Hiç kendinizi bir odaya kapatıp, ayaklarınız tam yere basmıyorken Ay’ın karanlık yüzünü görmeye çalıştınız mı? (Neresi aydınlık?) Sesiniz çok çatallaşmış, neredeyse hiçbir melodiyi notasında söyleyemiyorken “Ruuuuun rabbit ruuuuun, dig that hooolllleee forget the sun” diye eşlik etmeye çalıştınız mı? Hiç David Gilmour’un çaldığı şeylerin asla başkası tarafından bestelenip çalınamayacak şeyler olduğuna kısa bir süreliğine kendinizi inandırdınız mı?
İstatistiksel olarak dünyanın herhangi bir yerinde her an dinlenen bir albümden bahsediyoruz burada. Ben ne kadar içinde işlenen konuları anlatsam da, elbet bir şeyler eksik kalacaktır. 50 milyon satılan albüm 73 senesinde dünya tarihine bir miras olarak bırakıldı. “Albüm çıktı” demiyorum çünkü bu öyle dükkana koyulup satılan şarkılardan ötede bir şey. Çocuklara bırakılacak bir miras. “İyi müzik nasıl bir şey baba?” sorusunun en kestirme cevabı.
Neresinden tutarsanız tutun mutlak güzelliğiyle altından hazine olan bu albüm Abbey Road stüdyolarında Alan Parsons mühendisliğinde kaydedildi. Zamanın en yüksek teknolojilerinin kullanıldığı söylenen albüm 741 hafta boyunca müzik listelerinde kaldı. Synth, slide gitar, EMS VCS 3, saksafondan tutun da sürüyle efektle yaratılmış albümde ciddi bir işçilik ve müzisyenlik var.
Syd Barret’in kafayı çizmesinden sonra söz yazımını eline alan Roger Waters her şarkıya ayrı bir konu bularak sözler yazmış olsa da genel olarak albümü “modern insanın dertleri” olarak nitelendiriyorlar. Ama bunlar tabii “spor salonundaki pilates saatleri 20 dakika sonraya alınmış.”, “Yoga için güzel tayt bulamadım.” tadında sorunlar değil.
David Gilmour’un vokalleri, solo tekniği, Fender gitarlarının tonu (Stratocaster), slide gitarın havası vs. diye girsek tek tek her biri bir kritik olacak konular aslında. Gitar çalan biri olduğum için bu noktaya vurgu yaptım. Aynı şey eminim davulcu dostlarımız için de, piyano çalanlarınız için de, ya da bas gitaristler için de geçerlidir. Pink Floyd’un her bir üyesi kendi enstrümanını çalan genç nesle ilham kaynağı olmuştur. (Rick Wright huzur içinde yat.)
Sonuç olarak 40 dakikalık bir albüm size 3 dakika gibi geliyorsa burada gerçekten bir şaheser söz konusudur. Albümü dinlerken sık sık başka bir şarkıdaki güçlü melodilere atıfta bulunuyor ve böylece albüm tek bir şarkı havasına bürünüyor. “The Dark Side of The Moon” orasından burasından sündürülüp eleştirilecek evreyi çoktan geçip, rock klasiği olmuş bir albüm. Bayılmıyorsanız bile genel kültür olarak dinlenmesi gereken bir yapıt.
Haydi “The Dark Side of The Moon” kritiğinin yönünü albüme dizilmiş övgülerden alıp biraz da Classic Rock dergisinin Mayıs ayı sayısında yaptığı gibi “albüm hakkında bilmedikleriniz” köşesine dönüştürelim.
* “Money” 7/4′lük ölçüye sahip ender hit şarkılardan biridir.
* 001 seri numaralı Fender gitar David Gilmour’a aittir.
* Albümün adı aslında “Eclipse” olarak düşünülmüş. Aynı senelerde Medicine Head isimli grup “Dark Side of The Moon” ismiyle albüm yayınladığından bir süre grup bu ismi koymamayı düşünmüş. Fakat Medicine Head’in albüm başarısız olunca bu isimle devam etmişlerdir.
* “Eclipse” şarkısının sonuna doğru belirsiz bir şekilde Beatles’ın “Ticket to Ride” şarkısı çalar.
* Amerika’da 15 milyon resmi kopya satsa da, aslında bundan çok çok daha fazla satıldığı bilinmektedir.
* David Gilmour grubun kariyeri için en iyi albümün bu olmadığını “Wish You Were Here” olduğunu düşünüyor. Roger Waters ise “The Wall”.
* Dream Theater albümün tamamını cover’lamıştır.
* Oz Büyücüsü ile Pink Floyd üyelerinin alakası yoktur. Albümü yazarken izlememişlerdir, düşünmemişlerdir bile.
* Gilmour albümdeki soloları genelde tek seferde çaldığını söylemiştir.
* “Any Colour You Like” başlığı ilk üretilen araba olan T model Ford’un pazarlama sloganıymış.
Böyle bir albüm hakkında herkesin hemen hemen fikri vardır, muhtemelen bazılarınızın benden çok daha fazla fikri vardır. Sitede olması gereken bir yazı olan bu albümü yazarak bu güzel boşluğu doldurdum. Eksikler elbet olmuştur. “The Dark Side Of The Moon”un 40. yılı anısına bilenler bir kere daha, bilmeyenler ise derhal bu albümü edinip dinlesin. İyi dinlemeler.
Abi kimse görmeden verdiğin notu kaldır bence, not verilmeyecek kadar kült bir albüm çünkü. Tartışmaktan çok hayranlığını belirtmeye isteği duyulan bir albüm, mükemmel cidden.
Bence de not kaldırılsın. Tepkilere mahal vermemek için:)
http://img5.joyreactor.com/pics/post/funny-pictures-auto-704495.jpeg
NOT 11 OLSUN.
http://www.youtube.com/watch?v=4xgx4k83zzc
Uyandım ve hayatımda en sevdiğim grubun kritiğini gördüm, teşekkürler Bahadır Sarp.
Düşünmeden 10. Time ve Money favorilerim.
Kritik için eline sağlık, gerçek sanat…
Sitenin ilk Pink Floyd kritiği herkese hayırlı olsun. Henüz okumadan 10 u basmış durumdayım, şimdi arkama yaslanıp keyifle okumaya başlıyorum. Umarım yakında The Wall kritiğini de görürüz.
Abi ne kadar güzel demişsin ya
““İyi müzik nasıl bir şey baba?” sorusunun en kestirme cevabı.”
Ayrıca belirtmeden geçemeyeceğim, gece bu albümü dinleyerek uyuyakalmıştım, uyandığımda kritiği görmek güzel bir sürpriz oldu.
“PasifAgresif’te niye Pink Floyd grubunun kritiği yok” diye düşünüyordum geçen. Siteyi açmamla kritiği görmem bir oldu.
Müzik dünyasında bir kilometre taşıdır bence bu albüm. Hakkında yazılabilecek onca şey var ki, ne söylense yetmez. Efsane tek kelimeyle.
not vermenin haddimiz olmadığı bir albüm,bu rock falan da değil,pink floyd müziği ama gene de echoes şarkısı insanoğlunun yapableceği en zirve şey
def leppard’ın hysteria’sı ile birlikte sadece amerika’da 15 milyon kopyadan fazla satan bir albümdür. tabii iki albüm de hala satılmaktadır. bu albüm elbette bir kilometre taşıdır. çok fazla da yoruma gerek yok. ben de olsam puan vermezdim. eline sağlık.
Bu albüme en ufak laf eden çarpılıyormuş,öyle duydum…
Böyle efsane bir albümü sitede görmek beni sevindirdi,siteyi açıp da bunu görünce heyecanlandım,hemen açıp baştan sona tekrar dinledim.Ayrıca usta yazarlarımızdan bir de Led Zeppelin kritiği beklemiyor değilim burdan da duyurmuş olalım. :)
Bu zamana kadar kritiğinin olmaması üzücüydü. Teşekkürler.
Hakkaten efsane album sifatina daha cok uyan album az bulunur. Gerci benim en sevdigim PF albumu degil (Wish You Were Here’in kalbimdeki yeri daha farkli), fakat bu albumun inanilmaz kendine has bir havasi ve tarihsel bir onemi var.
Bence albumun bu kadar basarili olmasindaki ana sebep verdigi butunluk hissi. Yani gercekten parca parca ayirmadan bastan sona dinleniyor album. PF zaten bu tarz tematik albumler yapmakta daha sonra ustalasti, ama formulu ilk kez bu albumle tutturdular bence.
Bana ilginc gelen bir detay, muzik tarihinin en cok bilinen ve satilan albumlerinden biri olmasina karsin icinde oyle fazla hit sarki yoktur. Hatta Money’i bir kenara koyarsak, icindeki hicbir sarki en cok bilinen PF parcalari arasina girmez. Yani icinden neredeyse hic hit single cikarmadan, komple album olarak basarili olmustur bu eser.
Bi de heralde progresif muzikte bu kadar impact yaratan bir album daha var midir bilmiyorum. Bu albumdeki enstrumental duzenlemeleri, solo gitar metodlarini, klavye partisyonlari ve sample kullanimlarini
kendinden sonraki nerdeyse butun progresif/rock metal gruplarinda bir sekilde gorebilirsiniz.
Herhalde Waters/Gilmour balansının en iyi, en dengeli sağlandığı PF albümü budur. Kendi düşünceleriyle paralel olarak; Wish You Were Here’da uzun ve melankolik gitar tabanlı Shine On’lar Gilmour’u öne çıkarıyorken, Animals ve arkasından gelen The Wall’da artık saykedelyadan aktivist duyarlılığa kayan politize lirikleriyle adeta Waters’ın solo albümleri gibi duruyor.
Time belkide en sevdiğim Pink Floyd şarkısıdır ama bu albüm en sevdiğim Pink Floyd albümleri arasında 3. sırada. Animals > Wish You Were Here > The Dark Side of the Moon diye gidiyor bende sıralama.
Bence berbat bir albüm……… desem linç edilirmi heralde,şaka şaka bu albüm müzik tarihinin en iyi aybümüdür.Metalini,popunu,rapini bilmem ben.
Olm ne kadar Pink Floyd dinleyen arkadaşım var, hepsi sevişiyor lan!!1! Bi’ bu grup bi de R.E.M. Bunların böyle bir kerameti mi vardır nedir? Ben de dinlemeye başladım bakalım sevişecek miyim hahah.
Kendilerinden de hiç hazzetmem Punk’çı olduğum için. Tabi pank/mank, dazlak dazlak adamları dinleyen insanı kim n’apsın. Bak şimdi bir entellik çöktü üzerime. Duygusal, gizemli modlara girerek Wish You Were Here çalasım geldi gitarda.
Bu albümde de en sevdiğim parça On the Run geçişi. Sonra da The Great Gig In The Sky. Çünkü baş döndürücü bir kadın vokali var. -öhöm- Neyse yorumu burada bitireyim en iyisi. Hatta gidip Exhumed falan dinleyeyim, burada ne işim var?
12.10.2019
@Raddor, pink floyd tişörtüyle gezip cihangirde vurduruyorum temalı kızlar
13.10.2019
@Raddor, Ben en çok punkçılar sevişiyor sanıyordum. Şaka bir yana Pink Floyd en sevdiğim 10 prog rock grubu arasında değil ama bu albüm bence gezegen üstü bir albüm. Kimse bu dünyada icra edildiğine inandıramaz.
15.10.2019
@deadhouse, punkçılar yine iyi de bu konuda en kötü metalciler galiba. Sevişen arkadaşlar üzerine alınmasın, benim metalci arkadaş çevresi birebir şu:
https://bit.ly/2Bbh0we
Albüm benim gibi progresif sevmeyen birine bile kendini sevdirdiğine hakikaten dünya dışı olmalı.:)
Bugün 50. yıl dönümü. Muhtemelen tarihin en büyük albümü.
Bu albüm bana çok kötü bir anıyı hatırlattığı için dinleyemiyorum artık.
Yoksa bu albüm olmasa babamın, dolayısıyla benim müzik zevkim oluşmazdı.