerek o zamanlar. Özellikle kıyıda köşede kalmış çevrelerde bolca “deney”in yapıldığı yıllar. Bu deney atmosferinde de EARTH gitaristi Dylan Carlson’ın az önce bahsettiğim istismarı yapmamış olması imkansız. Hatta denemekle kalmayıp, -La Monte Young gibi minimalist müzisyenlerden de etkilenmekle beraber- bu fikri akademik bir boyuta taşıyarak transa geçirici bir hale sokuyor Dylan Carlson.
EARTH, başlangıçta daha da düşük akortlanmış ve yavaşlatılmış MELVINS’vari pasajlar içeren demolar ve bir EP –“Extra-Capsular Extraction”, Kurt Cobain vokali de içeriyor aynı zamanda- yayınladıktan sonra 1993’te efsanevi “Earth 2: Special Low Frequency Version” adlı albümünü yayınlamıştı. Drone metal camiasının Spiderland’i olarak görülen bu albüm, kocaman ve hep kıyıda kalacak olan bir türe öncülük yapmış durumda. Daha sonra ise 90larda daha kolay içine girilebilen iki albüm yapıp yaklaşık 10 senelik ara veren grup, günümüze yaklaştıkça psych ve stoner olmak üzere çeşitli etkilenimler içeren bir çok albüm çıkardı. Hepsinde de daha az gain’li, daha rafine, ferah ve aynı zamanda melankolik bir atmosferi benimsedi. Bütün bu değişiklikler, git-geller ve birbirine yakın albümler içinde net bir karşılaştırma yapamasam da, ilk albümün şaşırtıcılığına hiçbiri erişemez sanırım. “Aşırı özgün bir tarz oluşturan ama kendi aynılığına saplanıp kalan grup” tanımına EARTH de epeyce uyuyor. Tabi müzik piyasasının genel aynılığından çok daha farklı bir aynılığa sahip olan bir grubun bu tutumu ne kadar eleştirilesi tartışılır, bence büyük bir sorun yok.
Nihayet geçtiğimiz ay çıkan “Primitive And Deadly” albümüne geldiğimizde ise, grubun son zamanlarda sahip olduğu rafine ve temiz havanın birazcık boğulduğunu ve bolca fuzz eklendiğini görüyoruz. EARTH her zamankinden daha fazla psych etkilenimi içeriyor. Ayrıca gruptan beklenmeyen bir şekilde albüm epey fazla vokal içeriyor. Grubun her zamanki sakin ve uhrevi havası devam etmekle beraber, bu havanın biraz daha enerji kazanmış olduğunu görüyoruz. Birçok EARTH albümünden daha fazla dinamik içeriyor, bunda etkin vokal kullanımının da etkisi olabilir; gruba has genel boş ve minimal havayı kapatmakta. Şahsen vokal kullanımının bu kadar artırılmış olması EARTH’ten çok, sanki daha normal bir heavy psych grubunun biraz daha yavaş halini dinliyormuş gibi hissettirdi. Vokaller daha az olsa daha hoş olabilirdi. Bunun dışında genel EARTH kalitesi her şekilde kendini belli etmekte. Ek olarak, artwork gerçekten inanılmaz bir şekilde atmosferi tamamlıyor. Müzik, renk ve ortam uyumu mükemmel. O açıdan çok başarılı olmuş, belirtmeden geçmemek lazım.
Bitirirken söylemeliyim ki, gönül isterdi ilk albüm kadar çığır açan bir albüm duyalım, fakat bunun gerçekleşmeyeceğini hepimiz biliyoruz. Zaten ilk albümün açtığı garip yolu daha da karanlık alanlara taşıyan SUNN O))) gibi insanlık dışı gruplar bulunmakta. EARTH ise artık daha sakin. Bu pek değişmeyecek gibi. Biz her şekilde EARTH’ü seviyoruz; EARTH ne yaparsa yapsın, onun müzikalitesi asla belli bir çıtanın altına inmiyor.
sevdim ben.
Albüm görsellerine şöyle bir baktım da, bence çok güzeller. Mars’ta hayat varmış izlenimini veriyorlar.
From The Zodiacal Light sen nasıl bir güzelliksin öyle. Şarkının içinde kaybolup hayallere dalıyorsunuz, başka diyarlar, başka kafalar. Yok böyle bir şey… Yok.