Ömer Kuş
Her yıl İsveç’in Örebro şehrinde gerçekleşen Metallsvenskan festivalinden izlenimlerimi aktarmaya çalışacağım bugün. Keyifli bir yazı olmasını diliyor, bazı düşük kalitedeki fotoğraflardan dolayı özür diliyor ve yazıya girişiyorum izninizle.
Metallsvenskan nispeten düşük bütçeli, küçük çaplı bir festival ve İsveç’in en ucuz festivallerinden biri (hatta en ucuzu sanırım) olarak gösteriliyor. Örebro şehrinin merkezinde küçük sayılabilecek bir alanda gerçekleşen festival bu yıl katılımcı sayısı olarak en bereketli yılını yaşadı. AT THE GATES ve KING DIAMOND gibi iki devin sahne alması bunda büyük bir etken olarak gösterilebilir sanırım. Benim orada bulunma sebebim ise AT THE GATES’in yanında PRIMORDIAL idi tabii ki. Beni en çok etkileyen grupların başında gelen PRIMORDIAL’ın bu festival için açıklandığını duyduğumda yerimde duramamıştım.
Festivalin en ilginç özelliklerinden biriyse içerisinde bir de futbol turnuvası barındırması. Futbolcuların ise genellikle grup elemanları, dergi yazarları, festival kadrosundan falan oluşması. Takımlara bir göz atın mesela, tanıdık çıkabilir belki. Linkte Fotboll kısmına gidip farklı takımların kadrolarını görebilirsiniz.
24 Mayıs Cuma akşamı başlayan festivalin ilk gününe ancak 21:30 gibi teşrif edebildim işten çıkıp 3 saatlik yol sonunda Örebro’ya gidebildiğim için. Ama Cuma günü zaten AT THE GATES dışında izlemek istediğim grup olmadığı için ve AT THE GATES de saat 23:15’te sahneye çıkacağı için sorun yoktu.
THE KRISTET UTSEENDE adlı İsveçli ve pek bir olayı olmayan grup yandaki küçük sahnede çalarken AT THE GATES için beklemeye koyuldum. Yanımda bekleyen insanların hepsinde büyük bir heyecan vardı. En azından birkaç kişiden “yıllardır bekliyoruz lan, oha birazdan burada çalacaklar” gibisinden sözler duydum.
Sonunda beklenen an geldi ve hiç çıkarmadığı şapkasıyla Tompa reyiz, Björler kardeşler ve diğerleri birer birer sahneye geldiler. “GO!” nidasıyla coşturan Slaughter of the Soul çalınan ilk şarkı oldu ve başlamasıyla birlikte en öndeki sıralardan birinde olan bendeniz, baya bir hareket edemediğimi görünce “eeah bırakın lan beni” diyerekten bir iki arka sıraya geçtim. Baya delirmişti millet. Önceki gün yağmur yağdığı için yerler bataklık gibiydi ve ayakkabı, pantolon ne varsa bok gibi oldu. Ama sahnede AT THE GATES vardı, umrumuzda olur muydu? Tompa’nın vokalinin genel olarak konser boyunca az duyulmasının dışında hiçbir sorun yoktu. Slaughter of the Soul’dan hemen sonra Cold geldi. Bundan sonraki sırayı tam hatırlayamayacağım ama (şerefsizler setlist.fm’e de koymamışlar) çalınan şarkıları karışık olarak şöyle sıralayabilirim:
1. Slaughter of the Soul
2. Cold
3. Windows
4. All Life Ends
5. The Beautiful Wound
6. Under a Serpent Sun
7. Suicide Nation
8. World of Lies
9. Unto Others
10. Nausea
11. Need
12. The Swarm
13. Terminal Spirit Disease
14. Forever Blind
15. Kingdom Gone
16. The Burning Darkness
———
17. Blinded by Fear
Yukarıdaki şarkılardan bir ikisi Blinded by Fear’dan sonra çalındı ama hangileri hatırlamadığım için hepsini yazdım. Blinded by Fear ise unutulmaz bir giriş olduğu için onu ayrı koymayı tercih ettim. Grup tekrar sahneye çıkmak üzere içeri girdi, birkaç saniye sonra hani Blinded by Fear’ın başındaki gıcırtılı falan sesler var ya, işte bir gıcırtının iki saniyesinin aynı anda binlerce kişiyi nasıl delirtebildiğini o an gördüm. Ondan sonrası malum zaten. Delicesine böğürerek şarkıya eşlik etmek, boynu kopartırcasına kafa sallamak, hava gitarıyla solo atmak vs.
Slaughter of the Soul albümünün hepsi çalındı gördüğünüz gibi. Genel olarak SotS şarkılarında coşkunun çok daha fazla olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Konser bitti ve Tompa “yarın futbol sahasında görüşürüz” diyerek sahneden ayrıldı. Ertesi gün ATG elemanlarının oynadığı takımın bütün maçlarını kaçırmak ise benim öküzlüğüm olarak tarihin tozlu sayfalarındaki yerini aldı.
25 Mayıs Cumartesi saat 14 gibi festival alanına geldim ve direk futbol sahasının yolunu tuttum. Geldiğimde adeta bir yıldızlar karması olan Armageddon FF Capitals sahadaydı. Defansın belkemiği AMON AMARTH’tan Johan Hegg, İrlandalı golcü, PRIMORDIAL’dan Alan Nemtheanga ve sümüğüyle rakiplere korku salan efsane LG Petrov bu takımda bulunan arkadaşlardan yalnızca bazılarıydı.
İşte İrlandalı forvet Alan Nemtheanga.
Aşağıda ise rakip atak oyuncularını kucaklayıp hallaç pamuğu gibi atan Johan Hegg’i şık formasıyla görebilirsiniz.
Aha bu da LG Petrov taktik verirken.
SABATON elemanları da yalnızca futbol oynamak için festivale gelmişlerdi. Grubun vokalistinin hayatımda izlediğim en kötü topçulardan biri olduğunu söyleyebilirim. İlk girdi sahaya, “yok sen şuraya geç, kanatları tutun, adamı boş bırakmayın, paslı oynayın, hem kaleci hem oyuncuyum” falan bişiler diyor, iyi oynayacak sandım ama kazmaymış herif.
Neyse bir Armageddon Capitals maçından sonra Johan Hegg’le muhabbet etmek için saha kenarınagittim. Ama neye niyet neye kısmet hesabı, Johan’a gelmeden PRIMORDIAL’dan Alan’ı görünce, üzerimdeki PRIMORDIAL tişörtünü de göstererek direk yanına gittim. Sanki beni uzun zamandır tanıyormuşçasına samimi bir şekilde nasılsın iyi misin falan diye sordu ve bir yandan maç izlerken bir yandan muhabbet etmeye başladık. Adamın cana yakınlığını görünce gruba olan sevgim bir kat daha arttı şerefsizim. Bu arada işin ilginç yanı, aslında Alan’ı festivale sadece futbol oynamaya davet etmişler, o da “e madem geliyorum bi de konser verek ya?” demiş, önce mızmızlanıp paramız yok kem küm falan diyen festival ekibine, “yea tamam anlaşırız bir şekilde” diyerek olayı çözmüş. Bu arada takımı bütün maçlarını kazanmıştı ve eğer final oynasalardı, maçtan sadece bir saat sonra konsere çıkmak zorunda kalacaklardı. Neyse ki yarı finalde elendiler de biraz dinlenmeye vakti olmuştur diye umuyorum.
Sonra sıra geldi PRIMORDIAL konserine. Görmek istediğim gruplar listesinin üst sıralarından yer alan grubu göreceğim için gerçekten çok şanslı hissediyordum. İki üç kişiyle birlikte yarım saat öncesinden sahne önündeki yerimizi alıp beklemeye başladık. Saat 17:15’te, güneş cayır cayır yanarken, bir avuç seyircinin önüne çıktı grup. Birkaç saat önce benle muhabbet eden adam gitmiş, adeta bir manyak gelmişti yerine. Grup No Grave is Deep Enough’la yardırmaya başladı ve Alan’ın inanılmaz gaza getirme becerisinin de etkisiyle bir avuç seyirci bir anda arttı.
Kesinlikle son zamanlarda izlediğim en ruhlu konserdi. Alan moda öyle bir giriyor ki, etkilenmemek, yumruğu sıkıp haykırarak şarkılara eşlik etmemek, kafa sallamamak mümkün değil. Vokali zaten kusursuzdu. Diğer elemanlar da kusursuz bir şekilde çaldılar ve mest olmuş bir şekilde 45 dakika (evet yalnızca 45 dakika maalesef) geçirdim.
Setlist aynen şöyleydi:
1. No Grave is Deep Enough
2. Gods to the Godless
3. Bloodied Yet Unbowed
4. As Rome Burns
5. The Coffin Ships
6. Empire Falls
Grubu tekrar, daha uzun bir setlistle izlemek için can atıyorum. Gerçekten beni son zamanlarda en çok heyecanlandıran, gaza getiren, duygu seli yaşatan konserdi. Olur da bir gün PRIMORDIAL konseri izleme şansını yakalarsanız, gidin. Grubu dinlemiyorsanız da gidin.
Bundan sonra izlemek istediğim grup yakında dağılacak olan ve son konserlerinden birini veren VOMITORY idi. Grup her ne kadar performans açısından başarılı olsa da, sahnede biraz sönük kaldı diyebilirim. Son konserlerinden birini veren bir grup için normal görüyorum ama bunu. Özellikle vokalist/basçı arkadaş Erik Rundqvist bitse de gitsek havasındaydı. Gitaristlerden biri frontmanlik görevini üstleniyordu. Ama yine de yardırma dolu bir 45 dakika geçirdik VOMITORY sayesinde. Yakında dağılacak olan önemli bir grubu canlı izlemek de iyi oldu. Sosyetenin ünlü isimlerinden Johan Hegg de konseri izleyenler arasındaydı. Yeni sevgilisiyle düşman çatlat… yok lan, bildiğin başka sakallı abilerle takılıyordu işte.
VOMITORY’den 15 dakika sonra diğer sahnede İsveç’in son dönemde yükselen yıldızlarından olan GRAVEYARD çıktı sahneye. Eski tip enstrümanları, amfileri, kıyafetleri ve saç-bıyık kombinasyonlarıyla bizi bir anda yıllar öncesine götüren grup, AT THE GATES ve PRIMORDIAL’dan sonra en çok keyif aldığım konsere imza attı. Seyircinin de gayet iyi katılım gösterdiği konserde Hisingen Blues, Ain’t Fit to Live Here, Endless Night gibi şarkılar çalındı. Grubun sahne performansı gerçekten çok iyi ve keyif aldıklarını gösteriyorlar ve bunu seyirciye de yansıtabiliyorlar. Daha da büyüyeceklerini düşünüyorum. Daha önce doğru dürüst dinlemediğim grubu bundan sonra takibe alacağım kesinlikle.
Festivalin son grubu ise bir efsane olan KING DIAMOND idi. Doğru düzgün KING DIAMOND dinlemediğim için (tamam vurmayın lan) pek hakkını veremedim konserin ama yine de gayet eğlenceliydi. Grup sahneye çıkmadan 2-3 saat önce kocaman siyah perdelerle sahne kapatıldı ve arkada çeşitli olaylar döndüğü belliydi. KING DIAMOND konseri zaten adeta teatral bir gösteri şeklinde geçiyor.
Bilindik vokallerini kusursuz bir şekilde gerçekleştiren reyiz, bir yandan da sahnede o anki şarkıya uygun atraksiyonlara girişiyor. Şu an adını hatırlamadığım büyükanne ile ilgili bir şarkıda (iyice rezil oldum anasını satayım) büyükanne kılığına girmiş biriyle diyalog gerçekleştirmesi bunun örneklerinden biriydi mesela. Bir iki MERCYFUL FATE şarkısı da çalmayı ihmal etmediler bu arada.
Bu konserle birlikte festival son buldu ve klasik bir şekilde kısık ses, sancılı vücut ama mutlu bir ifadeyle evin yolu tutuldu. Baya uzun bir yazı oldu sanırım ama umarım okuması keyifli olmuştur diyor, sağlıcakla kalın diyorum.
Çok güzel konser yazısı olmuş eline sağlık.Yine beni hüzün kapladı.Şu dünyadan at the gates i izleyemeden gidicem =(
28.05.2013
@progressive, valla konser vermeyi bırakmaya pek niyetleri yok gibi. Yakında Türkiye’ye de gelirler bakarsın :)
Şahane yazı olmuş Ömer, eline sağlık. Biraz çatladım lan kıskançlıktan.
28.05.2013
@Ertuğrul Bircan Çopur, eyvallah. Sen de arada az çatlatmıyo değilsin hani. :)
bu arada allsvenskan isveç 1. futbol liginin adı (bizim süper lig gibi). festivalin adının metallsvenskan olması güzel bi kelime oyunu olmuş.
Futbol organizasyonu cidden çok şahaneymiş. atg’ı canlı dinlediğin içinde çok şanslısın
Süper yazı. Maç olayına bayıldım ahah.
Johan Hegg’in nefis faulü için: http://youtu.be/ddK6i0j2qCs?t=1m19s
28.05.2013
@Bahadir Sarp, Johan Hegg meğer Samsunsporlu Ercan’mış.
28.05.2013
@Bahadir Sarp, Bu Johan Hegg’de tam böyle Sergio Ramos, Pepe, Materazzi, Lugono gibi sert müdahale yapan çirkef defans oyuncusu havası vardı zaten bu videoda tasdiklemiş oldu aksdjlaksdjalsd.
28.05.2013
@Bahadir Sarp, bu sene yaptığı çok daha estetikti ya. Bildiğin sarıldı adama sonra da savurdu :)
Eğer orada olma isteği yaratıyorsa bir yazı bence iyidir ve bu yazı tam da o hissi veriyor. Diline sağlık.
Ayrıca her şey bir kenara futbol oynama isteği yarattı.
28.05.2013
@BelGarath, çok teşekkürler efenim. Beğendiğinize sevindim.
http://www.youtube.com/watch?v=TJH0eBtnbcs
Vay kardeşime.
Bu olayda konserler de mi varmış ya,ben sadece futbol turnuvası sanıyodum. Öğheey harbiden.
Ömer şu anda en çok küfür yiyen Türk metalcisi olduğunun farkındasındır umarım.
28.05.2013
@Ahmet Saraçoğlu, hepsi Pasifagresif için.
02.06.2013
@Ömer Kuş, Ellerine sağlık mükemmel bir yazı olmuş öncelikle, organizatörlerin oradaki insanların bizden ne kadar ilerde oldugunu gördük sayende anlattığın kadarıyla.Bu arada yıllardır dinlerim edeirm king diamond ve mercyful fate arasındaki fark ne fate kim king kim?
14.06.2013
@Overkill, biraz gec gordum cevabini ama gec olsun guc olmasin. Tesekkur ettim öncelikle.
King Diamond eskiden Mercyful Fate grubunun vokalistiydi, sonra ise solo kariyer olaylarina girdi King Diamond adiyla, Mercyful Fate de dagildi ya da askiya alindi. Daha iyi bilen birisi varsa aydinlatabilir tabi :) Yazida da dedigim gibi pek King Diamond veya Mercyful Fate dinleyen biri degilim.
At the Gates ve King Diamond ha. Uf uf uf, ne denir ki abi, mübarek olsun. Bi de ufak çaplı festivalde ha. Buraya sakin yazmamın tek sebebi 15 dakikadır sövmem.
Futbol var, at the gates var, johan hegg var amınakoyim yazıya bak lan!
Çok güzel yazı olmuş, ellerine sağlık. Bari biz göremeyeceğiz, bizden bir kardeşimiz görsün At the Gates’i ühü ühü ühü.. :’(
Ömer sana olan kıskançlığım gün be gün artıyor.Hayranı olduğum ülkede yaşıyorsun.Öldüğüb bittiğim grupların konserlerine imza günlerine gidiyorsun.Agalloch mu deyim at the gates mi deyim kimlere söyliyim derdimi kimlere söyleyim :)
Tüm bunları evrene gönderip ordan sana sektirmeyi düşünüyorum :)) yazı için elleirine sağlık çok çok güzel olmuş
12.06.2013
@Swedish, hehe, bir gün sana da nasip olsun diyorum. Yorum için de teşekkürler :)