Rashid ALESGEROV
Sitedeki ilk yazımı hangi grupla başlasam diye düşünürken ilk çıktıkları zamandan beri takipçileri olduğumdan dolayı bende yeri ayrı olan Make Them Suffer ile başlamak istedim. 2010 yılında yeni çıkan deathcore gruplarını araştırdığım bir günde “Lord of Woe EP”leri ile karşılaşmıştım ve türde “symphonic blackened deathcore” yazısını gördüğüm an “yükləmə linki hardadır ala?” söyleyerek büyük bi heyecanla indirmiştim albümü (senfonik elementlerin böyle türlerle karışımını fazlasıyla severim). O günden bu yana severek takip ettiğim gruptur kendileri.
Grubun geçmişi hakkında kısaca söylemek gerekirse 2008 yılında Batı Avstraliyanın Perth kentinde kuruldu ve bir yıl sonra grupla aynı ismi taşıyan demolarını internette paylaştılar. Fakat grubun tanınmasında en önemli rolü 1 yıl sonra çıkardıkları “Lord of Woe EP”si oynamıştır. 2012 yılında ise Roadrunner Records şirketiyle antlaştılar ve aynı yıl içinde de ilk albümleri olan “Neverbloom”u 25 Mayıs’ta piyasaya sürdüler. Ve eğer yanlış hatırlamıyorsam Make Them Suffer Roadrunner Records-un bünyesinde bulundurduğu ilk deathcore grubudur.
Diğer deathcore gruplarına nazaran grubun bu kadar çabuk sevilmesinin en önemli nedeni bilindik deathcore üzerine güzelce yedirilmiş piyano/senfonik elementleri ve bunlara ek olarak şarkıları tümden kaplayan bir kasvetin, yani bir black metal havasının olmasıdır. Deathcore türünde önemli yeri olan vokal bakımından bayağı şanslıdır Make Them Suffer. Öyle ki, Sean Harmanis gibi scream/brutal/growl artık allah ne verdiyse hepsini harmanlayan ve ortaya harika işler çıkaran bir vokale sahipler ve canlı performansları izlediğim kadarıyla bunu canlı olarakta becere bilen bir vokaldir kendisi.
Albüm çıkmadan önce gelen ilk klip Neverbloom (aşağıda bahsi geçen “vəhşi ifa”):
Albümü bu kadar sevmemin en büyük nedeni şarkıların bir-birini tekrarlaması oldu. Şöyle ki, ilk olarak Neverbloom gibi bir vəhşi ifayla (ayriyetten bence albümün en hayvani şarkısıdır, karşınıza ordu bile çıksa tınlamazsınız bile bu şarkı sayesinde) albüme giriş yapıyoruz ama devamında daha ağır ilerleyen bilindik deathcore tadında kurulmuş ve üzerine piyano tonları serpiştirilmiş Morrow şarkısı karşılıyor bizi. Şarkı sözlerine değinmek gerekirse özellikle keder, ölüm, özlem gibi konulara değiniyorlar ve şarkıların çoğunda da bir-birinin devamı olan konular işleniyor. Mesela Elegies şarkısında yitirilmiş bir aşkın acı öyküsünden bahsediliyor (ve bence albümün en duygusal şarkısıdır).
Albüme çekilen 2. klip Elegies (bahsi geçen duygusal şarkı):
Albümde 10 şarkı bulunmakta ve bunlardan 2-si yalnız senfoniden ibarettir (Prologue ve Oceans of Emptiness), 2 şarkı ise eski şarkıların remastered versiyonudur (“Lord of Woe EP”den Weeping Wastelands ve 2011 yılında çıkan “Maelstrom” single’ı).
Yazımı fazla uzatmadan söylemek istiyorum ki, tipik deathcore gruplarından sıkıldıysanız Make Them Suffer size ilaç gibi gelecektir.
Son olarak şarkılarda özellikle aşırı güzel davul partisyonlarından dolayı Tim Madden-e, deathcore öğlerine sadık kalınarak üretilmiş melodik rifferden dolayı Nick Mclernon ve Craig Buckingham-a, şarkılarda pek ortalıkta gibi görünmese de bas partisyonlarını sırıtmadan yaptığından dolayı Christopher Arias-Real-e, şarkıları klavyesi ile mükemmel hale getiren Lousia Burton-a ve hayvani vokallerinden dolayı Sean Harmanis-e “sağolun qaqalar” söylemeği kendime borç bilirim.
Konuk yazar arkadaşımız üslubuna özgünlük katmak amacıyla kritiğinin bazı yerlerinde bilinçli olarak Azerbaycan diline özgü yazım ve imla tarzı kullanmış. Başta “dahi anlamındaki -de’ler” olmak üzere Türkçede yazım hatası kabul edilen durumların bu yazı özelinde “hata” olmadığını belirtmek isterim.
farklı ve sağlamlar.keşke daha çok bilgi verilseydi teknikleriyle ilgili.grubun djent soundu öyle es geçilecek birşey değil..
Make Them Suffer’ı ilk çıktığı zamanlardan beri takipteyim. grubun adına bakıp “aaa bunlar Cannibal Corpse’çu mu acaba?” diye dinlemeye koyuldum pek alakaları yok gibi ama adamlar ilk EP’lerinden vurdular beni.
bu grubu 10 senedir Winds of Plague’in yapmaya çalışıpta yapamadığı ve yüzüne gözüne bulaştırdığı şeyin en olmuş en ve muazzam hali olarak tanımlayabiliriz.
yalnız grup biraz handikaplı. benim death metal ve deathcore türünde en çok sevdiğim kaotik sounda sahipler. örnek vermek gerekirse Hate Eternal ve The Red Shore tarzı dinleyiciye dayak atarcasına bir death metal üzerine, senfonik öğeleri yerleştirmişler. en pis death metalciyim diyen adamların bile kolay kolay kaldıramayacağı bir durumdur bu. bu grupta çokça var bu durum. o yüzden herkese tavsiye etmem. Bence bu grubu tamamiyle özetleyen şarkı Neverbloom’dur.
Neverbloom’u dinleyin severseniz grubu da dinleyin, sevmeseniz de dinlemeyin. bence bu kadar basit.
bu arada benimde puanım 9 kanka. bir daha ki albümde daha iyisini yapma ihtimalleri var.
Ahmet abi yeni albumden 3 single yayinlandi. Haber olarak girersen sevinirim :) Gerci sitede seveni var midir bilmiyorum. Ben de yeni kesfettim bu gencolari baya saglam olduklarini dusunuyorum
29.05.2020
@Alondate, cevap vermeyi unutmuşum kusura bakma. Haberini yaparız tabii. Hafta sonu ne kadar eksik haber varsa gireceğiz, bunu da yaparız.