# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
MERCENARY
17.11.2013

“En Karanlık Günlerimiz”deki bu yolculukta MERCENARY’ye katılın!

Merhaba. Bu haftaki konuklarımız, kendilerine has tınılarıyla dikkat çeken ve Danimarka’nın en önde gelen gruplarından biri olan MERCENARY. Son albümleri “Through Our Darkest Days“in ardından çıktıkları turnenin ardından konuştuğumuz grubun gitaristi ve ana bestecisi Jakob Mølbjerg ile, MERCENARY’nin yakın geçmişine, şu anına ve yakın geleceğine dair konuştuk.

Röportaj: Ahmet Saraçoğlu

Selam Jakob, nasılsın? Öncelikle söylemeliyim ki MERCENARY benim için önemli bir grup. 10 yıldır sıkı takipçinizim ve yaptığınız her albümü çok seviyorum. Özellikle de “Metamorphosis” benim için çok özel bir yerde duruyor. Bu yüzden röportaja başlamadan önce sana ve grubun geri kalanına teşekkür etmek istiyorum. Benim için önemli bazı zamanların soundtrack’i olduğunuz ve bana bir şekilde yardım ettiğiniz için. Evet sorulara geçelim. Turneniz yeni bitti ve şimdi dinleniyor olmalısınız değil mi? Yeni albümünüz çıkalı bir miktar süre geçti. “Through Our Darkest Days”i önceki albümlerinizle, özellikle de “Metamorphosis”le nasıl karşılaştırırsın?

Selamlar! Çok teşekkür ederim Ahmet, böyle şeyler duymak inan ki bir müzisyen için paha biçilemeyecek değerde. Daha röportajın en başından beni çok mutlu ettin ve gülümsettin, sağ ol! Evet, dediğin gibi turnemiz yeni bitti ve şimdi biraz kafamızı topluyor ve dinleniyoruz. Soruna gelince, bence temel fark, “Metamorphosis”te daha önce yaptığımız her şeyden farklı bir şeyler yapmak istemiş olmamız, “Through Our Darkest Days”de ise önceki albümlerimizi de kucaklayan ve MERCENARY’nin en geçmişteki ve “Metamorphosis”teki tüm iyi unsurlarnıı bir potada eriten bir çalışma ortaya koymuş olmamız. “Metamorphosis” daha basit, belki de daha güçlü ve René’yi yeni vokalistimiz olarak lanse edebilecek şekilde daha direkt bir yaklaşım sergiliyordu, yeni albümde ise vokal, gitar ve klavye namına neyimiz var neyimiz yok hepsini ortaya döktük. Öncekine göre daha büyük prodüksiyonlu bir albüm, ancak aynı zamanda çok daha farklı bir havası da var.

Peki albüme gelen tepkile ne yönde oldu? Yorumlardan memnun musunuz?

Yorumlar genel olarak çok iyiydi ve pek çok insan grubun gittiği yeni yönü çılgınca kucakladı. Ancak tabii ki, 7. albümünüzü çıkarıyorsanız ve tüm bu süreç boyunca yalnızca bir kez vokalist değişikliği yaptıysanız, grubu geçmişteki sound’u sebebiyle seven ve sonraki değişiklikleri kabul etmede zorluk yaşayan insanlar her zaman için olacaktır ve bu konuda da yapılabilecek çok bir şey olmadığını düşünüyorum. İlginç olan, gruba karşı olumsuz eleştiri yapan kişilerin genelde eskiden grubun büyük hayranı olduklarını görebiliyoruz ve böyle bir durumda sizin de grubun bir üyesi olarak, grubun eski kadrosu veya albümleri hakkında olumsuz konuşmamanız gerekiyor. Biz de konserlerde çoğu eski albümümüzden şarkılar çalarak hem geçmişimize saygı göstermek, hem de eski halimizi daha çok seven insanları mutlu etmek istiyoruz. Ancak konserlerde daha çok yeni kadromuzla yazdığımız son dönem şarkılarımızı çalıyoruz tabii ki.

Yeni albümü “Metamorphosis”ten ziyade “Architect of Lies“a daha yakın buldum. Bence en karanlık ve şahane anlarınızdan bazıların sahip olan “Metamorphosis”e oranla daha “mutlu” ve “pozitif” bir havası var. Siz bunun hakkında ne düşünüyorsunuz? Albümün isminde “…Darkest Days” geçiyor ama albüm çok taze ve umut dolu gözüküyor.

İtiraf etmem gerekirse “Architect of Lies” ile benzerlik olduğunu düşünmemiştim. Kişisel olarak o albümü yazdıp kaydettiğimiz zamanlardan birçok kötü anım var, çünkü eski kadro o sıralarda yavaş yavaş dağılıyordu. Bu yüzden büyük ihtimalle benim en az sevdiğim albümümüz. Ama yeni albümün havası hakkındaki görüşüne katılıyorum. Kişisel karanlık hakkında ve bizim tipik melankolik elementlerimizin çoğuna sahip, ama aynı zamanda zorlukları yenmek, kendine ve diğerlerine inanmak ve karanlık zamanlarda daha parlak bir geleceğe yönelmek üzerine bir albüm. Hem sözlerin hem de müzikal atmosferin bunu çok iyi yansıttığını ve aynı zamanda son yıllarda bizim hem kişisel hem grup olarak gelişmemizle de iyi bir uyumu olduğunu düşünüyorum.

Kral’ın ayrılışından sonra birçok kişi tatsızlaşmıştı ve MERCENARY’nin çok önemli bir üyesini kaybettiğini düşünüyordu. “Architect of Lies”dan sonra bu defa Mikkel ayrıldı ve insanlar MERCENARY’nin vokalinin gittiğine inanamadılar. Siz de biliyorsunuz; grubun eskisi gibi olamayacağını, bundan sonra her şeyin yokuş aşağı gideceğini söyleyenler vardı. Ama siz “Metamorphosis” diye bir albüm çıkarttınız ve bu albüm ismiyle, kapağıyla, yeni grup logosuyla, neredeyse her şeyiyle MERCENARY’nin bir yenilenme sürecinde olduğunu gösteriyordu, ve bence büyük bir sınavı başarıyla verdiniz. Mikkel’in ayrılması ve René’nin tüm vokalleri üstlenmesiyle grubun kariyerinde yeni bir sayfa açtığınız bu zamanlar hakkında neler söylemek istersiniz? Nasıl bir sinerjiniz vardı ki hepiniz kendinizi toparlayıp herkesi şaşırtabildiniz?

Şunu söylemek gerek ki, grup elemanlarındaki değişik bir anda olup biten bir şey değil. Dışardan bakınca öyle gözükebilir; ama aslında uzun zamandır, aslında birkaç yıldır, grup içinde artan bir gerilim ve sinir vardı. Eski davulcumuz Mike bu problemlerin çözülemeyeceğini düşündüğü için ayrılmak istediğini söylediğinde farkettik ki, aslında Martin, René ve ben de bir çözüme olan inancımızı kaybetmişiz. Böyle olunca Mikkel ve Morten’den kibarca gruptan ayrılmalarını rica ettik, çünkü onlarla ne müzikal ve bestesel ne de profesyonel alanlarda anlaşabiliyorduk. Biz ne istediğimizi biliyorduk ve üçümüzün kimyası hem kişisel hem de müzikal olarak daha iyi uyuşuyordu. Bu ortak taraflarımızı müziğimiz için bir çıkış noktası olarak yansıtabilmek, sürekli uzlaşmak için çaba göstermek ile geçen vakitlerden sonra öylesine rahatlatıcıydı ki. Yaratıcılık açısından ortaya koymak istediklerimize yoğunlaşabilmek için ikinci bir şansımız daha oldu gibi hissettik. Eleman değişiklikleri uzun zamandır yapmak istediğimiz şeyleri yapabilmek için bize yeni bir başlangıç fırsatı verdi. Yeni bir davulcu bulmak ve yeni materyaller yazmak o noktadan sonra hiç de zor olmadı. Tabii ki bir takım denemeler yapmak zorunda kaldık zira yeni materyallerin kulağa nasıl geleceği hakkında hiçbir fikrimiz yoktu; ama bir süre sonra René’nin vokal yeteneklerini nasıl en iyi şekilde kullanabileceğimizi öğrendik ve her şey biraz daha kolaylaştı. Hem bir grubumuz olmasının keyfini tekrar yaşayabilmeye başladık, hem de grubun geleceğine olan inancımız yenilendi.

Son headliner turnenizde “Through Our Darkest Days”ten hangi şarkıları çaldınız? Mikkel zamanından genellikle hangi şarkıları canlı çalıyorsunuz?

Evet Danimarka ve Avrupa headliner turumuzu henüz geçen haftasonu bitirdik. Yeni ve eski şarkılar arasında güzel bir karışım olmasını istedik. Çaldığımız setlist şuydu:

New Dawn
Soul Decision
Welcome the Sickness
Through the Eyes of the Devil
Embrace the Nothing
Generation Hate
Through Our Darkest Days
The Endless Fall
The Black Brigade
11 Dreams

“Metamorphosis”i çıkardıktan sonra turladığımızda ağırlığı o albümden şarkılara verip eski albümlerden yalnızca iki üç şarkı çalmıştık. Bu bazı insanları üzdü ama yeni kadroyu tanıtmak ve Rene’yi vokalist olarak öne çıkarmak için eski şarkıları onun yorumuyla göstermek yerine, onunla ve onun için yazılmış şarkıları çalmak bizim için çok önemliydi. Ama artık daha karışık bir setlist çalma zamanının geldiğini düşündük ve konserler de gayet iyi gitti.

TRIVIUM’dan Matt Heafy büyük bir MERCENARY hayranı. Onun gruba olan desteği ve zaman ayırıp sizler için detaylı bir kritik yazmış olması hakkında ne düşünüyorsunuz? Gerçekten de neden bahsettiğini iyi bilen birisi değil mi? Onun “Metamorphosis” yorumlarını okuduğumda “Matt MERCENARY’yi mi seviyor?! Artık onu daha çok seviyorum” diye düşünmüştüm, haha.

Evet, Matt inanılmaz! En çok ihtiyaç duyduğumuz zamanlarda yanımızda olup bize desteğini gösterecek kadar kibar birisi. Onunki gibi büyük ve oturmuş bir gruba sahip olup da sevdiği başka gruplar hakkında uzun uzun yazılar yazacak ve onları destekleyecek kadar zaman ayıran başka kimseyi bilmiyorum. Doğruyu söylemek gerekirse onun gibi bir “Koruyucu Aziz”e sahip olduğumuz için kendimizi ayrıcalıklı hissediyoruz!

Bir önceki soruyla bağlantılı olarak, onların iyiliğini de karşılıksız bırakmamak adına, TRIVIUM hakkında ne düşünüyorsunuz? Kendilerine ait sabit, oturmuş bir sound elde etmeye çalışıyorlar ama sanki hâlâ bir arayış içinde gibiler. Müzikal anlamda albümleri arasında büyük karakter farklılıkları var.

Bence harika müzisyenlerden oluşan bir grup ve yaptıkları işi gerçekten çok iyi yapıyorlar. Büyük çabalar ve uğraşlar sonucunda kariyerleri bu noktaya geldi ve kimi insanlar onların bunu hak etmediğini düşünseler de onlar çok sıkı çalıştılar. Üstelik canlı performansları da inanılmaz. Bence albümleri arasında bariz farklılıklar olsa da genel olarak sound’ları da aslında kendilerine özgü. Hepsi de dinlediğinizde TRIVIUM olduğunu kolaylıkla anlayabileceğiniz albümler.

Danimarka birçok harika gruba sahip, ama yine de İsveç, Finlandiya ve Norveç gibi İskandinav ülkelerinden çıkan grup sayısı ile karışılaştırınca geride kalıyor; üstelik Danimarka nüfusunun bu ülkelere yakın olmasına rağmen. Sence bunun sebebi nedir? Danimarkalı gençliğin metal çalmaktan başka yapacak daha iyi şeyleri mi var?

Haklısın, birçok harika grubumuz var fakat bu konuda İskandinavya’nın geri kalanı ile yarışamayız. Tam sebebini bilmiyorum, fakat diğer ülkelerdeki insanlar genç yaşlarda daha iyi müzik eğitimi alıyor ve genel olarak hard rock ve metal müzik o ülkelerde daha çok saygı görüyor. Buradaki medya çok ticari bir yönelime sahip ve insanları sert müzik çalarak korkutmak istemiyorlar. Sanırım diğer ülkelerde medya çok daha geniş kapsamda müzik türlerine yer veriyor.

Bu MERCENARY ile alakalı bir soru değil ama yine de sormak istiyorum. En sevdiğim Danimarkalı gruplardan biri AUTUMN LEAVES. Onları duymuş olmalısın değil mi? Son albümleri “As Night Conquers the Day” bence saklı kalmış bir başyapıt. Dağılmış olmaları çok kötü. Onlar hakkında söyleyebileceğin bir şey var mı?

Evet, tabii ki onları duydum ve şarkılarını dinledim. Fakat gerçek şu ki onlar hâlâ ortalarda olduğu sıralarda müzikleri çok ilgimi çekmiyordu ve o tarz metali pek dinlemiyordum. Gitaristleri Flemming daha sonra INVOCATOR’ın bir albümünde çaldı ve şimdi THE ARCANE ORDER adında kendi grubu var. İkinci albümleri bence Danimarka’dan çıkan en değeri bilinmemiş albümler arasında.

Hazır sözü açılmışken, en sevdiğin Danimarkalı gruplar hangileri? Örneğin VOLBEAT, Kuzey Amerika’da olduğu kadar Danimarka’da da popüler mi?

Bence en önemli Danimarkalı metal gruplarından biri INVOCATOR, bir diğer favorim de RAUNCHY. Ve evet, VOLBEAT burada da aşırı popüler ve büyük bir grup. Ancak bir hard rock yaptıkları için, şarkıları medyada bu boyutta bir grupa göre şaşırtıcı denebilecek düzeyde az yer buluyor.

Danca’nın dünya üzerindeki en zor dillerden biri olduğu söylenir. Hatta Discovery Channel’da izlediğim bir belgeselde, bir dilbilimcinin “Ne zaman iki tane Danimarkalı birbiriyle karşılaşıp konuşamaya başlasa yeni bir lehçe ortaya çıkar” şeklinde bir şaka yaptığını duymuştum, haha. Sizinle tura çıkan insanlar, aranızda konuştuklarınızı anlayamıyor olmaktan rahatsız oldular mı hiç?

Lehçe olayının ne kadar doğrudur tam bilmiyorum, haha! Ama evet, diğer ülkelerden olan ve beraber tura çıktığımız gruplar, aramızda Danca konuşmaya başladığımızda, bazı ortak kelimeleri yazmadığımız veya kelimelerin İngilizce’ye nasıl benzer olduğunu açıklamadığımız sürece hiçbir şey anlamıyorlar. Aslında Danca, Felemenkçe’ye benzer; en azından yazı anlamında. Felemenkçe bir metin okuduğumuzda genel bir anlam çıkartabiliriz çoğu zaman; İngilizce ve Almanca ile benzeşen kelimeler de mevcut. Çok farklı bir dil ailesinden gelen Fince dışında, tüm İskandinav dilleri birbirine benzediği için, birçok Danimarkalı Norveççe ve İsveççe’yi de anlayabilir.

Son sorumuza geldik. Geleneksel sorumuz olarak, röportajın manşetine koymamız için bize ilgi çekici bir manşet cümlesi söyler misin?

Tamam. Basit bir şey yapalım: “En Karanlık Günlerimiz”deki bu yolculukta MERCENARY’ye katılın!

Hepsi bu kadardı Jakob. Zaman ayırdığın için çok teşekkürler. Umarız sizi bir gün Türkiye’de de görürüz.

Röportaj ve desteğiniz için çok teşekkürler!! Umarım bir gün Türkiye’de çalma şansını yakalarız. Kendinize iyi bakın!

etiketler:
  Yorum alanı

“MERCENARY” yazısına 10 yorum var

  1. Durakonis says:

    Son albümün ismi, kapağını gördüğümde ben de farklı bir albüm beklemiştim aynı şekilde. Röportaj da güzel olmuş, baya ayak üstü samimi sohbet havasında gibi geldi. Teşekkürler

  2. alondate says:

    aşırı derecede samimi bir roportaj olmuş :) elinize sağlık

  3. Exorsexist says:

    adam her soruya samimi ve kıssadan hisse olayına girmeden cevap vermiş, zevkle okudum mercenery dinlememiş biri olarak.

  4. Cattle Bilmemne says:

    Şu adamları çok deli seviyorum, power metal ile melodik death metali birleştirmek nereden gelmiş lan acaba akıllarına zamanında? Kombinasyonun bu kadarı yani.

    Osman

    @Cattle Bilmemne, ahahaha, abi çok delisin ya bayılıyorum sana <3<3<3

    Cattle Bilmemne

    @Osman, Kalpleri görene kadar her şey normal gidiyordu…

  5. patognomonic says:

    Ahmet Abi, hep kendi sevdiğin gruplarla röportaj yapion ama

    Şaka bi yana, bence PA kisa zamanda dunyaca bilinen bi site olur.At fava bekle

  6. atoutlemonde says:

    Danimarka-İskandinavya karşılaştırmasının cevabı maalesef bizim için de geçerli, hatta daha da fazlasıyla. Bir de Autumn Leaves sorusu hoşuma gitti, hakettikleri değeri gördüklerini düşünmüyorum.

  7. ayı_yorgo says:

    röportaj göçmüş. Bir ara tekrar düzenlerseniz efsane olur. saygılar.

    Ahmet Saraçoğlu

    @ayı_yorgo, sağ ol, düzelttim.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.