Bir haftalık aradan sonra tekrar beraberiz sevgili gönül dostları. Bildiğiniz gibi uzunca bir süredir sitedeki görev dağılımında aksamalar olduğundan, röportaj ve editör yazısı gibi bazı köşelerde ufak aksamalar oluyor. Yakında her şey eskisi gibi, hatta daha da zengin şekilde devam edecektir.
Bu hafta bahsetmek istediğim birkaç konu var. Bunlardan ilki, CARCASS’ın yeni şarkı yayınlamış olması. AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA!!!!!
CARCASS ulan bu! Öyle böyle bi olay değil. Şarkıya bayıldım mı? Henüz bilmiyorum, albümle birlikte dinleyince karar vereceğim. Ama o kadar mutlu oldum ki, adeta öfori yaşadım, kendimi kaybettim. Ayrıca kimse merak etmesin, şurada bahsettiğim şeyi de albümü satın aldığımda yapacağım ve videosunu paylaşacağım.
THE HAUNTED’ın eski kadrosu ile tekrardan faaliyete geçmiş olması da benim açımdan haftanın en önemli birkaç haberinden biriydi. Bu olaya cidden sevindim, çünkü grubu daha ilk albümü çıkmadan, demo safhasından beri takip eden, her şeylerine sahip, iki kez canlı izlemiş, iki kez röportaj yapmış, elemanlarından bazılarıyla yüz yüze muhabbet etmiş bir insanım. Cidden çok çok sevdiğim bir grup. Bu sebepten de, her ne kadar deneysellik konusunda yobaz biri olmasam da, öz hakiki THE HAUNTED’lıktan uzaklaştıkları albümlerine çok da fazla ısınamamış biriyim. Bu yüzden kemikten et sıyıracak yeni THE HAUNTED’ı altıma işeyerek bekliyorum.
KATATONIA’nın yeni çalışması “Dethroned and Uncrowned”dan da bahsetmek istiyorum. Başta çok ilgimi çekmeyen bu olay, “Dead End Kings”i çok sevdikçe bir anda heyecanla beklediğim bir olaya dönüştü. Kesinlikle çok keyifli bir iş çıkacağını düşünüyorum ve merakla yolunu gözlüyorum.
Jeff Loomis ve Keith Merrow’un ortak projesi, sanırım birçok insanın beyninin akmasına neden olacak. Yayınladıkları yeni şarkı, tıpkı ilki gibi akıl tokatlayan bir rif karnavalı. Daha iki şarkıdan böyleyse, çıkacak sonuç nasıl olacak, meraklardayım. Hem de normal bir merak değil, ağızdan salya akıtmalı bir merak.
James LaBrie, DREAM THEATER ve MULLMUZZLER’ın yanı sıra solo albümleriyle de takip ettiğim bir isim. Zaman içerisinde performansında düşüşler olsa da, solo albümlerindeki değişimden memnun olan kitleye dâhil bir insan olduğumu söyleyebilirim. Kendisinden daha progresif veya, “James LaBrie’msi” işler bekleyenler de elbet var, ancak ben, DREAM THEATER’da yapmadığı türde ve kendisinden beklenmeyen tarzda şeyler yapıyor olmasını büyük memnuniyetle karşılıyorum. Bunun “death metale göz kırpıyor” olmasıyla bir alakası yok; cidden sevdiğim tür bir şeyler yapıyor ve bu şekilde açık fikirli olmasını da takdir ediyorum.
GORGUTS yeni şarkı yayınladı, dengeler değişti, mertlik bozuldu, her şey oldu. Evet. GORGUTS yeni şarkısıyla bizi çok ama çok müthiş bir şeyin beklediğinin sinyallerini vermekle kalmadı, 2 aylık bir işkence sürecinin de startını vermiş oldu.
“Forgotten Arrows” bir terbiyesizlik, bir günahkârlık timsali olarak belleklerimize kazındı. Albüm çıkana kadar heyecandan kendi suratımı yemeyi planlıyorum.
WATAIN ilk single’ı “All That May Bleed” ile bence sıradan bir geri dönüş yaptı. Tamam WATAIN candır falan ama, şarkıyı on kez dinlemiş bir insan olarak, fazla etkilendiğimi, o içimize asit sıkan WATAIN zehrini bulabildiğimi söyleyemeyeceğim. Umarım albümün geri kalanı o özlediğimiz WATAIN havasına sahiptir. İlk şarkıdan vurulmamış olsam da albüme dair ümitliyim.
IHSAHN hastası bir insan olarak “Eremita”yı henüz dinlememiş olmam cidden büyük mallık olsa da, yeni albüm haberiyle birlikte aradaki bağlantıyı kaçırmamak adına ilk iş “Eremita”yı hatmetme yolculuğuma en kısa zamanda başlayacağım. IHSAHN yaratıcı, akıllı, çalışkan bir adam. Üstelik de gerçek bir müzisyen. Bu yüzden yapacağı her şey belli bir kalitenin üstünde olacaktır. Yeni albümü de merakla bekliyorum, “Eremita”yı dinledikten sonra eminim ki daha da büyük merakla bekleyeceğim.
Evet. Resmi olarak açıklıyorum: BORN OF OSIRIS’i çok büyük oranda sıradan buluyorum.
VEIL OF MAYA dururken bu adamların daha üstlerde yer almasına anlam veremiyorum. Sevdiğim birkaç şarkıları var, ama genel anlamda bence yaratıcılık problemi çekiyorlar. Biliyorum sevenleri de çok, ama benim zevkime çok hitap etmiyorlar. Yeni yayınladıkları şarkı da, çıkacak yeni albümlerini merak etmememi sağlamaya yetti.
Bahsedeceğim son konu ise SLAYER’ın devam edip etmeme konusunda iç hezeyanlar yaşıyor oluşu. SLAYER, tıpkı diğer dev gruplar gibi bir şirket. Grubu bu şekilde görenlerin başında da Kerry King geliyor. Sanırım yarın öbür gün Tom Araya da gruptan ayrılsa bile Kerry King başka bir vokalistle grubu devam ettirmek ister. Çünkü belli ki SLAYER’ı her anlamda bir işletme olarak görüyor, ki bu konuda haksız olduğu da söylenemez. Yüzde yüz haklıdır demek bana düşmez tabii, ama tam anlamıyla haksız da değil diye düşünüyorum. Sonuçta ellerinde para basan bir makine var ve bunu sonlandırmak istememesinden daha normal bir şey olamaz. Üstelik Araya’nın sağlık sorunlarının aksine, Kerry’de bir sağlık sorunu da yok ve sanki bu işi daha bir 10 yıl yapacakmış gibi bir hali var. Araya ise bu konuda daha temkinli, hatta fişi çekme konusunda biraz olsun istekli gibi. Bunun başlıca sebebinin sağlık sorunları olduğunu düşünüyorum. Kararı bana bıraksalar… Ahahah ortama gel;
“Dear Ahmet,
Please tell us if we should break up or not. It is up to you.
Thanks,
SLAYER”
Her neyse, bana bıraksalar, muhtemelen;
“Dear SLAYEEEEEEEEEEEEER,
What the fuck are you talking about, if I say “Break up”, the SLAYER fans would beat me senseless, come the fuck on!
Jesus!”
falan derdim.
Her neyse. Manyak olmadığım için SLAYER’ın dağılması konusunda bir tercihte bulunmuyor, susuyorum.
Evet arkadaşlar. Bu hafta da editör yazısından bu kadar. Şaka maka iki A4’ten fazla yazı yazmışım. Söylemek istediğiniz bir şeyler olursa aşağıda söylersiniz. Hepinize geleceğe umutla bakacağınız günlerle dolu, çok fazla güleceğiniz, kahkaha atacağınız, eğleneceğiniz, sevip sevileceğiniz bir hafta dilerim.
”What the fuck are you talking about” kısmında kahkaha attım ahahah.
Bu arada Born of Osiris’in The Discovery albümünün köpeğiyimdir,sırf o albüm yüzünden grubu sever sayarım kendimi ama evet,o albüm haricinde bence de şarkıları çoğunlukla sıradan. Hele de yeni çıkan. Başı güzel gitse de sonradan aşırı sıradan,resmen malzemeden çalmışlar.
CARCASSSSSSSSSSSSSSSSS!!!!!!!!!!!!!!!!!
@Ahmet Saraçoğlu, Veil Of Maya bende çok seviyorum ama After The Burial’a ne diyorsun? yanılmıyorsan sende seviyordun onları.
03.07.2013
@ismail vilehand, onu da çok seviyorum, sonradan aklıma geldi sen deyince. “In Dreams” favorim.
http://www.pasifagresif.com/2010/12/after-the-burial-in-dreams-2/
Burada 7,5 vermişim, yeni albüm umarım “id” sonrası çıkan “Eclipse” gibi olmaz, (“Eclipse” de iyi ama “id” başka bi şey), After the Burial’dan beklentim baya büyük.
Yazarda kafayı sıyırma belirtileri baş göstermiş ;))))))))))))