Neden mi? Çünkü böyle bir prodüksiyon beni harikalar diyarında Milka çikolata şelalesinden, erimiş Toblerone birikintisine atlıyormuş gibi hissettiriyor. Hem de öyle bir atlayış ki adeta Angel şelalesinden, adeta Tugela, Mterazi şelalesinden atlıyormuş gibi. Ölümüne özgür. Nihayetinde ölüm var ama özgürlük de var. Çikolata da. Bilmem anlatabildim mi. İşte ben böyle death metal seviyorum. Çikolata-ölüm-özgürlük üçgeninde…
“Ola Englund” denince sizin aklınıza ne gelir bilmem ama benim aklıma hastası olduğum bir gitarist, leziz gitar çalmakla hayvan tuşelerde ritim çalmanın birleşimi, gitar tonu ustası İsveçli bir adam geliyor. Muhtemelen İsveç’in en çirkin adamı olmasına karşın evinde kendine ayırdığı bir odada amfi deneme videoları çekerek müziğini dünyaya tanıtmayı başarmış bir kişilik. Asıl grubu olan “Feared” şarkılarını forumlarda bizim gibi mikslenecek şarkı arayan aç ses adamlarına vermekten tutun da, “Yeni bir amfi denicem kanka.” ayağına kendi şarkılarını çalmaya kadar her türlü üç kağıtla kulağıma şarkılarını kazımış birisi. Bu yolculuk onu izleyici olarak gittiği Namm’de artist olmaya, Jeff Loomis’le beraber çalmaya, adına amfi ve gitar yapılmasına, Six Feet Under, The Haunted gitaristi olmaya kadar götürdü. Geçenlerde de benim yazdığım bir şarkıya Youtube’da yorum yazarak tekrar gönlümü fethetti.
Bir saniye reklam girdi Spotify’a. Samsung yeni bir alet çıkarmış. Aferin Japonlara (aslında Koreli firma ama hepsi Japon sonuçta), bak çalışkan adamlar.
“Furor Incarnatus”, Ola’nın sound zaferi olmasına karşın dinlemekten kolay kolay sıkılmayacağınız ritim kesitlerini barındırıyor. Dimebag hayranlığını hemen her şarkıda gösteren gitarist, şarkıları da düz death metal bestesi olmaktan çıkarıp ritmik bir hale sokuyor. Üstüne de melodik sololar ve hoş altyapılarla (klavye, sample vs.) dinleyene adeta akılsız bir birey gibi gece 2:30′da headbang yaptırıyor.
Son zamanlarda dinlediğim en iyi death metal albümü olmasında yukarda bahsettiğim “mor inek” gibi sound, ritmik ve varyasyonlu besteler barındırması olduğunu söyledim. Bunun haricindeki bir diğer nokta da albümde 3 şarkı 2 dakikanın altında, 5 şarkı da 4 dakikanın altında. Yani bu demek oluyor ki, eğer bir şarkıdan sıkılırsanız o şarkı siz bayılmadan bitecek. Ama beğeniyorsanız tekrar tekrar dinleyebilecek ve “Ooh doydum, elinize sağlık.” diyerek albümün başından kalkabileceksiniz. Bu, nefis bir olay bence.
Son öge de albümdeki net karanlık. Ama tam da benim sevdiğim türden bir karanlık bu. Boğucu, üstüne üstüne gelip oranda buranda sivilceler çıkardan türden değil. Net, müzikal yönü güçlü, altyapılarla desteklenmiş. Daha çok Amerikan korku filmi gibi. Kaliteli görüntüye sahip ve gerilimli. Albüm bitince hayatınız sikilmiyor. Karanlığı almış oluyorsunuz ama gidip ona buna surat asmıyorsunuz. Güçlüsünüz fakat öğretmeninize ya da kapıcınıza kızgın değilsiniz. İşte bu karanlığı seviyorum.
Bir ara da Spotify’ı ücretli yapayım yoksa gidip uzay aracında kullanmalık Samsung saat almak zorunda kalacağım.
Feared “Furor Incarnatus” albümüyle net dövüyor. Bir karnınıza “OBUAAAA” diye, bir yüzünüze “DIKŞ” diye patlatıp gidiyor. Ayrıca çalışmayı eğer sitelerinden satın alırsanız epey zengin bir içerikle birlikte geliyor. Yakında çıkaracakları “Vinter” albümünü merakla bekliyor ve bu albümü kesinlikle tavsiye ediyorum.
Kusura bakmayın beyler ama Ola Englund deyince aklıma ilk Sabri Sarıoğlu geliyor.
12.10.2013
@Mert, ahahaha harbiden la:) ilk fotoyu gördüm birine benziyo dedim kafa dalgın aklıma gelmedi:) yorumunu bi okudum baya güldüm:)
12.10.2013
@Mert, Ahahah hakkaten :D
13.10.2013
@Mert, +rep ahahah
Şaka bir yana albüm taş gibi.
özellikle vintersol çok iyi ya la. Fred Brum diye bir eleman inanılmaz bir solo atıyor ortada dinleyin mutlaka :)
Albumdeki davullar gercek davul mu yoksa drum machine ile mi yazılmış?
10.11.2013
@Dice, Kevin Talley çalıyor albümde.