Girişte tanıtıma ihtiyaç duyulmayan gruplardan biridir Deep Purple. Herhangi bir şekilde rock müzikle ilgisi olan insanların neredeyse tamamının bildiği, bilmezse garip olacağı bir gruptur. “Smoke on the Water”ın introsunu çalmayan müzisyen yoktur muhtemelen. Öyle bir grup. Ama tabii bundan fazlası var. Dünyaya “Machine Head” gibi manyakça güzel albümler katmış, her bir elemanının çaldığı enstrüman diğer nesillere ders olmuştur.
Gerçekten de bakıldığında Richie Blackmore’un gitar çalışından etkilenmemek pek zordur. Direkt olarak olmasa da dolaylı olarak etkilenilir. Ian Paice’ın davul tekniği, Jon Lord’un Hammond organ’ı ve Ian Gillan’ın muhteşem sesi. Son 5 albümdür Blackmore’un yerine geçen Steve Morse ise ayrı bir ekol. John Petrucci’nin idolü olarak gösterdiği kişi. Altın yumurtlayan tavuk gibi bir oluşum yani bu grup.
2005 yılından bu zamana kadar canlı albümlerle dinleyenlerin yanında olan oluşum epey bir aradan sonra tekrar karşımıza bir stüdyo albümüyle çıkıyor. Açıkçası bu albüm bana beklediğimi veremedi. Yaş ortalamasının yüksekliğinin verdiği bir sakinlikle yapılmış pek uykulu bir albüm gibi geldi.
Ben 45 senelik grubu dinlerken “Yapmışlar yapacaklarını zaten daha ne olacak?” şeklinde değil de “Ooh kim bilir ne şahanelikler vardır albümde.” deyip dinliyorum. Ama maalesef Steve Morse’tan beklediğim üst seviyedeki rifleri, lickleri, aranjeleri bu albümde bulamadım. Çoğu zaman epey baygın aksiyonlar fazlaca dönüyor, arada bir üzerine tatlı blues bir solo ya da doğu ezgileriyle bezeli şeyler çalarak renklendirmeye çalışılıyor fakat yine de en azından bir “Maybe I’m a Leo” gibi deli gibi akılda kalan şey çıkmıyor. Önceden yayınladıkları “All the Time in the World” harici dikkatimi çeken “Vincent Price” var o da heavy bir gitar sound’u kullanıldığı için.
Kısacası bu albüm Deep Purple’ın –tamam o efsane kadrosu olmayabilir ama bu adamlar da boş değil sonuçta- potansiyelini yansıtamadığı ve yaşlılıklarını çok belli ettikleri bir albüm olmuş. Yine de “ölüsü yeter” bir grup olduğundan puanım 5 oluyor.
Kadro Don Airey: Klavye
Ian Gillan: Vokal
Roger Glover: Bas
Steve Morse: Gitar
Ian Paice: Davul
Şarkılar 1. A Simple Song
2. Weirdistan
3. Out of Hand
4. Hell to Pay
5. Bodyline
6. Above and Beyond
7. Blood from a Stone
8. Uncommon Man
9. Après Vous
10. All the Time in the World
11. Vincent Price
12. It'll Be Me (bonus)
13. First Sign of Madness (bonus)
aslında deep purple’ın iyi halleri purpendicular albümüyle son buldu. the battle rages on sonrası blackmore’un ayrılması bu grubu çok etkiledi. hoş o da çok iyi değildi belki ama ruhu farklıydı. purpendicular’da ise sometimes i feel like screaming ve birkaç iyi şarkı dışında deep purple kendi kendini yedi bitirdi. sonraki çıkardıkları bananas, rapture of the deep falan onlar da çok iyi değildi. don airey bazen iyi tonlar kullanıyor, morse da hadi fena değil ama maalesef aynı şey bestelerin tamamı için geçerli olmadı. bu albümde de öyle. parlak bir şeyler yok, çok sönük bir albüm. gillan’ın sesi bitmiş. ilk şarkıdan belliydi zaten. ben bir tek vincent price’ı beğenebildim. prodüktörün de ezrin olması bir şeyi değiştirmiyor. besteler kötüyse istersen dünyanın en başarılı prodüktörü ol farketmez. 5/10
@Exorsexist, joe lynn turner ile yaptıkları slaves & masters müzikal açıdan üst düzeydi ve blackmore’un soloları çok çok iyiydi. sonra tepetaklak gitti grup. en son purpendicular’daki sometimes i feel like screaming ve loosen my strings şarkıları da çok iyiydi ama sadece bu kadar. diğerlerini at bir kenara. hele the battle rages on’daki lick it up ya da one man’s feat gibi şarkıları neden yaptılar anlamak güç.
albümü yorumlayan arkadaşın affına sığınarak tamamen alakasız bir şeyi (aslında “tamamen” alakasız da sayılmaz) burada belirtmek istiyorum:
şu albüm “puanlama” konusunu tartışmaya açsanız site olarak. bana göre bir sanat eserini puanlamak kadar absürt bir şey yok ama, bunu tamamen de silemeyeceğimize göre (insanların kendilerini bir yetki mercii olarak görme, bir karar mekanizmasının başı olduğunu hissetme isteği çok derin çünkü) bari biraz daha “ele gelir” bir şey olsun. çünkü 10 üzerinden 5 diyorsun da, neye göre 5 abi (sana göre evet)? ayrıca 5 ne? 6 ile arasındaki fark nedir (cevap:1)? 7 olması için ne lazım?
biliyorum biliyorum öznellik bu, evrensel notlama diye bir şeyi hedef almıyoruz, ama biraz da yazarların kendi içlerindeki değil de, yazılan ortamdaki “genel tutarlılığı” düşünsek?
hiç olmazsa 5′lik bir barem (şöyle beş tane P harfi – evet pasifagresif’in pee, çok orji) olsun, ne bileyim, 5 dediğiniz klasik, 4 türünün en iyi örneklerinden, 3 orta şeker eh, 2 vasat mmmeeeh, 1 rezalet leeeş.
sevmiyorum abi not olayını. “bakma o zaman sen de notlara gardeş” diyenleri de en yakın ocağa sevk ediyorum. ayrıca not denen zımıbırtı, yazının kendince giriftliğini de bi bakıma yüzeyselleştiriyor. adam okuduğu yazıyı, daha doğrusu yazarın anlatmak istediğini, notu görür görmez, unutuyor demeyelim de, kafasında ister istemez buduyor. çünkü kafası rakamlara göre şartlı artık, 6 = orta, 7 = ortanın üstü vs.. bir sürü cümle, his, en alttaki rakama ulaşır ulaşmaz kutulanmış bir yargıya indirgeniyor.
vay amk amma tatava yaptım. bence şu 10′luk not olayını bir daha düşünelim. gelin itiraf edelim, tartışmaya açalım.
@northern, kardeş sana hiç katılmıyorum. o not olayı siteye giriş amacım yaw benim. pek çok albümü ve sanatçıyı buradaki kritiklerden aldıkları yüksek puanlar için dinlemeye başladım ve çoğunuda sevdim burada aldığı düşük puanlar yüzünden pek çok albümün üstünü çizdim. Bilmiyorum belkide sitenin yazarlarının müzik zevkine çok güvendiğim belkide benim zevklerimle çok uyuştuğu için öyle düşünüyorum ama bence bu not olayı sitenin temel kolonudur.
Pearl jam ile birlikte Efsane oldugu bilip de hiç dinlemedigim grup.machine head’e bakayim bi ara
07.05.2013
@patognomonic, cumleye bak aq ya
aslında deep purple’ın iyi halleri purpendicular albümüyle son buldu. the battle rages on sonrası blackmore’un ayrılması bu grubu çok etkiledi. hoş o da çok iyi değildi belki ama ruhu farklıydı. purpendicular’da ise sometimes i feel like screaming ve birkaç iyi şarkı dışında deep purple kendi kendini yedi bitirdi. sonraki çıkardıkları bananas, rapture of the deep falan onlar da çok iyi değildi. don airey bazen iyi tonlar kullanıyor, morse da hadi fena değil ama maalesef aynı şey bestelerin tamamı için geçerli olmadı. bu albümde de öyle. parlak bir şeyler yok, çok sönük bir albüm. gillan’ın sesi bitmiş. ilk şarkıdan belliydi zaten. ben bir tek vincent price’ı beğenebildim. prodüktörün de ezrin olması bir şeyi değiştirmiyor. besteler kötüyse istersen dünyanın en başarılı prodüktörü ol farketmez. 5/10
07.05.2013
@baha, katılıyorum. Heralde son 20 senedir DP adam gibi müzik yapamıyor. bırak adam gibi müzik yapmayı bildiğin sıkıcı rock yapıyor.
07.05.2013
@Exorsexist, joe lynn turner ile yaptıkları slaves & masters müzikal açıdan üst düzeydi ve blackmore’un soloları çok çok iyiydi. sonra tepetaklak gitti grup. en son purpendicular’daki sometimes i feel like screaming ve loosen my strings şarkıları da çok iyiydi ama sadece bu kadar. diğerlerini at bir kenara. hele the battle rages on’daki lick it up ya da one man’s feat gibi şarkıları neden yaptılar anlamak güç.
albümü yorumlayan arkadaşın affına sığınarak tamamen alakasız bir şeyi (aslında “tamamen” alakasız da sayılmaz) burada belirtmek istiyorum:
şu albüm “puanlama” konusunu tartışmaya açsanız site olarak. bana göre bir sanat eserini puanlamak kadar absürt bir şey yok ama, bunu tamamen de silemeyeceğimize göre (insanların kendilerini bir yetki mercii olarak görme, bir karar mekanizmasının başı olduğunu hissetme isteği çok derin çünkü) bari biraz daha “ele gelir” bir şey olsun. çünkü 10 üzerinden 5 diyorsun da, neye göre 5 abi (sana göre evet)? ayrıca 5 ne? 6 ile arasındaki fark nedir (cevap:1)? 7 olması için ne lazım?
biliyorum biliyorum öznellik bu, evrensel notlama diye bir şeyi hedef almıyoruz, ama biraz da yazarların kendi içlerindeki değil de, yazılan ortamdaki “genel tutarlılığı” düşünsek?
hiç olmazsa 5′lik bir barem (şöyle beş tane P harfi – evet pasifagresif’in pee, çok orji) olsun, ne bileyim, 5 dediğiniz klasik, 4 türünün en iyi örneklerinden, 3 orta şeker eh, 2 vasat mmmeeeh, 1 rezalet leeeş.
sevmiyorum abi not olayını. “bakma o zaman sen de notlara gardeş” diyenleri de en yakın ocağa sevk ediyorum. ayrıca not denen zımıbırtı, yazının kendince giriftliğini de bi bakıma yüzeyselleştiriyor. adam okuduğu yazıyı, daha doğrusu yazarın anlatmak istediğini, notu görür görmez, unutuyor demeyelim de, kafasında ister istemez buduyor. çünkü kafası rakamlara göre şartlı artık, 6 = orta, 7 = ortanın üstü vs.. bir sürü cümle, his, en alttaki rakama ulaşır ulaşmaz kutulanmış bir yargıya indirgeniyor.
vay amk amma tatava yaptım. bence şu 10′luk not olayını bir daha düşünelim. gelin itiraf edelim, tartışmaya açalım.
07.05.2013
@northern, kardeş sana hiç katılmıyorum. o not olayı siteye giriş amacım yaw benim. pek çok albümü ve sanatçıyı buradaki kritiklerden aldıkları yüksek puanlar için dinlemeye başladım ve çoğunuda sevdim burada aldığı düşük puanlar yüzünden pek çok albümün üstünü çizdim. Bilmiyorum belkide sitenin yazarlarının müzik zevkine çok güvendiğim belkide benim zevklerimle çok uyuştuğu için öyle düşünüyorum ama bence bu not olayı sitenin temel kolonudur.
08.05.2013
@northern, önce notu görüp şartlanma kısmına katılmadan edemiyorum. ama buna daha iyi bir alternatif olacağını da sanmıyorum.
26.06.2013
@northern, ben de aynı şekilde düşünüyorum. okur notu iyi de yazar notu hiç olmasa iyi olabilir.
Ulan keşke ismi Now What yerine So What olsaymış. Diyeyim dedim.