Merhaba arkadaşlar. Bu hafta PASİFAGRESİF’in 4 yıllık ömründe yaptığımız belki de en önemli röportajla karşınızdayız. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Chuck Schuldiner’ı, DEATH’i, CONTROL DENIED’ı çok seven, bunu sevmekten de öteye taşıyan, Chuck ve yapıtlarını hayatının merkezine koyan sayısız insan var. Bu yüzden biz de düşündük ve hem sizler arasında da büyük Chuck Schuldiner hayranları olduğunu bildiğimizden, hem de kendi adımıza merak ettiğimiz bazı soruların cevaplanmasını istediğimizden, Chuck’ın yayınlanan son eseri “The Fragile Art of Existence“taki ses ile, Tim Aymar ile görüşmeye karar verdik. Ne mutlu ki kendisi teklifimizi kabul etti ve ortaya, PASİFAGRESİF’te yayınlanmasından gurur duyduğumuz bir röportaj çıktı.
Röportajı okuyunca fark edeceğiniz üzere, Tim Aymar samimi, kasıntısı olmayan, düzgün bir insan. Yine fark edeceğiniz üzere, içinde hayatı boyunca söküp atamayacağı bir “her şey çok güzel olacaktı ama olamadı” duygusu, hüznü var. Evet, Chuck ölmeseydi, CONTROL DENIED hâlâ olsaydı, muhtemelen bu röportajın başına, yer aldığı grupların adlarını parantez içinde belirtmeden, sadece “Tim Aymar” yazacaktık; ancak ne yazık ki olmadı. Keşke olsaydı lan. Keşke Chuck buralarda olsaydı, bir şeyler üretip bize yeni yeni şeyler öğretmeye devam etseydi, bu güzel insan da kimsenin istemediği, ancak önlemek için de kimsenin bir şey yapamadığı sebepler yüzünden bir anda tüm hayallerini yitirmeseydi. Umarız gelecekte istediği şeyleri yapabilir, mutlu olur.
Sizden ricamız, bu röportajı olabildiğince paylaşmanız. Birçok insan için özel bir grup, hatta gruptan da öte bir kavram olan DEATH’i çok seven, ancak PASİFAGRESİF’i henüz bilmediği için bu röportajı okumaktan mahrum kalabilecek insanları da düşünerekten, bu röportajın olabildiğince çok insana ulaşması adına sizden de yardım istiyoruz. Biliyorsunuz, tek amacımız bu müziği seven insanlara bir şekilde katkıda bulunmak ve bu röportajın da böyle bir isteği hak ettiğini düşünüyoruz.
Sizi daha fazla bekletmeden, karşınızda Tim Aymar.
Selam Tim, röportaj teklifimizi kabul ettiğin için teşekkürler. Umarım o taraflarda her şey yolundadır. Bugünlerde PHARAOH neler yapıyor biraz anlatır mısın? “Bury the Light” çıkalı 1,5 yıl oldu, dinleyicilerinizden ve basından gelen yorumlar genel olarak nasıldı?
Her şey yolunda, sağ ol. Bizimkiler yeni albüm için şarkı yazımına başladılar, yakında kayıt sürecine başlarız gibi gözüküyor. “Bury The Light” bence en iyi albümümüz değildi. En serti de değildi, ama en kolay içine girilebilen albümümüzdü ve daha geniş bir kitleye hitap etmek adına yapılmıştı. Son dönemde “Normalde metal dinlemem, ama…” diye başlayan yorumlara çok sık rastlıyorum. PHARAOH dinleyicilerini çok seviyorum. PHARAOH hayranı olmaktan dolayı gurur duyuyorlar ve bunu sürekli olarak dile getiriyorlar. Son yıllarda internette, pek çok PHARAOH hayranının albümlerimiz, plaklarımız ve tişörtlerimizle çekilmiş fotoğraflarını paylaştıklarını gördüm. Sevildiğimizi bize hissettiriyorlar. Daha çok olumlu yorumlar gördüm, kötüleyenler de vardı elbet ama bunu fazla önemsemiyorum. Herkesin müziğimize bayılmasını beklemiyoruz, ama bizi sevenler de epey fazla seviyor ve benimsiyor.
Siz bir power metal grubusunuz, ancak albümlerinizi dinlerken karşıma çıkan pek çok başka etkilenim de var ve bu çok hoşuma gidiyor. “Year of the Blizzard”daki nefis RUSH tatları, “Be Gone”daki progresif tınılar gibi. Power metal de, her tür gibi, iyi yapılmadığı takdirde bayık ve özgünlükten uzak bir hal alabiliyor, ancak siz müziğinizi taze tutmayı başarıyorsunuz. Power metale olan yaklaşımınızdan ve PHARAOH’u türdaşlarından farklı kılan etmenlerden bahseder misin biraz?
Müziğimizi ilginç kılan şey, aramızdaki kimyadan ibaret. İlk günden beri şarkı yazımı konusunu aramızda paylaştırdık; birimiz genel bir beste taslağı çıkarır, birimiz melodileri yazar, bir diğerimiz de sözleri yazar; bazen de tek bir kişi tüm bir şarkıyı yazar. Duruma göre değişiyor. Hepimiz metalin köklerine ortak şekilde bağlı durumdayız, özellikle de NWOBHM, progresif rock ve metal konularına. Bizim için önemli olan, bir fark yaratabileceğimizi düşündüğümüz şeyler hakkında yazıyoruz. Bu yüzden de yıllar sonra bile müziğimiz saygınlığını koruyor. En azından biz öyle umuyoruz.
“The Longest Night”ın ardından yaptığın bir röportajda, “Şu noktada turneye çıkabileceğimizi pek sanmıyorum. Yıl sonuna doğru göreceğiz, eğer CD yeterince satarsa turlarız. Ancak şu noktada bu pek mümkün değil” demiştin. O günden bu güne neler oldu? İstediğiniz şekilde turlayabildiniz mi?
O zamanlar PHARAOH’un yeterince satmasını ve hayran desteğini arkasına almasını umuyordum, böylece durmadan turlayabilirdik, ancak bu gerçekleşmedi. Yalnızca birkaç konser verebildik ve son dönemde de canlı çalma olayını tamamen bıraktık, çünkü bunu yapmamız mümkün olamıyor. Demek ki PHARAOH’un kaderinde turlamak yokmuş. Chicago’dan Philadelphia’ya kadar yayılan geniş bir alana serpilmiş şekilde yaşadığımızdan, aynı şehirde yaşayan bir grup gibi prova yapmamız, organize olmamız, yol harcamalarını karşılamamız imkânsız hale geliyor. PHARAOH, yaptığı albümlerle bilinsin, sadece albümleriyle düşünülsün ve hayranlarımız olduğu sürece de albüm yapmaya devam edeceğiz.
Konserlerinizde insanların “CONTROL DENIEEEED!” diye bağırdıkları oldu mu hiç? Olduysa bugüne dek hiç CONTROL DENIED cover’ı çaldınız mı?
Hayır böyle bir şey yaşamadık ancak böyle bir şeyi denesek eminim ilginç olurdu.
Yeni albümden neler beklemeliyiz peki? “Bury the Light”tan ne gibi farklılıkları olacak?
Matt ve Chris yeni albüm için demolar yapmaya başladılar, ancak henüz onları dinleyecek zamanım olmadı. Son aylarda tüm boş zamanımı yeni Xthirt13n albümünü yazmaya ve kaydetmeye harcadım. 2 ay sonra bitireceğimi düşünüyorum ve ardından da grubun geri kalanının yaşadığı Tampa’ya gideceğim ve turne için provalara başlayacağız. Sonra, ara verdiğimizde yeni PHARAOH albümü için çalışmaya başlayacağım. İkisini aynı anda yapmak istemiyorum. İkisine de ayrı ayrı odaklanmayı tercih ederim. Evet, PHARAOH’tan yine farklı bir albüm bekleyebilirsiniz. Aynı albümü iki kere yapmamak için büyük çaba sarf ediyoruz. Yazım süreci bu sefer biraz daha farklı olabilir. Bazı şarkılar sadece birer melodi olarak başlıyor, bazılarıysa şarkı sözü olarak; bazı şarkılarsa kaba bir taslak olarak elden ele geçiyor ve bu böyle ilerliyor. Açıkçası nasıl bir şey olacağını ben de senin kadar merak ediyorum.
XTHIRT13N demişken, bu yeni grubun hakkında neler söylemek istersin? İleriye dair nasıl hedefleriniz var?
Evet, güzel kısımlara geldik. PHARAOH turlayamadığından ve benim bu işe girerkenki tek amacım da turlamak olduğundan, AYMARGEDDON adlı kendi grubumu kurmaya karar verdim, bu şekilde turlayabileceğim. Bu amaçla da bazı arkadaşlarımla cover şarkılar çalmaya başladık ve tam zamanlı olarak çalabilecek elemanlar aramaya koyulduk. Taz Gardner adlı bir arkadaşım, bir METAL CHURCH cover’ında bas gitar çalmıştı. KREATOR ve ACCEPT ile ışıkçı olarak turlarken de o parçayı yanında götürmüş. KREATOR ve ACCEPT elemanları şarkıyı o kadar çok sevmişler ki biri sahneden inip diğeri sahneye çıkarken salonda bu şarkıyı çaldırmışlar, hem de tüm konserlerde. Sonra şarkıyı Kurdt Vanderhoof’a yollamış ve o da bize tebriklerini içeren bir mail yolladı. Ancak şöyle bir sorunla karşılaştım, o da bulduğum bu yerel elemanların birlikte prova yapıp şarkı yazacak zamanı bulamamalarıydı. Ben de kaydetmeye devam edeyim, sonra da bir şekilde yayınlarım nasıl olsa diye düşündüm. Ardından, birkaç hafta sonra Taz beni aradı ve yeni grubu Xthirt13n’den bahsetti. Aralarından seçmem, söz yazmam ve deneme provasında söylemem için bana birkaç şarkı yolladı, ben de istediklerini yaptım ve bu da onların hoşuna gitti. Yeni grup, CIRCLE II CIRCLE’ın eski elemanları, dostum Taz ve bazı meşhur ve çok yetenekli konuklardan oluşuyor. Geri kalanı sürpriz olsun. Facebook’ta bize bakabilirsiniz. Her şey çok iyi gidiyor. İlerledikçe, özel konuklarımızdan bazılarının sololarını ve şarkıların miksajlarını dinliyorum ve ortaya çıkan şey beni bu gruba dâhil olduğum için çok mutlu ediyor. Şu anda en iyi dostum burada, Pittsburgh yakınlarında vokal kayıtlarımla ilgileniyor. Sonra onları Tampa’daki yapımcımıza gönderiyoruz. Vokal kanalları ve müzik miks ve master aşamasına geldiğinde deprovalara başlamak için grubun olduğu yere taşınacağım ve bazı çok meşhur grupların ön grubu olarak turlamaya başlayacağız. O noktaya yaklaşırken de bir basın açıklaması yayınlayacağız. Sonrasına hazırlıklı olun. Bu grup dünyayı ele geçirme planımdaki en güçlü silahım olacak. O illuminati şaklabanlarını falan unutun, dünyayı ben yöneteceğim! Ahaha, yok yok şaka yapıyorum. Ama gerçekten, bu grupla turlamak için sabırsızlanıyorum.
Müzik dışında nelerle ilgileniyorsun? Günlük bir işin var mı, hobilerin neler?
Normalde arkadaşlarımla motora bineriz ancak motorum bozuldu. Klasik bir motorum var. Eskiden babamın olan 1974 model bir BMW motorum var. Şanzımanında bazı sorunlardı ve ben de tamir etmesi için onu babamın yakın bir arkadaşına gönderdim, ancak motor tamirhanedeyken tamirci kendi motoruyla ciddi bir kaza geçirdi. Bacağını kesmek zorunda kaldılar, hatta az kalsın ölüyordu. Bu yüzden motorum garajda öylecene duruyor ve ona zaman ayırıp tamir etmemi bekliyor, ancak çok yoğun olduğumdan zaman ayıramıyorum. Motora binmek dışında, balık tutmaktan hoşlanırım. Babam ve kardeşimle birkaç kez balığa çıktık. Günlük iş… Umarım daha uzun bir süre sürekli gitmem gereken bir işim olmaz.
Şimdi de biraz CONTROL DENIED’dan bahsedelim. Chuck ile nasıl tanıştın? PSYCHO SCREAM diye bir grupta şarkı söylüyordun, herhangi bir albümde yer almamıştın, ünlü bir vokalist değildin. Peki nasıl oldu da metal tarihine doğrudan etki eden bir deha tarafından kurulan bir gruba girdin? Deneme provaları nasıldı, aranızda daha en baştan iyi bir uyum var mıydı?
Aslında vereceğim cevabı sorunun içinde özetlemişsin. Haha. PSYCHO SCREAM ile birkaç yıldır çalışıyordum ve kadroda sadece ben ve gitaristimiz Jim Dofka kalmıştı. Bir EP yayınladık ve albüm için demolar üzerinde çalışıyorduk, bunun için de müzisyen aramaktaydık. Chuck da o sıralarda CONTROL DENIED için vokalist aramaktaydı ve PSYCHO SCREAM’de duyduğu şey hoşuna gitmiş. Jim’le temasa geçip beni bir süreliğine ödünç almak istediğini söylemiş ve Jim de ona benim numaramı vermiş. Bana ilk albümün demolarını yolladı. Chuck’la telefonda konuşurken, müzikal etkilenimler, yapmak istediklerimiz ve CONTROL DENIED’ı götürmek istediğimiz yer konusunda aynı noktalarda olduğumuzu fark ettik. Bunun ardından bir prova ayarladık. Grubun geri kalanıyla birlikte onun evinde 1 hafta geçirdim ve o süre zarfında 3 şarkı üzerinde çalıştık. Stüdyoda birlikte çok iyi çalıştık ve planlanan takvimin ötesine geçtik, bu yüzden de geri kalan zamanda grup olarak birbirimizi daha iyi tanımak adına birlikte takıldık. Hepimiz grup içi uyumun çok güçlü olduğunun farkındaydık ve bir şirketle anlaşır anlaşmaz beraber çalışmak, turlamak için çok heyecanlıydık.
Peki Chuck’la tanışmadan önce DEATH’ten haberdar mıydın? Grubu sever miydin, en sevdiğin DEATH albümü hangisi?
Evet, birkaç albümlerini dinlemiştim. DEATH’in mükemmeliyetçiliğini ve yaratıcılığını çok sevmiştim. O tür vokaller pek benim tarzım olmasa da, Chuck yaptığı zaman olaya farklı bir boyut geliyordu. Chuck resmen vokalleriyle dinleyiciyi ikna ediyordu. Söylediği her şeyi gerçekten de inanarak, samimi olarak içinden hissederek söylüyordu, bu yüzden de şarkı sözleri gerçeklik kazanıyordu. Favori DEATH albümüm son çıkan. DEATH her albümde daha da gelişti ve bence “The Sound Of Perseverance” DEATH’in son ve en büyük başyapıtıydı.
Chuck’ın CONTROL DENIED vokalistliği için başta Rob Halford ve Warrel Dane’i düşündüğü, ancak onlar olmayınca sana yöneldiği söylenir. Bu ne kadar doğru?
İkisini de düşündü, evet. Ama provalarımızda benden yeteri kadar memnun kaldığı için başka kimseye teklif götürmedi.
“The Fragile Art Of Existence”daki vokal melodilerinin tümünden Chuck mı sorumlu, yoksa senin de katkıların oldu mu?
Tüm vokal melodilerini Chuck yazdı. Orada burada birkaç kelimeyi değiştirme özgürlüğüm vardı ve armonik düzenlemelerimi de çok sevdi; yani yorumların tümü bana ait ancak sözler ve müziğe dair her şey Chuck’ın.
Costa Rica’da yapılan “The Fragile Art Of Existence” tribute konserlerinden bahseder misin biraz? Provalar, konserler, hayranlar, genel hava nasıldı? Böyle bir şeyi başkaları da teklif etse yine yapar mısın?
İlk konser 2011 Mart’ındaydı. İkincisi de AralıK’ta yapıldı. Provalar çok iyiydi. İki konserin de öncesinde Cavan Studio’da prova yaptık. Gittiğim her yerde pek çok hayranla tanıştım, fotoğraf imzaladım. Söylemeliyim ki orada arkadaş olduğum kişiler benim için bir aile gibi. Orayı çok sevdim. Dağlar, ormanlar, tabiat olağanüstüydü. Yemek, misafirperverlik, her şey çok güzeldi. İkinci konserde Shannon Hamm de benimle birlikte geldi ve ilkine göre çok daha fazla iş vardı. Olabilecek en iyi konseri vermeye çalıştığımızdan, çok daha fazla sayıda insan olaya dâhil oldu. Shannon diğer gitaristlerle birlikte uzun süre çalıştı ve Chuck’ın bizden isteyeceği kadar kusursuz çalmak adına elimizden ne gelirse yaptık. Sonuç olarak harika bir deneyimdi. İlerde benzer bir şeyi tekrar yapar mıyım bilmiyorum ancak Steve, Richard ve Shannon’ı da alıp benzer bir şeyi birlikte yapmayı çok isterdim.
Chuck yaşasaydı, DEATH’in yanında CONTROL DENIED’ı da götürmeye kararlı mıydı? CONTROL DENIED’la turlamayı düşünüyor muydu?
Kayıt öncesi Tampa’ya gitmek üzere hazırlanırken CONTROL DENIED hakkında ne düşündüğümü ve 5 yıl sonra grubu nerede gördüğümü sordu. Ben de hiç durmadan çalışacağımız, 5 yıl içinde 5 albüm çıkaracağımızı ve zamanı geldiğinde CONTROL DENIED’dan çok mutlu ve kazançlı şekilde emekli olacağımızı söyledim. Onun düşünceleri de bu yöndeydi. “O zaman biz de öyle yaparız” dedi. Evet, sürekli yeni müzikler yazan, prova yapan, kayıt yapan, turlayan gerçek bir grup olacaktık. Bu amaçla kayıt mühendisliği ve yapımcılık işimden ayrılmış ve her şeyimi CONTROL DENIED’a adamıştım bile, ardından o kötü haber geldi ve tur planları iptal edildi. DEATH hayranlarının bunu duymaktan hoşlanmayacağını biliyorum, ama Chuck DEATH’i bir kenara bırakıp CONTROL DENIED’la devam etmek istediğini bana söylemişti.
Peki Chuck hakkında ne söylemek istersin? Hem insan, hem de müzisyen olarak nasıldı?
Hayatım boyunca Chuck’tan daha iyi bir insan tanımadım. Çok iyi bir arkadaştı, bize kardeşleri gibi davranırdı ve müzisyen olarak da iş etiği tarif edilmez düzeydeydi. Onu hayatım boyunca özlemeye devam edeceğim.
“The Fragile Art Of Existence” 13 Mayıs 1999′da piyasaya çıktı. Bu tarih aynı zamanda Chuck’ın doğum günü. Ancak ne yazık ki beyin kanseri teşhisinin konduğu gün de o gün. Seni üzmek istemiyorum, ancak bu haber sizler için nasıl bir şok etkisi yaptı?
Hepimiz için tam bir yıkımdı. Benim için de anlatamayacağım düzeyde korkunç bir haberdi. Kısa süre önce annemi kanserden kaybetmiştim ve teyzem de annemden bir hafta sonra ölmüştü. “The Fragile Art of Existence” kaydından iki hafta önce, son demoları kaydederken de kardeşimi kaybettim. O sırada Pittsburgh’da yaşıyordum ve tatil için Florida yakınlarındaki Gainesville’e gelmiştim. Orlando’daki doğum gününe katılabilmek için Chuck’ı arıyordum ancak sürekli telesekreter çıkıyordu. Arabamla eve gittim ve kendi telesekreterime bakınca birkaç mesaj olduğunu gördüm. Babam aramıştı. Bir arkadaşının intihar ettiğini söylüyordu ve çok üzüntülüydü. Kalan mesajlar Chuck’tandı ve son mesajda “sanırım sana şimdi söylesem iyi olacak, şu anda New York’ta bir hastanedeyim ve bende bir beyin sapı tümörü buldular; annemin numarasını veriyorum, onu ara, o anlatır” diyordu. Söylememe gerek yok herhalde, kalbim resmen içine çöktü. Chuck’ın annesini aradım ve telefonda birlikte ağladık.
Chuck Schuldiner hayranlarının cevaplanması için ölüp bittiği o soruya gelelim o zaman. İkinci CONTROL DENIED albümü “When Man and Machine Collide” ne zaman çıkacak?
Albümün bitirilebilmesi konusunda bir sürü sorun çıktı evet, ancak eninde sonunda albüm çıkacak. Albümün haklarını Chuck’ın isteği üzerine Hammerheart’tan almak dev bir sorundu ve bunu halletmemiz 9 yıl sürdü. Albüm tamamlandığında Relapse Records tarafından yayınlanacak. Chuck’ın soloları ve birtakım gitar kayıtlarının olduğu disk bozulmuş ve içinden kurtarılan veriler de Morrisound’da master track’lerle eşlenerek bir araya getirildi. Tam her şey bitti, albümü çıkarıyoruz diye düşünürken Morrisound soyuldu. Bir yıl sonra çalınan malların büyük kısmı bulundu ve geri getirildi ve Shannon Hamm ile Jim Morris o zamandan bu yana albüm üzerinde çalışıyorlar. Tampa’ya dönünce ben de bizzat gidip onlara yardım edeceğim ve Jim’le birlikte vokalleri tam da Chuck’ın istediğini şekilde söyleyeceğim. Her ne olursa olsun albüm hazır olacak, ama olaması gerektiği şekilde olacak, Chuck’ın olmasını istediği gibi. O yüzden biraz daha sabredin. Bu albümü ellerinizde tutmanızı inanın biz de sizin kadar istiyoruz.
Sorularımız bu kadardı Tim, zaman ayırdığın için çok teşekkür ediyor, her konuda iyi şanslar diliyoruz. Kendine iyi bak.
Benim için zevkti. Rock ON!!!
Röportaj
Ahmet Saraçoğlu
Chuck’in kanseriyle alakali olan soruya verdigi cevapta dagildim resmen. Ne bahtsiz adammis Tim. Cok uzuldum lan valla.
Ağlamaklı.
Face’de çok ses getirecek röportajımız var dendiğinde “ulan Chuck’ın ölmeden önce yaptığı bir röportajı mı buldular” diye içimden geçirmiştim. Sonra dedim kesin Iron Maiden, hem de DT’de olduğu gibi görüntülü. Meğer tam olarak olmasa da Chuck’la ilgiliymiş. Her ne kadar Control Denied ile Tim Aymar birlikteliğini çok uyumlu bulmasam da, o dönem yaşadığı tatsız olaylar için üzüldüm. Son olarak RIP Chuck…
”DEATH hayranlarının bunu duymaktan hoşlanmayacağını biliyorum, ama Chuck DEATH’i bir kenara bırakıp CONTROL DENIED’la devam etmek istediğini bana söylemişti.”
Bu zaten bilinen bir şeydi. Chuck, kendi sesini kulak tırmalıcı ve itici bulduğunu 2000 yılında yaptığı bir röportajda söylemişti. Zaten Control Denied’ı kurmasının en temel sebebi, o vokalden kurtulmak istemesiydi. Böyle bir temel sebep olunca, Chuck’ın Death ”ile de” devam etmek istemesi mantıksız olurdu zaten.
Heralde Control Denied uzerine okudugum en guzel ve doyurucu roportaj buydu. Eline saglik Ahmet super olmus !
Cidden mükemmel bir röportaj, su gibi aktı gitti elinize sağlık. Albümün kesin çıkacağını duymak güven verse de ben bu kadar meşgul adamların albümü birkaç yıl içinde falan çıkaracağını sanmıyorum. Sonuçta 3 yıldır telif olayları hakkında bir sıkıntı yok galiba ve bu süre içinde hayranlara bekledikleri için YATIŞSINLAR diye bir şarkıyı hazır edip sunabilirlerdi. Ama tabi ki işlerin nasıl döndüğünden emin değilim, tek istediğim en sevdiğim müzisyenin son işini duymak.
Öte yandan çok güzel sesi var şu adamın ya, albümünü sevmedim ama nedeni sıkıcı bulmam yoksa bu yaşında mükemmel söylüyor.
sondan bir önceki sorunun cevabını okurken ciğerim parçalandı resmen.
20.08.2013
@ismail vilehand, bende bahsettiğin sorunun cevabından etkilendim. kendimi tim aymar’ın yerine koyduğumda/empati yaptığımda epey bir zor durumda kaldığını anlayabiliyorum. acıklı.
PasifAgresif güzel işler yapıyor. Death ve Control Denied hakkında şok edici,ilk defa duyulan şeyler söylemese de adamın ağzından “bizim” bir siteden duymak ne güzel bir şey.
Death’in en iyi albümü ne? The Sound of Perseverance
Human dese şaşardım zaten.
29.08.2013
@Mishima, ilginç bi şekilde benim en sevdiğim death albümü humandır nedense, en çok onu dinlediğimden midir, bilmiyorum.
Okumak bi türlü fırsat olmamıştı şimdi iyi geldi bu röportajı okumak.Lys’ye hazırlanırken bi sene boyunca Death,Carcass yanında Control Denied eşlik etti bana.Ama ne grubun vokalistinin adını, ne de o vokalistin Pharaoh adlı başka bi grubu olduğunu,(O yoğun dönemde çıkıp da araştırmadım açıkcası) ne de Control Denied’ın çıkma aşamasında olan başka bi albümü olduğunu biliyordum.
Bunları bi tarafa bırakın, adam aynı tarihlerde kardeşini,annesini,teyzesini kaybediyor ve üstüne Chuck’ın kanser olduğu haberini alıyor. O güçlü vokalin böyle badireler atlattığını nerden bilebilirdim?
Röportaj için çok teşekkürler PA =)
linkini bir arkadaş attı yazının, daha önce nasıl görmemişim diyordum, yazıyı okuduktan sonra farkettim bu ay yapılmış roportaj. emeğinize sağlık çok iyi iş.
o kanser olmasa eminim dünyada apayrı bir gerçek olacaktı control denied diye. albümü çok merak ediyoruz, umarım dinleyebilirim bir gün.
rip chuck.
Sen kalk biz yatalım