Patognomonic (Emre SUALP)
Bugünkü yazımıza ‘ Ne gruplar gördüm, tek bir insanla anılan; ne insanlar gördüm, pek çok grupla tanınan.’ cümlesiyle, müzik dünyasını kılıçla kesmişçesine iki parçaya ayırarak başlamak isterdim. Böylece, hem artistik hem de entel bir tavır takınırım diye geçirdim içimden.
Cümlede, virgülden önceki kısma Mikael Akarfeld (Opeth), Dani Filth (Cradle Of Filth), Sakis Tolis (Rotting Christ) gibi isimleri, sonraki kısma da Steve Di Giorgio, Dan Swanö gibi isimleri oturtarak, tezimi güçlendiririm diyordum. Ama olmadı. Çünkü, aklıma One Direction gibi tüm elemanların, hem müziğe hem de grubun popülaritesine katkıda bulunduğu, daha kommün gruplar geldi. Yani, tezim oracıkta suya düştü. Yatacak yerin yok One Direction.
Yazıya vesile olan Tiamat da, yine cümlemizin ilk kısmındaki, “grubun her şeyi” insanları arasında sayabileceğimiz Johan Edlund’un yıllardan beri var olan projesi. Edlund’un hayatındaki tercih değişiklikleri, Tiamat’ın müziğine de direkt olarak yansıdı hep. Tıpkı bir insan hayatının çocukluk, gençlik ve yaşlılık ile her dönemde farklı ruh hallerine bürünmesi gibi Tiamat da, belli dönemlerde, önceki eserleriyle hiç alakası olmayan işler ortaya koydu. Müzikleri hep evrildi, evrildi ve evrildi.
Hani bazı albümlerin kayıt haberini duyunca, elimizi kolumuzu nereye koyacağımızı bilemeyiz ya, işte bu albüm çıkmadan önce ben, hiç de o vaziyette değildim. Gayet sakin bi şekilde, “Bekleyip görcez” dedim. Şaka yapıyorum tabii lan, bildiğin ‘hadi hemen çık da dinleyeyim ulan’ salyalarıyla ıslattım tüm evi. Albümle aynı adı taşıyan şarkı yayınlandığındaki ilk tepkim; ‘oğlum, Amanethes’in devamını çekmişler galiba!’ şeklindeydi. Albümün tamamı yayınlanıp da defalarca dinledikten sonra gördüm ki, albüm yine atmosferik gothic rock çatısı altında ilerliyor, yer yer hırçınlaşıp yer yer duruluyor, ama tıpkı ablası Amanethes gibi, hanımefendiliğini de hiç kaybetmiyordu. İlk tepkimdeki haklılığımın verdiği gurur güzeldi ama, albümün Amanethes ile boy ölçüşemeyecek olması da, bende bir burukluk yarattı. Bu burukluğun sebebiyse, tabii ki The Scarred People’ın kötü olması değil, ablası Amanethes’in çıtayı ebesinin şeyine yükseltmesiydi.
Albüm için önemli sayılabilecek bir nokta; Johan abimizin Tiamat kariyerinde yıllar geçtikçe daha da azaltarak kullanmayı tercih ettiği brutal vokalini, bu albümde hiç kullanmamış olması. Johan’ın clean vokallerine, kimsenin ‘kötü’ diyebileceğini zannetmiyorum tabii ki. Ama keşke az da olsa, araya bir iki brutalli nakarat sokuştursaymış dedim. Kaldı ki, adam bunu kısmakla da yetinmemiş, hızını alamayıp gitarların distorsiyon dozunu da asgariye indirmiş. Distorsiyondan kıstığı miktarın çoğunu klavyeye, kalanını da “theremin” diye değişik bir enstrümana yatırmış.
The Scarred People ile ilgili bir iki küçük not da verelim. Thunder & Lightning şarkısına yazdığı solo ile -Ozzy’nin evladı, Firewind’in herşeyi- Gus G. konuk olmuş. Adam o kadar iyi bir solo atmış ki, o haftalar, defalarca Firewind dinlediğimi bilirim. Öte yandan, albümün bonus versiyonunda Lana del Rey’den Born to Die ve Bruce Springsteen’den Paradise şarkıları kavırlanmış. Paradise’ın orijinal versiyonunu dinlemediğim için bilmiyorum ama, Lana del Rey kavırı, aslından çok daha güzel olmuş.
Sonuç olarak, The Scarred People, beklentilerimi tam olarak karşılamamakla birlikte, müzik oynatıcıma takıp dinlediğim zaman sonuna kadar gidebildiğim, ama Tiamat dinlemek istediğim zaman, elimin başka albümlere gitmesine engel olamayacak bir albüm olmuş. Son dünem Tiamat icraatlarını sevenler, bu albümü de gönül rahatlığı ile dinleyip bağırlarına basacaklardır diye düşünüyorum. Tiamat’ı hiç dinlemeyenler için de, karşılarında bol klavye soslu, az distorsiyonlu, çok uç şeyler beklemeyenler için oldukça tatmin edici bir goth/rock albümü olduğunu söyleyebilirim. Tiamat iyidir gençler, hiç dinlemediyseniz açıp bir bakın derim.
384 olayı nedir?
aga wildhoney albümü derim başka bişey demem. onlarca grup içinde fan olduğum ama tiamatın yeri hep bambaşka oldu. bu albümde dediğin gibi açtınmı dinlenir sonuna kadar ama keyfen tiamat dinlemek istendiğinde diğer albümlere elimiz kayıyor. kritik için çok teşekkür ederim. klavyene sağlık. bide bu sitede the kovenant nexus polaris albüm kritiğini çok görmek isterdim kimse el atmadı gitti. çıktğı dönemde bomba etkisi yapmıştı bide kadro yıldızlar kadrosu gibiydi. neyse beklerim:))
Geçen senenin hayal kırıklığıydı benim için. Daha önce hiç tiamat dinlememiş olduğumdan başlangıcı bu albümle yapmam yanlış oldu sanırım. Fazla yavaş, temposuz ve daha önemlisi ruhsuz geldi albüm, belki de tarzları budur bilemem ama ben alışamadım. Belki de gotik sevmiyorumdur, 5.
o logo olmuş mu hiç.
albümü de beğenmedim zaten tiamat’a yakışmıyor.
Bu kadar zamandir adini duyup, hakkinda SIFIR bilgim olan nadide gruplardan biri Tiamat. Ya insan hic mi merak edip dinlemez, yok arkadas bir sarkisini acip dinlemis degilim. Sitede daha önce yayinlanan bi kritik daha vardi galiba onu okumusumdur ama ondan da mesela aklimda kalmamis grubun ne tur muzik yaptigi.
12.07.2013
@Ömer Kus, Wildhoney her metalcinin bakması gereken bir albüm. Bu müziğin klasiklerindendir.
Akarfeld?
Albüm kötü değil aslında, biraz monoton. Oldukça güzel şarkılar var fakat genel olarak Amanethes’in üzerine bekleyeceğim bi’ albüm değildi bu. A Deeper Kind of Slumber ile Prey arasında kalan hala ne olduğunu anlayamadığım gubidik dönemden çıksa garipsemezdim de, Amanethes diyorum sadece.
12.07.2013
@Eren, akarfeld? derken neyi sordun bilmiyorum ama, gunumuz icin Opeth=Akarfeld diye düşünüyorum
12.07.2013
@patognomonic, Soyadıyla ilgili bilmediğim bi’ espri dönmediyse eğer, Åkerfeldt olacak doğru yazılışı. “Å” önemli değil gerçi, hangi kombinasyonla çıkıyor o harf bilen yoktur eminim. :D Hardcore Opeth fanı olduğum için istemsizce dikkatimi çekti.