Ömer Kuş
Bir festival yazısından daha merhabalar efendim. Yine küçük-orta ölçekli sayılabilecek bir festival olan Rockstad: Falun ya da diğer adıyla Sabaton Open Air’den bahsedeceğim bugün. 15-16-17 Ağustos tarihlerinde İsveç’in Falun şehrinde düzenlenen festival aha şu afişte görebileceğiniz gruplara ev sahipliği yaptı.
Falun, SABATON’un kurulduğu şehir. Bu festival de SABATON elemanlarının (tabi tek başlarına değil) düzenlediği bir festival. Doğal olarak headliner da kendileri. MUSTASCH, RAUBTIER gibi İsveç’te popüler olan fakat dışarıda pek bilinmeyen gruplar da festivalin önemli isimlerindendi. Benim için ise tabii ki MÅNEGARM, ENSIFERUM, KORPIKLAANI, TURISAS ve MOONSPELL’de bitiyordu olay.
Yine bir Cuma günü işten biraz erken çıkıp 5 saatlik yol sonunda Falun’a vardım. Perşembe günü ve Cuma gündüz beni pek enterese eden grup yoktu. Kaçırdığıma üzüldüğüm iki grup OCTOBER TIDE ve FIMBULTYR oldu, sağlık olsun diyorum. Fazla uzatmadan gruplara geçelim.
ENSIFERUM
ENSIFERUM başlamadan 20 dakika önce falan festivale geldim ve direk sahnenin yolunu tuttum. Çok bekletmeden elemanlar sahneye çıktı ve Petri Lindroos’un götü göbeği salmış olduğunu, belinin etrafında kamyon lastiği olduğunu ve de bıyık sakal bıraktığını gördüm ilk olarak. Genç kızların sevgilisi olan Petri’nin gittiği yol yol değil onu söyleyeyim buradan kendisine. Neyse, grup ilk olarak Symbols ve hemen ardından In My Sword I Trust ile konsere başladı. Bence pek iyi bir açılış parçası değildi zira böyle orta tempo bir parça benim beklediğim dumur edici girişi gerçekleştiremedi. Hatta bir an için “ulan yoksa böyle sıkıcı mı geçecek konser?” diye düşünmeye başlamıştım ki, ENSIFERUM durur mu, yapıştırıverdi cevabı.
Önce Guardians of Fate gelip ortama ısındırdı iyice. Ardından From Afar çalındı ve Petri şarkı başlamadan “haydi beyler mosh pitinizi göreyim” babında gaza getirdi milleti. Hakikaten bu şarkıyla birlikte olay koptu. Bundan sonra seyirci (ben de dahil olmak üzere) neredeyse hiç durmadan pogo + headbang olaylarına girdi. Setlist de gayet tatmin ediciydi. En son setlistlerine bakıp listede göremediğim Token of Time bile çalındı ki benim için sürpriz oldu ve tabii ki halaya durdum bu şarkı esnasında. Bu arada belirtmeden geçmeyelim, Petri kendini biraya vermiş ama, konserde sesi hakikaten çok sağlamdı. Baya iyi altından kalktı tüm vokallerin.
Kısacası hayal kırıklığı gibi gibi başlayan konser gayet mükkkemmel bir atlayış gerçekleştirerek festivalin en eğlenceli ikinci performansını sundu benim açımdan. Birinci kim mi? Azzz sonraaa.
Setlist (sıra karışık)
1. Symbols
2. In My Sword I Trust
3. Guardians of Fate
4. From Afar
5. Hero in a Dream
6. Token of Time
7. Lai Lai Hei
8. One More Magic Potion
9. Burning Leaves
10. Retribution Shall Be Mine
11. Iron
MOONSPELL
ENSIFERUM’dan sonra aradaki DELAIN, MUSTASCH gibi grupları es geçerek MOONSPELL’e kadar etrafta takılıp arkadaş aradım, buldum, vakit geçirdim. MOONSPELL’in vakti gelince sahnenin yolunu tuttuk.
Grubu ilk ve son kez 2007’de (ya da 2006?) izlemiştim sanırım. Summer Rocks festivaliydi herhalde. O zamandan beri açıkçası MOONSPELL’i takip ettiğim söylenemez. Hatta hiçbir zaman Wolfheart ve Irreligious dışındaki albümleri dinlemedim diyebilirim. Dolayısıyla konserin bir kısmı daha çok bana hitap etti. Bu albümler dışında çalınan şarkıların adlarını bile duymamıştım. Yine de çok keyifli bir konser oldu.
Fernando’nun seyirciyle etkileşimi iyiydi. Alma Mater, Vampiria, Opium, Full Moon Madness, Ataegina (bunda yine halaylara durduk tabii) en çok coştuğum şarkılar oldu. Bu vesileyle de eve geldikten sonra uzun zamandır dinlemediğim Wolfheart albümünü tekrar açtım. Sen ne güzel şeydin be Wolfheart. Setlistin geri kalanı hakkında pek bir fikrim yok maalesef. Ama güzel konserdi, iyi konserdi.
MÅNEGARM
Cumartesi gününün ilk izlemek istediğim grubu, en sevdiğim gruplardan olan MÅNEGARM idi. Saat 16:30’da çıkıp sadece 45 dakika çalacak olmaları dolayısıyla hevesimin kursağında kalacağını bilerek beklemeye başladım. Grup elemanları sound check’i kendileri yaptıktan sonra sahneye geldiler ve o anda kemancının olmadığını fark ettim. Hayır Janne Liljeqvist ayrıldı tamam da yerine konserde çalacak birisini bile almamışlar. Konserden sonra konuştuğum davulcu Jakob Hallegren de konserler için bile kemancı almayı düşünmediklerini, “böyle iyi” olduğunu düşündüklerini söyledi. Ben gayet üzüldüm açıkçası. Hemfärd gibi bir şarkıyı çaldılar mesela ve kemansız resmen “eksik” geldi şarkı.
Neyse bunun dışında grubun performansı gayet iyiydi. Özellikle Erik’in vokallerine hasta oldum resmen. Son albümdeki brutallerine pek ısınamamıştım ama konserde yardı geçti. Ayrıca temiz, ya da daha doğrusu bağırarak söylediği kısımları da çok süper kotardı. Gerçekten kendisi bence folk metal vokalistlerinin ortalamasının çok çok üstünde birisi. Grubun müziğine bu kadar yakışan ve insanı etkileyen vokal çok yok. Gitaristler de çok güler yüzlü ve baya seyirciyle etkileşim içerisindelerdi, bu da artı puan olarak hanelerine yazıldı.
Ama setlist beni pek tatmin etmedi maalesef. Son albüm ağırlıklı çalındı ve Vargstenen’den bir şarkı dahi çalmadılar. Hemfärd ise beklenmedik sürpriz oldu, çok da güzel iyi oldu (dediğim gibi kemansız biraz yarım kalsa da, gene de mükemmel bir şarkı ve Erik döktürdü yine). Sonuç olarak malum sebeplerden ötürü biraz tadım kaçmış olsa da, en sevdiğim gruplardan birini 5 yıl aradan sonra ikinci kez canlı izlemek süperdi. Umarım üçüncüsü bu kadar uzun sürmez. Davulcuyu ikna etmeye çalıştım bakalım.
Setlist (karışık)
1. Arise
2. Legions of the North
3. Eternity Awaits
4. Helvegr
5. Hordes of Hel
6. Nattsjäl Drömsjäl
7. Sons of War
8. Sigrblot
9. Hemfärd
KORPIKLAANI
Sonra sıra geldi KORPIKLAANI’ye. Grubun 2010 yılında İstanbul’da verdiği konserde bulunanlar konserine ne kadar keyifli geçtiğini hatırlayacaklardır. Bu konser de tıpkı beklediğim gibi geçti: Açık ara farkla hem benim hem çoğunluğun (görmek hiç de zor değildi) en eğlendiği konser oldu.
Bu grupta çalmak hakikaten müthiş bir duygu olsa gerek yahu. İlk şarkıdan son şarkıya kadar herkesi durmadan, delicesine, hayvancasına eğlendiren, etrafa gülücükler saçtıran, kol kola girdirip dans ettiren, halay çektiren, polka dansı yaptıran bir grupta çalmayı isterdim doğrusu. Konu KORPIKLAANI olunca setlist gerçekten pek de önemli değil. Son albümden çok şarkı çaldılar mesela ve çoğunu bir iki kereden fazla dinlememiştim ama yine de delicesine eğlendim mi? Hem de nasıl. Tıpkı İstanbul’daki konserde olduğu gibi konser bittiğinde (hatta her şarkı bittiğinde) susuzluktan ölecek gibiydim. Çalınıp da aklımda kalan şarkılar ise Vodka, Beer Beer, Juodan Viina, Ievan Polkka (bu dördünün ne kadar efsanevi olduğunu anlatmaya gerek yok), Rauta, Viima ve diğer hatırlamadığım şarkılar çalındı.
Sonuç olarak bir KORPIKLAANI konserinden daha mutlu yüzlerle ayrıldı insanlar. İsveç seyircisine en çok çılgın attıran konser de tabii ki buydu. Ne diyeyim lan, bu grup her gün konser versin her gün gitmezsem namerdim.
POWERWOLF
KORPIKLAANI’den sonra Alman power metal grubu POWERWOLF çıktı sahneye. Kendilerini daha önce hiç dinlememiştim ve hiç benim tarzım değil müzikleri, ama İsveç seyircisi baya seviyordu grubu. Grubun da seyirciyle etkileşimi çok iyiydi, benim gibi müziklerini dinlemeyenleri bile konserin içine çekmeyi başardılar denilebilir.
Ama yine de konser hakkında uzun uzun yazacak kadar bilgim yok. Aklımda kalan tek şarkı ismi Resurrection by Erection oldu. Evet.
SABATON
Kaçın lan kaçın sahibi geldi! Evet POWERWOLF’tan sonra ana sahnede SABATON çıktı ve açık ara farkla en çok seyirci çeken konser oldu. Tüm festival oradaydı neredeyse. Grup bu konsere özel olarak “The Art of War” albümünü baştan sona çaldı. Bu sırada vokalist Joakim hiç konuşmadı ve 50 dakika boyunca sadece çaldılar. Bu kısım bittikten sonra “Hayatımın en uzun 50 dakikası, konuşmamak için kendimi zor tuttum” falan dedi. Grubun seyirciyle etkileşimi falan çok iyi zaten. Daha önce de demiştim bu adamlar büyüyorlar ve daha da büyüyecekler. Son albümleri İsveç’te platinum sattı. Bu festivalde de her 5 kişiden birinde SABATON tişörtü vardı. Yedi yaşında çocuklardan tutun 60 yaşındaki teyzelere kadar, abartısız. Etrafta Joakim Broden (grubun vokalisti) klonları vardı bi de, üç beş tane gördüm aynı saç modeli, aynı sakal, aynı ceket.
SABATON konserinin hemen ardından havai fişek gösterisi oldu bi de. “OOOoO masraftan kaçınmamışlar” dedim. Öyle.
TURISAS
Festivalin kapanışını yapan grup ise canlı performanslarıyla ünlü (ya da belki de değildir bilmiyorum) TURISAS idi. Baya azılı fanlar vardı seyirciler arasında. İlginçtir ki National Geographic bütün konseri kaydetti ve vokalist Mathias’ın söylediğine göre metal ile alakalı bir program yapacaklarmış. Bu vesileyle “hadi şunlara metalin ne olduğunu gösterelim!” falan diyerek seyirciyi baya gaza getirmeyi bildi tabii. Festivalin son grubu olmasına ve gece 1 civarı çıkmalarına rağmen seyirci gayet iyi katılım gösterdi diyebilirim.
To Holmgard and Beyond, Stand Up and Fight, One More, Sahti Waari, Battle Metal, Rasputin çalınan ve aklımda kalan şarkılar oldu. Özellikle One More, Sahti Waari ve Rasputin’de zıplamayanı bizzat ben dövdüm.
Böylece bir festivali daha sağ salim atlatıp ertesi gün evin yolunu tuttum. Konserler dışında da gayet iyi geçti diyebilirim. Tuvaletler sanırım bir festivalde gördüğüm en temiz tuvaletlerdi. Yemek kuyruğuna falan da rastlamadım hiç. Hava da gayet idare eder seviyedeydi, hatta bazen aşırı sıcak bile oldu. Dediğim gibi üç beş yaşında çocuklardan tutun yaşlı teyzelere kadar geniş bir katılım söz konusuydu.
Bir dahaki yazıda görüşmek üzere efendim.
ahaha “Rasputin’de zıplamayanı bizzat ben dövdüm.”
Eline sağlık Türkiye’nin arkasından en çok küfredilen metalcisi.
20.08.2013
@Ahmet Saraçoğlu, tesekkur ederim Ahmet reyiz, kufurlerinize layik olmaya calisiyorum.
Bu arada söylemem gerek, konserlerde fotograf cekmeyi seven birisi degilim. Tamam konserden sonra bakinca guzel oluyor da, konser sirasinda gruba odaklanip tadini cikarmak varken milletin arasinda kasip fotograf cekmeye calismayi hic sevmiyorum. O yuzdendir ki bu kadar az fotograf var ve kaliteleri iyi degil, cunku genelde bir iki tane cekip “amaan hic ugrasamicam simdi” deyip birakiyorum. Bunu söyleyip aradan cikarayim dedim.
Bi de festivalde tanistigim Isveclilerden biri “Turkiye’de METAL VAR MI?” diye sordu. “Acayip bor var ama Amarika cikarttirmiyo” dedim. Gerci ayni kisi sorusunun hemen ardindan Pentagram vardi galiba, Mezarkabul olan dedi, ha söyle dedim adam ol.
ahah “Kaçın lan kaçın sahibi geldi!”
Sana da söylediğim gibi Manegarm’ın hareketi biraz DÜZ ADAMLIK gibi. Eline sağlık bu çoşkulu festival yazısı için.
20.08.2013
@Bahadir Sarp, tesekkurler Bahadir’cim. Ya belki de gruba yakisacak, arti lokasyon acisindan falan problem yaratmayacak birisini bulmalari zordur. Elemanlarin hepsi Norrtälje’de yasiyo cunku, 15000 nufuslu kucuk bi yer. Keman calan, arti metalle alakali arti burada veya yakinda yasayan (gerci Stockholm yakin) birisi olmasi lazim herhalde. Ama yine de biraz duz adamlik var dedigin gibi sdfs.
Ya harbiden bu nasıl bi yaşamdır yaa?:D Seni okudukça krizlere giriyorum resmen. Ah amk ah.
Klişe olacak ama bayağı keyifli bir yazı olmuş. Her ne kadar gitme ihtimalimin olmadığı bir konser olsa dahi gitmiş kadar (OHA)oldum diyebilirim. Eline sağlık Ömer abi.
20.08.2013
@Heimdall., beğendiysen ne ala :) teşekkür ettim.
Yazı çok güzel, yine küfürler, iç geçirmeler falan onlara hiç girmiyorum yani :D Sen de alışmışsın zaten problem yok.
Genel olarak çevreyi merak ettim bu konserde, demişsin ya “arkadaş aradım, buldum” diye. Yani oraya arkadaşların da mı geldi? (Ki sen metal sever pek arkadaşın olmadığını yazmıştın bir keresinde sanırım) Yoksa orada kendine bildiğin arkadaş mı buldun? Bulduysan eğer orada böyle arkadaşlıklar kurmak kolay mı? İnsanların hoşgörü seviyesi ne durumda öyle diyeyim?
20.08.2013
@DrAQA, “Yoksa orada kendine bildiğin arkadaş mı buldun? Bulduysan eğer orada böyle arkadaşlıklar kurmak kolay mı?”
ahah nasıl içi gitmiş.
20.08.2013
@Ahmet Saraçoğlu, Bi daha Ömer’in yazdığı konser yazılarını okumuycam :’((
20.08.2013
@DrAQA, ben de aslında onu düşünüyordum, acaba konserler haricindeki kısımlardan da daha uzunca mı bahsetsem gelecek yazılarda? Bunu ilginç bulacak olanlar varsa öyle yapabilirim.
Aynen dediğim gibi burada konser arkadaşım neredeyse hiç yok ve festivale tek gittim yine. İlk olarak Ensiferum’u tek izledim, sonra bi süre daha tek dolandım ve baya sıkılmaya başladım. Sonra kuyrukta bekleyip beklemediği tam belli olmayan birilerine gidip İngilizce “sırada mısınız?” diye sordum, değillerdi, o sırada aynı soruyu sormak için gelmiş olan Kanadalı bi kız benim sorumu duyup klasik “ver ar yu from” sorusunu yöneltti ve konuşmaya başladık (bilerek İngilizce soruyorum ki, “aa nerdensin” filan diye sorsunlar. Az çakal değilim sdfs) Gayet arkadaş canlısıydı, sizin grupla takılsam nası olur diye sordum direk hödük gibi :D O da tabi tabi gel dedi, sonra onun arkadaşlarıyla tanıştım, hepsi de İsveçliydi. Bütün gece onlarla takıldım, artı ertesi gün de aynı İsveçli elemanları gördüm ve yine günün çoğunu beraber geçirdik. Onlarlayken de başka İsveçlilerle tanıştım tabi.
Sorularına gelirsek; insanlar çok hoşgörülü ama gayet de içine kapanıklar. Özellikle konser/festival dışında, normal hayatta İsveçlilerle yakın arkadaş olmak hayvan gibi zaman istiyor. Tanışmak da kolay değil, tanıştıktan sonra aralarına girmek de kolay değil. Metalciler hem biraz daha açık fikirli oluyorlar, hem de tabi konser boyunca zıkkımlandıkları için iyice arkadaş canlısı oluyorlar. Ama bu elemanlar mesela tamamen ayıkken bile gayet süperlerdi, ama kesinlikle istisna olduklarını söyleyebilirim.
Bu tanıştıklarımın hepsi şu an yaşadığım yere 4-5 saat uzaklıkta oturdukları için ilerisi için bir arkadaşlık kurduğum söylenemez tabi. Bir dahaki konsere yine tek tabanca gideceğim yani sdfs.
Hangi Magnum bu?? Bob Catley’in Magnumu ise ve buna rağmen Magnum gibi çoook eski bir grubun olduğu konserde Sabaton gibi taze bir grup headliner olabiliyorsa bu Sabaton çoook büyük bir grup demektir…
20.08.2013
@moruk, evet aynen o Magnum.
21.08.2013
@Ömer Kuş, burda muhabbeti geçince bugün tüm gün Magnum dinledim… Tam kafa dinlenecek müzik adamlardaki… fazlasıyla caz etkilenimli güzel besteler yapan bir grup…
Cry to Yourself ve Midnight (You Won’t Be Sleeping) loopa alınıp tekrar tekrar dinlenebilecek parçalar…
Eğlenceli bir yazı olmuş, okumak keyifliydi. Kendi adıma belirtmeliyim ki, ben hem gittiğim konserlerde hem de bunun gibi okuduğum konser yazılarında ortamda olup bitenleri, insanları şekil ve şemallerini daha çok merak ediyorum, daha ilgi çekici geliyor. O yüzden müzik dışı yazılarını da beklerim/z. Hele bir İsveç mevzu olunca sanırım herkes başka bir şeyler duymak istiyor.
Sabaton ile ilgili (izlemişsinizdir sanırım) trt2 de akşama doğru programında gördüğümü hatırlıyorum, o zamandan beri bana, zaten çok ilginç gelen bir grup olmuştur.
21.08.2013
@BelGarah, dediğini dikkate alacağım o zaman :) Yazıyı beğenmene de sevindim.
Mustasch’i niye izlemedin? Bu sitede niye Mustasch’le ilgili hiçbir şey yok?
Konseri kaydeden bir sürü insan görüyorum fotolarda. Ayrıca bazı grupları es geçip sadece merak ettiğin grupları izlemeni de normal buluyorum.
@szaszy, Aynen. Burada Mustasch ile ilgili bişiyler görmek istiyoruz.