“The Legacy”.
Nasıl bir şeydir.
O rifleri yazan Eric Peterson’ın sağ eli, o soloları atan Alex Skolnick’in sol eli, ne kutlu ellerdir, o vokal melodilerine hayat veren Chuck Billy’nin ses telleri, ne kutlu tellerdir.
“The Legacy” ile metal tarihinin gelmiş geçmiş en iyi ilk albümlerinden birini çıkaran TESTAMENT, bu albümün sadece bir yıl sonrasında, “The New Order” adlı ikinci bomba ile thrash dünyasını bir kez daha sarsmıştı. “The Legacy”nin ilk saniyesinden tavrını koyan ve karakteristik TESTAMENT tınısını oluşturan grup, ilk albümden aldığı deneyimle sağlam bir thrash metal albümü daha yaratmayı başarmıştı (metal jargonunda “sağlam” = akıl almaz değil ama baya iyi).
İçindeki her şarkının mükemmel olduğu, cidden muazzam bir thrash metal şöleni olan “The Legacy”nin ardından çıtayı yükseltmek adına neler yapılabilir, henüz bir sene önce “The Legacy”yi çıkaran bir grup bir çırpıda nasıl yeni bir albüm yazabilir…
Baya garip cidden.
Ben aynı albüm için Over the Wall’u, Burnt Offerings’i, Alone in the Dark’ı ve Apocalyptic City’yi yazsam, üstelik de bunları yazarken 19 (Alex) veya 23 (Eric) yaşında olsam, dahası sadece 1 yıl sonra yeni albüm çıkarmaya karar versem, durup bir düşünürüm (tabii öncesinde bu albümü nasıl aşabileceğime dair aşırı bir panik yapıp çok fazla ağladıktan ve histerik bir ruh haliyle grubu dağıtmayı düşünüp sonra bundan vazgeçip sonra tekrar karar değiştirip dağıtmaya kesin karar verip çevremdekiler tarafından vazgeçirildikten sonra).
Şaka tabii.
Cidden. Nasıl bir histi acaba?
Eminim süper bir histi. “The Legacy” ile ortalığı ayağa kaldırıp ardından yeni şarkılar yazmaya oturmak, o kendine güvenle, o dönem parlayan thrash dünyası içinde önemli bir yer alma potansiyeliyle birlikte yeni ve daha da iyi bir şeyler yaratmak üzere işe koyulmak; adım gibi eminim ki mükemmel bir şeydi.
Belli ki öyle de olmuş. TESTAMENT, daha sunacağı çok şey olduğunu gösterircesine çıkarmıştı “The New Order”ı.
Öncelikle, albümün ilk dört şarkısı, o dönemde thrash dinleyen ve “The Legacy”yle aklı alınmış kişilerin, TESTAMENT’ın gelmiş geçmiş en iyi thrash metal gruplarından biri olduğunu/olacağını düşünmesine yetmiştir sanıyorum. Eerie Inhabitants, The New Order, Trial by Fire ve Into the Pit, mahşerin dört atlısıymışçasına, “The New Order”ın hayvan gibi bir giriş yapmasını sağlıyor.
2 dakikalık bir soluklanmadan sonra, Disciples of the Watch ve The Preacher geliyor tüm müthişlikleriyle. Disciples of the Watch, başındaki gergin gitarlarla Skolnick ve Peterson’a tapınmamızı sağlarken, The Preacher da nefis düzenlemesi ve barındırdığı çok tatlı fikirlerle albümün kayıpsız ilerlemesini sağlıyor.
Sonradan gelen AEROSMITH cover’ı Nobody’s Fault ve grubun ön plandaki şarkılarından biri olmayan A Day of Reckoning bana kalırsa “The Order”ın süper olmayan yegâne ögeleri. Nobody’s Fault gayet başarılı bir cover, ancak ben “The New Order”ın atmosferine oturtamıyorum ve albümü dinlerken bu şarkıyı geçiyorum. A Day of Reckoning ise adı pek anılmayan, konserlerde hiç çalınmayan, nedense arada kaynayan bir şarkı hüviyetinde. Aslında çok tatlı kısımlar barındırıyor ama bugüne dek hiçbir TESTAMENT muhabbetinde adının geçtiğini duymadım.
Kapanışı yapan Musical Death (A Dirge) ise manyak güzel bir enstrümantal olarak sıkı TESTAMENT dinleyicilerinin hak ettiği değeri verdiği bir eser. Skolnick dehasıyla bezenmiş bu harika şarkı ile birlikte, “The New Order” bitiyor.
Normalde kritiklerde şarkı ismi pek anmam, ama bu sefer hızlıca bir geçeyim dedim. Albümün içine biraz daha girersek, TESTAMENT’ın “The New Order”da biraz daha olgun gözükmeye çalıştığını söyleyebiliriz. İlk albümde yer alan ve “biraz daha bodos” diye nitelenebilecek şarkıların yerini, bu albümde hep biraz daha sofistikeliğe kaçan şarkılar alıyor. İki kısa enstrümantal, icra namına daha alengirli işler yapan gitarlar, AEROSMITH cover’ı gibi piyasaya göz kırpan işlerle, “The New Order”, kendi türü içerisinde büyümeyi amaçlayan bir grubun yapacağı bir albüm.
Kendi adıma, “The Order”daki 10 şarkının 7 tanesini çok çok fazla seviyor, Hypnosis ve A Day of Reckoning’de fazla bir şey hissetmiyor, Nobody’s Fault’u ise dinlemeden geçiyorum. “The New Order” net şekilde “The Legacy”nin gerisinde duran, ancak yine de grubun pek çok klasiğini de içinde barındıran, olağanüstü değil ama baya iyi bir albüm. Adını andığım ve çok ısınmadığım 3 şarkı olmasaydı, “The New Order” yarım saatlik bir başyapıt olabilirdi, ancak şu haliyle çok iyi bir thrash metal albümü noktasında duruyor. Ve bu da gayet yeterli bir şey.
Hepinize hayırlı günler diliyorum.
Klasik benim için bu albüm. Zaten Testament’in ilk 3 albümüne direk 10 veririm. Buna da öyle.
siteyi açaraçmaz albümün kapağı surat gibi yapıştı valla. kritikte dendiği gibi the legacy’nin gerisinde kalsada “sağlam” bi albüm. bide bundan sonra gelen practice… offf(ki ne of)
27.04.2014
@angryson, Aynen Practice… albümünü tek geçerim.
27.04.2014
@angryson, New World Order’dan bir hayli çok parçayı severek dinlesem de benim de favorilerim 3. albümdendir.
27.04.2014
@bascivegobekli,@S.P.Q.R, 5 yıl kadar önce testament’efena halde taktığım zamanlarda oturur ilk 3 albümden hangisinin en iyi olduğunu oturur dakikalarca düşünürdüm. evet bende pwp’in en iyi olduğuna karar verdim
27.04.2014
@angryson, Albüm isimlerini kısaltmayı sevmiyorum, üşenmeden Practice What You Preach yazacağım. Practice What You Price, kendinden önce gelen bu albüme nazaran biraz daha dengesiz. Açılış parçası, Sins of Ommissions, The Ballad ve Nightmare, kalan tüm parçaları gölgelerken New World Order albümü daha bütünlüklü bir yapı sunuyor.
27.04.2014
@bascivegobekli,herhangi bir yazım diğerinden daha iyi olduğunu iddia etmeden sadece kolaya kaçarak albüm isimlerini kısalttım. tabii herkesin kendi görüşü vardır. buna saygı duyuyor ve konuyu tartışmanın gereksiz olduğunu ahaliye duyuruyorum. ayrıca the new order’da daha bütünlüklü bir yapı olduğu tartışılabilir. yazıda dendiği gibi birkaç kırık değilde azıcık çatlak yumurta olduğu açıktır. aynı şey practice what you preach içinde geçerli olabilir dediğin gibi(ya da tam tersi). aslında testament’in bir şarkının diğerinden daha fazla öne çıkmadığı tek albümü olarak the legacy gösterilebilir(buda ayrı bir tartışma konusu). ama ben hala practice what you “price”in en iyi testament albümü olduğu görüşümü savunuyorum. aslında en iyinin en sevdiğimiz olmak zorunda olmadığı konusu var.
The Ritual kritiğindede demiştim, şunları görünce nasıl o dönemlerin ergeni olmak istiyorum anlatamamya. O Trial by Fire klibiyle falan nasıl bir gazdır deliliktir, vay arkadaş. Bugün Testament yapiyim full, mis.
27.04.2014
@OnurOnur, ben ergeni değil direkt olarak parçası olmak isterdim. bu yüzden 64, 65 yıllarında san francisco’da doğmak isterdim
Kritikte yazılanlara tamamen katılıyorum. 9 verdiği The Gathering kritiğinin yorumlarında The Legacy ve The New Order kadar iyi değil tarzında bi yorum yapmıştı sanırım Ahmet Saraçoğlu, bu yüzden 9.5 gibi bir puan bekliyordum, 8′i görünce şaşırdım. Bana göre de ilk 2 albüm grubun zirve noktaları ve bu albüm de son 3 şarkısı olmasa 10′luk bir albüm. Notum 9.
Bu arada, The Preacher’ın baya hastasıyım.
27.04.2014
@Kingdom of Tyrants, Hypnosis ve Musical Death’i karıştırmışım, son 3 şarkı değil o yüzden tabi :(
Kesinlikle baya iyi bir albümdür ama hem The Legacy hem de Practice What You Preach biraz gerisindedir. Belkide bu iki başyapıtın arkasında kalmasa çok daha öne çıkabilirdi.
Şunuda söyleyemeden edemeyeceğim o zaman ki thrash grupları ilk 4-5 albümlerinden neler neler yapmışlar yahu, aklım almıyor bu kadar başyapıtı!
En iyi Testament albümü.
02.07.2020
@İlker, Ama yine de o Nobody’s Fault cover’ına ne gerek vardı hem de 8. sırada ya. Bari son sıraya falan koysaydınız bonus track niyetine.
AI ile Ride the Lightning ve Peace Sells’i çırp, üstüne de azıcık By Inheritance hicazlarından serpiştir, bu albümü elde edersin.