Görkem ŞAHİN
Henry Miller, Oğlak Dönencesi kitabında büyümeye dair harika bir yorum yapıyor. Şuna yakın bir şey: Çocukluk sonrası dönemde ekmeğin tadı hiçbir zaman aynı olmayacak, çünkü ekmek alacak parayı kazanma kaygısı ekmeğin tadının önüne geçecek. Zaman geçtikçe daha iyi anlıyorum. Hala müzik dinlemeyi deli gibi sevmekle beraber lise dönemlerinde Antalya sıcağında odaya kapanıp klimasız ortamda 7-8 saat kesintisiz müzik dinlediğim, dışarı çıkarken henüz cebime girmemiş olan telefon yerine ilk önce walkman’ime sarıldığım zamanları hatırlıyorum. Sıkıştırılmış müzik dosyaları henüz ortamları ele geçirmemişken tek çare para biriktirip orijinal albüm almak ya da bir yerlerde kopyalatmaktı. Az bulunan her şey çok değerli oluyor. O zamanlar dinlediğimiz her albüm iz bırakırdı insanda.
Durumlar değişti tabii, artık internetten indirip, bir kere dinledikten sonra bir köşeye attığımız yığınla albüm kaynıyor evlerimiz. Niceliğiyle ters orantılı olarak değersizleşen müzikten zevk almak, büyüme ile beraber gelen bin bir çeşit soruna da bağlı olarak zorlaşıyor.Yaptığım iş nedeniyle fazla içli dışlı olduğum internetin,bilgiye erişimi açısından çok faydalı olduğuna katılıyorum, ama müzikteki o eski tadın, yerini daha az heyecanlı yeni bir tada bıraktığını görmek üzücü.Mortifera’nın bu güzel albümü de müzik enflasyonu nedeniyle çıktığı zaman farkına varamadığım, geç de olsa keşfetmiş olduğuma sevindiğim bir çalışma.
Alcest – ya da Neige – bendeki Fransız Black Metali = DeathspellOmega algısını değiştirmeyi başaran isim oldu. Aslında birçok yönden tutucu sayılabilecek kara metal kitlesini müzikte farklı ruh hallerine alıştıran kişi oldu denebilir. Antaeus, BlutAusNord, Merrimack gibi birçok Fransız grubuna kulak vermiş olmama rağmen hiç birine bayılmam. Ama sonuçta Fransızların Black Metal sahnesine yeni bir soluk getirdiklerine canı gönülden katılıyorum.
Mortifera, Neige ve Noktu tarafından 2001’de kuruluyor, 2004 de yayınlanan Vastiia….albümünden sonraelemanların yolları ayrılıyor. Noktu,DrakkarProductions’ınsahibi, ki katalogları incelendiğinde pek çok önemli gruba ev sahipliği yapmış olduğunu görüyoruz. Noktu aslında Bay ‘Mütiilation’Meyhna’ch’ınkankası ve elemanın Mütiilationalbümlerini çıkaracak bir firma kurması için kendisini cesaretlendirmesiyle Drakkar’ı kurmuş. Elemanlar Norveç Ruhani Çember’inin muadili olan LesLegionsNoires (Siyah Lejyonlar)’ ın üyesi oldukları için albümleri basacak firma bulmakta zorluk çekiyorlarmış. Bu albüm aynı zamandaNeige’nin müzisyen olarak hünerlerini gerçek anlamda sergilemiş olduğu ilk albüm.
Müzik genel hatlarıyla – özellikle yoğun shoegaze etkisi – Alcest’i andırıyor. Mortifera’nın sonraki çalışmalarını henüz dinlememiş olduğum için tam yorum yapamıyorum ama Shoegaze etkilerinin kaynağı Neige’dir diye düşünüyorum. Albümde davulları Neige çalmış. Vokaller ve gitarlar iki eleman tarafından paylaşılmış. Vokaller, klasik Black metal vokali olmakla beraber zaman zaman Varg’ı, zaman zaman da Silencer’danNattramn’ı andırıyor.
Bazı bölümlerde vokaller acı çeken birinin çığlıkları gibi ancak müzikteintiharsal bir hissiyat yok. Şiirsel, melankolik bir hava yaratmayı başarmışlar. Bu da büyük oranda Alcest’deki gibi akustik pasajların kullanılmış olmasına bağlı. Le Revenant ve CielBrouille şarkılarının sözleri ünlü Fransız Şair Baudelaire’e ait. İki şarkı da müzikal açıdan Baudelaire’in avangard ve isyankar duruşuna yakışmış. Albümde 2 tane enstrümantal var. İlki açılış şarkısı Fvrahgments, diğeri ise CielBrouille’e bağlanan harika bir akustik çalışma olan EpilogueD’uneExistence De Cryssthal. Kısa bir şarkı olmasına rağmen AuxCoffinsDesTenebrss albümün en iyilerinden birisi. Sonlarına doğru vokalin tavan yaptığı kısımda eklenen yırtıcı kuş sesi ile tüyleri diken diken ediyor. Nadir rastladığım, çok etkileyici bir sample kullanımı olmuş.
Alcest’in nereden geldiğini görmek ve Fransız underground’unun önemli isimlerinden Noktu’yla tanışmak için tercih edilebilecek, tadını damakta bırakan süresiyle, melankolik sert müzik severlerin şans vermelerini tavsiye edeceğim birinci sınıf bir albüm.
albümü sitede gördüğüm için son derece mutlu oldum…ortaya koyulan müzik insanı süründürmüyor fakat gerçekten kısa süreliğine başka boyutlara götürebiliyor…bence parçalarda karanlıktan gelen değişik bir ferahlık var(nasıl bi tanımlamaysa aq)…bir dönem kulaklığımda fazlası ile döndürmüştüm bu albümü…10/8,5 alır benden…
Benim de çok sevdiğim bir albümdür, zamanında epey dinledikten sonra İstanbul’daki konserden elim boş çıkmayayım diye CD’sini de almıştım hatta. İstanbul’a Mortifera’nın gelmiş olması bile çok acayip bir deneyimdi bu arada hahah.
Bu albümdeki o kritikte de bahsi geçen acı çeken vokalin daha iyi yer bulduğu bir albüm de yoktur bence. CELESTIA’yı da, MORTIFERA’yı da çok severim, ikisinin de aralarındaki en iyi albümü de açık ara bu gibi gelir bana.
Ellerine sağlık Görkem, uzun zaman sonra açıp dinleme isteği yarattın, kritik de pek güzel olmuş.
28.02.2014
@Ertuğrul Bircan Çopur, teşekkürler, Mortifera nın geldiğini Ahmet’den yeni duydum ben de, pek reklamı da yapılmadı galiba o zamanlar