Müzikal anlamda ezici olmanın birkaç yolu var. Bunların içinde en sevdiğimse, yarattığı atmosferin içinde dinleyicinin bin bir belasını veren yapıtlar. Örnek vermek gerekirse, DEATHSPELL OMEGA’nın yarattığı uğursuz, gerilim dolu atmosfer… Ya da GODSPEED YOU! BLACK EMPEROR’IN ortaya koyduğu yoğun duyguların altında kalmak. Birbirinden alakasız sayılabilecek bu iki grubu aynı çatı altına alarak yazıya başlamamın nedeniyse ezici diye tabir ettiğim atmosferin, müziğin türü dışında başka şeylerle de ilgili olduğunu söylemek istemem. Bugün söz konusu olan albüm, bu eziciliği olabildiğince direkt bir yolla, fakat karmaşanın içinde kendine bir yol arayarak yerine getiriyor. Gerilim dolu dakikalara geçmeden önce grupla ilgili ufak bir arkaplan bilgisi vereyim.
RORCAL İsviçreli bir grup ve bundan önce yayımladıkları iki adet stüdyo albümleri var. Grubun yaptığı müziği sludge olarak özetleyebilsek de derinlere indiğimizde ilginç şeylerle karşı karşıya kalıyoruz. İlk albümleri “Myrra, Mordvynn, Marayaa”da, ikinci albümleri “Heliogabalus”a göre daha kolay dinlenir bir müzik sunan bu insanlar, ikinci albümleri olan “Heliogabalus”da olayı biraz daha ilginçleştirmiş ve ortaya 70 dakikalık tek bir parçadan oluşan drone doom dinletisi atıvermişlerdi. “Heliogabalus” gerçekten zaman ve dikkat isteyen büyük bir yapıttı. “Világvége”yi oluşturmanız içinse yapmanız gereken şey, bu ilk iki albümü birleştirip insanı afallatacak bir kaos eklemeniz, bazı noktalarda da -müzikal anlamda- black metal dokunuşları. Her ne kadar “birleştirmek” desem de ortaya çıkan şey bahsettiğim ilk iki albümden çok farklı. Son derece sade ve bana sorarsanız kusursuz albüm kapağından bile insanda tedirginlik uyandıran“Világvége”yi irdeleyelim. Ayrıca albüm kapağı sitenin renklerine de çok iyi uyum sağlamış. Yalansa söyleyin.
En başta “Világvége”, yapmak istediği şey açısından bakıldığında doğru kurgulanmış bir eser. Yani şarkıların arasında bir geçiş olmadığını varsaysak bile şarkı sıralamasında değişiklik yapmaya kalkarsak her şeyi mahvedebiliriz. Özellikle de ilk iki delilik. 8 parçadan oluşan bu albüm, son 6 parçaya nazaran daha “sakin” sayılabilecek iki adet sludge-drone kırması eserle açılıyor. Bu iki parçayı birlikte değerlendirirsek; kararsız, ne yapacağı önceden kestirilemeyen enstrümantal yönleriyle dinleyiciyi birazdan başına geleceklere hazırlamakla görevliler. Hatta ufak bir detay; ilk parça, “D” isimli ikinci parçanın davullarından oluşuyor ki bütünlük açısından yerinde bir hareket olmuş bu.
Dinleyiciye pis pis gülümseyen bu girişten sonra ise albümün gerçek yüzüyle karşı karşıya kalıyoruz ve oturduğumuz koltuğa gömülmekten başka bir çaremiz yok ne yazık ki (ayakta dinleyenleri bilmiyorum). Albümün yapmak istediği şey doğrultusunda gayet sağlam sayılabilecek prodüksiyonun da bu konuda etkisi büyük olsa da, durmak bilmeyen davulların, bazen rahatsız edecek derecede bir süre boyunca arka arkaya dizilmiş aynı akorların, tekrarların, kendini yırtan, parçalayan vokallerin hakkını sonuna kadar vermek gerek. Albümdeki atmosfer öyle yoğun ki, davulların ve gitarların “yardırmadığı” zamanlarda bile müzikte bir yavaşlama ya da sakinleşme hissedilmiyor. Böylesine kaotik bir görkeme rağmen yine de anlaşılabilir fakat karmaşayı hissettiren enstrümanlar da takdir edilesi. CELESTE dinleyenler varsa eğer, aradaki benzerliği fark etmişlerdir az çok. Hatta bir de örnek vereyim (“Világvége” seven bunu da sevdi). Verdiğim CELESTE parçasını, daha sonra da hemen aşağıdaki parçayı dinlerseniz RORCAL hayvanlığının farkına çok daha rahat varabilirsiniz. Ayrıca yine aşağıdaki videoda 02:18′de “Noluyoruz?” demeyen var mıdır?
Yüzümü gülümseten bir diğer detay da albümde iki noktada kullanılmış opera kesitleri. Bu tarz eklemeleri çoğunlukla klişe bulurum. Parçaya koli bandıyla zorla tutturulmaya çalışıldıklarını hissederim nedense. Fakat bu albümün içinde kendilerine güzel yer bulduklarını söylemeden edemeceyeğim. Büyük çaplı bir yıkımı andıran parçaların sonunda duyduğum bu bölümler albümün görkemine görkem kattı gözümde (bkz: tüylerin diken diken olması).
Albüm her ne kadar yoğun, acımasız, direkt olsa da tüm bunların melodik sayılabilecek bir kıvamda yapılması da en büyük artılardan. Çok bariz melodilerden bahsetmiyorum tabii, fakat karşımızda “dümdüz” bir yıkım da yok. Fakat yine de “VII” isimli altıncı parçanın girişini, albümün genelinden biraz kopuk bulduğumu söylemeliyim. Tek başına dinlendiğinde gayet güzel olduğunu kabul etsem de, albümü tümüyle dinlediğim zaman sıra bu parçaya geldiğinde sanki başka bir yola geçmişiz gibi hissediyorum. Belki de üç adet ezici parçadan sonra dinleyiciye birazcık ferahlık vermek istemiş de olabilirler, bilmiyorum. Ne olursa olsun, o kısma pek alışamadım. Diğer bir nokta ise albümün biraz da olsa kendini tekrar edişi. Son 10 dakikaya geldiğimde “Aynı sanki?” diye düşünmedim değil ilk başta. Üst üste tekrar dinlemelerden sonra aralardaki farkları anlayıp “Haa, evet…” tarzı bir aydınlanma yaşasam da, birazcık daha farklı olabilirmiş düşüncesinden kendimi alamadım. Muhtemelen 1 puan da bu paragrafta yazdığım şeylerden ötürü gitti. Fakat fark edileceği üzere bunlar, “Világvége” içinde benim açımdan ufak eksikler olarak kalmayı başarıyorlar.
RORCAL ile bu albüm sayesinde “tam anlamıyla” tanıştım, sonrasında ise önceki yapıtlarına daha dikkatli baktım. Şahsi fikrim “Világvége”nin, grubun diskografisindeki en iyi albüm olduğu. Ve ilk albümlerinden şu ana kadar geldikleri yola baktığımda da bir sonraki albümlerinde nasıl bir müzik yapacaklarını kestiremiyorum. Fakat ortaya kalitesiz bir şey koymayacaklarından eminim. Ekstrem müzik seven herkesin, bu albümü seveceğini, sevmese de en azından bir “Oha” diyeceğini düşünüyorum. İsviçre’den kopup gelmiş bu insanları dinleyin diyor ve bol şans diliyorum.
eline sağlık hacı çok klas kritik olmuş. kritiği ben istemiştim. benzer tarzlarda kritiklerini yine bekliyorum çünkü bilmediğim grupsa keşfetmek, bildiğim grupsa da yorumlamak istiyorum bu tarz şeyleri.
son bir senedir aşırı derecede bu ve buna yakın şeyler dinliyorum ve bunun en büyük sebebi Rorcal sanırım. şuana kadar dinlediklerim arasında 2013 yılı içerisindeki en iyi ilk 3 albümden biri bence. Profond Barathre ile yaptıkları splitle iyice black metale kayıyoruz sinyali vermişlerdi zaten, bu albümde de direk tokadı basmışlar. uzun süredir dinlediğim en etkileyici albümdür bu. günlük hayatımda düz, sade, kolay anlaşılır müzikleri seven biri olarak özel zamanlarıma ayırdığım en derin müziklerden birini yapıyor Rorcal. her ne kadar “zor” bir müzik yapsalar da mümkün olduğunca dinleyin ve dinletin.
Deathspell Omega, Blut aus Nord, Altar of Plagues hepsini ayrıntılı dinledim bu albüme alternatif bulmak için ama yok birader yok! böyle bir albüm yok. yerini doldurmak imkansız. ben bu kadar ciğerden bir black metal dinlemedim. inanılmaz.
“Dis song is kold… FAYF!!!”
Bu grubu şey etsen hiç bir türk sitesinde bulmazsın yada çok zor denk gelir. İşte bu sitenin farkı. Gerçekten orjinal bir şeye benziyor bakalım.
En son Farsot’u bulmuştum yine pasifagresif sayesinde, teşekkürler türkiye. Bu da epeyce hoşuma gitti kısa süre içerisinde.
eline sağlık hacı çok klas kritik olmuş. kritiği ben istemiştim. benzer tarzlarda kritiklerini yine bekliyorum çünkü bilmediğim grupsa keşfetmek, bildiğim grupsa da yorumlamak istiyorum bu tarz şeyleri.
son bir senedir aşırı derecede bu ve buna yakın şeyler dinliyorum ve bunun en büyük sebebi Rorcal sanırım. şuana kadar dinlediklerim arasında 2013 yılı içerisindeki en iyi ilk 3 albümden biri bence. Profond Barathre ile yaptıkları splitle iyice black metale kayıyoruz sinyali vermişlerdi zaten, bu albümde de direk tokadı basmışlar. uzun süredir dinlediğim en etkileyici albümdür bu. günlük hayatımda düz, sade, kolay anlaşılır müzikleri seven biri olarak özel zamanlarıma ayırdığım en derin müziklerden birini yapıyor Rorcal. her ne kadar “zor” bir müzik yapsalar da mümkün olduğunca dinleyin ve dinletin.
Deathspell Omega, Blut aus Nord, Altar of Plagues hepsini ayrıntılı dinledim bu albüme alternatif bulmak için ama yok birader yok! böyle bir albüm yok. yerini doldurmak imkansız. ben bu kadar ciğerden bir black metal dinlemedim. inanılmaz.
çılgınlar gibi. bu ne amına koyim. bu müzikse biz yıllarca ne dinledik.