# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
BLOD ELD DÖD: En Svensk Metalhistoria – Bölüm 1: “Fuck off!”
| 08.03.2014

Seyircilerden birinin üzerine inek omurgası attık. Tam alnına isabet etti ve alnında bir yarık açıldı. Çok memnun görünüyordu!

Ömer Kuş

Pasifagresif’te yeni bir projeden daha herkese merhaba.

Ika Johannesson ve Jon Jefferson Klingberg tarafından kaleme alınan “Blod Eld Död: En Svensk Metalhistoria” (Kan Ateş Ölüm: Bir İsveç metal tarihçesi) adlı İsveççe kitap, adından da anlaşılabileceği gibi çoğumuzun çok sevdiği ve dünyanın en önemli metal gruplarından bazılarını çıkarmış olan İsveç’in metal sahnesini geçmişten günümüze akıcı bir dille anlatan, DISSECTION, WATAIN, ENTOMBED, BATHORY, AT THE GATES ve daha birçok gruptan elemanlarla röportajları içeren, bu insanların pek bilinmeyen yönlerine, anılarına ve grupların başından geçen olaylara ışık tutan, biz metal dinleyicilerinin gerçekten okuyup da sevmemesinin pek mümkün olmadığını düşündüğüm bir kitap.

Ne yazık ki, kitabın Türkçe versiyonunun çıkma ihtimali %0’a yakın. İngilizce versiyonu da yok ve şu ana kadar bu konu hakkında bir çalışma olduğunu da görmedim. Yani onun da çıkma ihtimali gayet düşük. Bütün bunları hesaba katarak, siz Pasifagresif okuyucuları için bir hizmet gerçekleştirelim dedik. Kitabın farklı konulara yoğunlaşan 15 bölümünü, her bölüm için bir yazı olacak şekilde sizlere elimden geldiğince anlatmaya çalışacağım. Tabii ki uzun tutmayacağım ve birebir çeviriden ziyade, bu bölümlerin bir özeti şeklinde olacak. İlginç gördüğüm bölümleri, röportajların değişik kısımlarını filan çevireceğim. Umarım eğlenceli ve öğretici bir yazı dizisi olur. Bir dahaki bölümün ne zaman geleceğini şu an için söyleyemiyorum ama en kısa zamanda olacak. Şimdi lafı fazla uzatmadan ilk bölüme geçelim ve “Heavy Metal Kardeşler”in değişik dünyasına dalalım.

İlk bölümdeki konuğumuz uzun zamandır aktif olmasına rağmen sadece dört albüm çıkarıp toplamda 40 civarı konser vermiş olan ve “kült” bir grup olarak anılan black metal grubu NIFELHEIM ve grubun kurucusu ikiz kardeşler Pelle “Hellbutcher” Gustafsson ve Erik “Tyrant” Gustafsson.

Tek yumurta ikizi olan bu iki kardeş, 1976 yılında yalnızca 1700 nüfuslu bir köy olan Dals Långed’de doğuyorlar. Aile fertlerinin geri kalanında bir müzik ilgisi yok ve çocukların rock müzikle tanışması 5-6 yaşlarında STEPPENWOLF, Alice Cooper ve Jimi Hendrix gibi isimlerle oluyor. Erik bir süre KISS ve AC/DC’ye takılmış. Fakat IRON MAIDEN’in “Piece of Mind” albümünü duyduğunda aradığı şeyin bu olduğunu anlamış ve kendi deyimiyle hayatındaki yeni dönem başlamış. İlerleyen yıllarda aile sürekli değişik şehirlere seyahat ettiği için çocuklar da her gittikleri şehirde lokal müzik dükkanına gidip en “çiğ” ve cool gözüken albümleri satın alırlarmış. SLAYER ve SODOM’u böyle keşfetmişler. Bu yıllarda kendileri de enstrüman çalmaya başlamışlar.

NIFELHEIM 1990 yılında kuruluyor ve en başta ikiz kardeşlerin yanında gitarda kendine Demon diyen bir gitarist var. Erik’in dediğine göre grup ismini seçerken o zamanlar yeni bir single çıkarmış olan TREBLINKA’dan etkileniyorlar ve aynı “coollukta” bir isim bulmaya çalışıyorlar. İskandinav mitolojisiyle ilgili grup ismi seçme konusunda daha sonra aynı yoldan gidecek olan diğer milyon tane gruptan çok önce olduklarını ve bu yüzden gurur duyduklarını söylüyor Erik. Kendilerine bir prova odası ayarlıyorlar ve adını Moondark koyuyorlar. Evet, o zamanların en ünlü stüdyolarından Sunlight Studios’a gider yapıyorlar yani kendilerince. Moondark’taki ekipman kalitesi ise en iyi tabirle külüstür seviyesinde. Kardeşler daha en baştan gruptaki kuralları koyuyorlar. Mesela her zaman çivili bileklikler olacak. Hiçbir zaman boş şeyler hakkında şarkı yazılmayacak, yani bütün şarkılar Satanizm hakkında olacak.

Kardeşler daha sonra Bengtsfors’a taşınıp Volvo’da montaj hattında çalışmaya başlıyorlar. Buradaki monoton işten sıkılıp ayrılmadan önce Pelle bir Volvo sürücü koltuğunun altındaki o sünger kısımlardan birine IRON MAIDEN’in Eddie’sini çizmeyi başarıyor. Yani İsveç’te bir yerlerde şu anda koltuğun derisinin altında Eddie çizili bir Volvo var.

Ardından iki kardeş de Göteborg’a taşınıyor ve AT THE GATES ve DISSECTION elemanlarıyla falan takılmaya başlıyorlar. Grubun ilk albümü “Nifelheim” 1994’te çıkıyor ve gitarda DISSECTION’dan tanıdığımız Jon Nödtveidt ve John Zwetsloot var. Kendilerini tam olarak duyurmaları ise 2000 yılında çıkan “Servants of Darkness” albümüyle oluyor.

Grubu İsveç’te fenomen haline getiren ise müzikten çok farklı bir şey oluyor. 1998 yılında SVT kanalında “Propaganda” isimli bir gençlik programında konuk olarak yer alıyorlar. Yapımcı Marcos Hellberg belli bir stili olan ve trend ne olursa olsun etrafına uymayıp bu stile bağlı kalan insanları konu alan bir program yapıyor aslında. Göteborg’daki Dolores isimli stüdyoyu arıyor ve Gustafsson kardeşlere yönlendiriyorlar onu. Zira o dönemde metal dinleyen birçok kişinin bildiği gibi bu kardeşler İsveç’teki en büyük IRON MAIDEN fanları ve çivili bileklik, mermili kemerler falan yanlarından hiç eksik olmayan şeyler. Ama kardeşler böyle bir programda bulunmayı istemiyor. Hellberg onları ikna etmek için elinden geleni yapıyor, NIFELHEIM için reklam olacağını söylüyor ama kardeşler bana mısın demiyor ve reddediyorlar. Son koz olarak onlarla IRON MAIDEN’a olan sevgileri hakkında 10 dakikalık bir röportaj yapacağını ve bu sırada IRON MAIDEN’dan şarkılar çalacağını, yani IRON MAIDEN’a telif hakkı dolayısıyla para gideceğini söylüyor ve ikna etmeyi başarıyor.

Kardeşler bu röportajda NIFELHEIM adını anmamayı seçiyorlar, zira onlara göre grup ve IRON MAIDEN’a olan sevgileri iki farklı şey. Yani kısacası pek bir reaksiyon beklemiyorlar bu filmden sonra. Ama bu video öyle bir patlama yapıyor ki artık sokakta yürüyemez hale geliyorlar. İki kardeş de videonun kesilip biçildiğini ve onları adeta aptallar gibi gösterdiğinden şikayet ediyor. Pelle şöyle diyor:

““Neden metalcisin?” diye soruyorlar mesela. “Çünkü metali seviyorum.” diyorum, kısa bir cevap! Ama tatmin olmuyorlar ve iki saat daha çekiyorlar. Öyle olunca değişik cevap bulmak için uğraşıyorsun ve bu uğraşların değişik kısımlarını kesip biçip bir araya getiriyorlar ve herkes için eğlence çıkıyor ortaya. Biz hariç herkes için.”

Bu videonun inanılmaz patlaması reklam filmi için fikir arayan sigorta şirketi Trygg Hansa’nın dikkatini çekiyor ve videodan iki yıl sonra kardeşleri arayıp bu videodan görüntüleri reklam filminde kullanıp kullanamayacaklarını soruyorlar. Tabii ki önce “Hayır” cevabını alıyorlar ama daha sonra iyi bir miktar karşılığında bunu başarıyorlar. Buradan alınan paranın iki üç IRON MAIDEN turnesine (turnedeki konserlere sırayla gidiyorlar yani bildiğin) yettiğini sırıtarak belirtiyor Erik. Sigorta şirketinin reklamında da kardeşler en sevdikleri şeyleri sigortalıyorlar tabii: tişörtleri, çivili bileklikleri ve “metal” arabaları.

İşte bu videonun fenomenleşmesiyle İsveç’te metal harici çevrelerde bile “Bröderna Hårdrock” (Heavy Metal Kardeşler) olarak ünleniyor iki kardeş. 2012 yılında Mammas Pojkar (Anasının Oğulları) adlı ve Gustafsson kardeşlerden esinlenilerek çekilen bir film bile var.

Bu film haberini duyduğunda Erik’in tepkisi şu oluyor:

“Bana göre küçücük bir şeyden kocaman bir olay yaratmanın bir örneği bu. Ne yani araba sürerken bokun üzerinden geçmemek için yana kırdım diye bu bütün hayatım boyunca beni takip mi etmeli?”

Onları ünlü yapan videoyu da bu sayfada bulabilirsiniz. Maalesef altyazı yok ama en azından elemanların o sıralarda nasıl göründüğünü, 2:36 civarında bokun üzerinden geçmemek için nasıl yana kırdıklarını (ve de kendi tabirleriyle mümkün olan en metal araba Pontiac Firebird’ü) ve 7. dakika civarı Steve Harris’le tanışarak nasıl çocuklar gibi şenlendiklerini görebilirsiniz.

Uddevalla’da bir NIFELHEIM konserindeyiz. Grup elemanları sahne arkasında konsere hazırlanıyorlar. Pelle normal şartlarda üstünü başını giymenin bir saati bulduğundan bahsediyor. Bir süre geçtikten sonra her iki bileğine dikenli bileklikleri takmış oluyor. Dikenler yaklaşık 15 cm uzunluğunda ve çok tehlikeli gözüküyor. Eğer şanssızsanız kendinize sağlam zarar verebiliyorsunuz diyor Pelle. Ama konser bitene kadar hissetmezmiş. Bu sırada odaya normalde PEST grubunda çalan ama bu gece sahne yöneticisi olarak orada bulunan Chrille Eskilsson giriyor. Elinde kocaman, paketlenmiş et parçaları ve yaklaşık 10 tane domuz dili var. Gruba bunları ne yapacağını soruyor. İkizlerden Erik kutunun (sandık, hatta tabut da olabilir bu, her anlama geliyor maşallah bu kelime) içine koymasını söylüyor. Bu kutu NIFELHEIM’ın her konserine getirdiği bir şey. Kutunun içi beyazdan ziyade kahverengi ve bayağı kötü kokuyor. Ama yıllar boyu içinde ne kadar çiğ ve çürümüş et barındırdığını düşününce aslında o kadar da kötü değil.

Chrille grup üyelerine bu eti seyirciye atamayacaklarını hatırlatıyor. Et black metal grupları tarafından sahnede sıkça kullanılıyor bildiğiniz gibi. Ama MAYHEM 2006 yılında Gates of Metal festivalinde sahneyi 400 kilo etle dekore edince bazı kurumlardan tehdit almıştı. Deli dana hastalığı çıktığından beri AB sınırları içerisinde sahnede et kullanmak yasak, özel bir izniniz olmadığı sürece. Erik grubun bu yasağı sallamamasını istiyor ama aynı zamanda barın sahibini tanıyor ve kendileri yüzünden barın kapanmasını istemiyor.

Grup kıyafetlerini giymeye ve aksesuarlarını takmaya devam ediyor. Bütün aksesuarları el yapımı. El yapımı demek gerçek demek ve NIFELHEIM için bu çok önemliymiş. Bu tür aksesuarları, kıyafetleri sevdiklerini belirtiyorlar. Onlara göre sahnede beyaz tişörtle, hiçbir olayı olmayan birinin durması çok mantıksız. Metal metal olmalı ve gelişmemeli diyorlar. Gitarist Sebastian “Vengeance from Beyond” Ramstedt’in çok sevilen bir anaokulu müdürü olması ikiz kardeşlerin bahsetmekten pek hoşlanmadığı bir konu. Zira bu kardeşler bir üyelerini bir akşam diskonun önünde gördükleri için gruptan attığını söyleyen insanlar.

Yaklaşık 400 bilet satılmış ve insanlar Almanya’dan, Meksika’dan sırf konser için gelmişler. Seyircilerin arasında WATAIN’den Erik Danielsson, THE HAUNTED ve AT THE GATES’ten Jonas Björler gibi isimler var. Jonas Björler ikiz kardeşleri 90’lı yıllarda tanımış ve konserlerinin iyi olması dışında çok iyi de şarkı yazdıklarını söylüyor ve şunu ekliyor:

“Çoğu black metal grubu yalnızca rifleri diziyorlar. Pelle ve Erik daha çok düzenleme üzerine kafa yoruyor. Şarkıların çoğu hit. Ayrıca bütün bu zaman boyunca hep “gerçek” olmuşlar, yaptıklarını gerçekten kastederek yapmışlar gibi hissediyorum. İlk albümden beri, hem imaj hem de müzik olarak köklerine bağlı kaldılar.”

Bu sırada grup “Unholy Death” şarkısıyla konsere giriyor.

Kardeşlerin metal için olan tutkuları NIFELHEIM’ı hem en çok konuşulan hem de en az üretken olan black metal gruplarından biri yaptı. 1990’da kurulan grup yalnızca dört albüm çıkarıp aşağı yukarı 40 konser verdi daha önce de belirttiğim gibi. İlk başta canlı çalmadan önce müzisyen olarak kendilerini geliştirmek istediler. Ardından 10 yıl boyunca grup elemanlarıyla ilgili problemler oldu. Sonunda 2001 yılında tam bir kadro kurup bir grup olarak aktif olmaya başladılar. Grubun ilk konseri 2001 yılında Falkenberg’de 2 Heavy 4 You festivalinde oldu. Bu kadar uzun süre bekledikten sonra konseri unutulmaz yapmak için alev gösterileri ve dikkatlice hazırlanmış backdroplar haricinde hayvan etleri de getirmeyi ihmal etmediler.

“Bir kasabın içinde et konteynerına girdik gizlice. Roadilerimizden birinin bağlantıları vardı ve o ayarladı. İnek omurgaları ve daha bir sürü şey aldık. Bütün konser boyunca üzerimize kurtçuk yağdı.”

İlk şarkıdan sonra Erik bas gitarını kırdı. Plana göre her şarkıdan sonra bir şey kıracaklardı. Kardeşler el yapımı küçük bombalar bile getirmişlerdi. Ama elemanın birinin kabloların üzerine takılıp her şeyi dağıtması sonucu bombalar patlamadı.

Grubun sahneden seyirciye et parçaları fırlatması olayı ise beklenenden daha dramatik oldu. Atılan inek omurgalarından biri seyircilerden birinin tam alnına isabet etti ve elemanın alnında koca bir yarık açıldı. Erik’in dediğine göre bu eleman Amerikalı death metal grubu USURPER’da çalan ve sırf konser için İsveç’e gelen Jon “Necromancer” Woodring adlı kişiydi.

“Çok memnun görünüyordu! Sonra biraz daha et attık seyircilere ve bazıları bunu ızgara yapıp yediler! İnanılmaz eğlenceliydi aslında. İnsanları baya gaza getirmeyi başardık. Bunu hep yapıyoruz aslında. En son Finlandiya’da çaldığımızda ilk konserde biri ayağını kırdı ve ikinci konserde biri kalp krizi geçirdi.”

2011 yazında kardeşler IRON MAIDEN’ın Avrupa turnesinde onları şehirden şehire takip ettiler. Daha önce de yazdığım gibi kardeşler IRON MAIDEN’in İsveç’teki en büyük fanları. Kardeşlerin toplamda yaklaşık 400 afişi, 150 yaması, 200 tişörtü, 700 cd’si ve 30 atkısı var. Hepsi IRON MAIDEN motifli. Son albüm “Envoy of Lucifer” çıktığından beri dört yıl geçti (hatta şimdi yedi) ama yeni bir albüm çıkarmak için aceleleri yok. NIFELHEIM hiçbir zaman büyük bir grup olmadı ama “metal” duruşları ve tutkuları sayesinde diğerleri tarafından ilham almak için bakılan bir grup oldu.

Yazıyı Erik Gustafsson’un bir sözüyle bitirelim:

90’lı yılların başlarında herkes black metalde olduğundan daha fazlası gibi görünmeye çalışırken biz tam tersini yapmayı istedik. Her şeyi mümkün olduğunca ultra primitif bir dille yazmaya çalıştık. Şiirsel ve karanlık bir şey söylemektense “Fuck off!” dedik.

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere…

Albümün okur notu: 12345678910 (9.64/10, Toplam oy: 56)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2011
Şirket
Alfabeta
Kadro
Yazarlar:
Ika Johannesson
Jon Jefferson
Şarkılar
  Yorum alanı

“BLOD ELD DÖD: En Svensk Metalhistoria – Bölüm 1: “Fuck off!”” yazısına 25 yorum var

  1. Harbiden eline sağlık Ömer. Sayende henüz İngilizce’si bile olmayan kitabı Türkçe olarak insanlara aktarıyoruz, okumuş kadar oluyoruz.

    Tack så mycket!

  2. OnurOnur says:

    “En son Finlandiya’da çaldığımızda ilk konserde biri ayağını kırdı ve ikinci konserde biri kalp krizi geçirdi.” …
    Mükemmel bi yazı dizisi olacak abi, eline emeğine sağlık.
    Normalde puan vermiyorum öyle ama 10u basayım dedim tabi bu sefer, gittim yanlışlıkla dokuz verdim ortalama düştü, sinirlendim ahah.

    Ahmet Saraçoğlu

    @OnurOnur, “yanlışlıkla dokuz verdim” ahaha. Benim de bir arkadaşımın bir tanıdığı, bir önceki seçimlerde Antalya’daki balayını yarıda kesip oy kullanmak için İstanbul’a dönmüş, sonra da yanlış partiye evet basıp kabinden çıkınca hüngür hüngür ağlamıştı ahah.

    OnurOnur

    @Ahmet Saraçoğlu, :D çok daha kötüymüş abi ahahah.

  3. Şafak says:

    Abi böyle değişik şeyleri okumak çok zevkli oluyor, emeğin için çok sağol

  4. BelGarath says:

    Mükemmel, eline sağlık, çok sağol…
    Grup bana Anvil’i hatırlattı.

  5. Narcosynthesis says:

    Yazarın PA okurlarına yapabileceği daha büyük kıyak yoktur herhalde. :) Bathory ve Dissection bölümlerini merakla bekliyorum.

    Ömer Kuş

    @Narcosynthesis, o bölümlerde hakikaten ilginç şeyler öğrendim Quorthon ve Jon Nödtveidt hakkında. Umarım güzel bir şekilde aktarabilirim. Özellikle Bathory bölümünden sonra birçok insanın Quorthon’a olan saygısı katlanarak artacaktır diye düşünüyorum.

    crowkiller

    @Ömer Kuş, hoop abi spoiler verme ya :P

    Narcosynthesis

    @Ömer Kuş, Heyecandan delirdim.Lafın gelişi abartı olsun diye değil abartının yanından bile geçemez bu tabir.Quorthon hakkında o kadar az şey var ki kaynaklarda…Ya da ben mi bulamadım anlamadım.

  6. Story to Tell says:

    pasifagresif Return!
    müthiş olmuş yazı. yazanın ellerine sağlık.

  7. Kemal says:

    Muazzam bir calisma, eline koluna saglik Omer!

  8. Ömer Kuş says:

    Herkese teşekkürler. Böyle güzel yorumlar almak insanı motive ediyor kesinlikle :)

  9. Ömer Kuş says:

    @Rashid, aslına bakarsan ben de kitabı okumadan önce Nifelheim’i neredeyse hiç duymamıştım. İki ay sonraki Metallsvenskan festivalinde çalacakları açıklandı, kısmetse canlı göreceğim :) Umarım bana da bişi olmaz haha.

  10. Görkem Şahin says:

    Eline sağlık, çok eğlenceli olmuş yazı.. Bir de Steve le tanıştıkları anı biraz daha görebilseydik.. Youtube da hemen araştırıcam :)

    Ömer Kuş

    @Görkem Şahin, ya onu ben de şimdi fark ettim. Tam tanıştıkları anda bitiyor, yanlış videoyu koymuşum :) Kesilmemiş kısmı burda:
    http://www.youtube.com/watch?v=crxsXWYWvN8

    Görkem Şahin

    @Ömer Kuş, Elemanlar çocuklar gibi şen Steve babayı gördüklerinde :) Ben görsem ne hal alırım düşünemiyorum :)

  11. mKeles says:

    “Bana göre küçücük bir şeyden kocaman bir olay yaratmanın bir örneği bu. Ne yani araba sürerken bokun üzerinden geçmemek için yana kırdım diye bu bütün hayatım boyunca beni takip mi etmeli?”
    Ahaha izlerken ben de bu olayi fark edip “vay be” demistim :D

    @Omer Kus Ellerinize saglik, harika bi fikir cidden, bra ide! :D Tesekkurler boyle seyleri bizlerle paylastiginiz icin, diger bolumleri merakla bekliyoruz :)

    Ömer Kuş

    @mKeles, ben teşekkür ederim :) Yakında umarım.

  12. Lethe says:

    Ab Dark Tranquillity’nin anlatıldığı bi bölüm varmı ya :) Teşekkürler yeni bölümü bekliyoruz eline sağlık :D

    Ömer Kuş

    @Lethe, direk Dark Tranquillity’e ayrılan bölüm yok maalesef :) Death metal hakkında bir bölüm var, orada grupla ilgili bişiler olması lazım hatırladığım kadarıyla.

  13. Narcosynthesis says:

    birinci bölümü okuduğumdan bu yana her gün siteye girerken ikinci gelmiştir belki diyorum.söyleyeyim dedim.

    Ömer Kuş

    @Narcosynthesis, son zamanlarda hiç vaktim olmadı ya maalesef. O yüzden ikinci kısım üzerinde çalışmaya başlayamadım. Ama yakında diyeyim :)

  14. Narcosynthesis says:

    Bu konu ölmeyecek. Unutturmayacağım lan burayı. Yok öyle Ghost ‘un elemanlarıyla şen şakrak gününü gün etmeler maskesiz falan (atar yaptığım adama gel).
    Mevzubahis Quorthon, Jon Nödtveidt burda. Kış geliyor kulaklarım kaşınıyor. Lütfen ya…

  15. cotard delusion says:

    Ulan şunun devamı gelmedi ya… Yazıklar olsun!

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.