Görkem ŞAHİN – 9.5/10
Güzel ülkem niye adam olmaz diye senelerdir düşünür dururum. Gelişmiş – daha doğrusu en azından bizden iyi durumda olan – toplumlara baktığımda bireyselliğin kişilerin hayatında ne kadar önemli olduğunu görüyorum. Ama bizim gibi işlerini tanıdıklarla halletmeye alışmış, başı sıkıştığında akrabalarından, arkadaşlarından yardım bekleyen bireylerin oluşturduğu bir toplumda bu tabii pek mümkün değil. Bu sebeptendir ki Avrupa insanını genel olarak soğuk olarak nitelendiririz. Aslına bakarsanız bu topraklarda doğup büyümüş bir insan olarak böylesine ben merkezci bir bakış açısını sağlıklı bulsam da ben de genel olarak kendimi çevremdekilerin sorunları ile çevrelenmiş olarak buluyorum. Bazı zamanlar bunaldığımı hissetsem de zamanı geldiğinde kendim için aynı beklentilere gireceğimi bildiğimden çok da şikayet edemiyorum.
Neyse konumuza dönelim biz. Fenriz ve Nocturno Culto’nun senelerdir, kimseleri dinlemeden istedikleri gibi takılıyor olmalarını çok takdir ediyor olmam, filmdeki süper kahramanla özdeşleşim kuran bir sinema seyircisi misali bu tarz düşüncelere gark ettiriyor beni. Sonuçta Norveç Black metali gibi dünya ekstrem müzik tarihine müthiş etki bırakmış bir akımın en büyük 3-5 grubundan birisi Dakthrone. Fenriz ve Nocturno 94 tarihli klasikleri Transilvanian Hunger’dan beri iki kişi devam ettiriyorlar grubu. Death Metal ile başladıkları kariyerlerine Black Metal ile devam ettiler, ve kimseleri umursamadan sürdürdükleri müzikal yolculuklarına ilk günkü ruhlarıyla devam ediyorlar. Büyük başarıların müzisyenlerin dengesini nasıl bozduğunu, müzik şirketlerinin iştahlarını nasıl kabarttığını hep gördük, görüyoruz. Sonuçta Opeth gibi, pek de ticari olmayan değişikliklere giden gruplara tabii ki söyleyecek lafım yok, ama bazılarının nasıl da parodiye dönüştüklerini görüp üzülüyorum.
İnsanın egolarını kontrol etmesi de, ünle başa çıkması da pek kolay değil sonuçta, ama Darkthrone müziği her şeyin önüne koyup, kimseye kulak asmıyor. Başta Wacken olmak üzere Avrupa’nın sayısız Açıkhava festivallerinden gelen müthiş teklifleri ellerinin tersleriyle ittiklerini biliyoruz. Çok önceden okuduğum bir My Dying Bride röportajında Aaron sahne korkusundan söz ediyordu. O zamandan beri Fenriz’in de sahne korkusu mu var acaba diye düşünürüm, ama en azından kamera önüne çıkmak konusunda pek de korkusu olmadığını başta Until The Light Takes Us belgeseli olmak üzere pek çok yerde görebiliyoruz. Aynı şekilde Nocturno Culto’nun The Misanthrope belgeselinden de bahsedebiliriz. Bununla beraber, Nocturno, Wacken 2004’de Satyricon ile sahneye çıkıp 4 Darkthrone klasiğini söylemiş ve tarihteki ilk kısmi Darkthrone performansını sergilemiş, ve o sene Wacken’da ben de olmalıydım arkadaş dedirtmişti bizlere.
Aslına bakarsanız klasiklerini çok sevmekle ve dinlemiş olmakla beraber Darkthrone’un bütün dönemlerine hakim sayılmam. Ancak elemanlar 2005’de kendi stüdyolarında takılmaya başladıktan sonra çıkardıkları albümleriyle senelerdir bizleri şaşırtmaya, ve neden büyük olduklarını gözümüze sokmaya devam ediyorlar. 2005’den günümüze devam ettirdikleri kirli crust/punk/NWOBHM etkili müzikleri Black Metalin mirasçıları Venom, Celtic Frost gibilerinin çıkış noktalarına selam niteliğinde. Büyük saygı duymakla beraber asıl beste yeteneklerinin black metalde olduğunu düşünmüş ve “The Cult Is Alive”dan beri çıkan her albümlerine kulak kabartmış ama bir türlü alışamamıştım. Ta ki The Underground Resistance’a kadar.
Bu albüm kelimenin tam anlamıyla OLMUŞ. Çıktığından beri dinlemekten bıkmadığım albüm bence Transilvanian Hunger’dan beri yaptıkları en iyi şey. Crust etkileri minimum düzeyde tutulmuş, Venom, Celtic Frost, Mercyful Fate ve eski usul thrash etkileri tavan yapmış durumda. Toplam 6 şarkıdan oluşan albümde Nocturno ve Fenriz vokalleri yarı yarıya paylaşmışlar. Daha leş vokalli şarkıları Nocturno yapmış, Fenriz ise klasik heavy metal vokalistlerini ve King Diamond’ı andıran vokalleriyle şaşırtmış. Özellikle albümün 2. Şarkısı olan Fenriz vokalli Valkyrie’ye bittim desem. Gerçekten harika epik bir şarkı olmuş. Bunun dışında Nocturno vokalli Come Warfare, The Entire Doom ve Fenriz vokalli, 13 küsur dakikalık süresiyle dikkat çeken Leave No Cross Unturned de harika şarkılar.
Baştan sona hiç sıkmadan kendini dinleten, piyasa kaygısından uzak, ruh dolu bir albüm bu. Bir sonraki albümleri nasıl olacak bilemiyoruz tabii ama bence senelerden beri üzerinde çalıştıkları köklere dönüş bu albümde nihayet gerçekleşmiş diye düşünüyorum. Kimseyi takmadıkları, ne yapmak istiyorlarsa onu yapmaya devam ettikleri için de bir müziksever olarak kendilerine teşekkür ediyorum. Taş gibi bir metal albümü isterseniz sizi böyle alalım…
Enes KARAHAN – 5.5/10
Darkthrone çoğumuzun bildiği, metal tarihine adını altın harflerle yazdırmış bir grup. Özellikle black metalin şekillenmesinde önemli bir rol oynayan, türünün öncüsü ve Norveç’in eski black metal kalelerinden biriydi… Darkthrone aslında müzik kariyeri boyunca hiçbir zaman belirli bir tarz içerisinde kalmadı. Bu bana göre Darkthrone’un aslında bir kalıba sığmayan bir grup olduğunun yegane göstergesi. Tam 3 kere müzikal değişim gerçekleştirdi Darkthrone. İşte bu müzikal değişimlerin en sonuncusu Darkthrone’un taptaze yeni albümü “The Underground Resistance” albümünde oldu.
Hayatına ”Black Death” (Veba) adı altında death metal grubu olarak başlayan Darkthrone, Mayhem’ın gitaristi Euronymous ile tanıştıktan sonra black metale hızlıca bir geçiş yapmıştı. “A Blaze in the Northern Sky” albümü ile birlikte ilk müzikal değişimini gerçekleştiren Darkthrone üyeleri, Euronymous’un kurduğu Norveç black metal tarikatına katıldı. Darkthrone katıksız çiğ black metal çizgisini 2005 yılına kadar sürdürdü. Ardından 2006 yılında çıkan “The Cult is Alive” ile birlikte Darkthrone ikinci müzikal değişimini yaşadı. Aslında “The Cult is Alive” bir geçiş albümüyle diyebiliriz. Black metal tamamen terk edilmese de, crust punk elementleri albümün içerisine iyice yoğurulmuştu. Darkthrone’un tamamen crust punk albümü olan “Fuck Off and Die” 2007 yılında çıktı ve ardından onu takip eden 2 albüm: “Dark Thrones and Black Flags” ve “Circle the Wagons” Darkthrone’un yeni crust punk çizgisini muhafaza etti ve Darkthrone’un müzikal çevrelerce artık bir punk grubu olarak tanıtılmasını sağladı.
Üçüncü müzikal değişim ise, “The Underground Resistance” ile birlikte bizlere merhaba dedi. Darkthrone’un fırından yeni çıkan bu albümü, önceki 3 albümün kalın crust punk çizgisini terk ederek, Darkthrone’u klasik heavy metal çizgisine çekti. Yer yer thrash rifleri görülen klasik heavy metal… Metal müzik eleştirmenleri tarafından ”Şu ana kadarki Darkthrone’un en metal albümü” olarak tanımlandı. Darkthrone’un bu albüm aynı zamanda da, hepimizin tahmin edebileceği üzere bir saygı duruşu. Darkthrone’un saygı duruşu yapmaktan kambur olacak asıl ondan korkuyorum…
Aslında bu müzikal değişim iyi bir şey olsa da, bunu iyi icra edebilmek önemlidir. Darkthrone daha önce denemediği bir tarzı denedi. Peki bunda başarılı oldu mu? Kısmen. Tamamen başarılı oldu diyemeyiz çünkü elimizde olmamışlıklarla dolu bir albüm duruyor.
Aslında bu olmamışlıkların başlıca nedeni Fenriz’in vokalleri. Gerçekten Darkthrone’un yeni tarzı için oldukça toy duruyorlar. Bu vokalleri umursamamak bana gerçekten zor geldi. Yani kötü bir vokal, albümün ne kadar içine edebilirse, bu albümde de aynen öyle olmuş. Sanki deneysel yapılmış gibi. Auuuu ooooo uuu vaaaaaaaa auuuu aaaaa. Fenriz çok babacan, tatlı ve kafa bir adamsın. Süpersin falan ama, clean vokalin karga gibi be üstadım. Başka bir olmamış bölüm ise, albümlerde görmeye çok alışık olduğumuz, gereksiz bölüm tekrarları. Bu olay Darkthrone’un The Underground Resistance albümünde de bol bol karşımıza çıkıyor. Şarkı içerisindeki kimi sıkıcı bölümlerin tekrarı gene karşımıza çıkıyor. Bu da ister istemez, şarkının tamamının dinleme de zorlanmamıza hatta sonraki şarkıya geçmemize sebep oluyor. Başka bir olmamışlıklar daha var.
Olmamış olmamış, olan nedir be kardeşim? dediğinizi duyar gibiyim. Enstrüman hakimiyeti her zamanki gibi çok güzel. Fenriz’in performansı olsun, Nuctorno Culto’nun performansı olsun, hepsi hala ateş gibi çalıyorlar enstrümanlarını. Bir de albüm kapağı gerçekten şahane. Bak onu iyi becermiş Darkthrone. Aslında sadece müzikal değişim değil, albüm kapağı bile Darkthrone için bir devrim niteliğinde.
Darkthrone bu yeni tarzı bana oldukça değişik geldi. Açıkca söylemek ”Punkçı Darkthrone” olayına alışmıştım. Bu, bir anda gelen ani değişim beni oldukça şaşırttı. Aslında olumlu yorum yapmayı gerçekten çok isterdim. Darkthrone’u gerçekten çok seviyorum ama bu albüm olmamış dostlar. Ama bu albümü bir ”klasik heavy metale geçiş albümü” olarak görürsek, Darkthrone’un ileri ki albümlerinde cidden başarılı heavy metal albümleri görebiliriz gibi geliyor. Darkthrone bunu yapmayı sürdükçe, elbet bu yeni tarzında da kendini çok daha fazla geliştirecektir.
Bunun dışında The Ones You Left Behind, albümün içerisindeki en iyi şarkı diyor: kritiği burada noktalayarak, yorumları size bırakıyorum.
Aynı albüm için 1 saat arayla iki konuk yazı gelmesi…
18.03.2013
@Ahmet Saraçoğlu, şaşkınım :)
17.08.2013
@Görkem Şahin, Bak ben 11 senedir bu grubu dinliyorum. Ve yazdığın kritiği kesinlikle saçma buluyorum.
”Transilvanian Hunger’dan beri yaptıkları en iyi şey.”
Yani şu cümle bile Total Death’e, Panzerfaust’a, F.O.A.D.’a hakaret. Ki bu albümleri bile adam gibi dinlediğini sanmıyorum.
Bir albümü öveceğim diye, koca bir grubun diskografisini, kötü bir albümden aşağı tanımlamak anca kritik yazma konusunda oldukça kötü olan birinin yapacağı iştir.
17.08.2013
@Mishima, bu kadar söylenmeye gerek yok, kritikte öznellikten pek kaçılmıyor. Sonuçta eskiden nefret edip sonradan bayıldğım albümler de oldu, tam tersi de..Amatör ruhlu bir platformda, bir müzik sever tarafından yazılmış bir yazı, o kadar.. Sana panzerfaust la mutluluklar dilerim…
18.03.2013
@Ahmet Saraçoğlu, Matrix’te bir dalgalanma olmuş. Pasifagresif’i ajanlar basabilir her an…
18.03.2013
@Ahmet Saraçoğlu, yazıların birbirine zıt olması güzel olmuş ama, bence ikisinin ortalaması bi albüm.
aynı albüm için iki bambaşka yazıyı,iki farklı bakış açısını
birlikte okumak süper.iki yazı birbirini tamamladı bence
Fenriz’in vokalleri harika. O vokaller yerine notası notasına oturmuş Rob Halford çığlıkları olsa bu kadar zevk alamazdım. Müzik ruh işi.
19.03.2013
@Osman, Fenriz’e ”Aga sen mi, Rob Halford mu döver?” diye sorsan, Fenriz ”Dalgamı geçiyorsun? Rob Halford” der :)
19.03.2013
@Rotten Angel, ona bakarsan sor Omar Rodriguez Lopez’e “sen mi, Jeff Loomis mi döver” diye, adam yine aynı cevabı verir. Ama kimse Mars Volta albümünde Jeff Loomis solosu duymak istemez. Ya tabi, sığ adam (yazara laf yok) her albümde bir Rob Halford veya Jeff Loomis bekler, ama kusurlar, ilginçlikler durdukları yere göre gayet güzel olabilir.
Tabi Rob Halford ahahah :)
Temiz vokalli darkthrone bana da çok bayik gelmistir hep.. crust/punk lı albumlerini muzikal olarak begenme ihtimalim varsa bile , şu vokal şeysi yüzünden katlanamiyorum maalesef.. Bu sebepten ismi geçen albümü dinlemedim bile
Bok gibi bir albüm olmuş 5 bilemedin taş çatlasın en fazla 6 anca alır benden ciddiyim. Hadi Punk yapıyor dedik, güzeldir deidk, sonuçta kökler falan dedik ama bu kadar da değil. İlk kritiği yapan arkadaş 9.5 vermiş heralde ona göre bu 9.5 alıyorsa Transilvanian Hungerlar, Under a Funeral Moonlar, A Blaze in the Northern Skylar, Soulside Journeyler 30 40 falan alır heralde. Nerde o albümlerdeki karanlık şeytani hava, nerde bundaki şen şakrak, cümbür cemaat, cümbüş ortam. Bütün bunları aynı grubun yapmış olduğuna inanmak güç. Benim için Darkthrone bitmiştir!
Not: Çok pis true evil satanic yağlı saçlı leş Black Metalciyim.
18.03.2013
@Nightwing, ben de leş black metal severim, ancak Darkthrone artık farklı bir müzik yapıyor, ve yeni tarzı içinde değerlendirmek lazım, şahsen ben öyle yaptım. Ben de eskilere bayılırım, o ayrı..
19.03.2013
@Nightwing, Darkthrone’un müziği 2000′lerin başından beri punk ve heavy metal’le flört halinde. Doksanların başındaki kült üçlemeden ve o üçlemenin taşıdığı “karanlık şeytani hava”dan aslında uzun bir süredir uzaklar. Neredeyse on beş yıldır her yeni Darkthrone albümünden sonra “Darkthrone benim için bitmiştir” demek oldukça yorucu olmalı.
Aslında bu sitede bir kategoriye dönüşebilir, “karşıt görüş” gibi. Zamanında Level dergisi oyunlar için yapardı, severek okurdum. PA’ya da gidermiş.
In Flames’in ”Soundtrack to Your Escape” kritiği de böyle zıt görüşle yapılmıştı. Gayet güzel olmuştu. Okuması daha zevkli oluyor. Sade bir görüşe bağlı kalmadan, iki tarafı da dinliyorsun.
Üstteki arkadaşımızın da dediği gibi, böyle bir kategori güzel olur. Hatta kategorinin adı: ”Supercollider” olabilir. Zıt görüşleri çarpıştırarak evrene dair ipuçları bulabiliriz…
Ben iki kritik içerisinde, ikinci kritiği kendi görüşüme daha yakın buldum. Ama puanım 6,5 veya 7 olur.
19.03.2013
@Rotten Angel, super collider iyiymiş yalnız :)
eski yeni ayırt etmeden dinlemek lazım diye düşünüyorum…sonuçta darkthrone lan…ben gerçekten beğendim…mesela çok sevilmeyen Circle the Wagons albümüne de hastayımdır…
Albümü dinlemedim daha ama Valkyrie çok hoşuma gitti. Saldırıcam en kısa zamanda. İki arkadaşın da eline sağlık.
19.03.2013
@Batuhan Bekmen, Kanımca, albümdeki en iyi şarkı
mükemmel bir albüm. kıymeti bilinmeli.
Darkthrone ne denerse denesin, müziğini hangi yöne kaydırırsa kaydırsın ortaya gayet iyi şeyler çıkıyor bence. çünkü Fenriz çok rahat bi adam. kimseyi sikine takmıyor, canı ne isterse onu yapıyor. türü ne olursa olsun sapına kadar old school işlerle geldi hep Darkthrone. bu albümde gayet başarılı. 7,5 – 8 puan arası çok rahat alır benden.
20.03.2013
@ismail vilehand, Albüme kadarki görüşlerin/tespitlerin hepsine +1. Albümü daha fikir belirtebilecek kadar dinlemedim nitekim.
Baya süper bir insansınız İsmail. Ara ara stalkluyorum çaktırmadan, haha.
Darkthrone,Darkthrone’dur
19.03.2013
@Erlik Han, Türkiye Türklerindir gibi oldu
şahsen Nightwing e katılıyorum ve Enes KARAHAN arkadaşın kritiğine,Darkthrone benim için kirli,leş sound demek,bu da artık bu albümle birlikte iyice silinmiş,gitmiş,ayrıca fenriz in vokalleri hiçbir çalışmasında bu kadar itici gelmedi,zaten oturup şöyle black metalin krallarıydılar,şöyle king tiler diye yazmayacağım,black metal sayfasını çok eskiden kapattı darkthrone,punk olaylarında fena değildi aslında bana göre,hatta baştan sona punk albümünü darkthrone la dinledim ve sevdim,yalnız bu yeni hevay metal olayı bence de olmamış :(,zaten heavy metali dozajı artırarak albümlerde veriyordu darkthrone,şimdi tam verdi,neyse ileriki maçlara bakcaz,bakalım ilerde nasıl bir darkthrone çıkıcak karşımıza
20.03.2013
@TAAKE, Glam metal yapsınlar. Tam 180 derece değişim olur haha
Bu albüme 9.5 vermek, diğer metal albümlere küfürdür resmen.
Sırf adı Darkthrone diye 9.5 verildiğine eminim. Yapmayın böyle şeyler. Bu kadar kolay mı 9.5 almak. Admin demiyor mu ”Canım hele bir otur soluklan öyle puan ver”. Şaka gibi
Bu albümün ismiyle ilgili Fenriz’e sorulan bir soru:
The new album is titled The Underground Resistance, which is something you have alluded to before – on the inside cover of Circle The Wagons For example – but for you who or what is the underground resistance?
Fenriz: Those who kept bands like Manilla Road and Cirith Ungol alive; those who have spread and showed interest in the NWOBHM movement in the last years; everyone holding a true sounding piece of recording high instead of championing plastic crap.
Yeni albümü çıkmadan önce pek dinlemek istemiyorum, o yüzden underground resistance’la ayarı veriyorum kendime bu aralar bol bol, efsane bişi yav.
30.09.2016
@şeyh hulud, bu yorumun yuzunden canim darkthrone cekti. Bahane ariosam demekki. Su an ogle arasinda sardonic wrath dönüyor. Musteriler ile kavga edersem, birini bicaklarsam falan seni bulurum haberin olsun:)
30.09.2016
@P L A G U E,
leave
…
no
…
cross
…
leave no cross unturned!:)
burda da spam var. ortak incelemelerde çok oluyor bu, ilginç.
03.12.2017
@northern, düzelttim sağ ol.