Merhaba arkadaşlar. Bir Pasifagresif röportajında daha birlikteyiz. Danimarkalı ARTILLERY ve MERCENARY röportajlarımızın ardından, kuzeyin bu soğuk ülkesine bir kez daha gitmeye ve rifleriyle adam döven HATESPHERE’in kapısını çalmaya karar verdik. Grubun kurucusu, gitaristi ve ana bestecisi Peter “Pepe” Lyse Hansen ile HATESPHERE’e dair ne var ne yok, her şeyi konuştuk. Güzel bir sohbet oldu diyor, daha çok HATESPHERE dinlemenizi öneriyor ve röportaja geçiyoruz.
Selam Pepe, röportaj teklifimizi kabul ettiğin için teşekkürler.
Selamlar. Ben teşekkür ederim.
“Murderlust” Eylül ayının sonunda piyasaya çıktı. Ben albümü bayağı sevdim. Çok sevdim. Bence en iyi şarkılarınızdan bazıları bu albümde. Peki siz “Murderlust”ı diğer albümlerinize kıyasla nerede görüyorsunuz? HATESPHERE’in karakteristik bir sound’u var ve pek yeni şeyler denediğiniz de söylenemez, ama bize bahsedebileceğin bazı farklılıklar vardır herhalde.
Yeni albümden son derece memnunuz. Bence “Murderlust” oldukça değişken bir albüm. Senin de bahsettiğin gibi karakteristik bir sound’umuz var ve müziğimizin ihtiyacı olan değişiklik ve varyasyon her şarkıyı farklı kılan küçük detaylar. Birçok şarkımıza farklı sound’u olan bölümler koyuyoruz; doom olsun, death metal olsun, hard rock olsun, vs. Ama temel sound’umuzu koruyoruz, çünkü herbal viagra side effects aksi takdirde artık HATESPHERE olmayız. Bu albüm diğer albümlerimize göre biraz daha rock-vari, hem prodüksiyon hem de şarkı yazımı olarak. Birçok harika melodi var, ama kesinlikle brutal köklerimizi de unutmuyoruz. Bunun dışında albümde bayağı atmosferik şeyler de yaptık, “Fear Me” ve “In Process” gibi.
Albüme gelen tepkiler nasıl? Metal basını ve hayranlar albümü tahmin ettiğiniz kadar sevdiler mi? Tecrübeli bir müzisyen olarak albüm kritiklerini ne kadar önemsiyorsun?
Şu ana kadar gelen tepkiler oldukça pozitif oldu, beklediğimiz de buydu. Ama 8 albüm yaptıktan sonra biliyoruz ki herkesi tatmin edemeyiz. Bazıları eski şarkıları daha çok sever, bazıları eski üyeleri sever, bazıları eski albümlerin görsellerini sever ya da bizim farklı bir yöne gitmemizi tercih ederlerdi ama sonuçta birçok hayranımız bu yeni albümü gayet sevmişe benziyor. Kritiklere falan tabii ki bakıyorum ve bunların beni etkilemediğini söylesem yalan söylemiş olurdum. Ama kendime ve kendi yargıma daha çok güveniyorum. Yani yaptığımız müziği beğenirsem, insanlar ne derse desin iyi olduğuna da inanıyorum. Müziği önce kendimi mutlu etmek için yapıyorum ve eğer hayranlar ve basın da beğenirse, bu gerçekten harika bir bonus oluyor. Asla sadece insanların beklentilerini karşılamak için müzik yapmam, özellikle de o beklentiler benim değilse.
Birçok grup müzik endüstrisinin oldukça zorlu bir ortam olduğundan, kimsenin gözünün yaşına bakılmadığından ve bu nedenle birçok grubun yitip gittiğinden, birçoğunun ise ayakları üzerinde durabilmek için farklı fikirler üzerinde çalışmak zorunda kaldığından yakınıyor. Sen 2001 yılından beri HATESPHERE’de çalıyorsun. O günden bugüne HATESPHERE ekonomik açıdan sana bir şey katabildi mi? Grubu bir arada tutabilmek adına zor zamanlar geçirdiğiniz oldu mu, yoksa senin açından herhangi bir problem yok muydu?
Metal piyasasında çok para dönmüyor, bu doğru. Bu yüzden birçok grup bu işi zevk aldığı için yapıyor, para kazandığı için değil. Ancak bazen bir noktada tatmin olabilmek için üzerinde bu kadar emeğinizin olduğu bir şeyin getirisini görmek isteyebiliyorsunuz. Yaşınız ilerledikçe, harcamalarınız da artıyor, mortgage ve başka bir sürü şey işin içine girmeye başlıyor. İyi ve kötü zamanlarımız oldu elbette ama bu her grupta yaşanabilecek şeyler ve bugünlerde işleri bir arada tutabilmenin yolunu bulmayı başarmış gibiyiz.
Grubu bir arada tutma konusu açılmışken, kadro istikrarı açısından baktığımızda piyasadaki en şanslı gruplardan biri olduğunuzu söylemek bir hayli güç. 2001’den beri bir çok farklı müzisyenle çalıştın. Tüm bu değişikliklerin temel sebepleri nelerdi? Özellikle “Serpent Smiles and Killer Eyes”dan sonra yaşanan değişikliklerin sebeplerini merak ediyorum.
Aslına bakarsan ortalıkta olan diğer gruplardan çok da farklı olduğumuzu düşünmüyorum. En sevdiğin grupları bir düşün ve kariyerlerinin son 12-13 yılında kaç elemanın değiştiğine bir bak. Gruplarda eleman değişikliği yaşanması çok doğal bir şey, özellikle de yaşın ilerliyor ve farklı önceliklere sahip olmaya başlıyorken. Her seferinde hep aynı hikaye. İnsanlar çalışma saatleri yüzünden gruba vakit ayıramamaya başlarlar. Belki zaten bunu yapmak istemiyorlardır çünkü artık eskisi kadar sık tura çıkmak kulağa iyi bir fikir gibi gelmiyordur. Ya da daha çok para kazanmaya ihtiyaçları vardır. Ailelerinden uzak kalmak istemiyorlardır…Vesaire, vesaire. Aslında gerçekten bir parçası olmaktan hoşlanmasına rağmen insanların gruplarından ayrılmak zorunda kalmasına neden olabilecek birçok basit sebep var. Gruplarını hayatlarına daha fazla dahil edemediklerinde, yapılabilecek bir şey kalmıyor.
Rif yazma tarzını gerçekten çok seviyorum. Çok zehirli ve soğuk bir havaları var. HATESPHERE’in thrash/death camiasındaki en iyi riflerden bazılarına sahip olduğunu düşünüyorum. Çalış tarzın hakkında neler söyleyebilirsin? Örnek aldığın kişiler kimlerdi ve sence bugün en kıç tekmeleyici rifleri kimler yazıyor?
Çok teşekkürler! Kendi tarzımı tanımlamayı oldukça zor buluyorum fakat her zaman riflerimin öne çıkmasına çaba harcıyorum ve daha önce duymadığım bir şey olmasını istiyorum. Eğer böyle bir şey olursa rifi değiştiriyorum. İlk başladığımda çok fazla hard rock dinlerdim, o yüzden Steve Clark, Nuno Bettencourt, Joe Satriani ve Steve Vai gibi isimlerden çok etkilendim. Çalış tarzımın onlarla alakası yok fakat ilk başlarda onları dinlerdim. Aynı zamanda bol bol METALLICA, MEGADETH ve ANTHRAX da dinliyordum ve bu daha hızlı olan müziğe karşı olan merakım beni daha sert şeylere yönlendirdi. Yani piyasadaki bütün metal tarzlarını seviyorum diyebilirim; metalcore, bokpüsür-core ve bütün o “modern” şeyler dışında… Onlardan nefret ediyorum! Günümüzde Jeff Loomis hâlâ teknik ve şarkı yazma becerilerini birleştirmede en iyilerden biri! Solo atmaya odaklamış gitaristleri sevmiyorum, ben şarkı yazabilen gitaristleri seviyorum!
THE BLACK DAHLIA MURDER’dan Trevor Strnad ve Ryan Knight “Iconoclast” da konuk vokalist olarak yer aldı. Birbirinizi tanıyor musunuz? Bu işbirliği nasıl meydana geldi?
2010 yılında beraber ABD’yi turladığımızdan beri birbirimizi tanıyoruz. O zamandan beri birkaç kez daha karşılaştık ve Avrupa’yı turladık, ardından onlar burada Ocak 2013′te çaldığında yeni albümüz hakkında konuştuk. Kendileri konuk olarak yer almaktan mutlu olacaklarını söylediler, biz de Mayıs’ta albümü kaydederken kayıt dosyalarını ABD’ye Trevor ve Ryan Knight’a gönderdik, onlar da kaydedip bize geri gönderdi. Yeah modern teknoloji! Gayet de güzel oldu, her ikisinin de kısımları şarkılara çok iyi uydu.
“Murderlust” ile devam edelim. Neden cover olarak MUSE’dan “Assassin”i seçtiniz? Bir süredir bunu yapmayı planlıyor muydunuz? İnsanlara, metal olmayan bir şarkının cover’ını nasıl kotarabileceğinizi göstermek için mi MUSE’u seçtiniz?
Hepimiz MUSE’u seviyoruz. Yani bir şarkı cover’layacağımıza karar verdiğimizde onlar bariz bir seçenekti. Bunun da ötesinde, dediğin gibi, bir metal grubu değiller ve delice şeyler yazıyorlar. Bu da bizim için bir meydan okumaydı ve bu gerçek de hoşumuza gitti. Bir şarkı cover’ladığımızda onu orijinali gibi çalmak istemiyoruz. Bunun amacı ne ki? Demek istediğim, orijinal olan her zaman kulağa en iyi gelen olacak. Yani onu tekrar çalmanın bizim için bir mantığı yok. Cover’lamak için şarkı seçtiğimizde, 2003′teki “Something Old, Something New, Something Borrowed, Something Black” isimli EP’mizde Ozzy Osbourne cover’ı “Bark at the Moon”da da yaptığımz gibi, o şarkıyı bir HATESPHERE şarkısına çevirmek istiyoruz. Bazı insanlar aslında bir cover olduğunu fark etmeyip herhangi bir HATESPHERE şarkısı olduğunu sandıklarına göre, bence MUSE cover’ında da bunu başardık.
HATESPHERE’deki tüm müziği sen mi yazıyorsun yoksa sen ve Jakob arasında bir işbirliği mi? Eğer ikincisiyse, “Murderlust”ta hangi şarkıları senin yazdığını söyleyebilir misin?
Her zaman yaptığım gibi müziğin büyük bir kısmını ben yazıyorum. Ama Hem Jakob hem de Esse son iki albümde de katkıda bulundular. “The Violent Act” Esse ile benim tarafımdan yazıldı. “In Process” Jakob ile benim tarafımdan ve
“Darkest of Forces” ise Jakob tarafından. Geri kalan şarkıları ben yazdım. Fakat tüm şarkılar grubun tamamı tarafından düzenlendi. Rifleri ve şarkı yapılarını ben getirdim ve daha sonra hepimiz prova odasında şarkılar üzerinde çalıştık, onları en doğru şekillerde bir araya getirdik.
Yeni albüm için bir şeyler yazmaya başladınız mı? Alıştığımız HATESPHERE’den farklı bir şeyler, denemeler duymayı beklemeli miyiz?
“Murderlust” yeni yayınlandığı için henüz yazmaya başlamadık, biraz bekleyeceğiz. Yine de eminim ki HATESPHERE’in tanıdığınız tınıları gelecek albümümüzde viagra vs cialis de olacak; tabii ki şarkıların mümkün olduğu kadar güçlü ve akılda kalıcı olması için tam http://viagravscialis-topmeds.com/ kıvamında eklenmiş yeniliklerle. Müziğimizde deneyler yapmak istiyoruz; ama bunu yaparken var olan HATESPHERE sound’una zarar vermek de istemiyoruz. Son birkaç albümümüzde hard rock şarkıları ve nispeten yavaş, atmosferik şarkılarla oynadık ve yeni albümümüzde “In Process” adlı epeyce uzun enstrümantal bir şarkımız var. Varyasyon her zaman HATESPHERE’ın büyük parçalarından bir tanesi oldu, eminim ki sonraki albümlerimizde de devamı gelecek.
Deneylerden bahsetmişken, “In Process”in hikâyesi nedir? Alışılagelmiş bir HATESPHERE şarkısı değil, o kesin; grubun çiğ thrash şarkıları yazmaktan daha fazlasını yapabileceğinin yeni bir kanıtı gibi. Bunun gibi başka şarkılar yazmayı da düşünüyor musunuz ileride?
Tabii ki, doğru bir fikir yakalarsak daha fazla bu tarz şarkı yapabiliriz. “In Process”in temel fikri Jakob’ındı. Temiz kısımları ve melodiyi o yazdı, biz de bunu daha çok bir giriş şarkısı, intro gibi kullanmayı düşünüyorduk başta. Düzenlemelerle biraz oynayınca, şarkının daha uzun olması gerektiğine karar verdik ve biraz da normal bir şarkı haline geldi. Yalnızca vokalleri yok. Epey güzel oldu bence!
Albüm boyunca Esse’nin cidden güzel fikirleri var. Çoğu insanın fazla önem vermeyeceği fakat benim özellikle sevdiğim bazı detaylar var. Kendisi grubun son iki albümünde yer aldı, peki vokal yazımı, söz yazımı gibi konularda ne derece özgürlüğe sahip?
Vokalist olan o, dolayısıyla da kendisinin nasıl ve nerede söyleyeceğine güveniyoruz. Tabii ki bazı katkılar sağlıyoruz, ama o harika bir vokalist ve işine fazla karışmak şarkının yararına bir hareket olmaz.
Konserlerdeki favori şarkılarınız hangileri? Seyirciler en çok hangi şarkılarda deliriyor?
Yeni şarkılar adına konuşursak cidden “Murderlust”, “Iconoclast”, “The Violant Act” ve “Punishable By Death”‘i çalmayı seviyoruz. Diğerlerini de seviyoruz tabii, ancak şimdilik sadece bunları canlı çaldık.
Danimarka metal sahnesinden favori isimlerin kimler? Takip etmemizi tavsiye edeceğin yeni birileri var mı?
Sevdiğimi söyleyebileceğim pek fazla yeni grup bilmiyorum. Danimarka sahnesi güçlü, yani bir sürü grup albüm yapıyor fakat biz hâlâ cidden fark yaratan grupları özlüyoruz. Hala ILLDISPOSED, RAUNCHY, MERCENARY gibi bu sahneye belli buy discount viagra bir sound kazandırmış “eski” grupları seviyoruz. Eğer VOLBEAT sayılıyorsa tabii o zaman başka, ama onlar herkesten başka bir yerde duruyorlar.
Bu da geleneksel son sorumuz: Anasayfaya koymamız için röportajın manşetini bize söyler misin?
Hmm, “Kana susamış Danimarkalılar” diyelim.
Hepsi bu kadardı Pepe, umarız sizi tekrardan Türkiye’de görüşürüz. Kendine iyi bak.
Sorular
Ahmet Saraçoğlu
Tercüme
Pasifagresif
Not: Röportajın kapak fotosuyla ilgili bir konudaki yardımından dolayı Alican Serbest’e teşekkür cialis professional wikipedia ederiz.
Herkes liste yapmakla uğraşırken bu röportaj gözden kaçmasın :) Çok güzel olmuş bence, Pepe’yi de severim düzgün çocuk. İstanbul konserinden sonra penasını vermişti bana. Son albümü daha doğru düzgün dinleyemedim ama Bloodred Hatred’ın hastasıyım.
Bu kadar ilgi gormeyecegini beklemiyodum valla. Güdük gibi kaldi koca röportaj böhüüü…
19.12.2013
@Ahmet Saraçoğlu, Koyulduğu gün okudum efendim.Her zamanki gibi elinize sağlık.Açıkcası röportajların hepsini okuyorum ilgilenmediğim grup ya da sanatçılar olsa dahi.
Bu arada geçenlerde Murderlust’ı dinlerken etraflıca düşündüm de sanırım en sevdiğim albümleri “Ballet of the Brute”.Last Cut Last Head parçasının değişik bir anısı var bende.
19.12.2013
@Ahmet Saraçoğlu, hatesphere denince benim aklıma the haunted geliyor. the haunted denince de hatesphere.
röportajda emeği geçen herkese teşekkürler
“…piyasadaki bütün metal tarzlarını seviyorum diyebilirim; metalcore, bokpüsür-core ve bütün o “modern” şeyler dışında… Onlardan nefret ediyorum! Günümüzde Jeff Loomis hâlâ teknik ve şarkı yazma becerilerini birleştirmede en iyilerden biri! Solo atmaya odaklamış gitaristleri sevmiyorum, ben şarkı yazabilen gitaristleri seviyorum!..”
bu herife bir kez daha saygı duydum. cidden çok klas müzisyen.
Bu röportaja kadar hiç Hatesphere dinlemediğimi farkettim. Nedense bir şeyler beni uzakta tutuyordu. Röportajdan beri şirkette sürekli Murderlust albümünü dinliyorum, fena akarlı.