Bugün bu satırları yazmama vesile olan gruplardan birincisini, dördüncü kez canlı görmek için gittim İTÜ Stadyumu’na. Çoğu kişi gibi benim için de olayı başlatan, büyüten, kısacası tam anlamıyla hayatımı değiştiren bir numaralı grup METALLICA’ydı. Şu anda hayatta en sevdiğim grup olmayabilirler, ancak hayatımda hayranlık duyduğum, ciddi anlamda büyük hayranı olduğum, her şeylerine taptığım ilk grup onlardı. 1992-1998 arası, hayatta en sevdiğim birkaç şeyden biriydi METALLICA.
PENTAGRAM’ın en sonuna yetiştiğimiz için PENTAGRAM hakkında bir şey söyleyemeyeceğim ne yazık ki. Grubu bugüne de 10′dan fazla kez izledim ve böylesi geniş bir kitleye çalarken izlemeyi de çok istiyordum, ancak olamadı maalesef. PENTAGRAM’ın iyi bir performans sunduğunu öğrenip sevindim.
METALLICA saat 21:30 gibi sahneye çıktı. Öncesinde, ilk kez Glastonbury’deki konserde daha uzunu yayınlanan filmin The Ecstacy of Gold’lu kısmını ekranlardan izlettiren grup, ardından, METALLICA BY REQUEST listesinin ilk sırasında yer alan Master of Puppets ile konsere başladı.
Şahsen, yüz kere de dinlesem, bin kere de dinlesem, iki paragraf önce bahsettiğim olaylardan dolayı, 2-3 senede bir canlı izlediğim METALLICA’nın canlı performanslarından hiçbir şekilde sıkılmıyorum. Puppets’ın ilk notalarından, bu konserin de farklı olmayacağı belliydi. 1999′deki Ali Sami Yen konserini saha içinden, sonrasındaki 2 konseri ise tribünden izlemiştim. 1999 konseri zamanları, hatırladığım kadarıyla ya sahne önü bileti diye bir kavram yoktu, ya da kardeşim ve ben o konserde baya önlere gitmeyi başarmıştık. İlk şarkı So What?’ın girişiyle sağ taraftan ortaya doğru 20-30 metre sürüklenişimizi hiç unutamam.
Arka tarafları bilemem ama, bu konserde sahne önü sakindi. Yakın çevremde en çok deliren kişi bendim ve daha Creeping Death’in ortalarında sesim çatlamaya başlamıştı. Son 15 yıldır belki de sadece METALLICA konserlerinde dinlediğim bu şarkıların tüm sözlerini, onca yılın ardından hâlâ kelime kelime ezbere biliyor olmama şaşırarak, eşim Güzide ile birlikte “Die! By my hand!”lerin arasında kaybolduk.
Welcome Home, The Memory Remains ve The Unforgiven ile hoş dakikalar geçirmemizin ardından, James sahnenin önündeki platforma geldi ve yeni şarkı Lords of Summer’ı anons etti. Şahsen James’e en yakın olduğum andı. Benim adıma garip bir histi; 1993′e, her sabah ama her sabah “Metallica” albümünü dinlediğim okul servisine, orta birin griliğine döndüm bir anda.
Lords of Summer, çoğunluğun meraklı bakışları eşliğinde icra edildikten sonra sıra, bu klasik METALLICA setlist’inin biraz dışına çıkabilen iki şarkıdan biri olan …And Justice For All’daydı. Bu şarkı da beni yine 1995′e, Ankara’ya, beni metalle tanıştıran dayımın Subayevleri’ndeki evine götürdü. O kadar önemli zamanları METALLICA’yla geçirdim ki, neredeyse her şarkıları bir zamanı, bir yeri, bir kişiyi, bir olayı hatırlatıyor bana. Akabinde yine James’in dibimize geldiği Sad But True ve değeri hiç düşmeyen Fade to Black ile yine eskilere gittik, Güzide’yle birer sigara yaktık.
Setlist’in en şaşılası şarkısı Orion’du. Cliff Burton’ın anıldığı bir performansın ardından, başındaki şenlikleri merakla beklediğim One başladı. Taramalı tüfekler girdiğinde, Güzide’ye sahneye dikkatle bakmasını, acayip şeyler olacağını söyledim. Ancak o da ne? Hiçbir şey olmadan şarkı başladı. O an anladım ki METALLICA bu konserde hiçbir pyro kullanmayacaktı. Sebebini bilmiyorum, ancak bu açıdan konser, bugüne dek izlediğim en sakin METALLICA konseri oldu. One’ın “Landmine!”ında, Enter Sandman’in sonlarında patlayan yerde göğe yükselen alevler, yine One’ın başında atılan havai fişekler yoktu. Bu açıdan biraz “tüh…” olduysam da, konser devam ediyordu.
For Whom the Bell Tolls, Wherever I May Roam, Nothing Else Matters ve Enter Sandman, klasikler geçidi olarak sunulduktan sonra, grup bis için arka tarafa gitti ve çok kısa bir süre sonra geri geldi. Turnenin genelinde listeye pek giremeyen Turn the Page ile devam eden METALLICA fazla bir yorgunluk belirtisi göstermezken, James şarkının sonunda bu şarkıya oy verenlere teşekkür etti. Bitişe az bir süre kaldığını biliyordum, o yüzden sıradaki şarkının konser öncesi SMS atılarak seçilen Battery olacağı da belliydi. Battery’de de boyun kaslarımı un ufak ettikten sonra, finaldeki Seek & Destroy’la kapanışı yaptık. Seek & Destroy sırasında geleneksel olarak seyircinin üstüne büyük siyah METALLICA topları ve çok daha büyük rengarenk METALLICA plaj topları atıldı. Seyirciler bu toplarla oynarken, kimisi de bu kocaman topları yakalayıp anı olarak eve götürme derdindeydi.
Nihayetinde konser bitti. Dediğim gibi, her ne kadar arkadaki devasa ekranlarda renkler fışkırtan görseller ve grup elemanları olsa da, sahne şovu namına izlediğim en sakin METALLICA konseriydi. Yine de grup hâlâ işinin bitmediğini belli ediyor ve bu işi bırakmaya da niyetleri olmadığını gösteriyor. Bırakmasınlar da zaten. James gibi bir frontman, METALLICA gibi bir dev müzik arenasından çekildiğinde, şu anda stadyum dolduran dev ama yaşı geçkin gruplar emekliye ayrıldığında, yerlerinin -en azından şu an eldekilerle- dolmayacağı o kadar belli ki. Şu an büyümekte olan grupların, artık son demlerini yaşayan dev gruplar sahneyi bıraktıklarında aynı ölçüde devasa heyecanlar yaratamayacakları, aynı miktarda seyirciyi tek başlarına çekemeyecekleri, nesilleri, kitleleri etkileyemeyecekleri maalesef o kadar aşikar ki…
Ne mutlu ki bunları gördük. Ne mutlu ki METALLICA, IRON MAIDEN, JUDAS PRIEST, BLACK SABBATH gibi devler bizim zamanımızda da albümler çıkardılar, karşımıza çıkıp bize çaldılar. Biliyoruz ki yarın çocuklarımıza, torunlarımıza bunları anlatırken doğru kelimeleri bulamayacağız, belki de bizim hissettiklerimizi tam olarak anlayamayacaklarının bilinciyle, sadece “daha bir başkaydı”, “çok güzeldi” deyip geçeceğiz.
METALLICA bir daha Türkiye’ye gelir mi? Bence gelir. Umarım gelir.
Daha fazla fotoğraf ve video için bizi instagram’dan takip edin.
Guzel bir yazi olmus. Tek hata 98′ konseri diye belirttigin konserin 99′da olmasi.
15.07.2014
@cem, sağ ol, düzelttim.
Harika bir yazı olmuş, teşekkürler.
-pyro ve patlamaların olmaması eksiklikti. patlama derken hoparlörden değil, bildiğin çatapatın tohuma kaçmışı(?) gibi malzemler kullanırlardı, havai fişeklerle birlikte. ve 2 dakika filan sürerdi. hatırlıyorum ali sami yen’deki konserde stadı gören apartmanlar dışarda çatışma mı oluyor gibisinden camlara balkonlara çıkmıştı. yerimizden sıçrardık. pyroların ısısı ise kapalı tribünlerin ortasına kadar gelirdi. sağlık olsun diyelim. ilerde adam gibi bi statta yapılırsa görürüz belki.
-içkinin olmaması eksiklikti. bu tabi grubun değil organizasyonun ya da alkol yasasının bok yemesi. seyirci belki de bu yüzden çok coşmadı(katılım ve şarkılara eşlik iyiydi o ayrı).
-gördüğüm en ilginç metallica seyircisi profili vardı. 2008 ve 2010′daki konserlerde ekseriyetle gençlik uzun saçlı metalci abiler, her an azıtmaya hazır(iyi anlamda) yüksek sesli gruplar ve dinozor metalciler ağırlıktayken bu sefer gayet aileler, babalar, sevgilisine arkadaşına eşlik etmeye gelmiş seyirciler vs. vardı. kısaca daha az “metal” bi profildi ama bunu da bilet fiyatlarının abukluğuna ve playlist’in ballad ağırlıklı oluşuna bağlıyorum(her şeyi bir şeylere bağlıyorum dur bakalım). tanıdığım bir sürü adam da bu sebeplerden gelmediler o kadarını diyeyim.
-itü stadı fena değilmiş, beklediğimden büyük. saha içinin genişliği fazla. kapalı tribünler birbirinden uzak yani. ama kesinlikle bir metal konseri için uygun değil. hele metallica için hiç değil. sami yen ve inönü’nün her tarafı kapalı olduğundan muazzam bir akustik oluyordu. müzik kulaklara dolardı. bu yüzden bu konseri statta değil de açıkhavada izlemiş gibi olduk.(aynı akustik sorunu geçen yıl maiden’da da olmuştu.stadın yeni açık kısmı yıkık olduğundan akustik iyi değildi) ancak 2. şarkıdan sonra bu sorunu da hallettiler, ses daha iyi gelmeye başladı. dünyanın en güzel stadı canını yediğim inönü umarım biter yakında da artık orda izleriz(gs’lı olmama rağmen inönü bi tanedir).
-sad but true’yu somalı bi hanımefendi anons etti. seyircileri de övdü. güzel, anlamlı bi tesadüf oldu.
-for whom the bell tolls’u 50 cent/j.bieber yerine yanlışlıkla metallica konserine gelmiş zırtapoz bi arkadaş ağzında sakızıyla anons etti. iticiydi.
tüm ufak tefek olumsuzluklara rağmen totalde çok iyi bi performans seyrettik ve mekanı mutlu terk ettik. sitedeki kritik yazarlarından baybora topaloğlu biraderimle hemen her şarkıda deli danalar gibi kudurduk. konser öncesi en burun kıvırdığımız parçalarda bile eşlik edip headbang yaptık. orion ve one’da ise kendisini tamamen kaybetti.:) james’in whiskey ısrarına rağmen oylamadan battery’nin çıkması ise bizim için tam bir sürpriz oldu(konserden haftalar önce pc ekranından kara kara fuel’in battery’nin üstüne çıkmasını izliyorduk ve umut yoktu). bu canlı dinlemeyi en çok istediğim metallica parçası sayesinde de ben kendimi kaybettim.:) teşekkürler oy verenlere.
sonuç olarak, birkaç sene sonra(tercihen seneye de olur tabi) yeni inönü stadında daha iyi bi playlist’le, doğru düzgün bilet fiyatları ve daha iyi bir organizasyonla(içki,tuvalet,su,sıra bekleme sıkıntıları olmadan) çok daha unutulmaz bi metallica seyretmeyi umut ediyorum. grubun performansı konusunda bi şüphem yok.
Başkanım Onur Toptaş’ın dediği her şeye imzamı atıyorum, eksiler açısından olsun artılar açısından olsun. Ve evet, sonunda One’daki O RIFF’i duymak hayatımın en iyi anlarından biriydi cidden, hatta genel olarak bütün konser öyleydi. Kaçıncı gelişleri olursa olsun kendimizden geçeceğimizden şüphe yoktu. Onur önceden iki kere izlemiş olsa da resmen benim ilk sefer heyecanımı taşıyordu, bu da grubun yaşattığı deneyimi özetliyor zaten. Belki de 2013 Maiden’dan sonra izlediğim en iyi konserdi, performanslar iyiydi, sahne muazzamdı. Setlist de Battery’nin de eklenmesiyle dengelendi zaten, daha fazlasını isteyemezdim açıkçası. Yol için de bilet için de masraflarımdan kıstığımdan oldukça memnunum, bundan sonraki her gelişlerinde de aynısını yapacağım.
Ellerine sağlık abi, pyro eksikliği hepimizde ortak bir hayal kırıklığı olmuş ahah.
Yeni doğan kızım annesinden beslenmeye çalışırken gece 01:30 da okudum yazıyı, işte Metallica bu yüzden büyük ve PA bu yüzden önemli bir iş yapıyor
31.07.2014
@Görkem Şahin,
Hayırlı olsun Abi. Tanrı analı, babalı büyütsün. Şahin ailesinin yeni ferdine selamlar :)
nak
01.08.2014
@Bende Saklı Kalsın, teşekkür ederiz :) epeydir görüşemedik, bir ara haberleşelim, eğer duruyorsa benim skype adresi aynı, oraya mail atsana telefon numaranı
02.08.2014
@Görkem Şahin, Eyvallah Abi. MSN’de görüştüğümüz adrese e-posta attım. Zaten telefon numaram hiç değişmedi. Kayıtlı numaram varsa odur kesin.
Ben nerelere gideyim, kimlere ağlayayım ya. Gene izleyemedim DS.
Ses sistemi birazcık daha iyi olabilirdi.Onun dışında en coştuğum parçalar orion,master of puppets, ve battery oldu.Enter sandman ve fade to black,de güzeldi
Sırf …And Justice For All için gittim gibi bir şey oldu benim için. Çünkü mevcut setliste girebilen tek şarkı oydu. Sonra Battery’nin kazanmasıyla sayı 2′ye çıktı.Kirk ve Lars’ın alışıldık sıvamalarında başka bir pürüz göremedim ben açıkçası. Ayrıca maçtan sonra alandan çıkarken yolda Ahmet abi ve Güzide ablayı gördüm. Bir çifte bu kadar imrendiğimi hiç hatırlamıyorum.
Bu turnede en azından bu konser için Metallica seyircisini,kendi deyimiyle ”Metallica family”i yok snake pit yok sahne kenarı derken sınıflara bölmüştür.Ve böylece ortaya kendini gerenğinden fazla ayrıcalıklı sana götü kalkık zavallılar ortaya çıkmıştır.Metallica’nın bu uygulamalarını yargılılıyor değilim.Snakepit zaten tarihi bir olay fakat bizim egoist zavallılar yüzünden keşke normal bir düzen olsaydı dedim kendi kendime.Bunun dışında konser kitlesi rezaletti.Tek dinlediği grup Metallica olan;onu da adamakıllı tanımayıp çoğu şarkıda aval aval bakan tipler vardı.Metallica’dan komple bihaber olup konser boyu video çekenlere değinmiyorum bile.Tabi ben eğlenceme baktım.Eminim burdan giden arkadaşlar da hakkını vermiştir konserin.Fakat soğuk bir konserdi.Kategoriler arası fesatlık vardı.Metallica konseri gibi güzel bir olaya bazı insanların çirkinlikleri yansıdı.Ama her şeye rağmen Metallica yine bu damgasını vurdu ve gitti.