Özgür DURAKOĞULLARI
Bazen her şeyi doğru yaparsınız, ama bir türlü istediğiniz ve hakettiğiniz başarıya ulaşamazsınız. Aslında “sanat sanat içindir” felsefesi ekseninde, her şeyi doğru yaparak başarıya ulaşmış sayılırsınız elbet, ama bir sanat eseri ürettiğinizde onun turşusunu kurmayacağınıza göre, dış dünya tarafından da takdir edilmek de önemli başarı ölçütlerinden biridir. Mükemmel bir albüm hazırlamışsınızdır, yelkenlerinizi ayarlayarak sektörel rüzgarları arkanıza alıp, başarıya ve şöhrete ulaşacağınız hevesiyle bekler durursunuz…
Yazık ki, bu bekleyiş kimi zaman sonsuza dek sürer, o yelkenler bir türlü şişmek bilmez. Şu yazmakta olduğum yazı mucizeler yaratmazsa, bu progresif metalin en özel kayıtlarından biri kuvvetle muhtemelen hiçbir zaman hakettiği değeri, ilgiyi görmeyecek. Zamanında, neden bariz biçimde muhteşem bazı işlerin ilgi görmediğini merak eder dururdum. Nihayetinde ulaştığım sonuçlardan biri, aşırı iyi olmanın genel kalabalıklarda ters tepki yaratabildiği yönünde. Artık “meyve veren taşlanır” sözündeki gibi midir, yoksa dinleyici tam ne yapıldığını anlayamadığı şeyle özdeşim kuramadığından, daha basit eserleri, müzisyenleri mi yüceltiyordur tam emin değilim.
Batıl inançlı tarafım ise ” o işte şeytan tüyü yoktur” der; bariz biçimde ayrıcalıklı bir eser, görmezden gelinen ve sadece detaylı araştırmalar yapanlar tarafından bilindiğinde. Başka türlü açıklayamam çünkü. Kimilerinin en büyük dergilerde reklamı yapılmıştır, en önemli eleştirmenler övgü dolu şeyler söylemişlerdir. Ama genele yayılan, gerçek manada kamuoyunu uzun süre meşgul eden bir tanınırlık asla oluşmaz, özetle şeytanın bacağı bir türlü kırılamaz. Sadece o kısa dönemde duyanlar duymuştur o muhteşemliği. Arkadan gelen kuşakların, öylece bahsedilip tarihin tozlu sayfalarına terk edilen “gizli cevher”leri keşfetmelerinin tek garanti yolu, bolca araştırma yapmaktır. Ki o bile, garanti bir yol değildir aslında.
Böylesi bir durumdan çok da şikayetçi değilim aslında. Daha doğrusu, çok iyi bir müzisyen hakettiğini ilgiyi görmediğinde kimi zaman söylenirim, bazen ise “oh ne güzel, böylece adam kalabalıkların tesirinde kalmadan, egosu şişmeden daha nice eserler bahşeder bize” şeklinde olumlarım durumu. Ergen moddayken de, doğru dürüst kimsenin bilmediği bir albümden uygun ortam ve zamanda bahsedip karizma yapmak; veya bencil moddayken “hahaha millet mal gibi x dinliyor, oysa ki şu lastfm’de bile 300 kişinin dinlediği y’nin mükemmelliğini kaçırıyorlar, beter olsunlar! Kıymetlimisss y’mizi kimseyle paylaşmayalım” psikolojisine bürünmenin keyfini yaşamak da cabası!
Yalnızca iki albüm çıkarıp, muhteşem güzellikteki müziklerine karşılık bekledikleri ilgiyi görememiş olmalarından olacaktır ki, isimlerini SOULFRACTURED olarak değiştirip, bambaşka bir türe yelken açan ABD’li topluluğun ne sebeple “ruh kırgınlığı” yaşadıklarını tahmin edebilmek için falcı olmaya gerek yok sanırım. Şanslı azınlıktaki bir avuç dolusu grup haricindeki kaliteli oluşumlar gibi, kaçınılmaz bir hayal kırıklığını yaşamış bu abiler de. Hayatın, veya burada spesifik konumuz müzik sektörünün adaletsiz yapısına son derece alıştığımız için, çok fazla atarlanasım da gelmiyor artık, neyse…
Muhteşem kompozisyonlar, inanılmaz enerjik ve hevesli bir müzik, macera dolu şarkı trafikleri, zeka dolu düzenlemeler, çok başarılı ve özgün bir vokalist, ve yasyaratıcı vokal partisyonları, müthiş baslar, davullar ve bas&davul uyumu, çok renkli, dolgun ve varyasyonlu klavyeler, clean’iyle, distortion’uyla, solosuyla, ritimiyle, sounduyla kusursuz ve ilham dolu gitarlar; ve uzun süresine rağmen hiç sıkmayan, yılına göre harika, günümüze göre de oldukça iyi bir kayıt kalitesine sahip dopdolu, fantastik ve spekteküler bir progresif metal albümüyle karşı karşıyayız.
Özellikle çıktığı yıl ve plak şirketi düşünüldüğünde, “The Great Divide”ın çok daha fazla ilgi çekmesini beklemek, hiç de abesle iştigal olmazdı şahsi kanaatime göre. Hadi, 2006 sonrası, fabrika gibi progresif metal albümü çıkan bir dönemde çıksa “arada kaynamıştır” derdik de, şu tabloda gerçekten diyecek bir şey bulamıyorum. Ottan çöpten eleştirilecek kusur bulan biri olarak, bu albüme yöneltebileceğim tek negatifimsi eleştiri, vokalistin sürekli gırtlağını öne çıkararak söylemesi olabilir. Ki, o kadar iyi geri vokal düzenlemeleri ve icralarıyla desteklenmiş ki ana vokaller, onu bile tam diyemiyorum.
Ya ben lan neyse bi şey demiyorum.
hiçbir şarkısını daha önce dinlemeden gidip orjinal albümünü aldığım nadir albümlerden birisi. zaten o zamanlar dinleyecek yerde yoktu. jelatinini açtırıp bile dinleme şansın yoktu ama hiçbir şarkısı da vasat çıkmadı. böyle muhteşem düzenlemelerin olduğu kompleks bir albüme negatif eleştiri yapmak bence olanaksız. vokalist mükemmel, şarkılar mükemmel. spare chicken parts’a ayrı bir parantez açmak isterim ki şimdiye kadar dinlediğim en iyi enstrümantal prog metal eserlerinden. keşke devam etselerdi ama iyice yerin altına gömülüp orada müzik yapıyorlar artık. bu kritiğin yapılması da bu siteye kazandırılması da önemli bence. eline sağlık. 10/10
18.12.2013
@baha, Sağ olasın Baha.
bu albümün okur notunu dinlemeden 9.90′dan 6.67′ye düşüren zat; sen bu puanı indirince merak eden dinlememezlik yapmayacak, ne bu albümün değerini düşüreceksin ne de akıllıca bir iş yapmış olacaksın. anca kendi egonu tatmin edersin. yazık ya! hey allahım!:D
18.12.2013
@baha, Abi bu kadar ciddiye almasan keşke artık.
Pek tarzım olmasa da Özgür’e güvenim olduğundan bir bakasım geldi, 11 dakikalık şarkı ne ara başladı ne ara bitti anlamadım. Ben buna bakayım. Ellere sağlık.
18.12.2013
@Korhan Tok, yani ciddiye alıp almamak sorun değil. sadece ve sadece yapılan şey hiç hoş değil.:) her neyse albüme yoğunlaşmak lazım. ne zamandır dinlemiyordum bugün ben de bakıcam.
18.12.2013
@Korhan Tok, Çok teşekkürler, beğendiğine çok sevindim abi.
en sevdiğim türde inceleme yazısı olmuş. köşe yazısı gibi toplumsal bakış ve kişisel karşı-bakışlar var ve bunların albümle/grupla ilişkisi kör göze parmak şeklinde olmadan güzelce verilmiş.
albüme, gruba dair teknik taknik detaylarla boğulmuyoruz, gereken ipuçları verilmiş gerisi de olası dinleyici adayına bırakılmış.
benim nazarımda tam tadında bir kritik.
18.12.2013
@northern, Çok teşekkür ettim. Kritik kritiği, nadir gördüğümüz bişey. Ve çok güzel bir değerlendirme olmuş bence.