Bu haftaki konuğumuz, ABD’nin son dönemde adından sıkça söz ettiren gruplarından INTER ARMA. Black metal, sludge metal, Southern metal, post metal; müziklerini nasıl tanımlarsanız tanımlayın, INTER ARMA’nın herkese hitap eden bir grup olmadığı ortada. Son albümü “Sky Burial“ı kısa süre önce çıkaran bu sıradışı grubun sıradışı üyelerinin olmasını beklememek de saflık olur diye düşünürken, grubun davulcusu T.J. Childers geldi ve beklentilerimizi boşa çıkarmayacak düzeyde kafası iyi bir insan olduğunu bize ilk andan hissettirdi. Grubu tanımıyorsanız bile, T.J.’in cevapları için röportajı okumanızı tavsiye ederiz, zira her zaman bu kadar “taşak” gibi kafayla röportaj yapan adamlar çıkmıyor karşımıza. Doğrusunu söylemek gerekirse röportaj aslında çok daha taşak bir kıvamda, lâkin Türkçe’ye tercüme edince o tadı biraz kayboluyor ister istemez. Yine de “Hahahahaha” diye başlayan iki cevap olduğunu söylersek, röportajın genel havasına dair biraz olsun fikir vermiş oluruz herhalde.
Evet; karşınızda INTER ARMA, T.J. Childers ve güzel kafası.
Selam T.J.. Hemen başlayalım. Inter Arma’nın sound’unu kolayca tanımlamak pek mümkün değil. Grup olarak, kendinizi önceden belirlenmiş ve “sınırlı” bir alan içinde mi tanımlıyorsunuz yoksa yalnızca stüdyoya girip, içinizden gelenleri mi çalıyorsunuz?
T.J.- Hahaha, keşke stüdyoya girip içimden geleni çalma lüksüne sahip olsaydım. Ufak birkaç detay haricinde neredeyse tüm müzikal bölümler önceden planlanıyor. Şimdi grupların, The Beatles ve Hendrix’in zamanındaki gibi stüdyoya girip, kayıt tuşuna basıp, “jam” yapma şansları pek yok. Müzikal olarak kendimizi sınırlama konusuna gelince, tabii ki hayır. Tabii ki şarkılarımızın içine dance pop parçaları falan sıkıştırmaya çalışmıyoruz ama çaldığımız bir şeye “Bu pek de bize uygun değil.” dediğimiz tek bir an bile olmadı. Bana kalırsa bu, müzik yapmanın çok boktan ve sıkıcı bir yolu.
“Sky Burial”ı konsept bir albüm olarak görüyor musunuz? Sadece sözler anlamında değil. Yani “gökyüzü defni” olayının kendisi rahatsız edici bir deneyime benziyor ve etrafında yoğun bir atmosfer var. Bence “Sky Burial” bu atmosferi çok iyi yansıtıyor. Akbaba benzeri scream vokaller, rüzgar sesleri ve devasa bir sound… Fakat bunun planlı mı, yoksa sonradan üstenilen bir şey mi olduğundan emin olamadım.
T.J.- Planladığımız bir şey değildi. Mike’ın yazdığı sözlerden bazıları şarkıdan şarkıya devam eden bir konsept taşıyor ancak onun da niyetinin bir konsept albüm yazmak olduğunu düşünmüyorum. Ayrıca oturup sözleri okuduğunuz zaman, şarkılar içinde devam eden farklı temalar da bulmanız mümkün. Bu durum tamamen dinleyicinin şarkıları nasıl yorumladığına bağlı. Bununla birlikte, müzikal olarak herhangi bir tema veya konsept izlemedik. Miks bittikten sonra, güzel bir akıcılığa sahip olan bir şarkı sırası belirledik ama aklımızda bir konsept yoktu yine. Ama tabii ki işitsel olarak da istediğin gibi yorumlamak mümkün.
“Sky Burial”a gelen tepkilerin çoğu gayet iyiydi, İnternet’teki albüm kritiklerinden ve yorumlardan söz ediyorum yani. “Sky Burial” veya Inter Arma ile ilgili gördüğünüz en “alakasız” yorum neydi?
T.J.- Hahahahaha, “’sblood” klibi çıktığı zaman millet ondan DELİ GİBİ nefret etmeye başladı. Muhteşem Katt Williams’tan bir alıntı daha yapmam gerekirse: “Sevgilinizden nefret eden 30 tane orospu çocuğu varsa, yaz gelmeden 40 tane bulmanız lazım.”. Maalesef “herkesin” bir fikri var. İnternet sayesinde fikirlerini bir anonimlik perdesi ardından söyleyebiliyorlar. Gerçek, “kvlt” metal de budur zaten, değil mi? Genelde davullar veya prodüksiyon üzerine yorumlar geliyor. Pezevenkler. (Ç.N. evet, pezevenkler.)
Eğer varsa, Inter Arma’nın olağan şarkı yazım sürecini anlatır mısınız?
T.J.- Şarkıdan şarkıya değişen veya aynı kalan şeyler var ve hiçbir şekilde “olağan” bir süreç değil. Örnek olarak “Survival Fires”ı kullanayım. O şarkıdaki tüm rifler Trey’e ait. Orta bölümde giren yavaş, sessiz bir bölüm bulmuştu, uyduğunu da düşünüyorduk ama o bölümle ne yapacağımızı pek bilmiyorduk. Ana rif-A/B bölümünü tamamlamıştık ve ben de yavaş, sessiz bölümü A/B-başlangıç bölümü ve ikinci köprüden sonra gelen ağır bölüm arasında bir geçiş olarak kullanmayı önerdim. “Sky Burial” da aşağı yukarı aynı şekilde gelişti, ama o şarkının rifleri Steven’a ait. “’sblood”ın tamamı bir müzik odasında yazıldı (ne olacaktı, tek bir nota var şarkıda), “Destroyer” da öyle. Ama “Destroyer”ın çoğu canlı performanslarda da oluştu denilebilir. Dediğim gibi, bizim olağan bir sürecimiz yok.
Daha önce de söylediğim gibi, “Sky Burial”da devasa bir sound var, hem prodüksiyon hem de şarkı yazımı anlamında. Ama beni devasalığın ötesinde etkileyen şey “bütünlük” oldu. Birçok isimden etkilenen bir grup olduğunuz belli ama bu farklı stilleri bir araya toplayıp, orijinal bir sound ile gelmeyi nasıl başardığınızı düşünüyorsunuz?
T.J.- Bu soru bize yakın zamanda birçok kez soruldu ve verebileceğim en dürüst cevap “bilmiyorum” olacak. Önceden belirlediğimiz bir şey veya “nasıl bir grup olmak istediğimizi” tartıştığımız bir toplantı düzenlediğimiz falan olmadı. Müzikten başka bir şeyi önemsemeyen beş tane adamdan çıkanlar işte.
Sanırım “Sky Burial”, Relapse Records etiketi ile yayınladığınız ilk albüm. Ancak albümünüzü aktif bir şekilde Bandcamp ve Facebook widget’ları gibi araçlar üzerinden, dijital olarak da satmaya uğraşıyorsunuz. Relapse gibi büyük denilebilecek bir şirket ile bir anlaşma sağlamanın, gruplar için hem yerel, hem de uluslararası tanınırlık anlamda “olayı bitirdiğini” mi düşünüyorsunuz, yoksa dijital dünyaya inancınız tam mı?
T.J.- Relapse bizim için birçok yeni kapı araladı, hem ABD’de, hem de yurtdışında. Onlar olmasaydı bu şansları hiçbir zaman elde edemezdik ve bu yüzden onlara teşekkür etmeliyim. Ama “olayın bittiğini” kesinlikle düşünmüyorum. Tam olarak zengin veya ünlü değiliz. Hala ufak bir tur otobüsü ile turluyoruz. Yeni davullara ihtiyacımız var. Bana biraz borç vermen mümkün mü?
Büyük bir şirket ile bir albüm anlaşması imzalamanın, gittikçe dijital ve bağımsız bir hale gelen müzik dünyası içinde nasıl avantajlar barındırdığını düşünüyorsunuz?
T.J.- Ben yaşlı bir adamım. Dinlediğim tüm gruplar farklı şekillerdeki şirketlere sırtlarını bir şekilde dayamışlardı. Sana sırtını tamamen İnternet’e dayayarak ünlü ve zengin olan bir grup söyleyemem. Öyle bir grup duymuş olsaydım da sevmezdim muhtemelen.
Haziran ayında Scion Rock Fest’te sahne alacaksınız. Scion A/V adını metal ortamlarında her geçen gün daha fazla duyuyoruz ve Toyota gibi bir şirketin ekstrem müziğe sponsor olması, destek vermesi biraz garip bir durum gibi görünüyor. Scion A/V ile ilgili genel olarak neler düşünüyorsunuz?
T.J.- Gidip Melvins ile beraber çalmamızı istiyorlar ve üstüne de para verecekler, ha? Tabii ki varım! “Davayı sattılar” saçmalığından nefret ediyorum. “Gutter punklar” sokakta yaşamaya devam edebilir. O şov meraklısı heriflerin çoğundan daha fakirimdir herhalde. Birkaç yıl önce Scion Fest’te Hate Eternal, Shrinebuilder ve Yob’u bedavaya izlemiştim. Bundan nefret etmeyeceğim tabii ki. Bir Toyota Scion mu alacağım peki? Hayır. Arabayı bırak, bir kasa Busch almaya bile param yetmiyor.
Inter Arma veya başka bir grupla Avrupa ülkelerinde konser verdiniz mi hiç? Vermediyseniz, yıllar boyu izlediğiniz YouTube videolarından hareketle, Amerikan ve Avrupa kitleleri arasındaki farkların neler olduğunu söyleyebilirsiniz? Konu açılmışken, bir Avrupa turuna çıkmak gibi bir planınız var mı?
T.J.- Hiç Avrupa’ya gitmedim, gruptan kimse de orada çalmadı. Geçen sonbahar aylarında gelmeye çalıştık ama fırsat bulamadık. Avrupalı dinleyiciler, daha farklı bir müzik anlayışına sahip gibiler. Bazı festivallerin kadrolarına bakıyorum ve “Barry Manilow’un Insane Clown Posse ile aynı festivalde ne işi var?” diye soruyorum kendi kendime. 2014 yılında geleceğiz oralara, muhtemelen ilkbahar aylarında.
Amerikan black metali ve İskandinav black metali arasındaki tartışmalar ile ilgili düşünceleriniz neler? Krallice, Wolves in the Throne Room ve Nachtmystium gibi grupların, black metalin gidişatını değiştirdiğini düşünüyor musunuz?
T.J.- Amerikan black metali, İskandinav black metaline karşı… Başka bir heavy metal sidik yarışına benziyor bence. Çok sıkıcı. Saydığın grupların üçünü de seviyorum ama black metalin gidişatını değiştirdiklerini düşünüyor muyum? Hiçbir fikrim yok. Waylon Jennings, şarkılarına rock ‘n’ roll prodüksiyonu katmaya başladığı zaman country müziğinin gidişatını değiştirdi mesela. Bunu bugün bile duymanız mümkün ama adamın adı HALA hak ettiği kadar duyulmuyor. Çok rezalet bir şey bence.
USBM ile ilgili bir soru daha; Deafheaven gibi gruplar, “klasik” black metal görünümünden tamamen sapmış bir akımı temsil ediyorlar. Hatta bazı insanlar tarafından “hipster black metal” diye anılıyorlar. Bu yeni yaklaşım ile ilgili ne düşünüyorsunuz ve Inter Arma’nın da bu gibi gruplar ile aynı yönde ilerlediğini düşünüyor musunuz?
T.J.- Hiç Deafheaven dinlemedim ama bir grubun nasıl göründüğü hiç umrumda değil. Eğer SANA GÖRE iyilerse, müziğin tadını çıkar. İnsanlar Burzum’u seviyor ve Varg’ın çocuk tacizcisi gibi bir tipi var. Hipsterların ne olduğundan bile emin değilim artık. “Hip” kelimesinin havalı bir şey olduğunu düşünürdüm hep. Bana iyi bir şeymiş gibi geliyor. Biz bir black metal grubu değiliz, o yüzden o kategoriye dâhil olabileceğimizi düşünmüyorum. Hele havalı hiç değiliz.
Hepsi bu kadardı. Zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz ve tüm çalışmalarınızda başarılar dileriz!
@violence, bence Varg’a yapılan bu yakıştırma ne kadar doğru veya yanlış olursa olsun önemli olduğu için manşet yapmışlardır. Varg’a biri böyle bir şey söylüyorsa bunu manşet yaparsın.
Adamlar müzik yapıyorlar ve tarzlarının ne oldukları hiç umurlarında değil. İşte böylelerini seviyorum <3 Ayrıca “Sevgilinizden nefret eden 30 tane orospu çocuğu varsa, yaz gelmeden 40 tane bulmanız lazım.” bunu çok pis tivitleyeceğim tuttu ahaha.
ne kadar uyuz lan bunlar.
çok sinirlendim ya.
ayrıca Varg’ın çocuk tacizcisi gibi bir tipi var sözünü manşet olarak koymak PA’ya hiç yakışmamış. ilgi çekmeye çalışan haber sitesi gibi olmuşsunuz.
20.05.2013
@violence, bence Varg’a yapılan bu yakıştırma ne kadar doğru veya yanlış olursa olsun önemli olduğu için manşet yapmışlardır. Varg’a biri böyle bir şey söylüyorsa bunu manşet yaparsın.
24.05.2013
@Tommix, yani doğrusunu yanlışını düşünmedim.çok çirkin bişey çok yüzeyse sığ lan. ne b içim adamsınız siz mi müzisyensiniz yani ?
Ön yorum: INTER ARMA=Batuhan Bekmen şu an benim için. Bakalım yazıyı okuyunca neler olacak.
Haha iyimiş adamlar :)
“Sevgilinizden nefret eden 30 tane orospu çocuğu varsa, yaz gelmeden 40 tane bulmanız lazım.”
ahaha ölüyorum. yalnız cidden helal olsun, hiç beklemiyordum böyle bi röportaj. çok keyifli oldu okuması.
harika bir röportaj. gruba olan sevgim katlandı resmen.
adamların çok iyi tespitleri var. waylon jennings hakkında söyledikleri çok iyiydi. diğerleri de boş değil.
Milliyet Magazin tadı vermeye başladı bu tip haberler..
Adamlar müzik yapıyorlar ve tarzlarının ne oldukları hiç umurlarında değil. İşte böylelerini seviyorum <3 Ayrıca “Sevgilinizden nefret eden 30 tane orospu çocuğu varsa, yaz gelmeden 40 tane bulmanız lazım.” bunu çok pis tivitleyeceğim tuttu ahaha.