Küçük bir açıklamayla gireyim; çok sık kritik yazamayan birisi olsam dahi sitede 20. kritiğimi yayınlayacak bir okur olarak bu sık yazmama mevzusunu uzun yazarak giderme gibi bir formülüm var kendimce. Yazıları çekilmez kılıyor olsa da, artık yazı yazma karakteri mi dersiniz, üslup mu dersiniz, işkence mi dersiniz bilemem ama bu şekil aldı başını gidiyor stilim. Ve evet yine aynısı olacak. Bunu yazmamın sebebi ise artık yazım tarzımın yavaş yavaş oturduğunu fark etmem ve yukarıda “Beleg” yazdığını görünce sizi bir kelimeler yığınından kurtarmak istemem idi. Neyse başlayayım.
Dawn denen grup metalin bir peynir, bir leblebi edasıyla rahat üretildiği yerden, İsveç’ten, hatta ilgililerinin biraz daha ilgiyle karşılayacağı üzere Stockholm’den (kişisel not: buraya kadar her şey ne kadar death metal olmuş lan) çıkma bir melodik black metal grubu. Hem de tee 1990’larda.
Grubun son ve çoğu kişi tarafından en üst düzeyde görülen albümünden bahsedeceğim bu yazımda. Bilindiği gibi black metal, melodik, karanlık, atmosfer vs dendi mi kuzey mecralarından akla gelen ilk isim Jon Nödtveidt oluyor ister istemez. Grubun kadrosunda (her ne kadar hiçbir albümlerinde çalmasa da) Dissection, Gorgoroth ve Dark Funeral’ın davulcusu da barındığından, “Dissection’ın gücüne, ihtişamına karşı koyamayan gruplar” adı altında kendine her buluyor Dawn. Burada Dissection’ın dünyanın en güzel gruplarından olması melodik black metal yapan her grubun önünde bir engel, karşılaştırılacak ve çoook büyük ihtimalle de geçilemeyecek bir rakip olarak karşılarında dururken bu işi gerçekten severek, hissederek yapan grupların verdiği emek aynı paralelde yürümeyerek daha net bir biçimde ortaya çıkıyor.
Grubun karakterini incelediğimizde ortaya klasik bir black metal albümü yapısı çıksa dahi Dawn bir şekilde fark yaratan; fakat bunu göze göze sokmaktansa içten içten yürüten, hayalgücüyle besleyen, melodilerle süsleyen bir grup.
Daha önceki tartışmalarda da değinmiştik, kuzey ülkelerinin neden bu kadar rahat ve kaliteli bir biçimde metal icra edebildiklerine. En makul cevap ülkelerin karanlık atmosferlerinin olması, insanların kişiliklerinin bu çerçevede biçimlenmesiydi ve müziklerinin de hislerini yansıtması sonucu ortaya bu denli etkileyici eserler çıktığına kanaat getirilmişti. Yani bu adamlar bir rifi 5 dk çalarak şarkı yapsalar dahi farkları ortaya çıkıyordu. Bu bağlamda bakıldığında Dawn, sadece black metalin temel elementleri üzerinden giderek olağanüstü bir ihtişama ulaşabilen bir grup. Ne bir orkestrasyona, ne klavyeye, ne de clean vokallere rastlıyoruz albüm boyunca.
Sadece oldukça tempolu bir davul ve üzerine yazılmış, zaman zaman ritim+lead farkıyla ama genelde melodinin gücüyle ilerleyen gitar rifleri var. Hepsini bu denli ihtişamlı kılan, enstrümanlara anlam yükleyen en önemli etken ise şüphesiz ki vokaller. Çok varyasyonlu mu, hayır. Çok tizlere mi çıkıyor, hayır. Vokal düzenlemeleri çok mu şahane, hayır. Tüm albüm boyunca duyabileceğiniz yarı anlaşılır şekilde oldukça sembolik şarkı sözlerini scream-brutal arası söyleyen bir adam. Peki Dawn gücünü nereden alıyor?
Yukarıda benzer gruplardan bahsederken kaçınılmaz olarak Dissection ile karşılaştırmaya girdim ve orada dediğimi tekrar ederek söylüyorum, Dawn Dissection kadar ses getiren bir grup değil, asla onlar kadar iyi değillerdi ve olamazlar da (yeniden birleşeceklerini farz etsek dahi). Bunun en büyük sebebi Dissection’ın zamanı itibariyle yarattığı fark ve şarkılarının dinlenir dinlenmez insana tüm şeytani ögelerin gücünü enjekte edebilme yeteneğiydi. Fakat bu, iki grubun da en iyi yaptığı işin farklı olduğu anlamına gelmiyor.
Albümü benim için bu denli değerli yapan en önemli ögelerden biri de konsepti. Anlatmaya çalıştığım üzere, Dawn bir denge grubu. Öne çıkan bir enstrüman, sololarla yardıran bir gitar, garip zamanlı davullarla süslenen bir altyapı, beyne beyne vuran bas gitar vs yok albümde. Ama bir his var, bir duygu seli var. Buna uygun oluşmuş bir altyapı var. Albümün isminden de anlaşılacağı gibi güneşin yok edici etkisi tüm albümü içine çekmiş durumda. Burada benim şarkı sözü yorumlamadaki eksikliğim ve yazıya hissettiklerimi aktaramamam gibi sıkıntılar devreye girse de albümü dinlerken boyun kırdıracak hızların ve orta tempolu muhteşem, gerçekten muhteşem melodilerin birleşimiyle oluşan ses duvarına katılan öyle bir sanatsallık, şairanelik, iç parçalayıcılık var ki bu anlatılabilecek bir şey değil bana kalırsa. Güneşe karşı olan çaresizlik, acı, ölümle yüzleşme, onu kabullenme, mücadelenin yetersiz kalmasına şahit olma ve zorunlu itaat gibi insanın hayalgücünü 10, 20 katına çıkarabilecek kadar sembolik (ki bu ilk başta anlaşılmaz olarak algılanabilir, tıpkı “The Mind’s I” ve “The Gallery“deki sözler gibi) ve etkili bir şarkı sözü kullanımı var albümde.
Yukarıda adı geçen gruplar kadar güçlü ve emin olun içine girebildiğiniz, yaşayabildiğiniz anda en az onlar kadar yoğun bir müzikle karşı karşıyasınız. Fakat Dawn’un bu denli az duyulmasının en önemli sebebi aslında kendi müziklerinin vazgeçilmezi. Yarattıkları atmosfer o kadar dolaylı, indirekt ki sadece güzel melodiler dinlemek isteyen birinin bile odasına posterini asması gereken bu albüm (ki bence gerçekten vurucu bir albüm kapağı var) gerek 8-11 dk arasında değişen şarkı süreleri, gerekse en başta bahsettiğim gücünü en temelden alması sebebiyle yarattığı yoğunluğunun bir parçası olan, bu türde çok fazla şahit olmadığımız zor içine girebilme gibi bir sorunu da beraberinde getiriyor.
Son kelamlarımda tekrar tekrar belirtiyorum, Dawn asla Dissection kadar tanınamaz, onun kulvarına giremez, ama işini onun kadar içten ve hissederek, hatta iddia ediyorum daha yoğun bir şekilde yapmaktan da geri kalmaz. Tarihin tozlu raflarında kalmış bu albümü alıp dinlemek yetmez, çaba gösterip vazgeçilmez haline gelene kadar dinlemek ve eşiği geçtiğinizde de Dawn’un ununu elemiş eleğini asmış bir grup olduğunun farkına varmanız, saygı dolu sözler eşliğinde ritüel olarak dinlemeniz gerekir. İcra ettiği tür dolayısıyla büyük bir riske girerek tarzını hiç ama hiç değiştirmeyen, sadece güçlendiren bu yoğun adamlar emin olun ki hak ettikleri değeri hiçbir zaman göremediler, göremeyecekler. Ve ben, içinde “sun” kelimesi bulunan hemen her albüme tapan bir metal dinleyicisi olarak (“Burn the Sun“, “Colonizing the Sun“, vs.) bu tezimin en sağlam parçalarından birini sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyorum.
Hakikaten kült bi albüm bu. Bilene çok az rastladım ama bence çok daha fazla insan bilmeli. Yazı da çok iyi olmuş, eline sağlık. Gayet iyi tarif etmişsin bence albümü.
11.11.2013
@Ahmet Saraçoğlu, in flames eski vokalisti var. Henke Forss.
11.11.2013
@Burak, var evet. :)
11.11.2013
@Ahmet Saraçoğlu, Bende daha fazla insan bilmemeli bu albümü, böyle bir albümü keşfettiğim için egom tavan yapmalı.
“THE BLIND LEADING THE BLIND TOWARDS THE END OF THE EARTH”
12.11.2013
@Bende Saklı Kalsın, ben de bu mantıkla 2 senedir yazmıyorum yazıyı çaktırma :)
Yazıyı Ahmet Saraçoğlu mu yazmış Beleg mi, Beleg yazdıysa yazının başında neden Ahmet Saraçoğlu yazıyor, Ahmet Saraçoğlu yazmadıysa neden Beleg yazmış,Beleg böyle kritik yazmayı nerden öğrenmiş
11.11.2013
@crowkiller, beleg yazdı. Yazıları koyarken alfabetik olarak benim adım ilk seçili oluyo da, yazar kısmını değiştirmezsem benim adım çıkıyo tepede. Konuk Yazar yapmayı unutmuşum bunu koyarken. Düzelttim şimdi, sağ ol.
11.11.2013
@Ahmet Saraçoğlu, rica ederim,hem beleg hem ahmet saraçoğlu yazınca ortak yazılmış bir yazı sanmıştım ilk başta :)
Geçen hafta baya dawn dinlemiştim, sürpriz oldu sitede görmek. Yazı da albümde çok güzel, eline sağlık. “sun” demişken “Far Away from the Sun” kritiği de isteriz :)
11.11.2013
@oz, teşekkürler :) sacramentum’un da köpeğiydim geçen sene özellikle. İçinde “sun” geçen albüm şaşırtmıyor hakikaten ya
”Daha önceki tartışmalarda da değinmiştik, kuzey ülkelerinin neden bu kadar rahat ve kaliteli bir biçimde metal icra edebildiklerine. En makul cevap ülkelerin karanlık atmosferlerinin olması, insanların kişiliklerinin bu çerçevede biçimlenmesiydi ve müziklerinin de hislerini yansıtması sonucu ortaya bu denli etkileyici eserler çıktığına kanaat getirilmişti.”
Kuzeylilerin metal müzikte bu kadar iyi olmalarının bir sebebi de bence maddi sıkıntılarının pek olmaması ,”abi adamlar 18 yaşına gelince ayda bin lira işsizlik maaşı alıyollaamış!” efsanesinin kısmen doğru olduğunu düşünüyorum, şimdi ben babama ”baba ben evden gidiyorum kpss ye falan çalışmıcam işte aramıycam, askerliğin de amk ben gidip truu törkiş bilek metıl grubu kurcam”desem babam benim ağzıma sıçar,aç sefil yollarda dolaşıp geri gelirim eve, demek istediğim şey şu ki insanın temel ihtiyaçlarına yetecek kadar bir geliri olmalı ki zamanının 100 de 80 inde oturup saatlerce gitar çalışsın, çığır açacak tekniklerle atmosferlerle albüm yazsın, evet iskandinav bölgesi soğuk karanlık vs ama türkiye gibi despot bir rejime sahip,din elden gidiyor bahanesiyle insanların özgürlüklerinin elinden alındığı, yine aynı din yüzünden insanların gerçek kültür ve benliklerini kaybettiği bir ülkeden neden bir bathory neden bir burzum çıkmadı ki? sorun maddi sıkıntı bence
11.11.2013
@crowkiller, Hiç katılmadığım kadar çok katılıyorum sözlerine, özet olarak ‘Yarın kaygısı’ diyebiliriz bu yazdıklarına. Sanırım ülkemizde gönlünü devlete bağlı bir iş dışında herhangi bir mevzuya vermiş kişilerin ortak problemi bu olsa gerek. Yalnızca gitar çalmak isteyen değil, futbolcu, basketbolcu olmak isteyen de, ressam olmak isteyen de hep bu maddi sıkıntılardan muzdarip. Şimdi böyle tespitle başladım cümleye ama ben böyle memleketi sikeyim afedersin. Hoş şikayet etmeye başlarsam memlekete gelene kadar sürüyle olgu var sövülecek. Neyseh..
16.11.2013
@DrAQA, haklısın, ülkemizdeki insanların 100 de 90 ının tek hedefi var zaten .İşe gir, para kazan,ihtiyaçlarını gider aile kur,çocuk yap,aileni mutlu et ve sonra öl.Bunun dışındaki bir hayat tarzı kabullenilemez bir nokta olarak görülüyor.Yaşamak denilen şeyi sadece para kazanmak ve egosunu tatmin etmek olarak görüyor insanımız.Oysa bizim bugün hayranlık beslediğimiz sanatçıların çoğu yaptıkları iş için icabında sokaklarda bile yatmışlar,açta kalmışlardır.Bizim gibi ailemiz, akrabalarımız ne der, rezil olur muyuz gibisinden düşünceleri ya da kendilerini sıkboğaz edecek mahalle baskıları da olmadığından sanatlarını rahat icra ediyorlar.
11.11.2013
@crowkiller, öyle bişi bildiğim kadarıyla yok. Gençken eline para geçmesini isteyen kişiler paşa paşa gidip part time işlerde çalışıyor. Öğrenciler de mezun olduktan sonra geri ödeyecekleri bir kredi alıyorlar. O KADAR DA rahat değil yani ortam :)
13.11.2013
@Ömer Kuş,sanırım siz isveçte bulunmuşsunuz daha iyi bilirsiniz ama bu beleşten maaş alma durumunu chatroulette te tanıştığım bir norveçliye sormuştum,var öyle bir şey demişti ama bizim sandığımız gibi birşey değilmiş, şartları var vesayire :)ayrıca ben Gaahl ın falan gidip part time olarak collezionda çalıştığını hiç sanmıyorum :P
13.11.2013
@crowkiller, “sanırım siz isveçte bulunmuşsunuz”:
http://www.pasifagresif.com/2010/11/sabaton-alestorm-steelwing-28-ekim-2010-huskvarna-folkets-park/
http://www.pasifagresif.com/2011/04/meshuggah-21-nisan-2011-huskvarna-folkets-park-ysvec/
http://www.pasifagresif.com/2011/09/the-haunted-10-eylul-2011-zaragon-rock-club-isve/
http://www.pasifagresif.com/2012/04/agalloch-velnias-8-nisan-2012-fangelset-goteborg/
http://www.pasifagresif.com/2013/05/agalloch-fen-11-mayys-2013-sticky-fingers-goteborg/
http://www.pasifagresif.com/2013/05/metallsvenskan-24-25-mayis-2013-ornsro-ip-orebro-isvec/
http://www.pasifagresif.com/2013/08/rockstad-falun-15-16-17-adhustos-2013-lugnet-skidstadion-falun/
http://www.pasifagresif.com/2013/08/watain-24-adhustos-2013-svandamshallarna-uppsala-ysvec/
http://www.pasifagresif.com/2013/09/the-black-dahlia-murder-aborted-revocation-28-eylul-2013-sticky-fingers-goteborg-ysvec/
http://www.pasifagresif.com/2013/10/marduk-ofermod-valkyrja-5-ekim-2013-dynamo-norrkoping/
http://www.pasifagresif.com/2013/11/soilwork-keep-of-kalessin-deals-death-5-kasim-2013-dynamo-norrkoping/
:)
13.11.2013
@Ahmet Saraçoğlu, haha böyle hepsini ortaya koyunca cok geldi gözume.
Yalniz 2010-2012 arasinda sadece dört konser yazisi varken 2013 mayisindan itibaren yedi yazi olmasi. Is hayatiyla capulsuz ögrencilik hayati arasindaki ucurumu net bir sekilde ortaya koyuyor.
16.11.2013
@Ahmet Saraçoğlu, konser yazılarını okumuyorum pek, Ömer Kuş un da isveçte yaşadığını ismini tıklayınca çıkan last fm sayfasındaki bilgiler kısmından gördüm, tek bilgim oydu yani :)linklere bakılırsa adam oraya hac görevini yapmaya gitmiş :P
13.11.2013
@crowkiller, evet dedigin gibi bazi sartlar var. Tam emin degilim ama aktif olarak is ariyo olman ve bunu kanitlaman gerekiyo vs. Ama gercekten is arayip da bulamiyorsan tabii ki issizlik maasi aliyorsun orasi dogru. Gayet de gecinmene yeter. ABD’deki gibi “issizsen öl” anlayisi yok yani. Gerci ona da ABD’de yasayan arkadasimiz Kemal deginirse orasi hakkinda da daha dogru bilgi alabiliriz :P
13.11.2013
@Ömer Kus, Ben Yalova’lı olarak buradaki şartları yazayım arkadaşlar, sahilde garsonluk falan yapabilirsiniz, bir de çağrı merkezlerinde çalışma imkanı mevcut. :(
16.11.2013
@Ömer Kus, o değilde bir de ”abi iskandinavlar herşeyi elde ettiklerinden, bollukta yaşadıklarından filan artık peşinden koşacakları bir şey kalmadığını, hayatlarının bir amacı olmadığını düşünüp intihar ediyooolarmış” klişesi var onu da bir ara tartışalım, haha
Bilmemek ayıp değil kritiği okuyup da dinlememek ayıp…
Başyapıt!
Grup hakkında pek bir bilgim yoktu, (hatta hiç yoktu) çok beğendim şarkıları, hemen edinip dinlemek lazım.
Buradan kritiği yazan arkadaşa sesleniyorum, olm gel iç şu buzdolabındaki biranı, içmeyeyim içmeyeyim diyorum daha fazla dayanamayacağım. (Gelirken bass’ı da getir de akalım bu arada)
12.11.2013
@DrAQA, zaten efes değil miydi o, götür sen onu. Ben bası sırtlayıp geldiğimde bomonti ısmarlarsın ödeşmiş oluruz
12.11.2013
@DrAQA, Benim Tuborg da duruyo ama içmezsin eheh,güvendeyim.
Grup da baya iyi bu arada,Youtube’dan dinledim bütün şarkıları albümü de çekerim şimdi.
Kült olduğunu bile bile gerekli ehemmiyeti vermediğim albümlerden. Güzel kritiğin gazıyla iyice dinliycem, eline sağlık
Albüm ebay’de 200 dolara satılıyor, CD formatı tabi. Meraklısına…
Melodik black metal hakkında pek bilgi sahibi değilim ama bu albümün ününü bir yerlerden duydum. Puan ve yorumlara bakınca iyice heveslendim, mediaboom.org beni bekler.
Üff anasını avradını ne albümmüş gerçekten. Yanarım bu zamana kadar dinlemediğime yanarım.