This is Anfield
Patricia bir kış çocuğu olarak, yeni yılı bekleyemeden Aralık’ın 30′unda Şikago’da dünyaya geldi.
Normal bir kız olmayacağı belliydi, herkesten farklı olduğunu yavaş yavaş belli ediyordu.
Gerek düşünceleri, gerek yaşam tarzı, gerek görünüşü onu herkesten bir adım önde gösteriyordu.
Edebiyatı çok severdi, hem maddi imkansızlıklardan hem de tutkusundan dolayı kitapçılarda çalışıyordu.
Zorlu geçen hayatını, sokaklarda şarkı söyleyerek, çalışarak, belki de evlatlık verdiği çocuğuna özlem duyarak geçiriyordu.
İçinde biriktirdiği ne varsa bağıra bağıra döküyordu sokaklara, yüzlerine bakıp onu anlamayan insanlara hayatını aktarıyordu.
Kendinden, ailesinden, artık inanmadığı dininden, sevgilisinden, kaybettiği sevgisinden, oturduğu taburesinden, aydınlanamadığı gök yüzünden, içine sıkıştığı düşüncelerden, ağlayamadığı gecelerden, her şeyden bahsediyordu.
O söyledikçe herkes bu kızda çekici bir şeyin olduğunu biliyordu. O söylemeye devam etti ve sonunda ilk albümü olan “Horses”ı çıkardı.
Artık o, sokaklarda sesi yankılanan kızdan, herkesin evinde duyduğu, anlamaya çalıştığı kıza dönüşmüştü.
Albüm soğuk bir aralık ayında piyasaya sürüldü ve daha önce duyulmayan bu ses, herkeste farklı duyguları ortaya çıkardı.
Michael Stipe albümü dinledikten sonra R.E.M’i kurmaya karar verdi, Jeff Buckley şarkılardan ilham aldı, belki de sayısız insanın hayatına etki eden bir albüm yapmıştı Patricia.
Çok da duyarlıydı Patricia ablamız, hoş, hâlâ da öyle. Aktivistliğe devam ediyor, hakkını da veriyor.
Hiçbir şey için susmuyor, sözünü esirgemiyor, tanıdığı tanımadığı kim varsa destek oluyor.
Yeri geliyor anne oluyor, derdimizi dinliyor, yeri geliyor Patti oluyor derdimize dert katıyor.
Kitap yazıyor, ki gerçekten bunu da kotarıyor.
Ödüllü kitabı “Just Kids” değme yazarlara taş çıkartır (lütfen okuyun). Elimden gelse hayatını senaryolaştırmak isterim, tekrar tekrar izleyeceğimiz bir filmini yapmak isterim ama, hayallerden çok imkanlara ihtiyacımız var bizim.
Şarkılarını şiir okur gibi söylerdi, notaların kendi yerini bulduğu, cümlelerin sıraya durduğu, her dinleyişte kendini sorgulatan bir albümdü “Horses”.
Bol bol akıl verirdi Patti, genç yaşına rağmen dinlettirirdi kendini, hırçındı, tüm kadınlardan daha kırılgan, tüm erkeklerden daha mertti.
Çoğu insana göre punk rock’ın doğmasına öncülük etmiş, annelik yapmıştı.
Belki kendi çocuğuna iyi bir anne olamadı ama şarkılarıyla sayısız çocuğu büyüttü.
Onlardan biri de benim, ne kadar geç tanışsak da, ne kadar yaşımızı alsak da, hâlâ onun sayesinde adım atmayı öğreniyorum.
Sevgili Robert,
Sık sık gözlerim açık yatarken, senin de uyanık olup olmadığını merak ediyorum. Acı çekiyor musun ya da kendini yalnız hissediyor musun? Genç hayatımın en karanlık noktasından beni çekip, sanatçı olmak denilen o kutsal sırrı benimle paylaştın. Senin gözlerinden görmeyi öğrendim. Hayatım boyunca birlikte geçirdiğimiz o değerli zamandan edinilmiş bir bilgiden gelmeyen tek tek bir çizgi bile çekmedim. Senin o engin kaynağından gelen çalışmaların, gençliğinin saf şarkısına kadar uzanıyor. Tanrı ile el ele olmaktan söz ederdin. Unutma, onca şeyin arasında sen o eli hep tuttun Robert, sıkı sıkı tut, hiç bırakma.
Geçen öğleden sonra omzumda uyuyakaldığında ben de uyudum. Ancak uyumadan hemen önce etrafa, sahip olduklarına ve çalışmalarına bakmak istedim. Sonra yıllar boyunca aklımda kalan çalışmalarını düşündüm, tüm o çalışmaların içinde hala en güzel eser sensin. Tüm eserlerin en güzelisin.
Patti
çok iyi bir yazı. smith’in punk tavrına büyük katkısı olmuştur. horses albümü ise onun en iyi çalışmalarından bir tanesi. müzik dünyasında saygıyı hak eden ender sanatçılardan.
Şu yazıyı, Bahadır Sarp in yazmadigini görünce göt oldum
Smith benim de değerini geç anladıklarımdan. Ellerine sağlık.
Tam da ”Çoluk Çocuk” kitabını almışken bu çok iyi oldu,bir bakalım albümü dinledikten sonra kitaba başlayıp başlamayacağıma karar veririm artık :D
Benim bu kadınla ilgili çok fena bir travmam var.Daha geçen yıla kadar çok sevip , saygı duyduğum değerli bir müzisyendi ta ki bir gün(…)
Geçen yıl İzmir’de paso evde Dying fetus-Misery indeks-Death şarkılarının basslarına gönül vermiş çalışıyordum.Bana çok şey katan çalışmalardı fakat dinleti olarak progresif albümlere yoğunluk verdiğim bir yıl olmasının etkisiyle olsa gerek bir ara dedim ki;
Lan şöyle eskilerin progresif rock’undan, olmadı alternatif rock’undan çalan bir grup olsa da beraber çalsak, yeniden bir grupla çalmaya başlasam yeniden.
Derken en kestirme yoldan hemen garaj.org’a baktım. İzmir’de de son 4-5 yıldır berbat ve iğrenç bir pop-rock piyasası var grup oluşumları da hep bu tarzın ihtiyacına yönelik.Öyle ki, metal müziği bırak ucundan distirton içeren şarkıların olduğu bir grubun repertuarını bile dışlayan ve icra hakkı vermeyen bir ortam var.
Bu nedenle de gruplar yoğunlukla pop ve türevleri üzerine bas gitarist arıyorlar ama şansımızı deneyelim dedik yine de.
O anlık şans işte, ilanlar kısmında tam da isteğime uygun ve oluşum halinde olan bir grubun bas gitarist ilanını gördüm.
Ve tesadüfün böylesine bak ki, iletişime geçtiğim çocuk da tam benim kafada teknik death hayranı ve geçmişte hep bu tarzlarla ilgilenmiş biri ama o da alternatif daha bir dinleyici tutacak çalışmalara girişip sahnelenmek üzere grup kurmak istemiş.
Dedi ki; iki vokalle iletişime geçtim haftaya şu gün biri şu gün de diğeri ile stüdyoya giricez. Repertuar tamamen birbirimizi tanımaya yönelik ve tarz olarak henüz vokali bulmadığımızdan vokallerin isteğine göre şarkılar denemesindeyiz.
Peki ilk vokal denemesinin repertuarı nedir dediğimde Patti Smith ve The Cranberries’tan şarkılar saymaz mı!
Patti smith’in adını duymuş olmanın şokundan The Cranberries’la olan alakasızlığı zerre sorgulamadan P. Smith’in şarkılarını kimin seçtiğini sordum ilk stüdyonun vokali dedi.
Lan kim bu vokal Patti Smith’i bilip de şarkılarını repertuar edecek kaç kişi var lan şu İzmir’de diye düşünürken hemen eve geçip şarkıları çalışmaya başladım.
Şimdi travma kısmına gelelim ;
-Stüdyoya üç gün kala-
Kız ; Cranberries’ın şarkılarını çıkaralım onun yerine Patti smith’ten ekleyelim.
Ben-Olur sorun değil de hangi şarkıları ekleyeceksen hemen diğer arkadaşları da haberdar edelim
K-Patti smith; şu, şu, şu
B-Tamamdır
-Stüdyoya 2 gün kala-
K-Patti Smith’in şu şarkısını çıkaralım bir de land şarkısının sadece horses kısmını çalalım
B-(Hıammına! neyse henüz tanışmadık sorun çıkarmayayım) hangi şarkıyı eklemeyi düşünüyorsun.
K-Patti smith ; Free money
B-Tamamdır.
-iki saat sonra
K-Free money olmasın yea! bence Hey Joe cover’ını çalalım sesime çok iyi gider.
B-(be sesine de, Patti Smith’ine de koduğumun kızı!) İyi de şarkı full piyano coverı ve daha tanışmaya yönelik bir çalışma içideyiz, ilk stüdyoda gitarlarla hemen çalınacak hazır şarkılar olsa daha iyi olur.
K-Üff! Sen ekle bir şarkı o zaman
B-Onu bozmamakta direnircesine , benim eklememden ziyada sadece ekleyeceğin şarkının gitar ağırlıklı yürüyen şarkılar olması gerektiğini belirtiyorum ve bu kriteri karşılayan her şarkıyı ekleyebilirsin diyorum hem 2 günlük bir zaman kaldı.
K-Patti smith şu şarkısı olsun o zaman.(5 dk sonra hayır hayır şu olsun, 10 dk. sonra, ya üff o da olmasın depresyona girdim ya şu şarkı eklemesi yüzünden.
B-Patti Smith olmak zorunda mı!
K-Evet çok seviyorum ben onu küçükken hep onun şarkılarını söylerdim okulda.
B-(Yalancıyı silkmiyorlar evet!) Tamam o zaman haber edersin.
-Bir süre sonra-
K-Nirvana’dan Heart shaped box nasıl olur!
B-Kafan kadar güzel olmayacağı kesin!
K-Nasıl yani?
B-Lütfen şu şarkı faslına bir kesinlik ver artık!
K-Üff tamam ya nirvana’nın şarkısı olsun küçükken onu da çok söylerdim
B-İyi geceler!
-Stüdyoya bir gün kala-
K-Nirvana’yı çıkardım ben onu Patti smith’tin yerine koymak yaşam tarzıma uymuyor.Bu yüzden free money şarkısını çalalım
B-Bezginlikten verdiği şu cevapların, saçmalığıyla zerre ilgilenmeden ve kafamda kızı bitirmiş bir halde;
Tamam sayın Patti’sine de Smith’ine de koduğumun kızı diyerekten konuşmayı sadece, ‘tamam’ kısmıyla :) noktalıyorum.
-Ve işte nihayet stüdyo günü-
…KIZ GELMEDİ…
19.01.2016
@Sikth, Bir dakika lan! Şu kritiği yazan da bahsettiğim kız olmasın! Çok pis işkilendim şu an.
Aslıhan! This is Anfield sen misin ?