İlginç bir ülkede yaşıyoruz, bunda hemfikirizdir sanırım? Çevremizdeki Amerikan özentisi arkadaşlarımız kendi Amerikan özentisi muhabbetlerini döndürürken ekmeğini yedikleri ülkeyi yani bu güzel vatanımızı aşağılarlar kimi zaman, içinizden ”Bir siktir git gözünü seveyim” deseniz de bahsi geçen muhabbet illallah dedirtmediği sürece bu düşüncenizi kelimelere dökemezsiniz bir türlü. Öte yandan her ne kadar arkadaşlarınızla zıt fikirleri paylaşsanız da onlara hak verdiğiniz yerler de olur aslında. İşin ironik tarafı onların düşüncelerine katıldığımız zaman da bunu gururumuza yediremeyiz ve fikirlerimiz yine mental dünyamızın kafesleri içinde kapana kısılır. Bu tıpkı arkadaş ortamında bas gitar muhabbeti açmak gibi bir şey sanırım, kimimiz bu enstrümana saygı duyduğu için kimimiz ise marjinal görünüp prim yapma amacıyla bu alet gereksizdir diyenlere karşı bas gitarı ölümüne savunuruz, buna rağmen hangimizin içinden bir an olsun ”Bas gitarın sesi de amma az duyuluyor beaa” düşüncesi geçmemiştir ki?
Her kafadan ayrı bir ses çıkıyor gerçekten burada, gerek teknoloji ve diğer imkanların hızla gelişip jenerasyonlar arasında uçurumlar ile ifade edilebilecek farklar açması gerekse de yıllarca malum kişilerin diktatörvari yönetimi yüzünden kimilerimizin pısırık kimilerimizin ise buna bir tepki olarak anarşist bir düşünce sistemine sıcak bakmasından mütevellit kimi zaman aynı ideolojiler uğruna savaş versek de bu farklılaşmalardan dolayı tek bir yumruk olamamak, öyle sanıyorum ki bu ülkenin en büyük ve bana kalırsa yegane problemidir. İşte tamda bu kısımda az önce bahsettiğim o malum ”Amerikan özentisi” (Gözlerinizi hafif sağa döndürüp ellerinizle tırnak işareti yapın) arkadaşlarımızın düşüncelerine kimi zaman katıldığımız kısma geri dönüyoruz. Sadece size şimdi anlattıklarımla birlikte düşünün bunu, sizin de hak verdiğiniz kısımlar muhakkak olacak, birey değil de koyun sürüsü formatında geziyor insanlarımız, işine öyle geldiği için böyle davranan da var harcanma korkusundan sesini çıkarmaya kaba eti yemeyen de.
Dünya’nın çeşitli yerlerinde bu gözle görünmez tutsaklığın çok daha kötü versiyonları da yaşanıyor tabii ki. Asıl mesele olan herkesin üzerimize bindirilen bu ağır yükün altına el atmaması çoğumuzun ise bu durumu umursamaması bile çok üzücü cidden, bu gün albümünü inceleyeceğimiz The Sex Pistols isimli grubumuzun efsane olarak nitelendirilmesinin sebeplerinden biri de bu aslında. Ne ensesi kalınların ne de güdülmeyi bekleyen koyunların düşüncelerini zerre umursamadan o taşın altına elini koyma, bu da yetmiyormuş gibi taşı bizim sırtımıza yükleyenlerin kafasına çalma çabası.
Tam anlamıyla bir İngiliz Punk grubu olarak lanse edilen The Sex Pistols sadece üç sene boyunca (1975-1978) aktif kalmasına rağmen belkide Rock dünyasında en çok yankı uyandıran gruplardan biri. Megadeth’ten Napalm Death’e kadar birçok grubu öyle ya da böyle etkilemiş bir gruptur The Sex Pistols, bunu ne birbirinden karışık ve teknik kasışlı riff ve sololar ile ne de filozofvari bir derinliğe sahip etkileyici ve süslü kelimeler ile yapmış bir gruptur kendileri. Kimilerimiz onların tanıtımcıların pompalaması ve doğru pazarlamalar ile şu an bulundukları noktaya geldiklerini düşünse de böyle bir grubun bir daha asla dünya üzerine gelemeyeceğini de kabul etmemiz gerekir. Bu 3 sene içerisinde sadece tek bir stüdyo albümü yayınlayan grubumuz (1977) 2003 yılında Rolling Stones’un yayınladığı “Tüm zamanların en iyi 500 rock albümü” listesine 41. sıradan bu tek albüm ile girmeyi başarmıştır (Dave Mustaine’e ve onun dakika başı albüm çıkarma politikasına selam ederim).
Davulda Paul Cook, gitar, bas gitar ve back vokallerde Steve Jones, vokallerde Johnny Rotten, öyle böyle bas gitarlarda yardımcı olan Glen Matlock ve Sid Vicious ile hazırlanan ”Never Mind the Bollocks, Here’s the Sex Pistols” isimli albümümüz her saniyesi ile eskilerin Punk/Rock ruhunu yansıtan bir anı defteri gibi. Punk’ların ağzında bir marş haline gelmiş, belkide en çok bilinen Punk Rock şarkılarından biri olan Holidays In The Sun ile açılıyor albümümüz. Son derece eğlenceli sözleri ve şarkı yapısına sahip Holidays In The Sun, Johnny Rotten’ın bol “R” harfi vurgulamalı ve olabildiğine yavşak vokali ile daha da mükemmelleşiyor, albüm için harika bir açılış parçası ve şüphesiz ki albümün ağır toplarından.
Daha ilk saniyesinden amacını belli ediyor sanki albüm, her anıyla bir protesto, kendine özgü rahatsız edici bir mizah anlayışına sahip tamamen farklı bir nihilizm çağrısı gibi. Tabii ki efsane ötesi bir grubun onu efsane yapan albümünü şarkı şarkı değerlendirecek değilim fakat albümün içinden Rock dünyasıyla biraz olsun içli dışlı olup da bilmeyeninin olmadığı Liar, daha sonra Megadeth’in Hidden Treasures Ep’sinde bana göre orjinalinin yanından bile geçemeyen bir coverını yaptığı Problems, hiç kimsenin kıymetini bilmediğini düşündüğüm Bodies, kraliçeye en içten selamlarını çakan God Save The Queen ve Anarchy In The U.K (Bunun Megadeth coverı güzeldir ama günahını almayalım) gibi şarkıların diğerlerinin yanında biraz daha öne çıktığını söylemek mümkün. 70′li yılların teknoloji imkanlarını ve bahsi geçen grubun bir Punk grubu olduğunu da hesaba katarsak prodüksiyonun da gayet tatmin edici olduğunu da eklemeliyiz tabii ki.
Albümün kritiğini bitirmeden önce grubumuzun hınzırlığının bir örneğini sizler ile paylaşmak isterim. (Malum kutsal bilgi kaynağından alıntıdır, konuda herhangi bir yanlışlık varsa sorumluluk bana ait değildir):
“Grup 77 yılında Thames nehrinde Queen Elizabeth adlı botta bir parti düzenliyor. Partide sakin sakin (!) reggae dinlenirken bot parlamento binasının önüne geldiğinde grup üyeleri Anarchy in the UK’i maksimum seste çalmaya başlıyorlar. Birden etrafı nehir polislerince çevrilen bottaki grup üyeleri ve davetliler araya giren bir kavganın ardından bir güzel tutuklanıyorlar.”
Bir grup insanın bunu yapabilecek özgüveni kendinde bulabilmesinin farklı açıklamaları vardır; ya yeni ot çekmiştir ve ne yaptığının tam olarak bilincinde değildir, ya dönemin şartları düşünüldüğünde aşırı cesurdur, ya da fazla aptaldır. Şimdi düşünüyorum da bahsi geçen grup The Sex Pistols olduğunda bu saydıklarımın hepsi onlar için geçerlidir sanırım. Albüme puan vermiyorum, zira puan verilebilecek albümlerin çok ötesinde kült bir albüm “Never Mind the Bollocks, Here’s the Sex Pistols”. Zaman ayırıp albüm hakkındaki naçizane düşüncelerime kulak kabarttığınız için sizlere binlerce kez teşekkürlerimi sunarım… Defolup gidin şimdi başımdan.
Sex pistols’u hiç sevmem, The clash’i de sevmem, aynı zaman da İggy pop’u da.
01.10.2013
@saw you drown, Bende diyorum kritiği mi berbat yaptım da bu kadar düşük not veriyorsunuz. :/
01.10.2013
@saw you drown, demek ki sen punk sevmiyorsun, başka türlere yönelsen ?
ne güzel okuyordum kritiği. Sex pistols sevdigim bir gruptur ama metal müzik kökenlerimin derinliklerindeki dave mustaine nin albüm politikasına yapılan gönderme (ki en hassas olduğum noktadır) bana acayip bi hava kattı.
Oturdum albümü dinliyorum.
Kritik bayaa iyi olmuş anlayacagınız. Dave amcaya selam olsun :)
En safkan punk albümlerinden birisi
Öncelikle eline sağlık, gayet doyurucu bir kritik olmuş. Sex pistols benim için her zaman özel bir grup olmuştur. Punk dinlediğim dönemlerimin vazgeçilmezidir. Protest ve vurdumduymaz tavırlar, senin de belirttiğin gibi o yavşak vokaller… Albümü baştan sona dinleme hissi uyandırdı. PA ahalisinin ” Punk mı? Ööeeh” reaksiyonunu da göz önünde bulundurarak 10u bastım.
misfits kritikleri isteriz
02.10.2013
@hacıcavcav, Sahi nasıl kimsenin aklına gelmemiş lan Misfits kritiği yapmak? Saldırın beyler.
Metal dinleyicisi acımamış basmış 1′i. Normalde 8-9 verirdim ama 10 verdim.
En ilham verici albümlerden biri. Başka bir şey demeyeceğim bu albüm hakkında.
06.03.2019
@Rotten Angel, Çok zaman geçmiş olsa da buna cevap yazmak istedim. bu grubun verdiği ilham sadece ”bu herifler bile müzik yapıyosa bizde yapalım lan! 5 çekeriz” gibisinden olmuştur…aynı dönem çıkan 3 gruptan(sex pistols,clash ve the damned) en az ilgiyi en az gevezelik eden çekmiştir (the damned) ama aralarında en iyisi odur.
Buluşmalara giderken dinlenilmesi gereken, özgüven patlaması yaşatan albüm.
Not: İş görüşmelerinden önce tavsiye edilmez.