PROTEST THE HERO 2008 yılında yayınladığı “Fortress” ile bir anda tüm dikkatleri üzerine çekmiş, bir çok yerli/yabancı metal websitesi tarafından büyüyecek gruplar arasında gösterilmişti. Grup gerek enstrüman hakimiyeti, gerek uçuk şarkı yazım tekniği ve seyretmeye doyum olmayan video klipleriyle bendenizin de aralarında bulunduğu birçok metalciyi mesut etti. Ne yazık ki PTH bu momentumu devam ettiremedi ve bir sonraki albüm “Scurrilous” ne hayranlar ne de medya tarafında çok beğenilen bir albüm olmadı.
Plak şirketlerinin kanını emmesine daha fazla dayanamayan grup, bu senin başlarında Indiegogo aracılığı ile yeni albümlerini kendi başlarına kaydedebilmeleri için hayranlarından finansal destek istedi ve 1 günden az bir sürede 200.000$ civarı para topladı. Bunda en büyük payın grubun adının yanı sıra çok zekice hazırlanmış kampanya videosundan kaynakladığını düşünüyorum. Elemanlar o kadar samimi, esprili ve günümüz müzik endüstrisinin sanatçıları nasıl ezdiğini güzel anlatan bir video yapmış ki, ben de kendimi bir anda kampanyaya bağış yaparken buldum. Ardından merakla ve heyecanla yeni albümü beklemeye başladım ve yaklaşık yüz küsür dinlemeden sonra rahatlıkla söyleyebilirim ki, paramızın karşılığını son kuruşuna kadar almışız dostlar… Adamlar bu kampanyanın verdiği pozitif rüzgarı da arkalarına alıp bu senenin en manyak albümlerinden birine imza atmışlar.
Albümde benim ilk dikkatimi çeken şey prodüksiyonun mükemmelliği oldu. Grup belli ki paranın büyük bir kısmını albümün kaydına yatırmış, enstrümanların tonları resmen ballı kaymak gibi. Dahası, miksaj da gayet dengeli, her enstrümanı ayrı ayrı net şekilde duyabilmeyi geçtim, gitarların ve davulların çalımındaki nüansları bile açık açık duyabiliyorsunuz. Bir başka beğendiğim nokta ise grubun oldukça teknik bir müzik icra ediyor olmasına karşın, sound’un hiç bir şekilde robotikleşmemesi ve her an enstrümanları insanların çaldığını hissettirilmesi oldu. Bu bahsettiğim robotikleşmeye özellikle günümüzün teknik metal gruplarında sıkça rastlanıyor. “Volition”da benzer bir durum yaşanmamış olması beni memnun etti.
Şarkılardan bahsetmeden önce sitede yer alan “Scurrilous” kritiğine gönülden katıldığımı söylemek istiyorum. Grup bence de o albüm de progresif olacağım diye işin suyunu çıkartmış ve en güçlü silahları olan “akılda kalıcı ve ruhlu teknik şarkı” yapma özeliğini bir nebze kaybetmişti. “Volition”da ise PROTEST THE HERO “Fortress”daki formüle gerip dönüp şarkıların vokal düzenlemelerine ve akılda kalıcı olmasına daha çok önem vermiş. Burada ilginç bir not, albümdeki şarkıların birçoğunda prodüktör McLellan’in katkısı var. Bahadır ve Deniz’in SoundCloud sohbetlerinde belirttikleri gibi, prodüktörler zaman zaman şarkı yazımın müdahale ederler, özellikle ana akım pop ve rock gruplarında sıkça görülen bir durumdur. Fakat bir metal grubunun şarkı yazımında prodüktörden destek aldığını ayan beyan ilan etmesi nadir bir olay. Şarkılara kolay alışılmasında ve teknik gövde şovunun kontrol altında tutulmasında McLellan abimizin önemli bir etkisi olmuştur herhalde diye düşünüyorum.
Vokallerden bahsetmeden bu albümü kritik etmek imkansız, çünkü her ne kadar arkada süper enstrümanına hakim elemanlar çalsalar da, Rody Walker bu grubun her şeyi… Zaten ne kadar yetenekli bir adam olduğunu önceki albümlerden biliyoruz fakat bu albümde bambaşka bir seviyeye geçmiş. Feci derecede melodik bir clean vokal kullanımı, daha doğrusu “saldırısı” var “Volition”da. Yüzünüze tokat gibi çarpan bu vokaller, zaten enstrümantal olarak çok güçlü olan şarkıları alıp başka bir boyuta taşımış.
Vokallerin ne kadar güçlü olduklarına şöyle anlatmaya çalışayım. Ben normalde bu tarz müzikte şarkı sözlerine çok dikkat eden, açıp okuyan bir insan değilim. Fakat vokaller insanda o kadar güçlü bir eşlik etme isteği uyandırıyor ki ister istemez kendinizi şarkı sözlerini okurken buluyorsunuz. Özellikle Plato’s Partitite ve Without Prejudice gibi şarkıların nakaratlarına tepkisiz kalmak çok zor.
Şarkı sözlerinde PROTEST THE HERO’dan alışık olduğumuz üzere bol bol din, hükümet ve kapitalizm karşıtlığı bulunuyor. “Their numbers vast, their spirits strong. Quiet choices sing against the choir. The majority is almost never wrong… Never wrong… Ever… Never wrong”, gibi biraz daha derdini dolaylı olarak anlatan sözler de var, “If it’s a sin against God or you, then fuck him, and fuck you too…” gibi lafı dolandırmayan dizeler de.
Şarkılar akılda kalıcı deyip duruyorum ama tekniklikten ve progresiflikten taviz verilmesi söz konusu değil içiniz rahat olsun. Albümde ağzına kadar delişmen tapping bölümleri ve davulcu arkadaşların sinirlerini bozacak kick partisyonları mevcut. Grubun asıl davulcusu Moe Carlson kayıt sırasında gruptan ayrıldığı için, davullarda konuk olarak Chris Adler yer alıyor. Buradaki performansı sayesinde neden Ron Jarzombek’in BLOTTED SCIENCE için en başta Adler’i düşündüğünü tekrar anladım. Oldukça kontrollü ve teknik, ama diğer enstrümanları hiçbir şekilde gölgelemeyen bir davulculuk var albümde. Bu arada hazır Jarzombek demişken, kendisini ikinci parça Drumhead Trial da solo atarken dinleyebilirsiniz.
“Volition”ın tek olumsuz yanı olarak hemen hemen tüm şarkıların birbirine benzer tempolara ve aranjmanlara sahip olmasını gösterebilirim. Grup da bunun farkına varmış olacak ki, monotonluğu kırmak için bazı şarkıların araların ufak akustik pasajlar yerleştirmişler, fakat yine de durumu pek kurtaramamışlar. Özellikle arka arkaya albümü dinlediğiniz de bu durum biraz kulağa batıyor.
“Volition” sadece PROTEST THE HERO için müzikal olarak doğru yönde atılmış bir adım değil, aynı zamanda müzikseverler adına kazanılmış bir zafer. Meşhur bir grubun plak şirketlerinde bağımsız olarak bu kadar üst seviyede bir çalışma ortaya koyabilmiş olması gelecek adına umut verici. Umarım PROTEST THE HERO de tekrar kazandıkları momentumu koruyup, daha da büyüyerek yola devam eder.
Benim de çok beğendiğim ve uzun bir süre dinlediğim bir albüm oldu Volition. Scurrilous’taki hatalardan dönüldüğünü ve brutal vokaller olsun, akılda kalınırlık olsun bu tip elementlerin Protest the Hero müziğine geri döndüğünü görmek sevindirdi. Ayrıca katılıyorum, Rody Walker artık vokal konusunda başka bir boyuta geçmiş, özellikle A Life Embossed’daki vokaller ciğerimi söktü aldı resmen.
Albüme dair en sevdiğim şeylerden biri de Volition’ı kendi başına değerlendirebiliyor oluşum oldu. Mesela Scurrilous’u sık sık Fortress’la karşılaştırıp hayal kırıklığına uğruyordum fakat Volition’ın, Fortress’tan farklı bir albüm olduğu açık olmasına rağmen Fortress’la karşılaştırmıyor, hayal kırıklığına uğramıyor ve grubun kariyerindeki farklı bir dönem olarak değerlendirebilip yaptıkları işle gurur duyabiliyorum. Scurrilous’da böyle bir karakter yoktu.
Değerli incelemen için öncelikle çok Teşekkürler Nazım. Eline ve yüreğine sağlık. Öncelikle PTH’nun Fortress dönemine (yani özüne) dönüşüne inanılmaz mutlu oldum. Albüm bir süredir bende mevcut lakin bir türlü dinleme fırsatım olmamıştı. Ta ki incelemene kadar. İkinci albüm olan Scurrilous’un aşırılık ve biz buradayız duruşuna karşın biraz kendi öz eleştirilerini yaptıkları gün gibi aşikar bu albümde. Lafı uzatmadan albümü takipçilerin kaçırmamasını dilerim.
15.12.2013
@Ahmet Mert, ukalalık gibi olmasın ama ufak bir düzeltme yapayım, Scurrilous aslında üçüncü albümleri, Fortress da ikinci. Kezia isimli pek üstüne konuşulmayan bir ilk albümleri var.
15.12.2013
@Berca B., ben ilk işlerini hep daha ateşli buldum, A Calculated Use of Sound ep lerini
16.12.2013
@Flamer, bak onu ben de dinlemedim mesela. Hatta nasıl gözden kaçırdıysam ilk defa haberim oldu. Ama az çok soundu tahmin edebiliyorum, çıkardıklarında muhtemelen 16-17 yaşlarında olacaklarından cayır cayır çiğ bi sound vardır kesin.
21.12.2013
@Berca B., http://bit.ly/190n5Vz
21.12.2013
@flamer, mobil oldugumdan arama sonuclarinin linkini atmisim, suraya bi yorum duzenleme butonu koyun gozunuzu seveyim ya.
21.12.2013
@flamer, tamam link’i düzelttik. Haklısın, yakında olacak hepsi.
21.12.2013
@flamer, ahah bu kadar punk bi şey beklemiyodum valla. Ayrıca tapping yapmayan Protest the Hero da bambaşkaymış ahah. Şu anki Protest the Hero’yla pek alakası olmasa da punk severliğimden dolayı benim baya hoşuma gitti.
benim için bu sefer keşfettiğim grup oldu. Biraz geç olsa da.. cidden çok sevdim grubu. sürekli dinleyebileceğim tür olmasa da eğlenceli ve dinletiyor.
ve şu adler konusunda katılıyorum. çok kontrollü çalıyor. lamb of god dinlerken zevk verse de, biraz sürpriz atraksiyonlar görmek beklenmiyor adamdan.
Arif gibi bir basçıya sahip bir grup ve Kemal tüm yazı boyunca bir kere bile “Arif” dememiş. Hatta “bas” kelimesi bile geçmiyor oha.
16.12.2013
@Ahmet Saraçoğlu, hahah, ya aslinda kendi kritiklerimde baslardan cok bahsetmemeye calisiyoum “kendisi de basci ya, kayiriyo baslari” demesinler diye :D ama zamanla siyrilirim bu sacma korkudan :)
Bi de aslinda Arif bu albumde oyle cok da on plana cikmamis, hatta without prejudice in sonlari disinda atraksiyona bile girmemis, sanirim ondan da aklima gelmedi bahsetmek.
Yoksa bundan onceki iki albumde govde gosterisi yapiyor o ayri konu :D
vokalleri iğrenç olmasa dinleyebilirdim bu grubu
16.12.2013
@crowkiller, Şaka yapıyorsun ?? :)
16.12.2013
@mfeci, iğrenç derken vokalin grubun müziğine uymayan bir tarzı olduğunu düşünüyorum,benim zevkime uymuyor pek, onun dışında çok sağlam bi heavy metal gırtlağı var adamda, ama gönül isterdiği şöyle ciğer parçalayan bi scream, brutal vokal falan olsaydı yada şöyle dilincır esc plan vokali
16.12.2013
@crowkiller, Başıma bir şey gelmeyecekse +1.
17.12.2013
@DrAQA, eyvallah :)
SIKTH!
Ne vakit bu albümü açıp bir şarkı dinlesem ikinci şarkıya geçmeden SIKTH ‘in albümlerinden birini açıp sonuna kadar dinlemiş oluyorum.
Yukarda tartışılan vokal hususuna da gelirsek; bu tarzı yapanların Sikth grubundan öğrenecekleri çok şey olduğunu düşünüyorum.Türlü türlü çılgın atan vokal partisyonları mı dersin inişli çıkışlı manik vokaller mi dersin hepsi sikth’in herhangi bir parçasında fazlasıyla var.İlk SIKTH dinlediğim an bu durum beni öyle bir dehşete düşürmüştü ki fena afallamıştım.
Protest the hero’yu kötülemiyorum Fortress albümüne bayılıyor bu durumu yaşamıyorum mesela ama bu albümü dinleyip de sonunu bir türlü getiremedim arkadaş.
Sıkıcı ya da kötü olduğundan değil aksine bolca enstrüman oyunlarının olmasıyla gayet hoş fakat sonunu getiremedim işte.
Bu duruma SIKTH’ın efsanevi gruplarımdan olup bu tarzda sürekli bir dinleti önceliği taşıması ve bu tarza dair her şeyi yapıp ortalıktan kaybolması da buna neden olmuş olabilir. Bakınız; ”The Trees Are Dead & Dried Out Wait for Something Wild” ve
” Death of a Dead Day ” albümleri.
17.12.2013
@brutallica, Sikth’e ben de bayılıyorum ama Protest the Hero’yla aralarında bariz bi fark var bence. Sikth bana hiç bu dünyadan gelmiyor mesela, baya fütüristik ve kaotik, sanki bi distopyanın soundtrack’i gibi ahah (şu cümleyi kurduğum gibi kendimden tiksindim biraz).
Protest the Hero ise çok farklı bi kulvarda. Tam Highschool Fuck Fest gibi müzik yapıyor elemanlar ahah. O tarzın da gerektirdiği vokalin tam olarak bu olduğunu düşünüyorum.
Ha bu arada Sikth sevenlere Exemption’ı tavsiye ederim.
http://exemption.bandcamp.com/album/public-cemetery-party
17.12.2013
@Berca B., Exemption için teşekkürler yarın ki sınavımdan sonra rahat bir kafayla dinliycem.Tekrar konser vermeleri albüm yapmaya da vesile olursa bu olay benim için efsanevi bir geri dönüş olur.
Protest the hero ile ayırt ettiğin hususlara da tabi ki katılıyorum hele ki Highschool Fuck Fest gibi müzik yapıyor yorumunu çok tuttum:) en iyi bu niteleyebilirdi PTH soundunu herhalde:).
Zaten vokal hususunda SIKTH gerçekten psikolojik bir olay yanısıra enstrümanlar da buna aynı türden sesteş bir ‘dizilimsizlikte’ ilerleyince fena çarpıyor adamı.
17.12.2013
@brutallica, @Berca B. Eheh SIKTH’i çok zikrettiniz. Günün ilerleyen saatlerinde sevindirici haberler alabilirsiniz :)
17.12.2013
@Furkan Keskin,
şurdan başlayabilirsin :)
http://www.youtube.com/watch?v=PfT3vcG4qZc
http://www.youtube.com/watch?v=y7wjHeFMntM
Bu arada Download festivali için tekrar birleştiği haberleri var ortada, eğer öyle bir şey varsa nefis bi haber. Bakarsın Carcass gibi yeni bi albüme kadar giderler falan. Holi fak.
17.12.2013
@Berca B., O haber doğru abi. Az sonra burada da çıkacak. Şarkılara hemen bakıyorum, teşekkür ederim.
17.12.2013
@Furkan Keskin, Download konserini kastettin değil mi adamım!
17.12.2013
@brutallica, evet :)
en son the faceless’ın son albümündeki clean vokallere bu kadar takılı kalmıştım. doyumsuz bence.
son zamanlar değil, son yıllarda (evet evet son yıllar diyip o tüm hayran olduğunuz albümleri de çöpe atıp) dinlediğim en iyi albüm diyeceğim. net…
Albümü her dinleyişte daha çok daha fazla seviyorum. Vasıflı bir brutal vokalle daha güçlü bir albüm olur muydu? Bence evet. Rody Walker’ın clean vokalleri çok iyi değil mi? Bence muazzam.
Mükemmel bir albüm. Hiçbir albümün bir Fortress olamayacağı gerçeğini göz önüne alırsanız daha da mükemmel oluyor hatta. Berca’nın ilk mesajındaki son paragrafı zaten çok müthiş özetlemiş.
Açıkçası Fortress zamanında Berklee öğrencisi Amerikalı bir arkadaşımın paylaşımıyla tanıştmıştım PTH ile. Fortress indirildi hatmedildi, çalmaya çalışılıp moraller bozuldu, söylemeye çalışılıp iyice moraller bozuldu. Scurillous çıkacak dediklerinde iddia ediyorum benim kadar heyecanlı bekleyen olmamıştır. Çok büyük beklentilerim vardı. C’est La Vie tamam devam diyordu. Hair Trigger ohaa klibinde öbüşme var aksiyon var, deli gibi de şarkı çılgın attırıyordu. Sonra albüm inince hiç istediğim şeyler olmamıştı. Vokaller çok kulak tırmalayıcı, sözler pornoymuş falanmış üzerine kurulu olunca (Sex Tapes mükemmel şarkıdır o ayrı.) yeni bir Escape The Fate olma yolunda gidiyorlar diye düşündüm ve gruptan kısmen soğudum.
Her şeyin ardından kampanya videosu, işte açıklamalar falan, Moe’nun ayrılışı beni yine bu grubu takip etmeye itti. Ve pişman olmadım. Bu albüm 8,5′luk olabilir ama benim gibi tanışanlar ve bu grubu gerçekten sevenler için 10/10′dur. Scurillous ve Fortress’tan ayrı olarak her şarkının grup için önemli anlardan ve hikayelerden oluşması gibi bir güzellik vardı. İşte albümü güzel kılan şey, grubun artık müziğe enstrümanlar ve vokaller dışında kendini katması olmuş bence. Mist mesela mükemmel ve gerçek bir hikaye, insanın sürekli dinleyesi geliyor böyle olunca. Kezia bu grubun ilk ama en profesyonel çalışmasıydı bence. Profesyonellik anlayışınız neyse bilemiyorum ama kendini katmak benim için.
Ayrıca vokaller de son yıllarda Faceless’ın Autotheism albümü dışında duyduklarımın en iyisi.
Ve son olarak umarım Kezia kritiği de yazılır, hak eden bir albüm olduğunu düşünüyorum.
Plato’s Tripartite sözleri şu günlerde daha bi etkili