O sıralarda internet pek yaygın olmadığından dünyadaki durumunu bilmiyorum, ancak doksanların sonlarında ülkemizde muazzam bir CRADLE OF FILTH çılgınlığı yaşanıyordu. Metal dinleyen herkesin CRADLE OF FILTH’ten haberi vardı, metal dinlemeyen bazı kişiler dahi, CRADLE OF FILTH diye çok acayip, sapkın bir şeyin farkındaydılar. 1998’de dersaneye gittiğim sırada, önümde oturan ve METALLICA ve benzerlerini dinlediğimi bilen ve metalle hiç alakası olmayan bir çocuğun, adeta “meşrebimi” anlamaya çalışırmışçasına “Peki CRADLE OF FILTH dinliyor musun?” diye sorduğu anı unutmam mesela. Çocuk öyle bir vurguyla sormuştu ki, adeta “Tamam, ben metal dinlemiyorum ama METALLICA falan dinlenebilir, güzel şarkıları var. Ama CRADLE OF FILTH dinliyosan o zaman biraz ileri gitmişsin demektir, eğer dinliyorsan sana olumsuz anlamda “metalci” gözüyle bakabilirim” türevi bir hava yansıtmıştı.
Bunun bir de “CANNIBAL CORPSE diye bir grup varmış, ıyyy” versiyonu vardı. O da metalle alakası “rock ve metal dinlerim, METALLICA, NIRVANA, THE CRANBERRIES ve Şebnem severim, hiphop’çular ve popçular meşgul etmesin lütfan……” seviyesinde olan ve EMINEM’in bazı şarkılarını çok seven birtakım kişilerce dillendirilen bir kendini bilmez küçümsemesidir.
Demem o ki CRADLE OF FILTH doksanların sonunda resmen akıyordu. HERKES biliyordu resmen. Yazın kumsalda CRADLE OF FILTH tişörtünü çıkarıp iskeleden şekilli atlayan, akşam diskoda I Like to Move It’le coşan ciks bebe bilirim (evet o sırada ben de diskodaydım ama sadece votka limon içip arkadaşlarımla insanlar hakkında şakalı ve iğneleyici gözlemler yapıyorduk, yanlış olmasın).
İşte bu CRADLE OF FILTH egemenliğinin yavaştan sarsılmaya başladığı an, ülkemizde yapılan konserlerde sıklıkla görmeye başladığım DIMMU BORGIR tişörtlü isan sayısındaki artışa tekabül eder.
“Stormblåst”ın ardından DIMMU BORGIR belli ki bir karar vermiş. İyi melodiler yazdıklarını, farklı şeyler yapabileceklerini ve daha geniş bir kitlenin dikkatini çekebileceklerini anlamışlar ve “Enthrone Darkness Triumphant”a bu düşüncelerle girişmişler. İngilizce sözlere geçmiş olmaları bunun en bariz kanıtı. Logolarını düz yazıyla değiştirmiş olmaları bunun en bariz kanıtı. Bu albüm öncesinde Nuclear Blast’la anlaşmış olmaları, o da bunun en bariz kanıtı.
DIMMU BORGIR, bence yazdıkları en iyi albüm olan “Enthrone Darkness Triumphant”ta, melodi ile atmosferin çok başarılı bir dengesini kuruyor. Klavyenin çok önemli bir silah olarak kullanıldığı, sonraki albümlerdeki senfonikliğe sahip olmasa da yoğun bir havanın neredeyse her an hakim olduğu, melodi namına çok orijinal fikirler barındıran bir albüm. Ekstrem metal, gotik metal, black metal gibi türlerin özelliklerini taşıyan “Enthrone Darkness Triumphant”, başka bir kritikte gördüğüm çok iyi bir tanımlamayla, ““For All Tid” ve “Stormblåst”taki DIMMU BORGIR’in, Shagrath vokaliyle “Dusk and Her Embrace” çaldığını düşünmesi” olarak da özetlenebilir. Albümü bir CRADLE OF FILTH gibi olma çabası olarak nitelendirmek saçma olursa da, The Night Masquerade’in sonundaki garip vokallerin, bazı atmosferik olayların akla CRADLE OF FILTH’i getirdiği de aşikâr.
“Enthrone Darkness Triumphant”la ilgili kesin olan bir şey varsa, o da albümün her şeyiyle kuzey kokuyor olması. Melodiler, her ne kadar öncesinde çıkan ve farklı kulvarlara yayılan sayısız black albümünde daha iyi işlenmiş olsalar da, kuzeyin o garip, gizemli havasını yansıtıyorlar. Bir IMMORTAL soğukluğu, EMPEROR ihtişamı, DARKTHRONE karanlığı yok, ancak DIMMU BORGIR’in de kendine has, seçtiği bu yolu aydınlatan bir yaklaşımı olduğu açık. Peter Tagtgren elinden çıkan prodüksiyon, ilk iki albüme oranla çok daha güçlü olsa da, sonradan gelecek Hollywood prodüksiyonlu DIMMU BORGIR albümleri kadar devasa değil elbet.
Elemanlardan söz edersek, Shagrath bu albümde gayet güçlü, sonraki dönemlerde giderek artacak efektli vokallerden uzak, daha çiğ bir perfromans sunuyor. Shagrath’ın sesi yaşı ilerledikçe daha karakteristik bir hal aldığından, albümde, şu anda kafamızda canlanan Shagrath vokaline oranla daha kimliksiz bir vokal duyuyoruz. Ancak buradaki vokal yorumu da, Shagrath’ın gayet içten, kendini adayarak, inanarak vokal yaptığını ilk andan belli ediyor.
1999’da yerini Mustis’e bırakacak olan Stian, bu albümde gruptaki en etkin performansını sunuyor. Gerek atmosferik klavyeler, gerekse albümün pek çok yerine hakim olan piyanolar, “Enthrone Darkness Triumphant”ı “Enthrone Darkness Triumphant” yapan, hatta daha da ileri gidip, çıktığı zamana ve grubun geleceği adına önemi düşünüldüğünde, DIMMU BORGIR’i DIMMU BORGIR yapan başlıca unsurlar arasında. 1999 civarında okuduğum Non Serviam dergisinde, yanılmıyorsam Çağlan Tekil’in, Hollanda’da düzenlenen Dynamo festivalinde DIMMU BORGIR’in Mourning Palace’ın introsu ile pek çok insanı nasıl heyecanlandırdığını anlattığını hatırlıyorum. Mourning Palace, In Death’s Embrace, A Succubus in Rapture; bunlar grup adına da, tür adına da önemli şarkılar.
Yavaş yavaş kapatalım. “Enthrone Darkness Triumphant” bence “Puritanical Euphoric Misanthropia” ile birlikte DIMMU BORGIR’in en iyi albümü. Biri ilk iki albümle oluşturulan ve sonra da zenginleştirilip grubun yol haritasını çizen albüm, diğeri ise sonradan kayılan senfonik ögeli, görkemli, devasa DIMMU BORGIR’i en iyi niteleyen iş.
Konu black metal olduğunda, dinleyiciler belirli kıstasların bazı kalıplara uymaması halinde her şeyi bir anda aforoz edebiliyor, başkası için önemsiz sayılabilecek detaylar yüzünden bir grubu vezir de, rezil de edebiliyorlar. Her ne olursa olsun, “Enthrone Darkness Triumphant” nefis bir ekstrem metal örneği. Çeşitli ögeleri black metal içinde eritip ortaya sonradan çok karakteristik bir hal alacak DIMMU BORGIR müziğini yaratma adına, “belki de” demeyi gerektirmeyecek şekilde, en önemli albüm.
Mourning Palace ve In Death’s Embrace, dinlediğim en iyi şarkılar arasına girer. Herhalde Dimmu’dan bir tane favori albüm seçsem bunu seçerdim, ama hayatım boyunca tek bi Dimmu albümü dinleme şansım olsa Abrahadabra’yı seçerdim. Yine bir “en sevdiğim ve en çok dinlediğim / dinlemek istediğim albüümün aynı olmaması” vakası.
ilk yorumu yazayım bari :) dimmu borgir in kesinlikle en iyi albümüdür! tüm albümlerini bi şekilde dinledim ve bu albüm kesinlikle başka! inanılmaz melodik ve bir yandan da sert bi albüm! özellikle in death’s embrace isimli parçaya dikkat derim! gerçi hepsi şahane kötü, zayıf, gereksiz tek bi parça yok bu albümde! laf aramızda cradle of filth denen boku da hiç sevmem bunu da belirteyim :) bu albümü mutlaka alın, dinleyin! efsanedir :)
24.04.2014
@atom, Cradle of Filth müzikalite olarak Dimmu Borgir’dan daha iyi bence.
24.04.2014
@Nightwing, Ben de Cradle’ı daha çok seviyorum, daha ilginç bir grup. Ahmet’in Cradle hakkındaki”sapkın” sözüne de katılıyorum, baya bi sapıp duruyor müzik değişik yerlere. Sözler de aynı şekilde. Dimmu daha direkt bir grup, mesela Dimmu büyükçe bir taşın üstüne uğursuz bulutlar summon’layıp kara yağmurlar yağdırabiliyorsa, Cradle, o taşı kaldırıp altından yılanlar, solucanlar çıkartabilir. (Tr00 black’çi örneklemesi)
Kusursuz bir album ve dimmu nun basyapiti…hala mourning palace i ilk dinledigim gunu hatirlarim ve o anki hissettirdiklerini bunca yil gecmesine ragmen hissettirir…sahsen shagrath in en iyi vokal performansinin bu albumde oldugunu dusunuyorum…bu arada albumdeki en sevdigim parcalardan biri prudence’s fall…en sevdigim 10 black metal albumu listesi yapsam kesinlikle yazacagim bir album…
Valla hacılar Dimmu Borgir’ın evveliyatını külliyatını bilirim, ilk dinlediğim gruptur. Ama ben en güzel albümlerinin Stormblast olduğunu düşünüyorum. O albümdeki atmosfer, ruh ve hüzün kolay kolay bulunmaz. Storma 10 versem buna da 9 veririm.
Bu da en iyi 2. Dimmu Borgir albümü konusunda Puritanical Euphoric Misantropia ile yarışır.
Not: In Deaths Embrace’in girişi hayatımda dinlediğim en iyi introlardan biridir.
24.04.2014
@Nightwing, +1
aynen stormblast bir,bu iki,bundaki mourning palace şarkısı gibi dehşet bir şarkıyı hala yapamadı o da ayrı mesele
24.04.2014
@TAAKE, Kamelot ise 1 sene sonra yardıma koştu. :) https://www.youtube.com/watch?v=QKj2x6EtzVQ
Shagrath ise 8 sene sonra, sen kimin şarkısını araklıyosun diye March of Mephisto’da gözdağını vermişti. Sonra da Roy Khan kaçtı zaten korkudan. : F
https://www.youtube.com/watch?v=K0yYxOV-bRU
akılalmaz güzel!
bu albümle beraber takip eden 3 albümde de “gelişigüzel seçilmiş gibi duran 3 afilli kelimeyle albüm adı yapma” olayına girmişti dimmu. özellikle ilk üçünü söylemesi süper zevk veriyordu, ve hâlâ da verir.
enfsırooon daaaaaknıs tıraaaayafınt
sıpriiçuvl bılek dımenşınz
püriteaaanikıl yuuforik mizıntırooofya
hele şu sonuncusunu kuşadası’nda bodrum’da “are you sex” seviyesindeki adamlara ezberlet, o gece kafadan şanslı olmazlarsa neyim.
Abi ne güzel albüm ya,kötü şarkı yok ama In Death’s Embrace,Mourning Palace,Spellbound,Raabjørn Speiler Draugheimens Skodde ve Master Of Disharmony (Evet copy/paste) çok başka :)
Mourning palace gibi şaheserin olduğu albüme kötü demek için müzikten anlamıyor olmak gerek.Biraz beylik bir laf oldu ama öyle.
Fakat dimmu borgir diskografyasında for all tid ve stormblast gibi iki şahane başyapıt varken bu albümü ilk sıraya alamam.
Bu albümde mourning palace tan sonra ilk hatırladığım şarkı hep entrance olmuştur.Rock Market programında dynamo konserinde söylenmiş hali döneeer dururdu…
cradle’ın çeşitli albümlerinide dinledim ama sahiden pek hoşuma gitmez o grup. dimmu borgir’ın bu dönemi çok başka ya (yeni albümleride iyi ama bu dönemi bambaşka bence). stormblast ta çok iyi (özellikle stormblast parçası şahane, yeni versiyonuda çok iyi bence). ama sanırım benim favori dimmu borgir albümüm bu (galiba bundan sonrada öyle olacak gibi, dinleyip göreceğim artık :) bu arada in death’s embrace bir şarkı değil çok çok daha fazlası sanki…
Ya bu albümde Shagrath’ın vokalleri efsane değil mi ? Hayır aman aman da sevmem kendisini ama bu albümde bildiğin her saniyeyi yaşayarak söylüyor eleman.
Belki bilmeyenler vardır. Türk black metal grubu Morin Dagor un Mersin Belediyesi eşliğindeki Mourning Palace performansı. Spellbound by the Devil da çalmışlar.Ünlü black metal grubu Dimmu Borgir’a saygılarını sunan Morin Dagor, Mersin Belediyesi ve Star Moda bayrakları ile çelenklerin arasında bir açılışa katılıyor. Performans sırasında 3.5 kişiye çalan grup, sanki Wembley’deymişçesine hevesli. Klavyesinin yanında bir tabak kuru pasta olan klavyeci, “Ben neredeyim?” bakışları atan sesçi, 40 derece sıcaklık altında üşenilmeden yapılan corpse paint. Her izleyişinizde yeni bir detay yakalayabileceğiniz bu video ile black metal’in Mersin’le kucaklaşmasına tanıklık edeceksiniz.
https://www.youtube.com/watch?v=rN0rPCw5Dds
En iyi albümü diyemem belki ama en iyi albümlerinden biri olduğu su götürmez.