Çeşitli nedenlerden dolayı bir süredir yazamadığımız editör yazımızdan herkese selamlar. Arada iş güçle alâkalı böyle durumlar yaşanabiliyor, ileriki haftalarda tekrarlanmamasını dileyerek yazıya başlıyorum.

Bu hafta bahsetmek istediğim konulardan ilk ikisi beni de bizzat ilgilendiriyor. İlki grubum THROWN TO THE SUN ile, ilk albümümüzdeki “Burning Circle” için hazırlamış olduğumuz senfonik şarkı “Burning Symphonic“. Şarkının orijinaline sadık kalmakla beraber, başlı başına yeni bir karaktere de sahip olmasını istediğimiz ve bence bunda başarılı olduğumuz, güzel bir çalışma oldu.

Direkt benle alâkalı diğer bir konu, site kadrosundaki diğer bir arkadaşımız olan Nazım Kemal Üre ile başlatığımız ACHROMA RISING‘in yeni logosuna kavuşmuş olması. Logoyu tasarlayan ve eski bir Pasifagresif üyesi olan Ege Tekmen’e tekrardan teşekkür ediyoruz (etrafımızda çok becerikli adamlar var, ne mutlu).

Son birkaç haftada cereyan eden ve bahsetmek istediğim konulara gelince…

Öncelikle NECROPHAGIST davulcusu Romain Goulon’un yeni albüme dair bir çıkışı oldu bildiğiniz gibi. Bu olay hepimizi sevince boğdu, ancak hepimiz, albümün pat diye çıkmayacağını biliyoruz. En naif ve iyimser halimi takınırsam dahi, daha en az 1 sene bekleyeceğimizi tahmin ediyorum.

Yeni AVENGED SEVENFOLD albümü dünyanın tozunu attıradursun, albümdeki bazı şarkıların başka büyük grupların bazı şarkılarındaki formülleri aşırı benzer şekilde tekrar ediyor olmaları bence bir hayli garip bir durum. Grubun vokalisti M. Shadows’un da itiraf ettiği üzere, albümdeki bazı şarkı, metal dünyasındaki bazı klasiklerin adeta türevi, integrali durumunda. Yani, bir METALLICA – Sad But True’yu düşünüp, bir de şunu dinleyince, insan “Nasıl yani?” demekten kendini alamıyor.

Çok acayip cidden.

Bu haftanın en güzel haberlerinden biri, elbette ki dünyalar cicisi insan Jason Becker’ın yeni albümü üzerinde çalışıyor olması. Diyecek çok bir şey yok. Jason her anlamda bir ilham kaynağı.

OPETH’ten de yeni albüme dair haberler geldi. Bence yeni albüm “Heritage”a göre daha bir DEEP PURPLE olacaksa da, çeşitli OPETH’liklerle grup yine kendine özgü bir tını ortaya koyacaktır. Çıkacak şeyi merak ediyorum, ancak önceki OPETH albümleri çıkarken yaşadığım heyecandan eser yok şimdi.

Bir yeni albüm haberi de ALCEST’ten. “Shelter” gibi İngilizce bir isim koymaları, albümde İngilizce sözler olup olmayacağını merak ettiredursun, bence grup, arkasına aldığı bu rüzgardan yararlanmak adına mutlaka İngilizce söz yazmaya başlamalı. Sonuçta müzik yapıyorsun ve daha çok insana ulaşmaya çalışıyorsun. İlle de kendi dilimiz diye kasmanın ne gereği var? I mean come on…

Bu haftaki editör yazısı da bu kadardı. Yazıyı çok tatlı bir şarkıyla bitirirken, Eylül ayının hepinize üç renk çikolata kaplı kahve çekirdekleri getirmesini temenni ediyorum.