Ertuğrul Bircan Çopur
NOVEMBERS DOOM hep belli bir seviyenin üzerinde albümler çıkartmayı başarmış bir grup. Ortalama iki yılda bir çıkarttıkları albümlerinin çaktırmadan dokuzuncusuna ulaşmışlar, ve bunların tamamı da sıkmadan kendini dinletebilen albümler. Melodik death ile doom metal kırması müziklerinin yıllar içinde nispeten istikrarlı bir rota çizmesi, türe ya da türlere büyük bir yenilik katma maksadında olmadıklarını gösteriyor zaten; ama bu tamamen aynı müziği yapmaya devam ettikleri anlamına da gelmiyor.
Bence “The Pale Haunt Departure” ile birlikte en iyi albümleri olan “Of Sculptured Ivy and Stone Flowers”tan beridir, NOVERMBERS DOOM müziğindeki doom kısımları yavaş yavaş azalmaya başladı. Sekiz albüm sonrasında ise “Bled White” ile elimizde çoğunluğu melodik death metalden ibaret bir albüm duruyor. Genele bakarsak, albüm zaman zaman dark metal etkileriyle bezenmiş bir melodik death albümü gibi gözüküyor. Temponun düştüğü anların çoğunda bile bu yavaşlık repetitif bir doom atmosferi yaratmıyor, yalnızca sertlikten biraz daha arındırılmış melodik pasajlar çıkartıyor ortaya. Bunu destekleyen şeylerden biri daha ise, birkaç şarkı haricinde brutal vokallerinin sertliğini ve tekniğini artık biraz değiştirmiş gözüken Paul Kuhr’un vokal perdesinin genişliğini göstermesi için albümde temiz vokallerin eskiye nazaran çok daha fazla yer tutmaya başlamış olması. Özellikle Just Breathe’teki adeta gözle görülür, elle tutulur Warrel Dane etkilerini fark etmemek mümkün değil. “Praises to the War Machine”den fırlamış gibi duran şarkıyı ilk dinleyişimde “hala doğru albümde miyim ben?” diye kontrol etme ihtiyacı dahi hissettim.
Doom etkilerinin azalmış olması gruptan beklenen o melankolik havanın kaybolmuş olduğu anlamına gelmiyor tabii. Bahsi geçen dark metal etkileşimleri ve gotik metali en iyi şekillerde kullanmış gruplardan bazı esintilerle, “Bled White” yine mutluluktan alabildiğine uzak bir albüm. İster böğürtülerini kaybetmiş olsun, isterse de yalnızca yeni denemeler yapmak niyetinde olsun, Paul Kuhr’un farklı türlerdeki vokalleri dinleyiciyi her an uçurumun kenarından itmeye hazır şekilde albüm boyunca o yoğunluğu vermeye devam ediyor. Grubun alışılagelmiş ikili gitar oyunlarının yanına da özellikle Clear’da harikalar yaratan davulcu Garry Naples’ın performansı eklenince, enstrüman yahut vokal performansı olarak albümde kusur bulmak zor. Sahiden ama, Clear’ı açıp davulları bir dinleyin.
Albümle aynı adı da taşıyan Bled White şarkısı albümün açılışı için oldukça yerinde bir seçim olmuş. Grubun kuruluşundan beri oradan olan ve yıllar geçtikçe tam olarak oturttuğu kendine has o atmosferi albümde en iyi yansıtan parça bu diye düşünüyorum. 11 şarkı boyunca hem eskiden beri iyi yaptıklarını, hem de müziklerinin eksenini fazla kaydırmadan üzerine koyduklarını dinleyiciye sunan grup, kapanışı da albümün en iyisi, hatta grubun yaptığı en iyi şarkılardan biri olduğunu düşündüğüm The Silent Dark ile yapıyor, ve aslında nereden nereye geldiklerini pek şüpheye mahal vermeyecek şekilde ortaya koyuyor.
Sonuç olarak “Bled White” yine NOVEMBERS DOOM’dan bekleyeceğimiz üzere gayet iyi bir albüm. Grup kendisine has o havayı özellikle Kuhr’un yeni vokal açılımlarıyla biraz genişletmiş, ama grubu bu güne getiren hiçbir şeye ihanet etmemeyi başarmış. Her ne kadar benim için yukarılardan bahsettiğim iki albümün gerisinde olsa da, uzunca zamandır çıkarttıkları en iyi albüm denebilir. Ben NOVEMBERS DOOM’umu doom olarak almayı tercih ederim, o ayrı.