Özgür DURAKOĞULLARI
Şöyle bir havada, bir hedefi olmadan öğlen güneşi altında yürüyen biri var mıdır ki? Somut bir hedef veya iş yoksa bile, hiç olmadı can sıkıntısı bir insana bunu yaptırır en kötü. “Bana bişey olmaz yeaaaa” deseniz bile, can sıkıntınız başka türlü bir sıkıntıya dönüşür bu yürüyüşü uzattığınızda. Bunu gidermenin en iyi fırsatı ise, bir ağaç gölgesinde serinlemektir. Son adımlarınızı hızlandırarak kendinizi güneşin merhametsizliğinden kurtarıp güvenli bölgeye attığınız an, ve bunu takip eden birkaç dakikada yaşanan his hayatta tecrübe edilecilecek en hoş anlardan bazılarını ihtiva eder.
Kendinize geldiğinizde ise, çoğu insanın yaptığı şey olan etrafı dikkatlice gözlemleme hatasına düşmeyip, gözlerinizi kapatarak ortam seslerini dinlerken aynı zamanda iç dünyanıza hülyalı ziyaretler yaparsanız ise müthiş keyifli -ve tuhaf bir huzur da içeren- bir mayışmışlık yaşarsınız. Bulunduğunuz habitatın nasıl bir yer olduğuna göre değişkenlik gösterebilecek bir dış koşul ise sizi bu tatlı hayallerden er geç çıkartır. Rütin plaj uğultusu içinden keskin bir anne sesi “yavrum güneş kremini sürdün mü?” şeklinde çocuğuna bağırarak seslenebilir, birkaç metre yakınınızdaki yoldan -tam da sıradan taşıt gürültülerine duyarsızlaşmışken- gürültülü bir kamyon geçebilir; veya tamamen doğal bir ortamdaysanız ise, klasik ağustosböceği korosunun kakafonisine alışmışken, üstünüzdeki ağaç dallarından birinden yeni bir “kulak misafiri”niz olabilir. Esasen misafir olan sizsinizdir, ve ağaç sahibi sizin zararsız olduğunuza ikna olduğunda, solo performansına başlamıştır.
Böyle durumlarda yapılabilecek en iyi şey, keyfinizi elinizden geldiğince uzatmak için birşeyler yapmaktır. (Örneklerin ilklerini deneyin, ikincilerini tavsiye etmem.) Anne ve çocuk arasındaki bağırışlar bitmiyorsa, çocuksuz ailelerin takıldığı plaj kısımlarının arkasındaki bir ağaç altına oturulabilir. (Ya da civarınızdaki tüm çocuklara elcağızlarınızla krem sürebilirsiniz.) Kamyon ve tırlar üst üste geçmeye başladıysa, yoldan mümkün olduğunca uzaklaşıp en gürültülülerinin bile fon müziğine dönüştüğü bi yerde takılmak iyi olabilir. (Ya da kamyon sesinden rahatsız olmamak için elektrikli testereyle ağaç kesilebilir.). Yakınınızdaki ağustosböceğinin yeri tespit edilip, üzerine doğru taşlar atılarak ağaçtan kaçırılabilir. (Ya da boğazınız acıyıncaya kadar “BLOODY ROOOOOOUUUUUUUTS” şeklinde böğürebilirsiniz.)
Neticede doğaya özdeş yaşam keyfi de bi yerde biter. İşte VOYAGER’ın albümleri de odanızda nihilist bir mayışmışlık, dış dünyanın kaosu ve trafiğine karşı bir soyutlanmışlık hissi yaşamak için birebirdir her zaman. Metalin sloganvari tokatlarından yorulduğunuz anlarda, kendinizi bu adamların değişik pop-metal ambiyansına emanet edebilirsiniz. Büyük laflar etseler de, bunu egonuzu besleyerek veya rahatsız ederek yapmazlar. Enstrümanlarda kusursuz ve dinamik bir metal işçiliği, vokallerde ise ermiş, bilge ama nasihat vererek egonuzu rahatsız etmeyen bir tavırla karşılaşırsınız. Tüm bunlar ve ek olarak kullanılan iç gıdıklayıcı pop’vari synth’ler, istenirse rahatlıkla kurtulunabilecek, ama bunu tahminen pek tercih edilmeyeceği bir yakalayıcılığın avuçları içine alır dinleyiciyi. İşin trans boyutuna ulaşmamasında etkin rol oynayan kimi gaz ve teknik kısımlar ise, avuç içindeki dinleyiciye parmak aralarındaki boşluklardan çıkıp elin türlü yerlerini gezme özgürlüğü verir.
“And no one wants to be in mediocrity”. Evet, bu albümde geçen sözlerden biri. Kimse vasat olmak, vasat bir iş yapmak istemez. Ama hem mükemmel müzik yapmak hem de sıkıcı olmamak, (mükemmellik beni genelde sıkar.), hem ilerlemeci hem aynı gibi hem de prog olmak, (nadir görünen bir durum.) ve hem pop hem de metal olup, bu füzyonu bu kadar uyumlu kotarmak çok az gruba nasip olabilir; ha bir de şu dönemde kendine özgü olabilmek…
Öyle hoş anlatmışsın ki, albümü daha dinlemeden sevdim :D
02.08.2014
@OMustafar, Eyvallah. :)
fotoğrafta ortadaki adam beni biraz irritre etmekle birlikte,albüm ilgimi çekmeyi başardı.Thanx
02.08.2014
@patognomonic, Yur velkım.
Yazı çok güzel olmuş lan. Harbi çok güzel olmuş. Arkadaşı gönülden tebrik ederim.
02.08.2014
@12ParmakBağırsağı, Teşekkür ettim.
the morning light tüm albüme bedel.kaç gündür o şarkıya takılmıştım..
06.08.2014
@hiç, Tek şarkı dinleme olayını başta yapmıyorum ben. Albümü sindirince hoşuma gitmeyenleri eliyorum, olursa. Eğer bu albümde de bazı şarkılardan sıkılırsam zamanla, o şarkı sanırım dinlemeye devam edeceğim şarkılardan birincisi olur.
gerçekten dinlemesi zevkli ve pozitif bir havaya sahip rahatlatıcı bir albüm, bi iş yaparken dinleneblecek en iyi albümlerden bi tanesi. djent rifler de müziğe çok güzel yedirilmiş bu arada. kritiği de okuycam abi, şu an işim var, şimdiden eline sağlık özgür.
03.02.2015
@Ufuk Sönmez, Teşekkürler Ufuk. Yazının sonunda grubu genel olarak tanıtmıştım aslında, daha önce de iki albümlerini tanıttığımdan özet bir tamamlama yapmış oldum kendimce.
Yeni albümleri çok güzel. Keşke biri kritiklese.