A. K. HİÇDURMAZ
Bugün size keman üstadı Michal Jelonek’in solo projesi JELONEK’ten bahsedeceğim. Michal tam bir keman virtüöz’ü. Öyle ki “Lan bu da neymiş, keman odaklı rock müzik olmaz. Du bakayım neymiş” diyen ben bile iki albümü non-stop dinleyip bitirdim. Tabii birkaç kez devam etti bu eylem. Ve kimilerince iddialı bulunabilir ama bu grup APOCALYPTICA’dan çok çok çok çok daha iyi bir grup.
Onlara benzeyen yönü enstürman anlamında değil tabii, biri keman biri çello çalıyor, lakin sound birbirini çok andırıyor. Ama sadece sound andırıyor. Yoksa beste ve şarkıların yapıları apayrı. APOCALYPTICA çello ile metal yapan bir grup, Jelonek ise keman ile rok/metal soslu progresif, avant-garde işler yapıyor. Ve bu haliyle benzersiz bir grup.
Jelonek 2002′den bu yana HUNTER adlı Heavy Metal grubunda da yer alıyor. Solo projesini ise 2007′de başlatmış ve şimdiye kadar birbirinden güzel iki olağanüstü albüme imza atmış durumda. Grup tamamen Polonyalı sanatçılardan meydana geliyor ve bu halleriyle devam ederlerse yakında Polonya’nın ulusal gururu haline bile gelebilirler. Jelonek’te de bir Türkiye hayranlığı var anladığım kadarıyla.
Grubun müziğinde vokal yok. Aslına bakarsanız vokale gerek de yok. Vokal bu eşsiz parçaları sadece mahveder başka da bir şeye yaramaz. Müzikal anlamda klasik müzik etkisi çok çok baskın ve bana HAGGARD’ın klasik müzik partisyonlarını hatırlatıyor yer yer.
Bunun dışında 70′lerin art-rock havası, rock ve metal müziğin garip bir bileşimi, folk ve insanı hemencik yakalayan pop melodileri grubun kimyasını oluşturuyor. Klasik müzik etkilenimli Alman RAGE grubunun da JELONEK üzerinde etkisi olduğunu düşünüyorum. Bunun dışında açıkça olmasa da Power Metal’den de etkilenimler var.
Grubun başlatıcısı Michal Jelonek pek çok filarmoni orkestrasında görev almış biri. Şimdiye kadar onlarca albümün yapımında emeği bir şekilde dokunmuş birinden bahsediyoruz. Pek çok yarışma ve festivale de yeteneğiyle damga vurmuş biri aynı zamanda. Onlarca ülkede yüzlerce konser verdiğini de belirtmek lazım. Tabii tüm bunlar kendisine yetmemiş heralde ki, maişet derdi için reklam ve filmler için de müzik yapmış. Bence o kadarına gerek yoktu.
Jelonek’in çalışmalarının progresif, bir yükselip sonra tekleye tekleye ilerleyen soundu RIPPERTON’dan fazlasıyla etkilenmiş. Parçaların “Oha bu da ne böyle” diye sizi şarşırtacak olan avant-garde kısımları RIPPERTON’a selam çakılan kısımlar. Tabi tüm bu avant-garde işlerin babası Frank Zappa ve “Jelonek Zappa’dan etkilenmemiştir” dersek Zappa yattığı yerden çıkar gelir. Sonrasında neler olur bilemem.
Özellikle ve özellikle klasik müzik ile rock-blues-jazz gibi müzikler arasında köprü işlevi gören, bu özelliğiyle Kanadalı RUSH, İngiliz JETHRO TULL ve Amerikalı IRON BUTTERFLU’dan bir önceki duraklar olan KRONOS QUARTET, ARVO PÄRT ve Erik Satie’nin güncel klasik sound’a yaptığı etki JELONEK’te kanlı canlı yaşıyor.
Özelliklede Satie’nin avant-garde etkisi… Dolayısıyla bu bir metal projesi olmaktan ziyade bir klasik-progresif müzik projesi, ama illaki metal müziğin de ucundan kıyısından JELONEK’e yapısal anlamda az bucuk olsa da, melodi anlamında etkisi dokunmuş.
Albümleri volaksiz oldukları için de “konusuz” olan JELONEK’in 2 albümünü birden bu yazıda değerlendirmeye çalışacağım. Kanımca ayrı bir 2. yazıya da gerek yok.
Öncelikle belirteyim ki 28 parçadan oluşan 2 albümde de boş şarkı yok. Hepsi birbirincen güzel ve tekrar tekrar dinlenesi şarkılar. Lakin değerlendirmeyi yapan kişi olarak kendi zevkim üzerinden konuşacak olursam, albümde birinci olarak “Manyak Ötesi Ultra Süper Parçalar”, ikinci olarak “Ultra Süper Parçalar” ve üçüncü olarak “Süper Parçalar” olmak üzere 3 ayrı kategoride değerlendirilebilecek parçalar var.
Bunlardan ilk albümün de açılış parçası olan, barok müzikten ilham aldığını adından da anladığımız “BaRock” başta olmak üzere “Akka”, “Steppe”, “Beech Forest”, “Pizzicato – Asceticism”, “Romantic Revenge”, “Sabre Dance”, “Old Sorrow” ve “SchizoFerret”, “Manyak Ötesi Ultra Süper Parçalar” kategorisine giriyor. “Vendome 1212″, “A Funeral of a Provincial Vampire”, “Lorr”, “Mosquito Flight”, “Machinehat”, “Owl’s Pathetic Song”, “WolfRed”, “Magic Night In The Slaughterhouse”, “Harmattan”, “Cementary Woodpeacker – Promised Kadish” ve “Lord Mantis Dilemma”yı “Ultra Süper Parçalar” kategorisinde gördüm.
“B.East”, “War in the Kid’s Room”, “Miserere Mei Deus”, “Elephant’s Ballet”, “Violmachine”, “Cockroaches Empire”, “Mad Toad” ve “Quiet Passing” ise “Süper Parçalar” kategorisinde görülebilir. Tabii bu tamamen benim zevkime göre oluşturduğum bir tasnifleme (evet buna vakit ayırdım ve böyle bir tesniflemeyi manyak gibi yaptım). Başka arkadaşlar benim normal bulduğumu çok güzel bulabilir.
Sonuç olarak birbirinden bu kadar güzel parçaların 28′ini de teker teker incelemem ve anlatmam mümkün değil, ama birinci gruba soktuğum o enfes besteleri anlatmakla yetineceğim.
İlk olarak “BaRock” tam bir barok dönemi atmosferini yaşatarak açılan bir eser. Öyle ki, gözünüzü kapatarak dinleseniz Albinoni, Pachelbel, Boccherini, Händel, Purcell ve özellike Vivaldi ile Bach’ın size nanik yaptığını görebilirsiniz. Parçanın inanılmaz introsundan sonra bateri ve gitarlar da kemana eşlik ediyor. Ama hemen hepsi geri planda. Tüm kontrol Michal’de. Arada bir baterinin zilleri kullaklarınızdan içeri süzülüyor. Keman tempo düşürünce diğer enstrümanlar da saygılarını göstererek geri çekiliyorlar. Son olarak, agresif bir ruh haliyle akıp giden agresif bir parça, ama sizi agresifleştirmek bir yana, dinlendiriyor. Parça için video da çekilmiş. Kendimi Amadeus izliyormuş gibi hissettim açıkçası.
Diğer bir favori parça “Akka” ise ilkine nazaran daha temiz bir keman sound’u ile başlıyor. Öyle ki, müthiş huzur verici bir melodisi var. Bateri, kemanın hemen arkasında uygun bir tempo ile ilerliyor. Michal, JELONEK’i tam anlamıyla keman shredder grubu olarak tasarlamış. Lakin bu parça da olduğu gibi belli bir noktadan sonra elektro gitarın da kemana eşlik ettiğini görebiliyorsunuz. Parça yarısından sonra mağrip melodileri ve Karl Sanders’dan alışık olduğumuz Mısır tınıları ile doluyor. Tam anlamıyla eşsiz bir parça.
“Steppe” ise daha karanlık bir atmosfer ile açılışı yapşıyor. Sanki antik-çağ Mısır’ında birisi ateşin üzerinde tanrılara kurban edilmek üzere. Lakin bu his fazla uzun sürmüyor ve Michal sizi Mısır çöllerinden alıp 1900′lerin kıta Avrupa’sına getiriyor. Kendimi 1900′lerin savaş zamanlarında sokakta dilenen insanları izlerken buluyorum. Davul ise hemen hemen sadece tempo tutuyor. Bu eksiklik değil, aksine keman sound’unu bastırmamak için yapılmış bilinçli bir tercih. Yoksa bu kadar farklı duyguları size yaşatan, bu kadar duygusal bir parçanın mahvolması içten bile değildi.
“Beech Forest” ise çok farklı, avant-garde bir açlışa sahip. Riperton bizzat bu intro’da kanlı canlı yaşıyor. Intro’dan sonra keman yavaşça devreye giriyor. Parça görece kısa ve beste olarak tekdüze gibi gözüküyor. Bateri bu parçada ortada yok. Onun yerine tane tane süzülen keman melodileri var.
“Pizzicato – Asceticism”de bir yandan teker teker keman notaları akarken bir yandan da arka fonda belli belirsiz kuş sesleri duyuluyor (ya da benim kulakta bir sorun var). “Beech Forest”ı andıran noktaları var. Söz gelimi bateri yine devre dışı. Karmaşık duygular yaşatan bir eser. Lakin intihara meyilli olan varsa aman diyeyim akşam akşam tek başlarına dinlemesinler. Parça görece hareketsiz olan ilk bölümünün bitiminden belli bir süre sonra ikinci bölümüne geçiyor. Son derece yavaş ilerleyen bir bölüm yine.
“Romantic Revenge” ise çok daha hareketli bir parça. Başlardaki melodisi insanın valtz yapasını getiriyor. Sound daha epik ve belli bir noktadan sonra parça coşuyor, diğer tüm enstrümanlar kemana olanca enerjileri ile eşlik ediyorlar. Kapanışı ise başlangıc sound’una dönerek gerçekleşiyor.
“Sabre Dance” ise albümde Jelonek’e ait olmayan tek beste. Bu bir cover çalışması. Ermeni asıllı Sovyet bestekar Aram Khachaturian’ın aynı adlı eserinin keman ve bateri ile coverlanmış hali. Parçanın açılışı orjinaline nazaran daha farklı ve ben açıkçası tam girişteki davul temposundan Vangelis’in Blade Runner çalışamasındaki tadı aldım. Hemen hemen aynı diyebilirim. Parçanın videosu efsanevi Japon yönetmen Akira Kurosawa’nın Seven Samurai adlı efsanevi filminin bir kolajı.
“Old Sorrow” ise her iki albümdeki en sevdiğim ve en çok dinlediğim çalışma. Melodisiyle, bestesiyle, efektleri ile harika bir parça. Keman çok duygusal bir şekilde ilerliyor. Kelimelere kifayet bırakmayan, sadece dinleyince hissedebileceğiniz müthiş bir eser. Bateri yine geri planda. Senfonik yönü bulunan bir eser olduğunu da söylemek lazım. Kendimi sonbaharda sararan yaprakları dökülen ağaçların bulunduğu bir patikada yürüyormuş gibi hissediyorum. Hava soğuk ve rüzgarlı, boynumda ağzımı kapatan bir atkı ile… Parçanın videosu Kuzey İrlanda meselesi hakkında.
“SchizoFerret” ise her iki albümdeki son”Ultra Süper Ötesi Parça” grubunda yer alan eser. Parçanın girişi Power Metal’in kurucsu sayılan Alman Power Metal devlerinden HELLOWEEN’in efsanevi parçası “Keeper of the Seven Keys“ine selam çakıyor. Girişte söyediğim JELONEK’teki Power Metal etkisi bundan dolayıydı.
Onun dışında tabii ki de JELONEK’te klavye falan kullanılmıyor. Lakin ilk albümle ikinci albüm arasındaki fark elektronik keman ve çellonun kullanılmış olması. Bu ikinci albümlerinde olmayan bir özellik. Her iki albüm birbirinden güzel ve leziz. Albüm kapaklarında ilkinde sadeliğe kaçan bir tasarım var ve açıkçası bir metal albümü olarak tasniflenmeye engel teşkil ediyor bu haliyle, kemanın başındaki boynuzlu arkadaşı saymazsak.
İkinci albüm olan “Revenge” ise hem adıyla hem de kapağıyla daha bir metal albümü. Burada çölde kumların üzerine terk edilmiş bir keman resmedilmiş. Tamamen metalik görünümlü bir keman ve aslında size kemandan çok denizin kuruması sonucu açıkta kalıp, kuma saplanıp kalmış büyük bir gemiyi hatırlatıyor.
Yanlardaki ayak izleri gemiyi terk edenlere ait sanırsam ve kemanın klavyesinin girişinde bir ocak resmedilmiş, içersi cayır cayır yanıyor.. Öyle ki, üzerinde gri rekli dumanlar uçuşuyor. Anlıyoruz ki bu daha sert bir albüm ya da o psikolojiyle hazırlanmış.
Evet size bu yazımda bana APOCALYPTICA’yı bıraktıran grubu anlatmaya çalıştım. Her iki albüm de enfes. Dinlemeyenlere dinlemeleri şiddetle tavsiye edilir. Son albümün kapağında gemiyi terk eden ayak izleri resmedildi demiştim. Umarım o ayak izleriyle kinaye yapılmış olsun. Gemiyi terk etmesinler, yola devam etsinler diyoruz.
Jelonek: 8.5
Revenge: 9
ilk defa bu kritik ile adını duydum
Albümlerini dinledim gerçekten çok iyi
notta bir sorun mu var acaba?
24.01.2014
@seco, ahah matematiği alt üst etmişiz. 8 yerine 9 yazılmış yanlışlıkla. Düzeldi, teşekkürler :)