Hatırı sayılır bir süredir saykedelik etkilenimli black metal gruplarına aşinayız ve saykedelik black metal dendiğinde, her ne kadar tür yeniliklere, yaratıcılığa gayet açık olsa da, bahsedilen müziği az çok kestirebiliriz diye düşünüyorum. HAIL SPIRIT NOIR’in bu albümünün altında saykedelik rock ve black metal etiketlerini gördükten sonra neyle karşılaşacağımı üç aşağı beş yukarı hayal edebiliyordum.
Yanılmışım.
Tahmin ettiğimden çok daha farklı çıktı. Albümü ilk dinleyişimde, ilk dakikalarda yaşadığım bu aydınlanışın ve yüz ifadelerimdeki ufak şaşkınlık belirtilerinin trafikte ilerlemeye çalışan, Beylikdüzü-Bakırköy hattında seyreden bir belediye otobüsüne denk gelmesiyse tüm bu deneyime daha da ilginçlik katan bir detay. Fakat “Oi Magoi”ye girişmeden önce grubun ilk albümü olan “Pneuma”ya ufak bir göz atmak yararlı olabilir. HAIL SPIRIT NOIR, ilk albümüne göre konuşursak, bir avangard rock/metal grubuydu. Avangard müziğin bir noktada “ilginç” olduğu gerçeği, grubun ilk albümü “Pneuma”da da kendisini gösteriyordu. Fakat barındırması gereken, veya daha oturaklı bir tabir kullanırsak, barındırması “beklenen” ilginçliği biraz formülize etmesi ya da belki sadece “ilginç” olmaya çalışması, bu ilginçliğin yapaylaşmasını ve “Pneuma”yı bir diğer avangard metal albümü yapmasını sağlamıştı. Aradan birkaç sene geçti ve “Oi Magoi” ile döndü grup. Bu albümde neler yaptıklarına geçelim.
Göze ilk çarpan nokta “Oi Magoi”nin bir avangard metal albümü olmadığı. Yani HAIL SPIRIT NOIR artık aynı yolda sayılmaz. Avangard metal doğrultusunda bolca referansı olsa da, grup, avangard müzik yapma isteğini bir kenara bırakıp onun yerine müzik yapma isteğini koymuş gibi görünüyor. Bu da dinleyici ile grup arasındaki yapaylık duvarını kırmaya yardımcı olmuş. “Oi Magoi”, “Pneuma”dan sonra alınan ferah bir nefes gibi olsa da, grubun gelişiminin henüz ilk adımı olarak görüyorum. Ve sağlam bir adım da denilebilir bir yere kadar.
Albümdeki parçalara genel olarak şöyle bir göz gezdirirsek gayet başarılı oldukları söylenebilir. Açılışı üstlenen “Blood Guru”, ardından gelen “Demon For a Day” ve “ Satan is Time” favori parçalarım. Özellikle “Demon For a Day”in 2:24’ünden itibaren başlayan, birçok yaratıcı melodilerle, birlikteliklerle dolu uzun enstrümantal kısım cidden takdir edilesi. “Blood Guru”nun durmak bilmezliği, “Satan is Time”ın üstünkörü olsa da GHOST’u andıran retro/şeytani havası albümün önizlemeleri olabilecek özellikleri. Avangard bir çabadan çok, başarılı etüt edilmiş progresif rock’ın yine aynı oranda başarılı etüt edilmiş black metal’le birleşmesi bu ilk üç şarkının ve sonrasında da genel havasıyla albümün kilit noktası.
“İlk üçü ve diğerleri” diye öküzce ayırdığım albümün diğerleri kısmının da başlangıçtan geri kalan bir yanı pek de yok açıkçası. “The Mermaid” gibi, 11 dakikalık hikayeci yapısıyla progresif rock’ın baskın olduğu şarkılardan biri ve “Satyriko Orgy” gibi, hedefe yönelik rifleriyle black metal’in en baskın olduğu şarkılardan bir tanesi var. Albüm, çok başarılı hem brutal hem de clean vokal performanslarıyla, melodilerle; kendine güvenen, melodilerin arkasını çok iyi dolduran davullarla, kaliteli ve yer yer tatlı yer yer şeytani riflerle dolu.
Ne var ki, albümün “çok çok daha iyi” olması gerekirken içime bir türlü sinmeyen bir şeyler oluyor her seferinde. Bunun adını da albümü bilmem kaçıncı dinleyişimde, kritiği de üçüncü yazışımda koyabildim; bütünsüzlük. “Demon For a Day”in giriş kısmından üstte bahsini geçirdiğim çok iyi enstrümantal kısma kadar olan bölüm başta olmak özere, her şarkının direkten dönmesini sağlayan bazı yerler var. Bunlar bazen gereksiz, bazen ise yetersiz kalmışlar. Bu kadar gözüme batmalarının nedeniyse basit; albümün başardıkları. Bu başarıları gölgede bırakabilecek şey veya şeyler, ne kadar ufak olursa olsunlar, bir şekilde rahatsızlık vereceklerdi.
İlk albümüyle bende pek bir şey uyandıramasalar da “Oi Magoi” ile bayağı ilgimi çektiklerini söyleyebilirim. “Pneuma” bir başlangıç, “Oi Magoi” ise bir kavrayış albümü denebilir. Üçüncü bir albüm yaparlarsa çok daha iyi olacağını umuyorum. Ama siz böyle dediğime bakmayın. “Oi Magoi” harika bir albüm. İyi dinlemeler.
benim için kötü olan, bu albümle murmur-murmur albümünü yakın zamanlarda keşfetmem oldu. murmur’dan sonra bunları açıp dinlemez oldum.
11.02.2014
@mert salkım, o albümden ve gruptan pek kimseye bahsetmede yayılmasın dayı,çok şükela grup nitekim
11.02.2014
@TAAKE, Ben yazacaktım onu üç dört güne :(
Pneuma’yi epey dinlemistim gecen aylarda, biraz zorlama olduguna katiliyorum; ama mesela Into the Gates of Time sahane bir sarkiydi bence. Oi Magoi’ye henuz yeterince sans veremedim ama dedigin yonde bir ilerleme varsa daha cok dinlenmeyi hak ediyordur, is var gibi bu adamlarda ama daha erken biraz, olsunlar iyice :) Eline saglik Onur.
Ben bu albümü çok sevdim lan. Kritikte de belirtildiği gibi albümü ilk üç şarkı ve diğerleri diye ayırmak mümkün. Ancak belirli bir süre dinledikten sonra bu ayrım benim için ortadan kalktı. Yine de ilk üç şarkı, büyük ihtimalle bu sene en çok dinleyeceğim şarkılardan olacaktır. Blood Guru’nun ikinci kısmı, Demon for a day’in ortadaki enstruman kısmı ve Satan is time’ın tamamı gerçekten mükemmel. Albümün diğer şarkılarında ise, ilk üç şarkıda bulduğumu, dinleye dinleye buldum diyebilirim. Satyrs’ Orgy’nin son kısmı ve diğer üç şarkıdaki gerek melodiler, gerek nakaratlar, gerçekten bu albümü bu sene ilk 10′a alacağımın habercisi. Dinlemeyen etmeyen varsa, yeniden şans vermeli, gözden geçirmeli.
ben de şu an dinliyorum albümü. her albüm, her şarkı “farklı olduğu için” kendini dinlettirmez. lakin bu öyle değil, farklı olduğu için kendini dinlettiriyor. daha sonra bu farklılığın altında daha bir çok ilginçliklerin olduğunu anlıyorsun falan. hoşmuş.