# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
DIRK VERBEUREN
14.05.2013

Kendi şansınızı kendiniz yaratabilirsiniz.

SOILWORK, SCARVE, ABORTED, DEVIN TOWNSEND PROJECT, JEFF LOOMIS, WARREL DANE, BENT SEA, YYRKOON, SYBREED, THE PROJECT HATE MCMXCIX, ANATOMY OF I, daha niceleri… Evet, bu hafta özel bir konuğumuz var. Metal dünyasının özellikle son 10 yıldır en çok talep gören davulcularından Dirk Verbeuren. Kendisi çok yoğun bir turne programında olduğundan röportajın cevaplarını biraz geç yolladı, bu yüzden yeni SOILWORK albümüyle ilgili pek soru soramadık, zira soruları yolladığımız sırada albüm henüz çıkmamıştı. Albüm çıkmış olsaydı, zaten uzun olan röportaj muhtemelen iki katına çıkardı. Verbeuren, röportajı okuyunca göreceğiniz üzere son derece cana yakın, samimi bir insan. Sorularımıza içtenlikle cevaplar verdi ve ortaya bu güzel röportaj çıktı.

Selam Dirk, “Translucence”dan beri yaptığın işlerin büyük hayranları olarak seninle röportaj yapmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Senin cana yakın ve samimi bir adam olduğunu biliyoruz, o yüzden umarım soruların çokluğu seni sıkmaz.

Teşekkürler, haydi başlayalım!

Şu sıralar yeni SOILWORK albümü yüzünden oldukça meşgul olmalısınız ve biz de “Spectrum Of Eternity” sayesinde yeni albüm için günden güne daha çok heyecanlanıyoruz. Albüm beklentilerinizi karşıladı mı? Dürüstçe “öncekilerden daha iyi” diyebilir misiniz, cevap evet ise hangi yönlerden?

Albümün vardığı noktadan oldukça memnunum. Albümün 2 CD olması fikri ilk geldiği zaman çok şüpheciydim, ama “The Living Infinite” bütün beklentilerimin ötesine geçti. Açıkçası öncekilerden daha iyi olup olmadığını bilmiyorum. Bence bu herkesin kendi karar vermesi gereken bir şey. Baştan sona dinlediğim zaman kulağıma çok etkileyici ve değişken bir iş gibi geliyor, SOILWORK diskografisindeki diğer çalışmalardan ayrı bir yerde duruyor. Yani evet, albüm beni kesinlikle mutlu etti.

Peter gruptan çıktığı zaman, birçok insan SOILWORK’ün şarkı yazımı konusunda -bir kez daha- çok büyük bir parçasını kaybettiğini ve bu yüzden yeni albümün çok da iyi olamayacağını düşünüyordu. Ardından “The Living Infinite”in 2 CD’lik bir albüm olacağını duyurdunuz. Bu çok fazla sayıda iyi şarkı yazmış olmanızdan dolayı mıydı, yoksa “Peter gruptan çıkmış olabilir ama SOILWORK o olmadan da canavar gibi bir albüm yapabilir” tarzı bir gövde gösterisi miydi?

“The Living Infinite” bilinçli bir gövde gösterisidir. Peter 2005’te ayrıldığı zaman “Sworn To A Great Divide“ı çıkarttık, ki baktığımızda en iyi albümümüz olmayabilir. Bana o zamanlar iyi gelmişti ama “Sworn to a Great Divide”ın sorunu gruptaki elemanların müzikal olarak farklı yönlere gitmek istemeleriydi. O albümün bazı kısımları gruptaki herkesi mutlu edebilmek için taviz verilerek hafifletildi. Bu yüzden dinleyicilerimizin bir kısmı Peter olmadan yola devam edeceğimizi duyduklarında endişelendiler. Peter harika bir şarkı yazarı, bu kesin; ancak SOILWORK’te başka çok iyi şarkı yazarları da var. Sven ve Speed çok iyi şarkılar bestelediler. Sylvain zaten öbür grubumuz SCARVE’daki çoğu materyali yazmıştı ve “The Panic Broadcast” için 4 şarkı bestelemişti. Meğerse yeni gitaristimiz David de şarkı yazmayı iyi biliyormuş. “The Living Infinite”ı yazarken kendimizi herhangi bir yönden sınırlamaktan kaçındık. SOILWORK daha yapacak çok işi olduğunu herkese göstermek için yapabileceğimizin en iyisini yaptık!

SCARVE’ı ilk duyduğum anda fark ettiğim şey, davulcunun ne kadar iyi olduğuydu. Duyar duymaz hayranınız olmuştum bile. “Bu adam keşfedilmemiş bir hazine, yakında adını çok duyarız” diye düşündüğümü hatırlıyorum ve gerçekten de öyle oldu; hatta umduğumdan da fazlası oldu haha. Bize biraz Henry Ranta ayrıldığı zaman SOILWORK’ten gelen tekliften ve İsveç’e gidip SCARVE’ı durdururkenki ruh halinden bahsedebilir misin? Yani tam bir durdurma olmadı tabii ki; ama SCARVE’ın biraz belirsiz bir duruma düştüğü de ortada.

Haha, iltifat için teşekkürler dostum! SOILWORK ile çalmak tabii ki harika ve biraz da zihinsel bir fırtınaydı. Beraber çaldığımız yalnızca birkaç konserden sonra bana resmi olarak davulcuları olmamı teklif ettiler. Tam o zamanlarda, SCARVE için harcadığım çok fazla emek de meyvelerini vermeye başlamıştı aslında; daha iyi turlar ve çok beğenilen “Irradiant” albümü. O albüm aslında SOILWORK’ün beni “keşfettiği” albümdü. Albümdeki müziğe ve çaldığım davullara bayılmışlar. SCARVE kesinlikle tamamen bırakmak istediğim bir proje değildi, bu yüzden neredeyse iki yıl boyunca iki grupla birden turladım. Tabii ki bu bir yerden sonra çok fazla gelmeye başladı. SOILWORK’te çalmayı çok seviyordum, hâlâ çok seviyorum, bu yüzden onlara katılmak yapabileceğim en iyi seçimdi kesinlikle.

Bu konulara gelmişken, SCARVE ne durumda? Sylvain’in de bir süredir SOILWORK’te olduğu düşünülünce, her ne kadar SCARVE’ı kuran kişi sen olsan da, diğer üyelerin bu durumdan biraz ağzı yanmış durumda mı?

Köprünün altından çok sular aktı diyebilirim. SCARVE’daki elemanlara SOILWORK’e katılacağımı ilk söylediğimde biraz sıkıntı oldu tabii. Büyük resme bakacak olursak, yaptığım seçimin mantıklı olduğunu görebiliriz. SCARVE’ın dağıtımı hiç iyi gitmiyordu ve biraz da olsa para kazanmak için bile ümidim yoktu. Fransız bir grup olmanın da pek yardımcı olduğunu söyleyemem sanırım. SOILWORK’le biraz zaman geçirdikten sonra, SCARVE’ın daha işin başında olduğunu fark ettim. Profesyonel bir davulcu olmak için çok, çok fazla çalıştım ve SOILWORK benim için tam bir hayal gibiydi; hatta hala öyle! Sanırım aynı şeyler Sylvain için de geçerli. Bunları söylemişken, SCARVE hâlâ hayatta; ama daha çok bir stüdyo grubu gibi. Eskiden yaptığımız gibi odaya kapanıp birlikte bir şeyler çalarak yeni şarkılar yazmak için bir araya gelmek gibi planlarımız var, umuyorum ki bu yakın zamanda olur.

SOILWORK’e davet edildiğin ve dünyanın en bilinen ve aranan davulcularından biri haline geldiğin için kendini şanslı hissediyor musun? Bildiğin gibi metal dünyasında Morten Lowe Sorensen, Reno Killerich, Peter Wildoer ya da Jamie Saint Merat gibi, olayı yakından takip eden dinleyicilerin bildiği, fakat genel metal dinleyicisine tamamen yabancı olan şahane davulcular var. “Büyük çıkışı” yapmak için “şans” ne kadar önemli?

Evet şanslıydım. Ama şans, gerçekleşmesine yardımcı olabileceğiniz bir şey. On yıldan fazla bir süre boyunca her gün çok sıkı çalıştım. Olabileceğim en iyi davulcu olmayı, her zaman yaratıcı olmayı ve kendime özel becerilerim olmasını hedefledim. İdollerim Dave Lombardo, Pete Sandoval, Sean Reinert, Gene Hoglan vb. kadar iyi olmayı istiyordum. Birçok farklı müzisyenle çalışıp iyi bağlantılar kurdum. Listenable Records’dan Laurent’le, SCARVE’la sözleşme imzalamasına ikna etmek için saatlerce telefonda konuştuğumu hatırlıyorum. Onu neredeyse bir yıl boyunca rahatsız ettikten sonra sonunda bize bir şans verip “Luminiferous”ı çıkardı. SOILWORK’ten teklifi aldığım zaman, yeterince kendime güvenim vardı ve onlarla stüdyoda ve turnede iyi bir iş çıkarabilecek bilgiye sahiptim. SOILWORK’e davulcusu olmamda tabii ki bir şans faktörü vardı, ama benim tutkum, motivasyonum ve bu iş hakkında her şeyi öğrenme isteğim şu an olduğum yere gelmemde büyük rol oynadı.

Müzikal geçmişin gayet kabarık ve birçok farklı tarzı içeriyor. Bu durum senin davula olan yaklaşımını sürekli olarak değiştiriyor mu, yoksa belli bir metodu koruduğunu mu düşünüyorsun? Bir davulcu olarak farklı stillere adapte olabildiğini düşünüyor musun? Sadece metal değil; mesela bir acid jazz albümünde çalmak için teklif alsaydın, izleyeceğin yol nasıl olurdu? Farklı albümler ve tarzların atmosferine girebilmek için ruh halini nasıl değiştiriyor veya adapte ediyorsun?

Çoğunlukla metal ya da metalle alakalı müzikler ile çalıştığımı söyleyebilirim, ki bu mantıklı çünkü insanlar beni bu yüzden tanıyor. Tamamen farklı bir şey yapmak harika olurdu çünkü yeni müzikler benim için hep ilgi çekicidir. DEVIN TOWNSEND PROJECT ile “Trainfire”ı canlı çalmak harikaydı! Tam bir country/rockabilly şarkısı. Farklı kayıtlara ve tarzlara adapte olma olayına gelirsek, yaklaşımımı şöyle özetlerdim: gereğinden fazla düşünme ve eğlen. Müzik eğlencedir, bu yüzden eğlenmek her zaman merkezde olmalıdır. Eğer çalmaktan gerçekten hoşlanıyorsan, insanlar bunu hisseder; bu bulaşıcıdır. Bir şekilde çıkmaza girdiğim zaman karım her zaman bana “bunun sadece rock’n roll” olduğunu hatırlatıyor. Bu dünyada hakkında kaygı duyulacak çok şey var ama benim için müzik onlardan biri değil. Ne kadar tutkulu olsam da, işimi çok ciddiye almamaya çalışıyorum.

Devin Townsend ile çalışmak nasıl bir şeydi? “By a Thread” serilerinin “Deconstruction” kısmında çalmıştınız; harika bir gösteriydi! Son derece teatraldi, ki bence bu, Devin Townsend’i Devin Townsend yapan şeylerin başında geliyor. Bir de Devin’in asıl davulcusu Ryan Van Poederooyen hakkında ne düşünüyorsun?

Devin gerçekten çok iyi biri, arkadaşım diyebildiğim için kendimi şanslı saydığım bir insan. Müziği yaklaşımları cidden benzersiz ve yaptığı şeyler de bana oldukça ilham veriyor. “Deconstruction” ve “By a Thread”i kaydetmek, teknik açıdan oldukça zahmet vericiydi fakat bu kayıtlar sırasında çok eğlendik. Bu aslında bir önceki sorunuza verdiğim cevabın bir başka türü; Devin ile çalışırken çok rahattım ve sanıyorum ki bu da ortaya gayet uyumlu bir tablo çıkardı. Bu sayede albümü kaydetmek ve DVD’yi çekmek gayet eğlenceli bir süreç oldu. Ryan’a gelince; çok iyi bir insan ve çok sağlam bir davulcu. Gerçekten çok sıkı çalıyor ve her gece %110 performans ortaya koyuyor. Ryan’a büyük saygı duyuyorum.

Farklı albümlerde olsa da, NEVERMORE kadrosunun en önemli iki üyesi ile çalıştın. Müzikal anlamda farklı olsalar da en çok hangi albümün kayıtlarında eğlendin? “Praises to the War Machine” mi, “Plains of Oblivion” mı?

Yapma bunu haha! Bilemiyorum. İki albüm de farklı alanlarda eğlenceli ve zorlayıcıydı. “Plains of Oblivion” daha teknik iken, “Praises to the War Machine” genel anlamda akıcı ve sağlam bir omurga istiyordu. “Plains of Oblivion” enstrümantal bir albüm olduğundan, nasıl bir rol üstlenmem gerektiği konusunda kafa yordum. Davullarda birtakım orijinal dokunuşlar ekleme yoluna gittim. Hatta şu anda röportajı yanıtlarken bir yandan da Jeff Loomis dinliyorum haha. SOILWORK turunda açılış grubumuz ve turnenin son ayağında onun konseri sırasında da davulları ben çalıyorum. Bu sebeple bütün şarkı yapılarını hatırlamaya çalışıyorum, haha! Jeff gerçekten harika bir insan.

Toontrack firmasıyla ortaklaşa birkaç MIDI paketi piyasaya sürdünüz. Neden kendine has tarzını tüm dünyayla paylaştın? Bu paketlerin pek çok kişi tarafından hiç para verilmeden bedavaya indirilecek olması seni endişelendiriyor mu? İnternetin bu şekilde kullanılması hakkında ne düşünüyorsun?

Toontrack firmasına ve sample’larına kesinlikle bayılıyorum. Gerçek bir devrim yapıyorlar ve “Extreme Metal Beats and Fills”i kaydeden ilk davulcu olmaktan dolayı da onur duydum! “The Library of the Extreme” serisi çok başarılı, Toontrack’e bana inandığı ve her konuda beni desteklediği için ne kadar teşekkür etsem azdır. Bu yıldan sonra da bunun 4. bölümünü kaydedeceğim. Korsan kullanıma gelirsek, bu olay internetin çok daha öncesinde de vardı. Eğer yeterli sayıda insan, albüm, ürün ve konser bileti satmanın bir sanatçı için hayati bir şey olduğunu anlarsa, işler düzelecektir. Aynı şey yazılım

için de geçerli. Bence bir şeye göz atmak için internetten indirmekte sorun yok, ama eğer beğendiysen, dinleyeceksen veya kullanacaksan satın al!

Metal davulculuğunda yaşanan “hız savaşları” hakkında ne düşünüyorsun? BRAIN DRILL, RINGS OF SATURN gibi grupları seviyor musun?

Hızlı davulculuğu her zaman için sevdim ve sevmeye devam ediyorum. 80’lerin sonunda Dave Lombardo ve Mick Harris’i ilk kez dinlediğim zaman aklımı kaçıracaktım. Pete Sandoval ve Igor Cavalera da aynı etkiyi yarattı. Bu adamlar ekstrem davulculukta bir devrim yaptı ve benim davulcu olmamın arkasında yatan isimler de onlar. Son zamanlarda da Derek Roddy ve George Kollias’ın inanılmaz hızlarda yaptığı blast ve çift krosları izlemeyi çok seviyorum. O hızları nasıl koruyabildiklerini cidden aklım almıyor. Ayrıca davula da çok sağlam bir şekilde vuruyorlar. SCARVE’ın NILE’ın ön grubu olduğu zamanlarda Tony Laureano’yu da izlemiştim ve beni çok etkilemişti. Her gece inanılmaz çaldı. Daray’ın VADER ile çalmasını izlemek de çok etkileyici bir tecrübeydi. Saydığın grupları, haklarında yorum yapacak kadar çok bilmiyorum, ancak hızlarını, müziğe güzel bir tat katacak şekilde öne çıkarabilen davulculara her zaman saygım vardır.

DREAM THEATER’ın yeni davulcu seçmeleri hakkında ne düşünüyorsun? Üzerinden epey zaman geçtiğinin farkındayım ama bence olayı bu denli dramatize etmeleri bir hayli garipti.

Haha! Doğrusu hiçbir bölümünü takip etme fırsatım olmadı, ama özellikle iyi bir arkadaşım olduğu için Peter Wildoer’in performans videosunu ve diğer bazı davulcuların performanslarını görmek isterdim. Genel olarak baktığımdaysa çok üstüne düşündüğüm bir şey değil açıkçası, DREAM THEATER pek benlik bir grup değil.

THE PROJECT HATE MCMXCIX’in hayranlar tarafından finanse edilen yeni albümünde de çaldın. Bunu onlara yardım etmek için mi yaptın, yoksa ücretli, standart bir iş miydi? Eğer şartlar ve zaman uygunsa senin isteyen herkesle albüm kaydedebileceğini söylemek doğru olur mu?

THE PROJECT HATE MCMXCIX’in “The Cadaverous Retaliation Agenda” albümünde arkadaşm Lord K’e yardım etmeye karar verdim çünkü onun diğer grubu TORTURE DIVISION’ın çok büyük bir hayranıyım, üstelik birkaç yıl önce İsveç’teki bir festivalde karşılaştığımızda kendisiyle sohbet etmek muazzam derecede eğlenceli ve keyifliydi. Kaldı ki favori gruplarımdan/arkadaşlarımdan olan F.K.Ü. elemanlarıyla da oldukça iyi arkadaş. Aynı zamanda Lord K’in bu satırları okuyacak herkesin okuması gerektiğini düşündüğüm Global Domination adlı internet sitesini de çok seviyorum. Bir de kendisi gelmiş geçmiş en etkileyici SAKALLARDAN birine sahip, ki bence bu oldukça güçlü bir argüman. Son olarak Jörgen Sandström ün kötücül vokalleriyle şereflendirdiği bir albümde çalmayı kim istemez ki? “The Cadaverous Retaliation Agenda” beni fazlasıyla memnun etti, THE PROJECT HATE MCMXCIX’in işleri kendi bildiği şekilde halletmesini gerçekten seviyorum. Diğer konuya gelirsek, davul bölümlerini kaydederken benim için en önemli olan şey ortadaki müzikten keyif almam ve kendimce o müziğe bir şeyler katabileceğimi düşünmemdir. O yüzden ilgi duyabilecek herkes benimle internet sitem aracılığıyla iletişime geçebilir.

“Dirkblast” adlı, imza bir davul hareketin var. Bu hareketi nasıl keşfettin? Başkalarına da yayıldığını düşünüyor musun?

O hareketin hikâyesi 1994 yılına kadar gidiyor. O yıllarda, Fransa’daki MAI’de davul çalışıyordum. Bazı derslerimiz rudiment, bazıları ise emprovizasyon odaklıydı. Ben de bu iki yaklaşımı birleştirdim ve sağ ve sol el değişimli, güzel bir trampet üçlemesi elde ettim. Kros vuruşlarını da eklediğimde, ortaya “Dirkblast” çıktı. Bu hareketi ilk kez, SCARVE’ın “Six Tears of Sorrow” EP’sindeki “Shelly’s Dead” parçasında kullandım. Yıllar geçtikçe bu harekete olan hakimiyetimi artırdım ve farklı yerlerde de kullanmaya başladım. 3/4’lük ritimlerin üzerine, gitar riflerini takip eden vurgular kullanarak… Çalması çok eğlenceli, ayrıca yapabildiğimden daha hızlı blast beat’ler kullanmamı gerektiren durumlarda bana çok yardımı dokundu, haha! İnsanlar bana e-postalar atıp bu hareketi nasıl yaptığımı öğrenmek isteyince, bir video yapmaya karar verdim. Başkalarınca da kullanılıyor mu, gerçekten hiç bilmiyorum. Umarım bazı insanlar bu hareketi eğlenceli veya kullanışlı buluyordur. Başka davulcuları da kendilerine özel hareketlerini yaratmaya teşvik etmesi ise en iyisi olur!

Fredrik Thordendal’ın yeni solo albümü bu sene içinde çıkıyor ve davul koltuğunda sen oturuyorsun. Albüm hakkında biraz detay vermen mümkün mü? Önceki albümün bir devamı mı, “Koloss”a benzer mi, yoksa saçma sapan güzellikte ve delilikte, fusion kafası bir şey mi?

Bilmiyorum. Fredrik’in bile albümün nasıl olacağını bildiğinden emin değilim. İşe farklı bir şekilde yaklaşmaya karar verdi ve emprovize davullar kullanarak başladı. Genellikle rifler ve şarkı yapıları üzerine kayıt yaparım ama bu sefer, tüm kaydı aklımda belli bir tema varken, yalnızca bir metronom üzerine yaptım. Hiçbir şarkı veya rif yoktu. Sadece bir metronom ve bir konsept vardı. 16’lık kros notaları, aksak vurgulu kros düzenleri ve Dirkblast’i kullandığımı hatırlıyorum. Fakat bunlardan çok daha fazlasını yaptık ve sonuçta elimizde 12 saatlik bir davul kaydı vardı. En sevdiğim davulculardan olan Morgan Ågren de, benim kaydımdan birkaç ay önce, yine benimkine benzer bir kayıt yapmış. MESHUGGAH’nın takviminin dolu olduğuna eminim ama Fredrik’in zamanı gelince klasını konuşturacağını da biliyorum. Onunla takılmak çok eğlenceliydi.

Sen bir grind hayranısın ve BENT SEA projesi de bunu ne kadar iyi yaptığının açık bir kanıtı. Yakında yeni albüm planların var mı? Yeni bas gitarist olarak Shane Embury’nin gruba katıldığını duyurdun, ancak canlı çalmadığınızı düşünürsek, sanırım yeni albümde Devin’in yerine o çalacak. Onun dışında, Sven’le tekrardan çalışacak mısın, yoksa BENT SEA’yi sen ve senin haricinde sürekli olarak değişen müzisyenler şeklinde mi düşünüyorsun?

Teşekkürler! BENT SEA grind konusundaki her şeyimi dökebileceğim ve tutabildiğim sürece stresten ve baskıdan uzat tutmak istediğim bir proje. Bu yüzden de ilk EP “Noistalgia”yı sadece www.bentsea.com üzerinden yayınladım. Gerçi geçen sene Tankcrimes albümü kaset olarak da çıkardı. Şu sıralarda on dört yeni şarkıyı tamamlamak üzereyiz. Shane ve Sven çoğu bölümlerini kaydettiler ve SOILWORK/SCARVE’dan Sylvain de bazı şarkılarda çok deli sololar çaldı. Önümüzdeki ay miksaja gireceğiz. Çıkaracağımız ilk şey, Doomentia Records’dan çıkacak olan ve İsveçli nefis bir d-beat/crust/death grubu olan USURPRESS’le yapacağımız split bir mini albüm olacak. İçinde sekiz adet yeni BENT SEA şarkısı bulunacak. USURPRESS’in kısmını dinledim ve çok iyi olduğunu söyleyebilirim. BENT SEA solo bir proje ama Sven ve Shane’in takvimleri müsade ettiği sürece onları da grupta tutmak istiyorum. İkisinin de büyük hayranıyım, bu yüzden daha iyi bir kadro düşünemezdim! Devin’in ilk EP’de yaptıkları için de ona minnettarım. BENT SEA için istediğim şey, dâhil olan herkesin çok iyi zaman geçirmesi. Bir grind grubunun amacı da bu olmalı bence. Grubun taşıdığı mesaj kalbimin derinliklerinden geliyor. Kimi şarkılarda suya sabuna dokunmayan sözler var, bazıları ise güçlü mesajlar barındırıyor. Dünyamızı ve bu dünyayı paylaştığımız, birlikte yaşadığımız diğer canlıları korumak konusunda söylemek istediklerim var.

Son soru. Metal dünyasında senin kadar talep gören, sürekli farklı projelerde karşımıza çıkan bir kişi daha var. Bu kişi Steve Digiorgio. Ve ikiniz birbirinize benziyorsunuz. Hem de çok benziyorsunuz haha! Şuna bir bak, bu nedir hakikaten?

Bu nedir böyle? Yapılan neredeyse tüm metal albümlerinde çalmak ve hepsinde de kusursuz bir iş çıkararak metal dünyasının müzikal yönünü zenginleştirmek için dünyaya gelmiş farklı bir tür müsünüz?

Haha! Steve harikadır, kesinlikle en sevdiğim bas gitaristlerden biridir. San Francisco’da çaldığımızda mutlaka gelir bizi ziyaret eder. SADUS’un “A Vision Of Misery”sini ve AUTOPSY’nin “Fiend For Blood”ını duyduğumdan beri onun hayranıyım. Yaratıcılığı o albümlerde tavan yapıyor. ANATOMY OF I’da onunla birlikte çalışmış olmak harika bir duyguydu! Konu Steve olunca tek kelimeyle “die-hard” bir hayranım diyebilirim.

Sorularımız bu kadardı Dirk. Tekrardan çok teşekkür ederiz ve her konuda bol şans, başarı dileriz. Umarız seni günün birinde SOILWORK’le beraber bu taraflarda görürüz.

Desteğiniz için çok teşekkürler! Umarım yakında Türkiye’ye geliriz, kendinize çok iyi bakın!

Sorular
Ahmet Saraçoğlu

etiketler:
  Yorum alanı

“DIRK VERBEUREN” yazısına 10 yorum var

  1. Mert says:

    Oha Thordendal’ın yeni albüm çıkaracağını yeni duydum.

    Mert

    @Mert, Bu arada bahsedilen genç davulculardan bir tek Jamie Merat’ı (ona da hastayız her türlü) biliyor olmam da ayrıca üzerine eğilesi bir durum.

  2. Sheva says:

    Bir anda ana sayfada görünce şirkette “hassiktir” tepkisi vermeme neden oldu. Çok sevdiğim ve takip ettiğim bir baterist kendisi,röportaj da harika olmuş, emeği geçen herkesin ellerine sağlık.

  3. Kemal says:

    Roportaj cok keyifli olmus ! En sondaki Digiorgio sorusunu gulerek okudum :D

  4. Baybora says:

    Müthiş röportaj olmuş. Grup isimlerini okurken yoruldum ben ya,ciddi ciddi makine olarak nitelendirilebilecek sayılı insanlardan biri. Ayrıca her soruya detaylı,samimi cevaplar vermesi de çok hoş. Stanne’yle beraber metal dünyasının en şeker adamlarından biri olsa gerek ahah.

  5. Jester says:

    DiGiorgio’yla hiç birlikte iş yapmamaları ne garip, ikisi de dünyadaki tüm gruplarda çalmış insanlar sonuçta.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Jester, röportajda Digiorgio’yla birlikte yaptıkları işten bahsediyor. :)

  6. Osman says:

    Başıma bişey gelmeyecekse bu adamı fazlasıyla overrated buluyorum ve hatta bence Jeoy Jordison’la birlikte en overrated davulcu. Bence Fredrik’le çalmamalı. Biliyorum Fredrik bunu okumuyor ama Morgan Agren varken yapma etme…

  7. Berca B. says:

    Röportaj sayesinde ilk defa Scarve dinledim, üf o ne be. Irradiant albümü hakikaten manyaklıkmış.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.