# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Metal Summer Festival – ARCH ENEMY, MANOWAR – 24 Mayıs 2014, Küçükçiftlik Park
| 27.05.2014

Türkçe..konuşmayı..SEVİYORUM.

Ömer Faruk Yıldız (Emiroğlu)

Heavy Metal’in yılmaz savaşçılarını üçüncü defa ülkemizde görmenin heyecanını çok şükür yaşadık. Konserin olacağı haberini duyduğum zaman askerlik vazifemi icra ediyordum ve kendi kendime “benim için artık şafak 22 Nisan değil 24 Mayıs’tır.” dedim o andan itibaren. Hakikaten de öyle oldu. Askerlik dönüşünden konser gününe kadar içimde öyle bir ruhsuzluk, hayata karşı öyle bir isteksizlik mevcuttu ki üzerimdeki ölü toprağını fırlatıp atacak ve beni, askerden evvelki illet rutinime dönmekten kurtaracak bir atraksiyon lazımdı. İhtiyaç duyduğum bu gazı da Manowar’dan başka hangi grup verebilirdi ki!

Evet biraz duygusal olmaya gayret eden ama duygusallığın yanına bile yaklaşamayan bir girizgah oldu. Esasen direk yola çıkıp konser mahalline giriş yapmak fena olmaz diye düşünüyorum.

Şunu da evvela ifade etmek isterim ki konserin sadece Arch Enemy ve sonrasını ihtiva eden kısmına iştirak ettim. Çünkü harici gruplar, Pentagram’ımız hariç, ismini dahi duymadığım ve haklarında hiçbir olumlu tavsiyeye mazhar olmadığım gruplardı; ben de enerjimi sadece Manowar’a saklama niyetinde olduğum için ilaveten bir de Arch Enemy’e şöyle bir göz atayım dedim. Malum Angela Gossow’suz Arch Enemy’nin nasıl olacağını merak etmiyor değildim.

Yeni vokalist Alissa hatunun brutalini War Eternal’dan az çok biliyordum; lakin ilk defa canlı dinliyor olacağım için gruba biraz ihtimam göstermek istedim. Grubun konseri 20:30′a doğru başladı. Öyle zannediyorum ki bir saat çalması planlanıyordu grubun ama grup maalesef Manowar’dan hemen önce çıkan grup olmanın vereceği dezavantajdan nasibini almış oldu. Bir de bunun üzerine teknik organizasyon zaafiyeti ilave edilince maalesef grubumuz bir olumsuzluk daha tecrübe etmiş oldu. Ses probleminden bahsediyorum. Konseri geri sarma imkânımız olmadığı için telafisi namümkün olan bir hata yapıldı maalesef. Bilmiyorum önceki konserlerde de aynı sıkıntı var mıydı ama Arch Enemy gibi yüksek ses gerektiren bir gruba yapılacak muamele asla bu olmamalıydı.

Nitekim yanımdakilerle aramda geçen “yahu bu sesi biraz arttırsanıza mübarekler” ve “bu nasıl bir iş! Ben yanımdakinin sesini duyabiliyorsam bir sıkıntı vardır değil mi?” gibi diyaloglar eşliğinde grubun güzelim 3 parçasının (Enemy Within, War Eternal, Ravenous) başarıyla piç edilmesine şahit olduk. Hatta My Apocalypse de az kala ses zaafiyetine kurban gidiyordu ki Allah’tan, seyircilerden gelen tepkilere binaen teknik ekip en sonunda bir problem olduğunu anlayıp sesi açtı ve Alissa’nın vokallerini layıkıyla duyduktan sonra “heh, işte budur bee!” demekten kendimizi alamadık. Yeni vokalist ablamızın gayet aktif ve hırçın olduğunu konserin başından itibaren görmüştük zaten. Sahne hâkimiyeti fevkaladeydi; lakin sesini My Apocalypse’den sonra fark etmeye başladık. Gerçekten Angela’nın havasını bozmayacak derecede yırtıcı bir brutali vardı kadının. Sâir parçalardan Dead Eyes See No Future ve No Gods, No Masters’ı gayet güzel söyledi. Nemesis’e başlamasıyla şöyle bir moda girelim dedik ama o da ne! Konser daha bir saati bile bulmadan bitiverdi.

Teknik aksaklıklar ve zaman tahdidi biraz moralimi bozdu açıkçası, Arch Enemy gibi bir gruba yapılmaz bu dedim ama malum, sonrasında çıkacak olan grup, konserlerinde taviz veremeyeceği tek şey olan ses sistemini layıkıyla inşa etmek için bir saat evvelinden hazırlanmaya başlamalıydı. Arch Enemy’deki ses problemine binaen içimden şunu demekten kendimi alamadım: “Ulan sıkıyorsa bu ses problemini Manowar konserinde çıkartın bakalım, bakın Joey nasıl iflahınızı kesiyor.”

Saat 9 buçuk sıralarında herkes haydi başladı, başlayacak derken ben gayet rahat bir vaziyette yerime çökmüş bekliyordum ve arkadaşlara “boşuna heveslenmeyin, 10’dan evvel sahneye çıkmazlar” dedim. Ve dediğim de oldu. Metalin kralları tam da saat 10 gibi sahnede belirdiler!

Beklediğimiz ve hiç değişmeyen bir rutin olması itibariyle grup, şovuna kendi asil isimlerini taşıyan Manowar parçasıyla başlamaktan vazgeçmemişti. Parçanın girişinde Joey’in bass vuruşlarını yapış şekli, vokal başladığında Joey’in bassda son vuruşunu yapıp yumruğunu havaya kaldırması, Eric üstad “we all knew what we had to do” derken Joey’in birden saçlarını öne atıp gitarına büyük bir iman gücüyle yapışması ve parçanın sonunda yine aynı karakterin tuhaf bass soloları atarak hitam yapması aslında ilk defa gördüğümüz hadiseler değildi. Aynı manzarayı Manowar 2010’da Sonisphere festivalindeyken de, 2005’te Rock The Nations festivalindeyken de görmüştük. Ama nasıl bir hikmettir ki grubun ritüel haline gelmiş bu sahnelerini üçüncü izleyişimizde de aynı heyecana ve çılgınlığa sahiptik. İşte tecrübe edilmeden anlaşılması imkânsız olan Manowar bağımlılığı böyle bir şeydi.

Ardından gelen parçalar Blood Of My Enemies ve Sign Of The Hammer da klasiklerden olması hasebiyle güzel ve coşturucuydu. Yeni albümlerinden bir parçanın da setlist’de olmaması ayıp olurdu; dolayısıyla albümle aynı ismi taşıyan The Lord Of Steel’i dinledik. Grubun bu turnedeki setlist seçimleri gerçekten çok güzeldi, ama keşke yeni albümden Manowarriors, Expendable veya Hail, Kill and Die gibi gaz parçalardan birini yerleştirselerdi diye içim geçmedi değil. Yine de The Lord Of Steel fena tercih değildi.

Beşinci sıradaki parça olan The Dawn Of Battle devreye girince grubun ne kadar mükemmel bir setlist tercihi yaptığını bir kere daha anlamış oldum. Uzun zaman sonra bir EP parçası olan The Dawn Of Battle’ı konserde bize dinletme lütfunda bulundu Manowar. Sanırım en son 2002’de canlı çalmıştı bu parçayı. Bu dehşet verici parçanın ardından bir I Believe veya God Or Man iyi giderdi aslında ama bu kadar da açgözlülüğe gerek yok sanırım.

Sonrasında The Warrior’s Prayer’ı yeni kaydıyla video gösterisiyle dinledik. Ünlü İngiliz aktör Brian Blessed’in müthiş seslendirmesiyle ve sonlara doğru işin içine seyircilerin de iştirak etmesiyle bizi adeta cenge hazır hale getirmişti parça. Nihayet konserin esaslı kısmı olan Kings Of Metal parçalarını dinlemeye başlamıştık. İlk olarak Blood Of The Kings ile başladı grup. Bizi en çok heyecanlandıran parçalardan biri olacağını baştan beri tahmin ediyordum; çünki Kings Of Metal MMXIV albümünde parçanın ikinci kıt’asında Manowar fanlarının olduğu ülkelere Türkiye’nin de dâhil olduğu birkaç ülke daha ilave etmişti grup. Ve Eric, İngiltere’dan başlayıp Polonya ile bitirdiği ülkelerden Türkiye’yi zikrettiği anda seyirciler beklendiği üzere bir hayli coştular. Ümit ederim ki Manowar’un konser verdiği ülke sayısı arttıkça Blood Of The Kings’in liriklerine yeni ülkeler de ilave edilecektir.

Sıra albümün bir diğer efsane parçalarından olan Kingdom Come’a gelmişti. Manowar’un tarihinde kaydettiği en güzel parçalardan birini konserde canlı izlediğim için oldukça memnundum. Bilhassa parçanın sonuna doğru Eric’e eşlik etmemizin verdiği haz tarif edilemeyecek derecedeydi.

Ardından sıra geldi Hearth Of Steel’e. Tabi ondan evvel Kings Of Metal turnesinin başından itibaren yaptıkları “Fallen Brothers” isimli slayt gösterileri ve Karl Logan’ın gitar intro’sunu dinledik. Manowar’un maziinden bugüne saygı duyduğu ve üstad olarak kabul ettiği, hayatta olmayan isimlerin resimlerini duygulanarak seyrettik. Orson Welles başta olmak üzere Joey Demaio’nun bass soundunu borçlu olduğunu söylediği Jess Oliver’a; Ronnie James Dio’dan grubun eskimez davulcusu Scott Columbus’a kadar birçok isim oradaydı. Hepsini rahmetle yad ettikten sonra Heart Of Steel’i büyük bir duygusallıkla dinledik. Ardından Joey’in bass solosu ve Sting of the Bumblebee parçası geldi. Onu Wheels Of Fire, konserlerin vazgeçilmezi Hail & Kill ve Kings Of Metal parçaları takip etti.

Nihayet konserin beklenen anı gelecekti. Joey’in Türkiye konseri üzerine başka hiçbir ülkeye geçmediği kıyağı geçmek suretiyle iki tane tanıtım videosu çekmesi ve birinde tek bir cümle, ikincisinde ise tamamen Türkçe konuşmuş olması; konserde Joey’den sağlam bir Türkçe konuşma dinleyeceğimizin habercisiydi. Ve gerçekten beklediğimiz gibi de oldu. Joey’den Türklerin bir hayli göğsünü kabartan övgüler ve Manowar düşmanlarına küfürler dinledik. Harika bir konuşma yaptı tek kelimeyle; ama bunların hiçbirisi, Demaio’nun bir hafta evvel Soma’da elim bir kaza neticesinde hayatını kaybeden işçilerimizi yâd etmesi ve konseri hayatını kaybeden işçilere adaması kadar güzel ve duygulandırıcı olamazdı. Adeta bütün dünyanın gündemine oturan bu elim hadisenin Manowar konserine de mutlaka aksedeceğine inanıyordum ve Joey Demaio temennilerimizi bir kez daha boş çıkarmadı. Bana kalırsa konserin en güzel ve en manidar kısmıydı bu!

Bu güzel konuşmayı Warriors Of The World ve Black Wind, Fire And Steel parçaları takip etti. Dikkatimi çeken bir şey vardı, Black Wind parçasının başında Joey fevkalade gayretiyle bass rifflerini atarken Eric; Joey’in karşısına geçip vokallere başlardı hep. Ama bu sefer ilk mısraını Joey’e söyleterek konsere mükemmel bir renk katmış oldu. Evvelki turne konserlerin videolarına çok bakamadığım için böyle bir mizansen hazırladıklarını bilmiyordum; beni oldukça mütebessim eden bir andı. Keşke kaydetseydim.

Nihayet The Crown And The Ring’i de dinleyerek konseri bitirdik. Ekranda görünen Türk bayrağı ve grubun biz Türk fanlarına yönelik Türkçe mesajını da gördükten sonra diğer ülkelerden gelen Manowar fanlarıyla sohbet ederek ve Manowar’un en sadık fanlarından Romanya’lı Ruxia Sandru ile resim çektirerek konser alanını yavaş yavaş terk ettik.

Konserden sonra evime girip yatağıma uzanıp şöyle bir kendi içimde muhasebe yaptıktan sonra şu hükme vardım ki Manowar; festival konseri verdiği zaman diğer bütün grupları insana unutturmasını gerçekten biliyor. Konserden çıkıp arkadaşlarla klasik değerlendirme faslını icra ederken bırakın Pentagram’dan bahsetmeyi, yeni vokalisti olan Alissa hatunu ilk defa gördüğümüz Arch Enemy’den bile bahsedemez haldeydik. Çünkü Manowar; başka hiçbir heavy metal grubunda olmadığına/olamayacağına inandığım muazzam ses sistemiyle ve grup elemanlarının ilerleyen yaşlarına rağmen gösterdiği performansla adeta tepeden tırnağa bizi tesiri altına aldı.

Metalin krallarının bizi çok bekletmeden buralara tekrar uğramaları temennileriyle.

Hail & Kill!

  Yorum alanı

“Metal Summer Festival – ARCH ENEMY, MANOWAR – 24 Mayıs 2014, Küçükçiftlik Park” yazısına 5 yorum var

  1. ManOmeR says:

    Yazmayı unuttum; konser günü İstanbul’un her iki yakasında da hissedilen bir deprem yaşandı. Bunu da tab’en Manowar’un ülkeye ayak basmasına bağlamak kadar normal hiçbir şey olamazdı. Joey’in haberi olsaydı depremden eminim bahsederdi bu hadiseden…

    Şaka bir yana şükür ki şiddetli, hasar verici bir deprem yaşamadık.

  2. Eric Adams’ın bayramlık yüzünü gördük çok şükür. Adam sahnede mesih gibi, neşesi ve enerjisi bir an için eksilmiyor.

    Yanlış hatırlama ihtimalim oldukça yüksek ama son parçayı Joey DeMaio’nun söylemeye başlaması ile ilgili hadise şöyleydi: Son parçayı De Maio söylemeye başlamadan önce Eric Adams: “O mu? Ben mi?” gibisinden bir kendisini bir de DeMaio’yu işaret ediyor ve bizim seyirci de olayı anlamayıp Joey reisi seçiyor. Parçaya komik bir şekilde Joey De Maio başlıyor.

    Black Wind Fire and Steel efsanevi bir parça ama oradaki çoğu kişinin bu parçaya eşlik etmemesi, hatta “ben bu parçayı bilmiyorum!” diyenleri duymam gerçekten kötü. Oradaki binlerce kişinin çoğu Die For Metal beklemiş ve beklediğini bulamadan dönmüştür bence. Olsun, setlist güzeldi, Manowar her zaman böyle setlist yapmıyor.

    Önemli olan bilmemek değil, öğrenmemek. Bu konser de bilmeyenlere vesile olmuştur diye umuyorum.

    ManOmeR

    @bascivegobekli, Her kral grubun tiki ve çakma fanları mutlaka olur; şüphesiz Manowar’un da liseli ergenlerden müteşekkil fanları illaki olacaktır. Ama bu, senin de dediğin gibi hayırlı bir şey olsa gerek… İlerde öğrenirler inşallah Manowar’un sadece Die For Metal’dan ibaret olmadığını.

  3. sefagn says:

    iyi yazı eline sağlık

  4. swedish says:

    Pentagram ve Arch Enemy nin sesinin sadece monitörden veriliyor olması Manowar sebebi ve isteğiyle desem konsere aynı gözle bakar mısınız?
    Ben çok sövdüm çook.
    Oraya Arch Enemy dinlemek için gittiğimden çok buruk ayrıldım o konserden.Kimse kusura bakmasın ama Manowar ın megolomanyaklıklarından artık epey sıkıldım.Adamların müziğini severim orası ayrı ama sırf bencillikten dolayı diğer 2 grubun sesini hoparlörlere vermemek nedir?
    O yürekli arkadaş ses kulesine tırmanmasaydı sanırım tüm Arch Enemy konserini araba teybinden verilen ses ile izleyecektik

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.