Samet ÖZGÜLER
Hepimizin yakından tanıdığı, birçoğumuzun içindeki vahşi kişiliği katliamlarla dışa vurmamıza sebep olan, başımıza buyruk olmayı bu kadar sevdiğimiz başka bir oyun olmasına fırsat bile vermeyen Grand Theft Auto serisinin 4. oyununu laptopun verebileceği en son hazla oynayıp bitirdiğimde, önceki oyunlara göre o kadar çok eksiklik hissetmiştim ki!
Yoktu bir Malibu katliamı, yoktu! Ancak oyunun Episodes From the Liberty City eki (The Lost and Damned) beni heyecanlandırmıştı. İlk görevleri yaptıktan sonra gittiğim, yaşamımı sürdürdüğüm o bara ilk adımımı attığımda tanıdık bir ses “O ne lan?” dememe sebep olmuştu ki, meğerse Glen Benton’mış.
Dead by Dawn o rutubetli, karanlık, kokuşmuş bara öylesine yakışmıştı ki, artık bardan çıkmıyordum. Derken oyun bir solukta bitti. Bense tekrardan “Deicide” ve “Legion” albümlerini atmıştım mp3 çalarıma. Oyunun ve bu iki efsane albümün de etkisiyle “Benim de bir chopper’ım olmalı, chopper kulübüm olmalı, ölümüne çete elemanı olmalıyım, belimdeki shotgun’ın gazıyla istediğim yeri soyarım” gibisinden gazlara gelmiştim.
İşte Deicide böyle bir grup. Aldın mı 50′lik shotgun’larını, önüne kim çıkarsa çıksın bağırsaklarını serersin yere. Deicide çalarken doymazsın. Atlarsın motora, sana yan bakanın vay haline. Çekersin Harley’leri, senden habersiz mal satanın kellesini kopartırsın. Deicide çalarken doymazsın.
Kimisine göre bir başkadır Hoffman kardeşlerin olduğu Deicide; “Onlar yoksa ben de yokum” der çeker gider. Kimisi “Benton gibi bir efsane varken gerisi önemli değil” der. Kimisiyse “Her türlü” der. Her türlü ulan! Karşımızda yılın en iyi death metal albümlerinden biri var!
2011′deki “To Hell With God” albümünü bazı insanların olumsuz yorumlamasındaki sebebin “Bir “Legion” tadı vermiyor” olduğunu gördüğümde o kadar şaşırmıştım ki. Tabii ki vermedi o albüm öyle bir tat. Deicide bundan sonra daha albüm yaparsa da veremez zaten. Ama bu çok gereksiz bir düşünce kanımca.
Artık albümle ilgili bir şeyler yazmak gerekirse son albümden çok daha keskin ve dolgun bir kayıt, prodüksiyon ve müzik var. Gerçi iki albüm arasında müzikal açıdan çok fark yok; “In the Minds of Evil” kesinlikle harika bir albüm olmuş. 11 şarkı, hiçbiri dört dakikayı bulmayan şarkılara sahip, çatır çatır başlayıp çatır çatır biten, hiçbir sıkıcı yönü bulunmayan, hayvan gibi bir albüm.
In the Minds of Evil, Deicide için ortalama bir şarkı olsa da, Thou Begone bu ortalamanın üstüne çıkıyor. Zaten Deicide hep kendi ortalamasına göre müzik yapıyor. Hayvani, keskin, ölümcül bir müzik. O açıdan bakarsak albümü “Hayvanlarımız yine ne döktürmüş” diye dinliyoruz. Godkill’de insanın eline bazukaları alası geliyor. Beyond Salvation, Deicide’ın klasik riflerini barındıran, yine ortalama (hayvani) bir şarkı. Şarkının shred soloları ayrı güzel. Misery of One’a da aynı yorumu yapabilirim.
Between the Flesh and the Void’da bu ortalamanın hem altında hem üstünde yerler var. Even the Gods Can Bleed ortalamayı sağlayan bir diğer şarkı. Trample the Cross favorilerimden. Fallen to Silence, sıradan bir şarkı olmaktan, sonundaki harika soloyla son anda kurtulmuş. Kill the Light of Christ da gayet şeytani rifler barındıran bir diğer ortalama şarkı. Şon şarkı End the Wrath of God ise Deicide ortalamasının baya üstünde, modernize olmuş şeytani bir şarkı. Albümdeki favorilerimden.
Genel olarak albüme baktığımızda sıkıcı tek bir şarkı yok. Ha “Beni bu ortalama baydı” diyen olursa ona gerçekten hiçbir şey diyemem. Ama şunu unutmayalım ki, yıllar süren kariyerlerinde bu tempo olağanüstü bir şey. Ne kadar modernize olmuş olsa da hâlâ efsane, yaşayan bir efsane. Benton’un başından beri sürdürdüğü vokalleri ve sözsel temaları, Asheim’in ölümcül davulları, Jack Owen’ın tecrübesi ve hayvaniliği, Kevin Quirion’un da hiç sırıtmaması; hepsi harika bir bütün.
İster albümü açıp ellerinize shotgun’larınızı alın, katliam yapın; ister şarkıları teker teker, derinden dinleyin. Pek fark olmayacak. Varsa okuldan, şuradan buradan nefret ettiğiniz, tiksindiğiniz birileri; açın End the Wrath of God’ı, ya da diğer şarkılardan herhangi birini.
Hayatımda hic deicide dinlemedim.Sirf, su Glen denen herifin iticiliginden
20.12.2013
@patognomonic, dinle..dinle..seveceksin
20.12.2013
@patognomonic, Valla ben de aynı nedenlerden dolayı çok ama çok az dinledim.
20.12.2013
@patognomonic, kendisini yakından görüp birkaç cümle konuşmuşluğum var hayatımda gördüğüm en sempatik adamlardan biri. bu müziği yapan bu adam mı inanamadım.
20.12.2013
@patognomonic, glen benton hiçte itici görünmüyo bana kalırsa. ayrıca gerek sözler gerek müzikler ve sesi gerçekten çok sağlam diye düşünüyorum.
Glen Benton un kariyeri boyunca yaptığı en iyi vokaller bence bu albümde
20.12.2013
@crowkiller, grubun epey bi albümünü dinledim (özellikle lise yıllarımda ilk dönem albümlerini çokça dinlemiştim) sahiden vokaller hep ilerlemiş ve kalite artmış, bu arada kayıt kaliteside süper!! tüm enstrümanlar & vokaller şahane kaydedilmiş!
21.12.2013
@atom, adamın yaptığı vokaller ilk albümlerde anlaşılır böğürtüler şeklinde, 2000 lerden sonraki albümlerde vövövövovovo roğroğroğ böööööööööööööğ şeklinde iken özellikle son 2 albümde çok geliştirdi vokalini,vokaller artık hem daha anlaşılır hem daha hayvani
hala dinleme fırsatı bulamadım. sadece klibi izledim ve baya hoşuma gitti. önceki albümlerinden çok dha iyi gibi gözüküoyr.
kapak leş. alt yarısını helloween kapağı, üstünü de diablo artwork’ü olarak kullan.
bir once upon the cross manyağı olarak bu albümü çıktıktan sonra ilk gün 2-3 kere dinledim ve sonra da 2-3 şarkı dışında pek yüzüne bakmadım. kötü değil, hatta stench of the redemption’dan sonra 2000′lerde çıkan en iyi deicide albümü olabilir, ama dediğim gibi çok da bi olayı yok gibi geldi bana. 7 verdim, vokaller çok iyi olduğu ve godkill harikasını barındırdığı için.
25.12.2013
@Mechanix, stench of the redemption ne ya, the stench of redemption olacak
Kapak gerçekten kötüymüş. bu grubun bi fuck your god şarkısını birde ilk albümlerinden bir kaç şarkısını biliyorum. çok çekemediler beni.
Bi albümü albüm yapan en önemli şeylerden biride sound bence örneklemek gerekirse deicide’ın once upon the cross ile serpents of the lights albümlerindeki sound tarzıdır. Son albümlerinde sanki hep aynı stüdyodan çıkmış ve mixlenmiş (standart gitar soundu) gibi, keşke eski albümlerindeki tarzlarını deneseler.
http://i.imgur.com/Gnc4Rs5.jpg?1
yıllar sonra bi gün Glen Benton’u andığımızda adam şu halde olacak
Albüm gayet iyi. Deicide hastası biri değilim ama albümü özellikle de In the Minds of Evil ve Kill the Light of Christ’ı baya beğendim.
Once Upon The Cross gibi aktı gitti albüm. Çok beğendim. Fallen To Silence ve Godkill en beğendiğim iki şarkı.
beş para etmez bir album yapmışlar
Deicide Serpents of the Light’den beri sadece bir tane iyi album cikartti oda The Stench of Redemption. Ondan beri cikartigi albumler sadece tur yapabilmek icin ve promosyon icin cikartmak zorunda olduklari orta karar albumler. Yazik zamaninda efsane olmus bir grubun bu hale gelmesi cok aci.
27.12.2013
@Eric E., Bu yorumun altına -son albümüne ait yorum hariç, hala dinlemedim- imzamı atarım. 90′ların başı ve ortası Deicide için altın yıllarıydı. 2000′ler hep boş atarak geçti. bunlara till death… ve to hell de dahil.
2011 yılında çıkan To Hell With God albümü dinlediğim ilk Deicide albümüydü ve dinledikten sonra bu mu lan Deicide atarını yapmıştmı ve maalesef ki, o günden sonra grubun eski albümlerini dinlemekten çekinmiştim. Ancak şu albümle birlikte nasıl bir hata yaptığımı anlamış oldum. Fazlasıyla beğendiğim bir albüm oldu. Müzikal kaliteni filan bir yana atıyorum şu güzelim kayıt ve prodüksiyon için bile beğenirim ben bu albümü.
“..o bara ilk adımımı attığımda tanıdık bir ses “O ne lan?” dememe sebep olmuştu ki, meğerse Glen Benton’mış.”
:)harika bir kritik.
ben de o barda yasanana yakın hissiyatı fields of misery e giren kopruden cıkmadan, moon clan warrior ı oldurursem yasıyorum. sankı ılla kopruden dısarı ayak bas-a-madan oldurmem lazım gelmesi hissiyatı:)
Deicide’ın kariyerindeki en iyi albümü olmuş çok iyi cannibal corpse’dan daha iyi müzik yapıyorlar