Core temalı müziklerin Amerika’da neden bu kadar popüler olduğuna dair tam bir fikrim yok ancak genel olarak belki yetiştirilme tarzlarından belki de gençlerin buldukları özgür ortamlarda kendilerine bir karakter edinebilme çabasından ötürü olduğunu düşündüğüm bu olay elbette ki yıllardır birbirine çok benzer müzikler yapan ve farklı olma çabasına girmeden, extreme metal’e göre kolay dinlenilebilir ve tüketilebilir albümler çıkarılmasına ve piyasada başarı yakalamasına sebep oldu.
Müzikteki bu tüketilebilirlik etkisinin genelde tekrara dayalı şekilde breakdown’ın ezici gücüne ve vokalin agresif çığlıklarına sırtını dayayarak yapılıyor olması, kaliteli yapıldığında oldukça akılda kalıcı ve müziğe ihtişam katan bu yapının zamanla formüllere bindirilmesiyle sonuçlandı. Ve buna bağlı olarak maalesef piyasada binlerce birbirinin kopyası olan şarkılar, albümler, gruplar birikiverdi.
Yukarıda kurduğum son cümlede geçen “maalesef” kelimesi tabii ki son derece özgün bir yorum. Sonuçta insanların dinledikleri müzikten ne bekleyecekleri, ne gibi kaygıları olduğu, niye sevdikleri niye sevmedikleri beni ilgilendirmez; fakat bu, kritiğini yazmakta bulunduğum grubun dinamikleri üzerine düşüncelerimi belirtmememi de gerektirmez. Bu bağlamda deathcore türünü tanımlarken kullanılacak tüm kavramları müziğinde bol bol kullanan, türün dışında çok çok çok az müzikal mecraya ayak basan ama en önemlisi de böyle bir kaygı barındırmayan, bu müziği gerçekten istediğini yaptığını düşündürtecek kadar hakkını vererek yapan bir grup SUICIDE SILENCE. Yine de, şimdiye kadar gevelememden anladığınız üzere, benim pek de hoşlaşmadığım bir müzikten bahsediyor olacağım.
SUICIDE SILENCE, 2007’de çıkan albümleri “The Cleansing” dışında beni etkileyen başka bir albümleri bulunmayan bir grup olarak hafızamda yer etmekte. Özellikle piyasada inanılmaz bir başarı sağlayan ama benim bir kere dinlemeye anca tahammül edebildiğim “The Black Crown”dan sonra zaten takip etmiyor olduğum gruptan iyice ümidimi kesmiştim desem yalan olur, çünkü bir ümit hiçbir zaman söz konusu olmadı. Uzaktan izlediğim ve metal sitelerinde sık sık karşılaştığım popüler bir grup özetle benim için SUICIDE SILENCE.
“You Can’t Stop Me” Mitch Luker’ın ölümünün ardından grubun eski ALL SHALL PERISH vokalisti Hernan “Eddie” Hermida ile yoluna devam etme kararı almasıyla en büyük varyasyonunu kazanıyor. Müzikal olarak türün sınırlarından ziyade SUICIDE SILENCE’ın sınırlarında kısılıp kalan gruba farklı bir etki yaptıran tek öğe Hermida’nın Mitch Luker’dan çok daha iyi kotardığını ve hakkını verdiğini düşündüğüm vokal mevzusu olmuş. Bir diğer gelişim diyebileceğim şey, belki de bu trajik olayın ardından grubun üstünde Mitch’in anısına yakışır bir albüm yapmak gibi bir kaygı olduğundan, albümdeki konuk vokal bolluğu. Hermida’nın gerçekten SUICIDE SILENCE’a ses aralığıyla, tonuyla bir oturmuşluk ve bütünlük kattığını düşünsem de “Control”deki Corpsegrinder, “Monster Within”deki Greg Puciato vokalleri de şarkılara bambaşka bir hava katmış.
“You Can’t Stop Me”nin genel olarak grubun en bütün ve karakterli albümü olduğunu düşünsem de bir iki dinlemede aklınıza kazınan birkaç rif, melodi ve şarkı sözü dışında sıkıcı bir albüm olduğu gerçeğini maalesef göz ardı ettirecek bir müzikalite yok ortada. SUICIDE SILENCE, çabuk sindilirebilir/tüketilebilir ve gaza getirmelik albümler kategorisinde orta üstü, benim müzikal zevkime göre sıkıcı, kendi genel dinleyici kitlesine ve müzikal yaklaşımına göre ise tam olarak ideal bir albüm yapmış ki önemli olan da bu. Eğer uzun zamandır deathcore dinlememişseniz açlığınızı bir iki dinlemede giderebilecek, o dinlemelerde zaman zaman gaza gelmenizi, keyiflenmenizi sağlayacak ama ne kadar sabırlı bir dinleyici olduğunuza bağlı olan bir sürede de giderek sıkıcılaşarak tekdüzelikten bayılmanıza sebep olabilecek bir albümü sizlere şimdiye dek yazdığım en kısa yazıyla tanıtmaya çalıştım. Sağlıcakla kalınız efenim.
albümle ilgili gerek pozitif, gerek negatif söyleyecek epey bişeyim vardı ancak ömrümde hayatımda bu derece saçma sapan ve sığ bir kritik görmediğimden dolayı hevesim kursağımda kaldı yazamadım hiç bişey.
müziğin türü, albümün site ahalisince sevilmesi veya sevilmemesi yada aldığı puan hiç önemli değil. kritikte azda olsa elle tutulur bir şeyler bulunsun ki, bizde oradan yola çıkarak altına bir şeyler karalayalım. en azından düzenli yorum yazan site müdavimleri için lütfen kaliteyi koruyalım biraz.
07.09.2014
@ismail vilehand, abi öncelikle yorumun için teşekkür ederim. Bilmiyorum takip ediyor musun (etmen gerekmiyor elbette, yanlış anlama) ya da dikkatini çektim mi ama kritik konusunda çok yeni biri sayılmam, 25 küsur yazım var sitede. Bunu “bu işi biliyorum” tarzında bir karaktere büründüğüm için söylemedim elbette, aksine kritiklerimdeki eksikleri görmek beni geliştirir, ama başından beri yazılarımda uygulamaya çalıştığım kabaca bir formülüm var ve o doğrultuda yazıyorum genelde. Bu kritik de aynı şekilde yazıldı, bu yüzden yaptığın yorumu biraz daha açmanı isteyeceğim senden. Elle tutulur şey dediğin kavram tam olarak ne? Nelerden bahsetmemişim? Belki benim yazılarımın baştan savma ve kalitesiz görülmesine sebep olacak bir eksiği ortaya çıkarabilirsin. Senin gibi sitenin müdavimi biri “ömrümde hayatımda bu derece saçma sapan ve sığ bir kritik görmediğimden dolayı hevesim kursağımda kaldı yazamadım hiç bişey” diyorsa düzeltmem gereken bir şeyler olmalı.
07.09.2014
@Ünal Akünal, Ünal selam. Bana kalırsa bu yazında albüme dair daha fazla bilgi versen daha iyi olurmuş. Yazıda 6 paragraf var ve ilk dördü senin gruba yönelik düşüncelerinden oluşurken, sadece son iki paragrafta albüme yönelik fikirlerinden, – o da biraz üstün körü olarak- bahsetmişsin. Ben grubu hiç bilmiyorum mesela ve yazına bakarak bu albüm için vardığım sonuç, vokalist değişikliğinin olumlu, riflerinse sıkıcı olduğu. Daha fazla şey bekliyor insan tabi. Hal böyle olunca hakim olmadığın bir tür/grup için zorla yazı yazmışsın da söyleyecek çok fazla bir şey bulamamışsın gibi bir intiba oluşuyor.
10.09.2014
@Ünal Akünal, öncelikle şunu söyleyeyim; ben bu site tarihi boyunca kimsenin ismine veya nikine bakarak yorum yapmadım. örneği çok vardır mesela birini aşırı terslemişimdir, ertesi gün bir yorumuna “helal olsun be adamsın.” demişimdir, hatta muhtemelen o kişi şaşırıp “ne diyor lan bu mal? dün sövüyodu bugün övüyo.” diyip cevap bile vermemiştir. çok var sitede örneği. ama bana tam tersi yapıldı inkar edemem. neyse konumuz bu değil gerçi ama sen ne olursa olsun benim negatif yorumlarımı “dost acı söyler” tarzı algıla. çünkü cidden öyle. sana karşı planlı bi durum yok. canımsın, ciğerimsin.
ayrıca sen dedikten sonra baktım senin kritiklediğin çoğu albümü deliler gibi seviyorum ve cidden iyi kritiklemişsin. hemen hemen hepsi süper. çoğunun altında yorumlarım da var istersen bakabilirsin. ki ben daha iyilerini yazamazdım çünkü ben iyi kritik yazabildiğimi pek düşünmüyorum.
ancak bu kritiğin neresinden tutsam elimde kalıyor. hele ki ilk paragraf… vallahi kafa yapar cinsten saçmalıklar barındırıyor. “Core temalı müzik” nedir bir sefer? “karakter edinebilme çabasından ötürü” belli bir tür müzik dinlemek? sırf sen açıkla dedin diye yazdım çünkü yazarken bile bi tuhaf oluyorum yüzüm kızarıyor. benim yetkili olduğum bir siteye yollasan bu kritiği hangi tür müzik, hangi grup olursa olsun içinde “Core temalı”, “Core tarzı” gibi başına tamamlayıcı kısmı gelmemiş şekilde Core kelimesi olan ve ayarsızca negatif eleştirilmeye çalışılmış bir kritiği asla yayınlamam. hatta kovalarım yani “yazma birader böyle yazılar. yazarsan da bize gönderme.” diye. ve kötü niyetli bir insan olsam “bu adam albümü dinlemeden kritik yazmış.” bile diyebilirim. o tarz bir kritik var karşımızda. çünkü albümle ilgili hiç bir şey yazmamışsın, ki bu bence Suicide Silence diskografisi içinde en çok şey yazılabilecek albüm.
ve diğer arkadaşların da dediği gibi, sen bu tarz müziği sevmiyorsun. o yüzden zorlama. benim power metal ve progresif metal sevmediğim gibi sende deathcore sevmiyorsun. bundan daha doğal bir şey olamaz. eğer ben yanılıyorsam ve deathcore türünü cidden seviyorsan ama biz seni yanlış anladıysak seve seve bu türde beğenebileceğin onlarca albüm ve grup önerebilirim.
müzik konusunda bilgili, hevesli ve iyi yazılar yazabilen biri olduğundan dolayı sana nacizane tavsiyem önce şu “Core temalı müzik” konusunu bir halletmen lazım. sonunda “Core” takısı olan müzikleri süslü ve kimlik bunalımında olan Amerikalı bebeler mi (ki bu söylem başlı başına ırkçılık ve ayrımcılıktır), yoksa 70lerde 80lerde ve günümüzde daha iyi bir dünya düzeni ve eşitlik için otorite ile çatışan insanlar mı dinliyor biraz araştır bunu.
umarım bunların sonucunda olumlu bir yere varabiliriz diyorum ve ölümüne gazlar yiyip sonrasında ise çabucak unuttuğumuz gezi direnişi ile ilgili bir DETKOR şarkısı paylaşarak sözlerimi noktalıyorum.
http://www.youtube.com/watch?v=dPL7NHUDzwA
10.09.2014
@ismail vilehand, @Berca B. beyler eleştirileriniz ve yorumlarınız için cidden çok teşekkür ederim. Uzun uzun yanlış ve eksik gördüğünüz yerleri belirtmişsiniz, emin olun gerekli dersleri çıkardım ve bir daha yazarken aklımda bulunacak.
Yalnız deathcore’u çok dinleyen bir insan olmasam da kesinlikle sevmiyor değilim, ama ismail’in de dediği gibi bazı ifadelerim bu müziği aşağılıyormuşum gibi göstermiş beni. Sıkıcı bulduğum bir albüme yazı yazıyor olmam kritiğimin de sıkıcı ve daha da önemlisi söylemek istemediğim argümanlara yer verilmiş bir halde olmasını gerektirmez elbette. Tekrar sağolun.
Deathcore ile uzaktan yakından hiçbir alakam yoktur. Şu grubun bir iki şarkısını dinleyeyim dedim.
Sonuç; Birinci dereceden kafa sikilmesi. Olağanüstü bir estetik yoksunluk. Kulak hasarı, kulak zarı tecavüzü, aşırı sıkıcılığın bile ötesinde bir mide bulantısı.
Not:Dinleyenlere saygım sonsuz. Yanlış anlaşılmasın. Müzik kişisel bir şey sonuçta.
Albüm kapağından ismine kadar her şeyi o kadar tıraş ki…
07.09.2014
@Cattle Bilmemne, M.A.L’ı görmedin heralde?
08.09.2014
@Osman, Onu yazacaktım yeminlen. XD Grubun özeti gibi şarkı yapmış kekolar.
pop-core
Deathcore sevmeyen bir insan neden deathcore albümü kritikler ki? Mesela ”melodic death metal” sevmeyen biri gelipte In Flames’in The Jester Race albümünü kritiklerse; bu kritikten ne çıkar ortaya? Muhtemelen o albüme ”sıkıcı” gibi yaftalar yapıştıracaktır. Ve ortaya bu müziği sevenlere hitap edebilecek bir kritik çıkmayacaktır.
Yani bana göre bir insan ”x metali” veya ”x müziği” sevmiyorsa, o türe ait bir albümden kritik yapmamalı.
Bilmiyorum sizde benim gibi düşünüyor musunuz?
08.09.2014
@Evil Penguin, Aynen öyle düşünüyorum ben de. Ben mesela, gidip punk kritiği yapsam, en kült punk albümüne bile 3′ten fazla puan vermem. O yüzden sevmediğin, pek bilgi sahibi olmadığın bir tür hakkında kritik yazmak yanlış. Ha şöyle yazarsın, 20-30 yıllık bir müzik birikimin olur. Türler üstü bir müzik eleştirmeni olursun ve objektif davranırsın. O zaman sevmediğin bir tür hakkında da kritik yazabilirsin. Ama böyle değilse, sırıtıyor, bu kritikte olduğu gibi.
08.09.2014
@Evil Penguin, bende aynı bu tarz bir yorum atmıştım daha yayınlanmadı sanırım. deathcore sevmeyen birinin bu tarz bi kritik yapması abesle iştigal.
08.09.2014
@Ediz Mudul, Bazı yorumlar bizim kontrolümüz dışında spam’e gidiyor maalesef, WordPress kaynaklı bir sorun. Arada kaynamış olabilir, kusura bakma.
08.09.2014
@Batuhan Bekmen, estağfurullah.
“Hermida’nın Mitch Luker’dan çok daha iyi kotardığını ve hakkını verdiğini düşündüğüm vokal mevzusu” derken??
Öncelikle, Mitch Lucker* olacak.. henüz bu adamın brutal tonu kadar hayvan bi tona rastlamadım şu Rus elemanınki dışında (http://www.youtube.com/watch?v=LanfdNeT5rk) hermida’nın daha iyi olduğunu söylemeyin lütfen bu yüzden..
Gruba gelecek olursak, Suicide Silence’ın kesinlikle birbirinin kopyası gibi olan berbat amerikan deathcore gruplarından ayrı tutulması gerektiğini düşünüyorum.
Bu sitede garip bir ‘deathcore’a bok atma’ eğilimi var. Bu grup sırf popüler ve ergenler tarafından dinleniyor diye (sanırsın diğer tüm metal gruplarını 40 yaşındakiler dinliyor da bir bu grubu 15lik bebeler dinliyor) cool olmak için aşağılanıyor.
Bu grup ‘The Cleansing’ ile yarmış geçirmiş bir gruptur bir kere. O albümleri yaratıcı riffleriyle, gaz breakdownları ile bir modern metal albümünden beklenecek herşeyi barındıran bir şaheserdi ve bunu yine iyi sayılabilecek The Black Clown takip etti. Bu albüm de bana göre fena değil ama 2000lerin en iyi metal vokalistlerinden olan mitch luckerın eksikliği hissediliyor. Notum 7.
Bu sitede daha önce de sonu core ile biten grupların kritiklerini yazdım bir bakabilirsin.
Tüm core türevlerini severim ama bu benim whoracle veya the gallery veya still life sevmeme engel değil, kritiğinde senin kesinlikle kastetmediğini bildiğim bir sitede ki metalci abilere core müzik gösterip dalga geçme havası var.
Iyi niyetine güvenim sonsuz ama sen şimdi kalkıp sevdiğim müziği orta halli bir albüm üzerinden gömersen bende kalkıp senin sevdiğin kült olan bir albüme söverim.
Müzik dediğin global tamam ama bazı alanlarda kendi içinde değerlendirilmesi gerekir. Black metal bilmeyen biri kalkıp enslaved albümleri kritiklese ne çıkar ortaya? Hangi birikimine göre değerlendiriceksin sorusu çıkar bence.
Tabi herkes bildiğini yazsın demiyorum ama yargılamak için en azından tür hakkında birşeyler bilmen gerekir. Okuduğum kadarıyla core hakkında bir bilgin bulunmuyor. Içi boş müzik dediğin anda işin içine Architects gibi gruplarda giriyor.
Anlamadığın şey kimse SS den proggresivelik beklemiyor. Sen ac/dc den teknik ve karanlık atmosferle oluşturulmuş post apokaliptik hava bekliyor musun?
Yıl oldu 2015 halen müzik faşistliği yapılıyor ve bunu yapan insanlar metal müzik dinleyen bizim gibi açık görüşlü insanlar şaka gibi.
Ben 20 yaşındayım ve Alternative/Post-hardcore bir grubum var. üniversite okuyup çalışıyorum ve Kimlik bunalımı yaşıyorum sence. Neyse bmth dinleyip ağlamaliyim biraz.