Mert GÜREL
Klasik metal türlerinden sıkılan dinleyiciler için bugün pek çok alternatif var. Neurosis’ten Mesuggah’a, Gojira’dan Sun O)))’ya kadar… Sadece progresif metal için değil, diğer alt türlerde de yaptıkları müziğin bir adım önüne geçmeye çalışan pek çok grup mevcut. Bu alt türlerin hemen hemen hepsinin binlerce grupla -uygun tabirle- “overdose” olmasının doğal sonucu tabii bu.Ancak 1985 yılında durum böyle değildi elbet (1993 doğumlu birinin 1985 yılı hakkında ahkam kesmesi) ve thrash metalin gelişimi için bile erken diyebileceğimiz bir zamanda “Energetic Disassembly” gelmişti.
Yapısı gereği hiçbir zaman popüler olmayan ve popüler olması da beklenmeyen Watchtower, yine de progresif metale ilgi duyan herkesin bildiği ya da en azından adını duyduğu gruplardandır. Bunun en baştaki sebebi “Energetic Disassembly”nin iyi bir albüm olmasının ötesinde, çoğu alanda ilk olması. İlk progresif metal/progresif ekstrem metal/teknik thrash metal gibi tanımlar koyabiliriz önüne. Ama yanlış anlaşılmasın, genel olarak ne Watchtower, ne de albüm sadece bir konuda ilk olmanın ekmeğini yiyip arkasını buna dayandırıyor. “Energetic Disassembly” gerçekten bugün bile bu tarz müziğe ilgi duyan herkesin beğenerek dinleyeceğine inandığım “iyi” bir albüm.
Albümle ilgili daha fazla yazmadan her Watchtower muhabbetinin olmazsa olmazını bir cümleyle geçiştireyim ki kritiğin devamında bu konunun çevresinde dolanıp durmayayım. Albüm zamanının ötesinde, hatta zamanına tur bindirmiş durumda. Şimdi daha rahat devam edebiliriz. Albümün başarısını çok basitçe iki nedene indirilebilir. Birincisi grup elemanları yetenekli adamlar. İkincisi ise üzerinde çok emek harcandığı, düşünüldüğü belli. Watchtower genelde düşünmeyi seven gruplardan zaten. İkinci albümün gelmesi için dört sene daha düşünmeleri gerekirken, üçüncü albüm için bildiğim kadarıyla on senedir düşünüyorlar. Teknik metal gruplarının kaderi bu herhalde.
Grup elemanlarına gelirsek başta Doug Keyser bas gitarı ile albümün ilk şarkısıyla sizi bir yakalıyor ki albümün geri kalanında da bırakmaya pek niyetli olmadığını ikinci şarkıyla anlıyorsunuz. Albümü dinlememişler için Doug Keyser ile Rick Colacula için söylenecek pek de şey yok. Bu albümde vokalleri yapan Jason McMaster adlı arkadaşın vokalleri ilk dinleyişte özellikle thrash metalin cırtlak vokallerine alışık olmayanlara biraz itici gelebilir.Ama bu vokal şeklinin doğrudan vokalistle alâkalı olmadığı, grubun bir tercihi olduğu, ikinci albümden belli oluyor, çünkü vokalist değişmesine rağmen yine o albümde de benzer vokal kullanımları var. Şahsen ben grubun dengesiz vokal tarzının, grubun dengesiz müziğine çok yakıştığını düşünüyorum.
Uzun süre albümü, gitarda Ron Jarzombek olduğunu sanarak dinledim. Meğer tesadüfen fark ettiğim gibi kendisi gruba sonradan, 1987’de katılmış. Buradan da anlaşılacağı gibi albümde gitar konusunda Jarzombek’in eksikliğinin hissedildiğini düşünmüyorum. Ama bu demek değil Jarzombek’li “Control And Resistance” ile bu albümdeki gitar kullanımı aynı. İkinci albümde sanırsam Jarzombek’in etkisiyle gitar daha öndeyken, ilk albümde enstrümanlar arasında hoş bir denge var. Özellikle gitarla basın birlikte aktığı bölümler gitarların çoğu zaman bası öldürdüğü ekstrem türleri dinlemeye alışmış bütün kulaklar için hoş bir tecrübe olur diye düşünüyorum.
Depremden dolayı dışarı kaçtım, şimdi devam edelim.
Albümün 35 dakikalık kısa süresi ve bütünsel yapısı sebebiyle bence şarkılardan tek tek bahsetmeye gerek yok. Kısaca, albümde yapmış olmak için yazılmış bir şarkı olmadığını söyleyebilirim. Gerçekten grubun her şarkıyı zenginleştirmek için kafa yorduğu belli. Watchtower’ın iki albümü olduğu için insan bu albümleri kafasında karşılaştırıyor dinlerken. Hangisi daha iyidir kısmına girmeden ikisinin de çıktıkları zaman için oldukça özgün ve ilham verici oldukları kesin. Bu albümde amatör heyecan daha ön plandayken, ikincisinde aradan geçen dört senenin ve Jarzombek’in gruba katılmasıyla gelen daha planlı, daha oturaklı kompozisyonlar (oturaklı derken Watchtower oturaklılığı) görüyoruz. Sanırsam ben yine de bu albümü daha çok seviyorum.
Eminim grubu zaten bilenler için yeni bir şey söylemedim. Bilmeyenler için de grubu ve albümü hafiften tanıtmış oldum. Bu albümü herkese tavsiye ederim demiyorum, ama kendisinden sonraki çoğu teknik thrash ve death grubu için kılavuz görevi görmüş bu albümü türün meraklısı herkese tavsiye edebilirim.
Bu tarz kök olarak tanımlayabileceğim çalışmaları dinleyip onlarla daha sonraki jenerasyondan gruplar arasındaki benzerlikleri görmek ayrı bir zevktir bence.
grubu ilk öğrendiğim zamanlarda mordred, control denied, atheist, xentrix filan da atıyordum pileyliste bununla beraber. onları da yeni yeni keşfetmiştim. bi dönem sürekli döndürür dururdum, cidden güzel zamanlarmış hey gidi. her şarkının acayip güzel olmasının yanında çok da karakteristik bir davul-bas olayı var bu albümde harbiden.