Epiklikte lider bir grupla daha karşınızdayız. Bu hafta irlanda’nın çayırlarına uzanıyor ve metal dünyasının en kendine özgü gruplarından biri olan PRIMORDIAL’ı konuk ediyoruz. Karşımızdaki isim de grubun
vokalisti Alan Nemtheanga. Kendisiyle hem PRIMORDIAL’ı, hem de dünyada olup bitenleri konuştuk.
Selam Alan. Röportaj teklifimizi kabul ettiğin için teşekkürler. Şu sıralar PRIMORDIAL taraflarında havalar nasıl? Yeni albümünüz üzerinde çalışmaya başladınız mı? Eğer başladıysanız, yazım süreci nasıl gidiyor? Önceki albümlere göre büyük farklılıklar var mı?
Yavaş yavaş ilerleyen bazı şeyler var. Şu sıralar yeni şarkılar üzerinde çalışıyoruz ve bu yaz yeni albümümüzü kaydetmeyi umuyoruz. Somut bir şey yok henüz. Eskiye göre bir değişim olup olmadığını söylemek için de henüz çok erken fakat PRIMORDIAL imzası taşıyan sound’umuza birtakım ilginç eklemeler yapılmış halde olacağını düşünüyorum.
Mesela ne tür eklemelerden bahsediyorsun?
Net bir şey söylemek zor. Ne yaratıyorsak o. 20 senedir kendimize has sound’umuzu oluşturduk, işledik, kendi yolumuzu yaptık. Biz böyle olduğumuz sürece PRIMORDIAL her zaman PRIMORDIAL olarak kalacak. Belki şu sıralar azıcık daha gösterişli, sert bir sound arıyoruz diyebilirim.
Sözleriniz size benzer türde
müzik yapan bazı gruplardan çok daha farklı. Diğer grupların büyük kısmı, mitler, öyküler ve fanteziler hakkında yazarken siz tarih, politika ve benzeri konular hakkında yazıyorsunuz. Sizin gibi epik bir grubun günümüz veya yakın geçmiş hakkında şarkılar söylemesinin ilginç bulunabileceğini düşünüyor musun?
Sanırım bazıları ilginç buluyor evet. Ama bu benim yolum ve söylediğim gibi, anlık rahatlamalarla işim olmaz ve fantezi, folklor veya romantik birtakım saçmalıklara kendimi veremem; gerçek tarih çok daha fazla ilgi çekici. Metale modern dünyanın kararlığından kurtuluş yolu olarak değil, onunla buluşmanın bir yolu olarak bakıyorum. Bu muhtemelen bulunduğum grupların büyümemesinin sebeplerinden biri, çünkü insanlar kaçmak istiyor; ama bende bu olmaz.
Sözlerden bahsetmişken, gelecek albümdeki sözel konsepte dair fikirleriniz var mı?
Henüz emin değilim. Şu an bir şeyler oluşmaya başlıyor ve birçok farklı açıdan değerlendiriyorum. O kadar fazla söz yazdıktan sonra yeni bakış açıları bulmak zor ama bu sefer çıkacak işin daha sade ve inanç konusunda çeşitli metaforlar içermeyen, daha duru bir yöne gideceğini seziyorum.
Tıpkı MOONSORROW gibi sizin de benzer türdeki diğer gruplara kıyasla farklı bir yerde durduğunuzu düşünüyorum. Bazen beraber turladığınız gruplarla pek de ortak bir noktanız olmadığını hissettiğiniz oluyor mu? Bazı seyirciler eğlenceli bir folk metal beklerken siz sahneye çıkıp ciddi ve yoğun bir performansla ortalığı dağıtınca tepkileri nasıl oluyor?
Bunu nereden biliyorsun? Onlar Fince söylemiyorlar mı? Fince biliyor musun? Ama evet ne demek istediğini anlıyorum, biz HADES, ENSLAVED, NEGURA BUNGET gibi gruplarla aynı dönemden geliyoruz ve modern “eğlenceli” folk metal gruplarına kıyasla mesela DRUDKH gibi bir grupla çok daha fazla şeyi paylaşıyoruz. Son zamanlarda SOLSTAFIR ile turladık ve onlar gerçekten çok yakınlık kurduğumuzu hissettiğimiz bir grup. Karar seyirciye de bağlı bir şey. Müzikten, sanattan etkilenmek ve bizim yaptığımız şeyle etkileşime geçmek istiyorlarsa da, sadece bira içip eğlenmek istiyorlarsa da, bir PRIMORDIAL konseri her zaman aynı havada olacaktır.
Canlı performansınızdan bahsetmişken, geçen yıl Metallsvenskan’da verdiğiniz konserden inanılmaz etkilendiğimi söylemem gerek. Futbol maçından sonra tanıştığın Türk elemanı hatırlıyor musun, haha. Sizi canlı gördüğüm ilk seferdi ve yakıcı güneş altında olmasına rağmen en son ne zaman bir konserden bu kadar keyif aldığımı hatırlamıyorum! Konserlere nasıl hazırlanıyorsunuz? Havaya girmek için yaptığınız özel bir şey var mı? Futbol oynamak dışında tabii ki haha.
Benim için konser vermek müzik yapmanın dışavurumunun son noktası, en anlık ve yoğun olanı. Sanat insanları etkilemeli. Eğer söylediğinizi gerçekten hissediyorsanız ve hissettiğinizi söylüyorsanız o zaman şarkılarla bir olma konusunda bir problem yaşamamalısınız. Yakıcı güneş altında, veya değil. Biz her zaman yaptığımız işte mümkün olduğunca dürüst olmaya çalışıyoruz. Nerede olursak olalım.
İrlanda pek metal sahnesiyle ünlü bir ülke değil; ama eminim ki keşfedilmeyi bekleyen bir çok mücevher vardır. Oradaki durum ve gördüklerinden daha fazla ilgiyi hak eden gruplar hakkında bize neler söyleyebilirsin? Örneğin ben MAEL MORDHA’yı keyifle dinliyorum.
Gerçekten de birçok iyi grubumuz var. MOURNING BELOVETH, ZOM, DREAD SOVEREIGN ve SLIDHR bunlara birkaç örnek. Elbette daha fazlası da var, internette biraz gezinip bulabilirsiniz.
Bir süre önce milliyetçilik hakkındaki değişen görüşlerini belirttiğin bir blog yazısı paylaşmıştın. Senin ve diğer grup üyelerinin bu tarz konseptlerle içli dışlı olduğunu farz ederek soruyorum, çoğu Doğu Avrupa ve İskandinav ülkesinde göçmenlere karşı töleransın azalması ve yapılan milliyetçi, şiddet içeren eylemler hakkında neler düşünüyorsunuz?
En azından bana göre, bu kaçınılmazdı. Şu an karşı karşıya olduğumuz şey Avrupa toplumunun belirli kısımlarının, ya da 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki yıllarda üstüne kurulduğu sütunlarının yıkılması aslında. Bu karmaşık bir soru ama kesinlikle tek yönlü bir şey olduğunu söyleyemem. Çoğu göçmen Avrupa’nın laik toplum düzenine ayak uyduramadı. Şöyle ifade etmeye çalışayım, masada yemek olduğu sürece her şey yolunda ve aşırı uçtakilerin diyecek bir şeyleri yok; ama şu an çoğu
Avrupa ülkesinde ekonomik bir durgunluk var ve bu yüzden çoğu şey büyütülüyor. Özellikle Akdeniz ülkelerindeki sosyal yapılar, her ay on binlerce göç almaya göre düzenlenmediğinden, oralarda işsizlik baş gösteriyor ve dolayısıyla suç oranı artıyor. Yani göçmenlere yapılan haksızlıkları tartışabiliriz ama dediğim gibi bu argümanın iki tarafı var ve bu, sıradan “beyaz” işçi sınıfını oluşturan Avrupalı nüfus masasına ekmek koyamazken, geleneksel Batı Avrupa solcusu laikliğinin başa çıkamayacağı bir şey. Herkes çocukları için daha iyi koşullar ister, bizi paranın peşinden sürükleten şey de budur ama bence hem sağ hem de sol bu konuda genelde aynı insanlara ve kurumlara karşı olduklarının farkına varabilecek düzeye erişmeliler. Göçmenlik ile ilgili tartışmalar, histeriden arınılarak yapılmalı.
Bir röportajında Türkiye’de konser vermek istediğini söylemiştin. Burayla ilgili sana çekici gelen şey nedir? Ayrıca Rusya, Meksika ve Ukrayna’da da konser vermek istediğini söylemiştin. Görünüşe göre Daha İyi Yaşam Endeksi‘nde pek de iyi olmayan puanları olan Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ülkeleri senin ilgini çekiyor, haha.
Hayat kısa. Cevap bu… Yirmi yıl boyunca bu grubu esas olarak Avrupa ve son yıllarda biraz da Kuzey Amerika’da genişletme şansı bulduk, ancak müziği bırakmadan önce bazı şeylerin değişmesi gerekiyor. daha yeni yerler görmeli ve bizi seven insanlara bizi canlı olarak görme şansı vermeliyiz.
Son dönemde Türkiye ve Mısır’da yaşanan olayları gözlemleme fırsatı buldun mu?
Tabii ki! Buradaki pek çok insanla bu konuda tartışmalarda bulundum
ve sorun şu ki, her şey çok hızlı gelişiyor; bir ülkedeki ayaklanmaları neredeyse 30 saniye gecikmeyle YouTube’dan izleyebiliyorum. Batı, bunları izliyor ve demokrasinin buralara neden hâlâ gelmediğini merak
ediyor. Kansız devrim diye bir şey var mı? Yok elbet. Dünya böyle yürümüyor. Ancak insanların beklentileri o kadar fazla ki ayaklanma ile istediklerini tam olarak almaları imkânsız. Bunların oturması belki de 20 yılı bulabilir.
Yakınlarda seni heyecanlandıran yeni gruplar oldu mu?
Elbette var. yeni şeyler duymayı her zaman çok severim. BEASTMILK, IN SOLITUDE, NACHTMYSTIUM, WINTERFYLLETH, FEN, PORTAL, MGLA, BLACK TRIP, BOLZER,
NEGATIVE PLANE, RAVENCULT, JEX THOTH…
Bir sürü grup.
Bu da röportaj yaptığımız tüm gruplara sorduğumuz geleneksel sorumuz. Bize bu röportajın manşetini söyler misin?
Mutlu ve güçlü olmaya devam edin, günün birinde Türkiye’de görüşmek dileğiyle!
Sorularımızı bu kadardı Alan, zaman ayrıdığın için teşekkürler.
Ben teşekkür ederim, kendinize iyi bakın.
Sorular
Ömer Kuş
Pasifagresif ekibine çok teşekkürler bu röportaj için, Alan’ın konular hakkındaki fikirlerini okumak oldukça güzeldi.
Şarkı sözleri ile ilgili cevabı sivri olsa da tartışılabilecek bir şey de değil, katılmasam da çok beğendim. Göçmenlerle ilgili düşünceleri de keza pek lezzetli.
Kafası çalışan metalci ne güzel bir şey.
Biraz fazla ciddi cevap vermis bazi sorulara ama genel olarak tam kendisinden bekledigim seyler söylemis. Cok seviyorum bu grubu öyle böyle degil.
Çok güzel röportaj olmuş, okuması çok keyifliydi.Emeği geçen herkese teşekkürler.