Bir haftadan daha merhaba sevgili Pasifagresif okurları. “Geçtiğimiz hafta metal dünyasında neler oldu neler! Oooo Papa Emeritus Bey, yeni cübbeniz size çok yakışmış doğrusu!!! NACHTMYSTIUM da bir dağılıyorum deyip bir dağılmıyorum diyerek kimlere mavi boncuk dağıttı acaba??? Ozi Ozborn Bey’in yeni sesi de pek bir rörörö!!!” türünden magazin programı jargonlarıyla sunmayı biz de isteriz bu olayları, ama gel gör ki METAL CİDDİ BİR İŞTİR. ŞAKAYA GELMEZ!
Yok yahu, her bi şeye gelir aslında. Neyse biz konulara geçelim.
BLACK SABBATH’ın bunca yıl sonra orijinale yakın bir kadroyla kaydettiği yeni şarkısı, bu haftanın en önemli metal olayıydı. Açık konuşmak gerekirse, orta karar bir BLACK SABBATH şarkısı olduğunu düşünüyorum. Aklımın başımdan gitmesini zaten beklemiyordum, ama hayal kırıklığına da uğramadım. Herhangi bir BLACK SABBATH şarkısı işte. Seven de, sevmeyen de normal karşılanmalı diye düşünüyorum.
Geçen hafta en çok ses getiren olaylardan biri de şüphesiz ki NACHTMYSTIUM’un dağılmama haberiydi. Bir grubun dağılmaması nasıl haber olabilir? Dağılmamak bir haberse, her gün her grubun dağılmadığına dair haber yapabilir miyiz? Yapamayız. Saçma olur. Tıpkı NACHTMYSTIUM olayı gibi. Bir reklam çalışması olduğunu sanmadığım bu “dağılmama” olayı, öyle ya da böyle durup dururken gözlerin NACHTMYSTIUM’a çevrilmesine neden oldu. Blake’in açıklaması gerçek olacaksa, grup bu yıl yeni bir albüm bile çıkaracakmış. Öyle ya da böyle, NACHTMYSTIUM dağılmadı. Tıpkı henüz dağılmayan diğer milyonlarca grup gibi.
İşte ciddi anlamda can sıkıcı bir olay. Jeff Loomis gibi dünya tatlısı bir adamın başına gelmiş olması olayı daha da tatsız kılıyor. Hırsız her yerde hırsızdır, hırsızlık her yerde hırsızlıktır elbet. Ama yolda soyulmak bayağı kötü olsa gerek. Üstelik de günlerin emeğinin bir anda uçup gitmesi, işini yapabilmen için gerekli olan şeylerin de bir anda yok olması falan, kim aldıysa versin oğlum adamlara. Ayıptır.
Genel olarak pek bir heyecan yaratmadıysa da, Anselmo’nun yapacağı şeyi çok merak ederek bekliyorum. PANTERA’nın aşırı düzeyde bir hayranı olarak, metal tarihinin gördüğü en iyi frontman’lerden biri olan Phil Anselmo’nun her türlü takipçisiyim. WARBEAST’le çıkardığı split bir işarettiyse, çıkacak şey muhakkak ki iyi olacaktır.
LEPROUS gibi “her şeyin farkında olduğunu hissettiren” grupları seviyorum. Adamlar bir şekilde, yaptıkları şey konusunda bayağı bilgili olduklarını, neyin akıllıca, neyin gereksiz olduğunu biliyorlarmış gibi bir hava yaratıyorlar. LEPROUS’a dair en çok sevdiğim şey hâlâ “Thorn” olsa da, “Coal”un da iyi bir albüm olacağı şimdiden ortada.
GHOST’un İsveç’in en çok satan albümü olması, hem de en yakın rakibine 5 kat fark atarak olması manyak bir olay. Bildiğin manyaklık. “YaShAsn MeTaL zİrVeDe!! :DDDDD” tarzı bir manyaklık değil. Neresinden bakarsan bak manyaklık. Aferin lan İsveç, aferin lan GHOST diyor, 1.000.000’uncu kez “Infestissumam”ı açıyorum.
FLESHGOD APOCALYPSE şu ana kadar benim için pek de bir şey yapmamış bir grup. Adlarını epey duyurdular, iyi yerlere de gelecekler, ancak şu ana kadar yaptıkları müzikten çok fazla etkilendiğimi söyleyemem. Nedenini bilmiyorum, biraz kastırma gibi geliyor açıkçası, ama bunu bir şey demiş olmak için desteksiz şekilde kıçımdan sallıyor da olabilirim. Yeni albüme daha yakından eğileyim de herhangi bir önyargı oluşmadan grubu gerçekten sevip sevmediğimin kararını vereyim.
“Metamorphosis”e kadar MERCENARY sevdiğim, ama çok da ayılıp bayılmadığım bir gruptu. “Metamorphosis”ten sonra ise MERCENARY, metal dünyasında beni en çok heyecanlandıran gruplardan biri haline geldi. Yeni albümü O KADAR BÜYÜK BİR HEYECANLA bekliyorum ki.
Bu haftanın editör yazısından da bu kadar.
bağımlısı oldum ben de yeni Ghost albümünün. çıktığından beri 20 kere döndürdüm en az :)
Güzel bir yazı olmuş, sıkılmadan okudum. Ghost’un albüm satışı zirvesine böylesine açık ara farkla oturması garip hatta çok garip gerçekten. Adamlar metal dünyasının son birkaç yıldır tartıştığı büyük grup çıkaramama mevzusuna son noktayı koydular gibi. Hem de tek bir üyelerini dahi tanıtmadan. Üye bazında çıkıntılık yapılamayacak olması da lehlerine, elemanların ego sınırları sona gelene dek bu şekilde devam etmeli bence.
Bu haftaki tek sıkıntım fen’in yeni albümünün kapağına tapmam fakat müziğine hiç mi hiç alışamamam oldu sanırım, beklentilerim çok daha fazlaydı. Bir de kvelertak kritiği arzuluyorum tabii. Ayrıca batuhan bekmen’in cult of luna kritiği yazmasından çekiniyorum çünkü albümü ben de yazmak istiyor fakat grubun geçmişini pek bilmediğimden girişemiyorum. Böyle işte, boş beleş hayat.
23.04.2013
@Beleg, İsveç’te oluyor galiba böyle şeyler, Graveyard’ın Hisingen Blues’u için de aynı şeyi duymuştum vakti zamanında(ne kadar doğrudur bilmiyorum).