# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
HAGGARD – 8 Aralık 2013, Jolly Joker, Ankara
| 12.12.2013

İstiklal Marşı ile “You Suffer” keyfi.

Sitede bulunan 72 konser yazısı içerisindeki ilk Haggard yazısına ve sanırım ilk Ankara konser yazısına hoşgeldiniz sevgili PA okurları. Günde 19 grubun konserine gidecek, Hacride’ı kaçıracak, Amon Amarth’tan erken çıkacak, Dave Davidson’la fotoğraf çekilecek, Borknagar’ı; Ihsahn’ı izlemeyip yemek yiyecek, yediği en sağlam dayağı TDEP konserinde tecrübe edecek, Watain’deki kokudan rahatsız olacak, iki kez canlı Bloodbirds dinleyecek, önünde Oceans of Grey çalan bir topluluğa kafa salladıktan sonra boynu iflas edecek, bazıları Ankara’daki Haggard konserini yazarken aynı 2 günde Amon Amarth, Carcass, Ghost görüp gitaristleri parmakları hakkında yorum yapacak, o da yetmezmiş gibi aynı sahnede Messiah Marcolin’i de görecek, In Flames’in en epik konserinde hayatının en güzel dakikalarını yaşayacak, hatta birimiz dışında (aka Hellfest boy, karşınızda Baaaayboraaa) Megadeth’i; daha da önemlisi Iron Maiden’ı göremeyecek, hatta ve hatta nerdeyse her Türkün evine girip sırayla konser verecek Orphaned Land’i dahi dinleyemeyecek kadar yanlış zamanda yanlış yerde olabilen, şanssız ve çoğu zaman da şartlar dolayısıyla fırsatlara karşı eli kolu bağlı, gözleri yaşlı kalan bir kadroyla beraber güzel bir hafta sonu geçirmiş, yiyip içmiş, gitar çalmış, gülüp eğlenmiş idim. Ve Pazar akşamı da bu keyifli haftasonunu sonlandırmak için Haggard konserine gideceğimize haftalar önceden karar vermiştik. Çünkü yukarıda saydığım zevklere, keyiflere, şanslara, fırsatlara henüz sahip değildik (belki de hiç olamayacağız) ve ayağımıza kadar gelen Haggard’ı (DrAQA hariç hiçbirimizin grup hakkında adamakıllı bir bilgisi olmasa da) kaçırmaya niyetimiz yoktu. Bu yüzden karlı, soğuk ve kaygan Kızılay sokaklarında yürüyerek Jolly Joker’e ulaştık.

Normal bir metal konserinden kalabalık olacağını bilsek de kapı açılışında orada olmamız gerektiğini tahmin edememiştik ama çıkışta “demek ki neymiş, kapı açılır açılmaz dalıyomuşuz” gibi bir kazanımla eve döndük. Konsere girdiğimiz anda içerisi neredeyse tamamen doluydu. Haggard’ın Türkiye sınırları içerisindeki popülerliğini bildiğimden çok da şaşırmadım açıkçası. Konser alanında ortalama bir yer bulup beklemeye başladık. Sahne hazırdı ve arkadan tahminen Watershed albümünün tamamı çalınmaya başlanmıştı 9da, biz de Hessian Peel’i tanımamız gerekenden uzun sürede tanıyıp 10 dk kadar geyik yaptık ve epik göbeğiyle Asis, yakışıklı kankaları ve tabii ki olmazsa olmaz çıtırlar birer birer sahneye çıktılar. Her ne kadar 12 kişi gibi Haggard için az sayıda elemanla icralarını yapsalar da albümdeki seslerin hemen hemen aynısını almamız mümkün oldu. Sound konusundaki tek sıkıntı Asis’in zaten boru gibi olan sesinin daha da derinden gelmesiydi ki bu onun brutal olsun clean olsun vokallerini anlamlandırmamızı epey zorlaştırdı. Öyle ki bir ara yaptığı şakayı hiç kimse anlamamış olsa da herkes güldü. En çok da ben güldüm, en çok da ben anlamadım.

Setlist’i sırasıyla hatırlayamasam da çalınan şarkıları tam olarak (DrAQA sağolsun) bilmekteyim şu an. Bu yüzden sırasıyla olan ilginç olayları ve hatırladığım kadarıyla hangi kısımlarda olduğunu yazarak götüreceğim yazıyı.
Konser temel olarak iki kısımdan oluşuyordu ve sürekli olarak “hadi bitti, hadi, hadi gidin” diyerek önlerden bir kısım insanı arkaya, bizim gibi ortada duran ve ilerlemek için fırsat kollayan çakalları da öne alarak bir sirkülasyon yaratma çabasındaydı sanırım Asis. İlk olarak seyirci profilinden bahsedeyim madem. Maalesef Haggard Türkiye sınırları içerisinde kısmen de olsa “kız düşürmelik metal grupları” kategorisi içerisinde yer almakta. Ondandır ki olağanın çok üstünde dişi birey ve öğrenci grubu olduğu anlaşılan; konuyla uzaktan yakından alakası olmadığı belli, karanlık mekanda gözlük takıp eliyle metal işaretini dahi yapmayan ve omuzlarını öne arkaya sallayarak adeta “omuzlarıyla headbang yapan” mahluklar kalabalığın en az yarısını oluşturmakta idi. (Nvrhacı’ya saygılar) Ama yine de çoğu üniversiteli olan saçlı sakallı dostlar sağ olsun gayet olağanüstü bir seyirci vardı ortamda.

Haggard için birkaç şey söyleyecek olursam öncelikle her ne kadar Türkiye’ye sık sık gelen bir grup olsalar hatta zaman zaman overrated olarak gösterilebilseler bile gerçek anlamda bir konser grubu oldukları kesin. Öyle ki çaldıkları sadece 3-4 şarkıyı bilmekte idim ama ona rağmen hayvanlar gibi kafa sallayıp son derece keyifli bir gece geçirdim.
Birkaç tane bizim birkaç tane de grubun yaptığı ilginçliklerden bahsedeyim bir de. Konserin ilk bölümünde Eppur si muove’yi çalarlarken önceden planlayıp sevgi gösterilerinden dolayı yapamadığımız bir şeyi yaptık. Artık canımıza tak eden, bizi deli eden ilahi derecede güzel bayan vokal karşısında dayanamayarak şarkının 1:17de biten sözlerinden sonraki sessizlikte 4 adam “ALLAAAAAAAAAAH!” diye bağırdık ve tüm salon birden gülmeye başladı. Sonradan bunun özellikle salonda bulunan güzel kızlar tarafından ilgiyle karşılandığını öğrendiğimde her şey için çok geçti. Aşağıdaki videodan 1:50 civarı duyulabilir hayvanlığımız.

Yine ilk kısımda gerçekleşen bir diğer değişik olay ise The Final Victory’nin koromsu havasından faydalanarak bize önce birkaç tekrar yaparak söylememiz gereken kısmı gösteren vokaller sonra da bizden eşlik etmemizi istediler ama Asis’in dikkatini salondaki hanımların sesini duyamamak cezbetmiş olacak ki sadece kızların söylemesini talep etti. Ve o anda çok kısık bir seste “the final viiictory, has crushed the autumn silence” gelince ortamdaki birkaç centilmen seslerini incelterek bayanlara yardımcı oldu. En sonunda şarkının icrası sırasında salondan -Asis’in tabiriyle- gök gürültüsü epikliğinde bir katılım olmasıyla Haggard’ın gücüne güç kattık, o ayrı.
Kuşkusuz günün en ilgi çekici olaylarından biri de grubun İstiklal Marşı’nı çalmasıydı. “Kalbimizden gelen bir cover bu” diyerek ilk notalar girene kadar gizemi korumayı başaran grup İstiklal Marşı’nı kusursuz çalarak güzel bir an yaşattı.

İlk kısmın sonunda grup sahneyi terk etti ama “Awaking the Centuries çalmadan gitmezleeeer” diyen tecrübeli rehberimizin yardımıyla olduğumuz yerden daha iyi bir konum alıp grubun geri dönüşünü beklemeye başladık ki Asis alkış kıyamet bir şekilde sahneye çıktı ve grubun her üyesini teker teker takdim etti. Her bayan için “The most beatiful girl in Haggard” diyen tombul üstad bu tabiri gitarist için de kullandı ve gerekçesini de elemanın gitarının arkasındaki kalp şekliyle tüm salona gösterdi. İkinci kısım ise muhtemelen birkaç hafta boyunca Haggard dinlememi sağlayacak kadar epik bir gösteriye sahne oldu.

Sahne tamamen dolduğunda Asis davulcu ve gitaristlere bir şeyler söyledi ve “işte sizin için bir cover” tarzı bir şey diyerek Napalm Death’in klasik eseri “You Suffer”ı çaldılar. Birbirimize bakıp güldüğümüz ve acayip sevindiğimiz bu olayı seyircilerden anlayan tek grup olmamız ise sonradan dikkatimizi çekti. Millet soundcheck falan sanmış olacak ki onlarca kişi arasında “hahahahauhauhua” diye gülüşümüz salondaki tek ses oldu birkaç saniye boyunca. Sonrasında yanımızdaki arkadaşların sorusu üzerine olayı açıkladık ve durumu anlayan tek seyirci kitlesi olarak konseri tamamladık.

Bu bölümde bir basçı olarak gözümün önünden kolay kolay gitmeyecek bir olaya şahit oldum. Awaking the Centuries’in ortalarında Asis’in kablosuz jakının pili bitti ve olaya hemen turuncu saçlı basçı cengaver abi müdahale etti ve kendi pilini feda ederek Asis için şovun devamını kendisi için ise zaten duyulmayan sesinin tamamen yok olmasını sağladı. Gözümde yaşlarla izlediğim ve hatırladıkça beni hüzne boğan bu sahne günün benim için en dramatik anıydı. Ardından tekrar “hadi hadi gidek biz hadi görüşürüüüüz hadi” diyen grubun feykini yiyen kitle arkalara doğru ilerledi ama tam çıkışa yaklaşırken grubun tekrar çıktığını gördük ama 4 kişilik kadromuz 2-2 bölündü. Bendeniz öne koşan kısımda idim. Bu bölümdeki tek ilginç olay 15 saniyelik “Holy Diver” coverı idi. Bu sefer “You Suffer” kadar tepkisiz olmasa da biz de dahil en fazla 10 kişi falan çığırdı.

Sonunda konser bittiğinde montları alan diğer sevgili dostlarımla tekrar bir araya geldik ve dörtlümüzü oluşturduk. O arada “bırakın lan beni, o flütçü kızı görücem ulan! Bulun lan o cilveliyi bana, BULUN LAN!” diye haykırsam da umutsuzca Ankara’nın soğuğuna çıkıp birkaç arkadaşımızı bulmak ümidiyle boşluğa bağırdık ve sonuç alamadık. Susuzluktan kuruyan vücutlarımızı normale döndürdükten sonra çerez almak suretiyle evin yolunu tuttuk. Neymiş çayla yiyecekmişiz, çayla çerez mi yenirmiş!

Birinci bölüm:
Tales Of Ithiria
The Day as Heaven Wept
Origin of a Crystal Soul
De la Morte Noire
Heavenly Damnation
The Final Victory
In a Fullmoon Procession
Per aspera ad astra
Herr Mannelig
The Observer
Eppur si muove
The Sleeping Child

İkinci bölüm:
Of a Might Divine
Awaking the Centuries
All’inizio è la Morte

  Yorum alanı

“HAGGARD – 8 Aralık 2013, Jolly Joker, Ankara” yazısına 8 yorum var

  1. Nvrhacı says:

    Cidden oturup hiç dinlemişliğim yok Haggard’ı ama gerek gittiğim ekibin sefdiğim insanlardan oluşması gerek ortamdaki hanım kişi bolluğundan baya eğlendim.

    O gözlüklü ve kafa sallayaman(adam bildiğin omuzlarını sllayıp hopladı ya) piç de umarım karşıma çıkar, yine aklıma geldi sinirlendim ya.

    Bu arada eline sağlık kardeşim yalnız biliyorsun ki flüt çalan oynak ablayı sana yar etmeyeceğim.

    Nvrhacı

    @Nvrhacı, “Autumn silence” yerine de hayvan gibi “awkward silence” diye bağırdım ben ya sdfs.

  2. baybora says:

    Değecek mi şüphelerimizi yerle bir etti cidden,bir daha olsa bir daha gidilir. Ritimsiz evladı doluydu tabii ki yine,basit bir hey demeyi bile bir süre sonra beceremedi millet. Bunun dışında eleştirilecek şeyler de söylenmiş zaten. Ama nihayetinde beklediğimizden de iyiydi ve fazlasıyla eğlendik,Eppur Si Muove’deki “ALLAAAAAAAAAAH!” görebileceğiniz en içten tepkilerden biriydi.

    Çayla çerez misler gibi gidiyor bu arada,haters gonna hate.

  3. DrAQA says:

    Yazı yaşadığımız hemen her şeye değinmiş, bize pek laf kalmamış. :)

    Gerçekten beklediğimden daha çok eğlendiğim bir konser oldu. Önceden Haggard’ı görmüştüm, ayrıca BÜTÜN şarkılarını ezbere bilirim, neden beklentiyi bu kadar düşük tuttum bilmiyorum. Havanın soğukluğundan olsa gerek. Gerçekten konsere giderken bildiğin DONDUK, konser dönüşü ise sanırım tepinmelerimizden olacak ki pek üşümeden döndük. Ayrıca çayla cips de yağ gibi aktı, iki paket cipsi anında yok ettik. Tabi Beleg arkadaşımızın koltukta uyuyakaldığını da ekleyeyim. (Çay da içmedi!)

    Konser alanında çok tuhaf tipler vardı, bunları birkaçı bünyemde “Vay be” tepkisine sebep olsa bile, maalesef büyük çoğunluğu sövmeme sebep oldu. Konser başladığı sırada ilk bulunduğumuz mevkiide, tam önümüzde bir tane dalyarrak vardı -ki kendisi diğer bütün dalyarraklar gibi uzun boyluydu, bu elemanın dünyanın en eşsiz malı olduğunu ilk şarkının hemen bitiminde “Yeah!” diye bağırmamın ardından, sanki cenaze namazında “Yeaah!” diye bağırmışım gibi arkasına dönüp yüzüme tuhaf bakışlar attığında anladım. Sonra yanındaki kıza eşlik etmek için geldiğinin farkına vardım, zira kız bayağı bayağı eğleniyordu. İkinci şarkının hareketli yerlerinde topluca kafa sallarken bu önümdeki Doğtaş Mobilya’nın fizik kurallarını hiç edercesine dümdüz, DÜMDÜZ, hiç hareket etmeden durduğuna hayretle şahit oldum. Oraya bir hayvan koysak ortamın enerjisinden sağa sola sıçrardı, hatta bir direk koysak! o bile hareket ederdi yani! Tabi o betonarme şerefsiz ibneye yalnızca ben sinirlenmedim. Yanımdaki toprağı güneydoğudan gelmiş (benimki de tam doğudan) arkadaşım Nvrhacı da elemanı dik dik kesiyordu. Diğer İzmir’li modern Allahsız arkadaşlarımız ise “Ya bu herif ne ya, salak he” falan deyip geçiştiriyordu. “Bu böyle olmaz!” diyerek hadi yürüyün beyler dedim biraz ilerleyelim, yoksa ya kavga çıkacak bu elemanı moshpit ayağına burada yerle yeksan edeceğim ya da bu konser moral bozukluğuyla sona erecek.

    Elbette ilerledik, daha kafa elemanların olduğu bir yere geldik. Artık konser daha eğlenceliydi, topluca kafa sallamalarımız, ” “the final viiictory, has crushed the autumn silence” bölümüne “The Final Viiiiccctorty, has hmmnhnbn dınmını auunum SILENCE” biçimde eşlik etmelerimiz, Horned Hand’lerimizi bir an bile indirmediğimiz anlarla birlikte tamamen eğleniyorduk. Bir ara kafa sallarken önümdeki elemanın omzuna kafa attım, gerçekten sağlam bir kafaydı. Elemanın canı yanmış olabilir.

    Konser sonunda Çeçen kardeşimizin “Mal canın yongasıdır” prensibiyle “Abi montlar” “Aaabi mont diyorum, hadi çıkalım” biçimde serzenişleri yüzünden ikiye bölünmüş olmamıza rağmen, her şey çok güzeldi.

    Bir önceki Haggard konserine Yalova’dan İstanbul’a yalnız başıma gitmiştim ve yalnız başıma bir konser tecrübesi yaşamıştım. Öyle ki birayı bile iki fırtta içmiştim sıkıntıdan, hem belki kafaya vurur da salarım biraz kendimi diye. Şimdi bakıyorum da arkadaşlarla konsere gitmek inanılmaz güzel bir şeymiş. Nice güzel konserlere…

    Nvrhacı

    @DrAQA, Malıma geleceğine canıma gelsin lan, hem o montlar hiç olsaydı da Siverek’teki eşşekler gibi donsa mıydık?

    DrAQA

    @Nvrhacı, İlk tanıdığım günden beri diyorum, senin gibi adam her eve lazım bilader. :)

  4. Annihilator’da da Megadeth tişörtlü bir abimiz, çok sessiz bir anda “Van, tu, tri, foor!” diye haykırmıştı. Adamdaki gaz Annihilator’a bile fazla geldi :) Demek konserlerde bunu yapan gizli bir yapılanma mevcut.

    Sonra o güzel abiyle King of the Kill’i omuz omuza söyledik.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.