“Ama işte buradayım, senin kızın, Persefone.”
PERSEFONE, 2001’den beri metal piyasasında yer alan ve kendine yer etmiş diyemesem de belirli bir kalitenin altına asla düşmemiş ve bu süreçte de sürekli değişim ve gelişim içerisinde olabilmesiyle takdiri hak ettiğini düşündüğüm bir grup. Andorra gibi küçük bir ülkeden çıkıp böylesine uç bir müzik türünü yapmalarnın yanı sıra, oldukça geniş bir yelpazede müzik yapan PERSEFONE, her albümünde bu işte biraz daha ustalaşarak en son “Spiritual Migration”ı çıkardı. Mevzubahis albümün kritiğinde de söylediğim gibi, PERSEFONE’la tanışmama vesile olan albüm “Shin-Ken”dir ve grubun henüz o albümün üstüne çıkabildiğini de düşünmüyorum. Ama dediğim gibi, belirli bir kalitenin altına asla düşmedikleri gerçeğinin yanı sıra birbirine çok yakın puanlar verilebilecek albümler çıkarmaktalar ve bugün bahsedeceğim albümlerinde de bu gerçeği göz ardı etmem elbette ki mümkün değil.
“Core” 2006 yılında grubun 2. albümü olarak piyasaya sürüldü ve metal dünyasında büyük yankı bulmadı. Bazı metal sitelerinin 2006’nın en iyi albümleri listesine bir yerden girip adını duyurduğu o sınırlı kitleye oldukça güzel ve etkileyici bir müzik sunmuş oldu, hepsi bu. Bu bağlamda grupla ilgili bahsetmek istediğim şeylerden biri de müziklerini sadece kendi istekleri doğrultusunda değiştirdiklerini %100 hissettirmeleri. Yüzlerce albüm dinlemiş, hatmetmiş veya zaman zaman elinin tersiyle itmiş insanlar olarak farkında olduğumuz bir şey varsa o da bazı grupların yer yer piyasa kaygısına düştüğü gerçeği olmalı bence. Özellikle yeni dönem metal müzik piyasasında ekmeğini bu işten çıkarmak isteyen, şirketlerin sürekli olarak sitelerinde, facebook sayfalarında update’leriyle ilgiyi yüksek tutmak istedikleri grupların büyük bir kısmı bu dertten muzdarip olan topluluklar maalesef ki.
Her ne kadar müzisyenin yapmak istediğini yapamaması müzik, hatta genel olarak sanat açısından oldukça trajik bir olay olsa da o “ekmek” meselesi grupların rot-balans ayarlarını belirli bir kalıpta tutmak zorunda olmalarına sebep de oluyor tabii ki. Nihayetinde karşımıza üç tip grup çıkıyor: ilk olarak bu işi sevdiği, içinden geldiği gibi yapıp piyasada yayılma stratejilerini çok iyi kurgulayan, doğru yerde doğru adımı atabilen, şirketlerin imkanlarından iyi faydalanan ve sonuç olarak hem adını duyurup hem de müziğine karışılmasını engelleyen gruplar. Elbette en iyi senaryo bu olacak olsa da diğer yandan yaptığı müziği seven fakat bir şekilde adını duyuramayan, kendini sadece müziğine odaklayacak kadar geniş bir kitleye yayılamayan ve bu yüzden hayatının merkezine metali koyamayan çok ama çok büyük bir kadro var. Üçüncüsü de müziğine karışılmasını dert etmeyerek, zaman zaman gerekli olduğunu düşündüğü için piyasaya göre sertleşip yumuşaklaşan ama bunu iyi yapıp camiada kendine yer edenler.
Bahsettiğim gruplamada PERSEFONE birincidekilerle ikincidekiler arasında bulunuyor diye düşünüyorum. Müziklerine verdikleri değerin oldukça fazla olmasının yanında piyasadaki yerlerini de giderek küçük adımlarla da olsa sağlamlaştıran bir grup çünkü. Temennim ise PERSEFONE’un en iyi senaryodaki grupların arasına adını yazması yönünde, çünkü boş yok cips gibi bir diskografileri ve oldukça geniş bir kitleye hitap edebilecek bir müzikleri var. İşte “Core” da bu bağlamda oldukça keyifli ve bağımlılık yapacak derecede iyi bir albüm. Bu satıra kadar hala giriş yapamadığımdan anlaşılacağı üzere de “Core” , bir konsept albüm.
Önce şuna bir açıklık getireyim, Core kelimesi albümde İngilizcedeki “öz, ana, merkez” anlamında kullanılmıyor. Bilindiği üzere Persephone, Yunan Mitolojisinde Zeus ile Demeter’in kızının ismi ve albümde anlatılan hikaye de kendisinin Hades tarafından Ölüler Ülkesi’ne kaçırılması ve en son Hades’in eşi ve Ölüler Ülkesi’nin tanrıçası olmasını konu alıyor. Albümün ismini aldığı Core de (okunuşu ve elbette Türkçesi “Kore” ) Persefone’un Hades tarafından kaçırılıp Persefone ismini almasından önceki adı oluyor.
Albüm temel olarak 3 parçadan oluşsa da bunlar toplamda 13 şarkıya bölünmüş haldeler. Her biri hikayenin başka bir bölümünü anlatıyor (Demeter’in hiddeti, Yeraltı Dünyası, Persefone’un dönüşü vs.) ve müzik de buna bağlı olarak değişim gösteriyor. Konsept albüm olmasından ötürü anlatılan duruma uygun rifler ve sözler o kadar güzel dengelenmiş ve uyum içinde kullanılmış ki albümü koca bir puzzle gibi görmekten çok bir bütün olarak dinlemeyi gerektiriyor bu etki.
Rif yazımındaki melodik yaklaşım ve akustik pasajlar, clean kısımlar, kadın vokaller (ki albümün gücünü edinmesindeki en önemli etkenlerden biri bence) albümü dinlemeyi oldukça kolay kılıyor. Gereksiz tekrarlar veya sırtını hikayeye dayama gibi durumlar olmadığından müziğin durağanlaştığı ve sözlerin öne çıktığı kısımlar albümün en çok etki yaratan anları olarak yer bulmuş kendine. Agresif ve gergin kısımlarda ise resmen bir güç gösterisi var. Death metalin hakkını veren çift kros, brutal vokal kullanımlarının üstüne örülmüş iki gitar temelli rifler ise yer yer kafa sallatırken yer yer durup düşündürtüyor adeta. Özetle PERSEFONE müziğine son derece hakim, ne yaptığını bilen ve kendinden emin bir grup ve bunu müziklerinin her anında hissettirmesini bilmelerinin yanında böylesi geniş yelpazedeki bir müziğin altından 4 albümdür ayrı ayrı muazzamlıkta kalkarak takdiri hak etmekten fazlasını yapıyorlar bence.
İçine daha çok girip örneklerde boğulmadan son paragrafa gelecek olursam, “Core” genel olarak metal seven herkesin dinlemesi, keyif alması, ortak olması gereken bir macera. Progresif veya death metal ile ilgili dinleyiciler için ise adeta bir ziyafet. 2006’da çıkan ve bu sene tekrardan yayınlanan albümün 2014 versiyonundaki “Star Wars Revisited” adlı parçayı özellikle dinlemenizi tavsiye ediyor, Yunan mitolojisi temalı metalle dolu günler diliyorum.
Bu sitenin kuralı falan mı bu? İlk iki okur mutlaka ve mutlaka 1 ve 10 veriyor kritiklere? :D
26.04.2021
@Cattle Bilmemne, Ahmet abi maaşa bağlamış olabilir mi acaba onları çünkü canla başla her albüme ilk giren ve 1′i direkt basan onlar oluyor. O arkadaşlar benim gözümde illuminati’den daha gizemliler.
Klavye başındaki elemanı takdir etmek lazım. Adamın albüme kattığı atmosfer tartışılamaz.
Süper albüm,harika albüm.Zaten konu persefone olunca başka türlüsü imkansız.
10′u bastım acımadan