Yurt dışındaki bilinirliğimiz ve destekçilerimiz Türkiye’ye oranla daha fazla.
İstanbullu melodik death metal grubu ANOREKSİ var bu haftaki röportaj köşemizde. Yeni bir EP çıkarma hazırlığındaki grupla ilk albümünü, yaklaşan konserlerini, melodik death metalin günümüzdeki durumunu ve hangi melodik death metal grubunu bir diğerinden daha fazla sevdiklerini konuştuk.
Merhaba arkadaşlar. Umarız sizin adınıza her şey yolundadır diyor, sorulara geçiyoruz.
ANOREKSİ cephesinde şu günler nasıl geçiyor? Grup olarak şu sıralardaki projeleriniz neler?
Furkan: EP’nin kayıtlarını yeni tamamladık. Yakın zamanda yayınlamak için elimizden geldiğince miks/mastering sürecini hızlandırmaya çalışıyoruz. İstediğimiz sonuca ulaştığımızda albümü yayınlayacağız. Bunun yanında önümüzde ciddi konser ve festivaller var, bu sebeple stüdyo çalışmalarımızı da hızlandırdık.
İlk albümünüz “Rise of Infinity”yi dijital olarak, CDBaby üziernden yayınladınız. Bunu yapmanızın arkasındaki etkenler neydi? CDBaby gibi dijital dağıtım kanallarının asıl faydaları ne oluyor sizce?
Furkan: Aslında albümü sadece dijital olarak yayınlama taraftarı değildik. Zaten “Rise of Infinity” sınırlı sayıda CD olarak da basıldı fakat bu sadece albümün lansman günü içindi ve tamamına yakını o gece konsere gelen dinleyenlerimiz tarafından satın alındı. CDBaby üzerinden yayınlamamızdaki asıl amaç ise albümü yurt dışındaki dinleyenlerimize de ulaştırmaktı. CDBaby’nin yanında albüme aynı zamanda amazon.com ve iTunes üzerinden de ulaşmak mümkün. Bu gibi dağıtım kanalları sizi dünyanın her yerindeki dinleyiciye ulaştırırken, dinleyiciye de eğer isterse albümden sadece bir parça veya istediği parçaları tek tek satın alma imkânı da tanıyor. Yeni EP’miz “Bring Me an Hourglass” hem dijital, hem de CD olarak satışta olacak. Yurt dışına CD olarak ulaştırma konusunda henüz bir karar almış değiliz, gerekli imkânlar sağlandıktan sonra bu gerçekleştirmek istediğimiz bir olay fakat ilk etapta sadece Türkiye içinde CD olarak ulaşmak mümkün olacak.
Dijital müziğin yaygınlaşmaya başladığı dönemlerde, bir şirket ile anlaşmanın bir gruba neler kazandırdığını düşünüyorsunuz? ANOREKSİ bundan sonra da bağımsız olarak mı devam edecek?
O. Aker: Bağımsız bir grubun, takımsız bir futbolcudan farkı yok artık. Takımsız bir futbolcu da mahallesinden öteye gidemiyor maalesef. Şirketlerin sağlayabileceği imkânlar, bizi bu mahallenin ötesine taşımaya yarar herhalde. Prodüksiyon ve organizasyon bizim yaptığımız işin temel taşları ve müzik sektöründe bize bu imkânları sağlayabilecek ve bizi sırtlayabilecek bir şirket olmadığı sürece evet, ANOREKSİ bağımsız olarak devam etmek durumunda kalacak.
Geçtiğimiz aylar içinde, yeni bir EP’nin habercisi bir teaser yayınladınız. Hayırlı olsun. Bu EP’nin kayıt aşaması nasıldı? İlk albümünüzde izlediğiniz yoldan farklı bir şeyler denediniz mı?
O. Aker: Teşekkürler, “Bring Me an Hourglass” aslında hesapta olmayan bir projeydi, en azından EP olarak düşünmüyorduk. “Rise of Infinity” sonrası, ikinci bir albüm düşüncesiyle bestelediğimiz 14 şarkının kayıtlarına girdik ve tamamladık. Ancak bu süreçte de arayı çok açtığımızı ve dinleyenlerimize bir an önce yeni materyallerimizi sunmamız gerektiğinin farkındaydık. Miks/mastering süreci zaman alacağından projeyi böldük ve 14 şarkı içinden seçtiğimiz 4 şarkıyı EP şeklinde yayınlama kararı aldık. Kayıt aşaması “Rise of Infinity”de olduğu gibi yine kendi imkânlarımızla, evlerimizi stüdyo yaparak oturduk ve kaydettik. ANOREKSİ olarak birlikte fikir alışverişi yaptığımız, ortak ve güzel bir çalışma olduğuna inanıyorum.
Headbangers’ Weekend festivalinde sahne alacağınız açıklandı, tekrar hayırlı olsun. Overkill, Dark Tranquillity gibi gruplarla beraber çalacağınız için heyecanlı mısınız? Hazır konusu açılmışken, bir de genel olarak konserlerinizin nasıl geçtiğini soralım. Verdiğiniz konserlerdeki teknik kapasite ne durumdaydı?
Anıl: Teşekkür ederiz.Tabii ki böyle büyük isimlerle birlikte aynı etkinlikte yer almak bizi oldukça sevindirdi. Özellikle DARK TRANQUILLITY, ANOREKSİ grubunun melodik death metal tarzında müzik yapmasındaki en önemli etkendir. Bu grup ile aynı sahnede yer almak bizim için çok önemli bir durum.
Konserlere gelirsek, biz zaten çok az sayıda konser veren bir grubuz. İlk albümümüzün çıktığı yıl sadece 4 konser verdik. Son konserimizin üstünden ise 1 sene geçti. Yani 1 yıldır hiç konser vermedik. Mümkün olduğunca büyük organizasyonlarda sahneye çıkmaya çalışıyoruz. Onun dışında bar konserlerini neredeyse bıraktık diyebilirim. İstanbul içi konserlerde genelde teknik kapasite muazzam olmasa da yeterli seviyede oluyor. Sıkıntı şehir dışı konserlerinde. Diğer büyük şehirlerden birine bile gitseniz, buradaki sahne ekipmanını ve ses sistemlerini bulamıyorsunuz ne yazık ki.
Peki, konserlerinize gelen seyirci ile iletişiminiz ne durumda sizce?
Anıl: Biz elimizden geldiğince sahne görselini üst seviyede tutmaya çalışıyoruz. Sonuçta insanlar bizi dinlemek, izlemek için ordalar ve zayıf bir sahne performansı en başta onlar için saygısızlık olur. Tabii ki biz de imkânlar dâhilinde hareket edebiliyoruz. Yani konser verdiğimiz mekanın sahnesi, ışıkları ne ise o kadar coşkulu olabiliyoruz. Boş bir sahnede ne gaza gelebiliyorsunuz, ne de gerçekleştirdiğiniz performans göz dolduruyor. Sahneden baktığımda genelde eğlenmeyen coşmayan yüzler pek görmüyorum. Şarkılarımızın ritmine göre hareket eden, yeri geldiğinde sözlerle bize eşlik eden dinleyiciler oluyor. Bu da bizi sevindiriyor tabii. Kısacası seyirciyle etkileşimimizin iyi olduğunu düşünüyorum.
Çeşitli sosyal medya ortamlarında aktif olan bir grupsunuz. Bu durum, konserlerinize gelen veya sizi başka şekillerde takip eden bir “kemik kitle” oluşmasına ön ayak oldu mu?
Anıl: Konser dinleyicisi olarak ele alacaksak hayır. Eğer “kitle” kelimesini kullanacak kadar çok
sayıda insandan bahsediyorsak, cevabım ”kesinlikle hayır”. Bizim seviyemizde hiçbir grubun da bunun aksini söyleyeceğini tahmin etmiyorum. Çünkü biz konserlerimizin %90’ından fazlasını İstanbul’da veren bir grubuz. Diğer şehirlerimiz metal organizasyonları konusunda İstanbul kadar güçlü olmadıkları için, ülke içinde turlama şansı pek bulamadık. Haliyle farklı şehirlerde yaşayan dinleyicilerimiz konserlerimize gelemiyorlar. Zaten her şeyin ötesinde, eğer videolarımızın altındaki yorumları ve official sayfalarımızdaki üyelere dikkat ettiyseniz, bizim takipçilerimizin daha büyük bir kısmı yabancı ülke insanıdır. Türkiye’de bilinirliğimiz ve destekçilerimiz yurt dışına oranla daha az.
Kayda geçmeden önce nasıl bir beste süreci izliyorsunuz? Belli bir enstrüman/söz sırası var mı, yoksa kendinize has yöntemler mi uyguluyorsunuz?
Anıl: Genelde şarkıları bölüm bölüm yapıyoruz. Akış sırasına göre. Ritmi ve melodiyi birlikte yazıyoruz genelde. Daha sonra bas ve davul ekliyoruz. Önce intro, ardından vokalin giriş rifi, ardından ikinci bölüm rifi, nakarat şeklinde ilerliyoruz genellikle. Şarkı formlarımız sabittir diyebilirim. Bir şarkının gitarları, bası, davulu tamamen bittikten sonra şarkıya uygun söz yazıyoruz.
Son dönemde severek takip ettiğiniz gruplar hangileri? Son 1-2 yılda üzerinizde, müzikal yaklaşımınızı etkileyecek derecede büyük bir etki yapan bir grup/albüm/çalışma oldu mu?
Anıl: Grup adına böyle bir takibimiz olmadı. Kendi adıma konuşmam gerekirse son dönemdeki grupları takip edemiyorum. Çünkü sağ olsunlar buna ihtiyaç duymama engeller. Bütün sound’lar birbirinin aynı oldu. Tüm gruplarda bir “core” etkisi. Bizim Onur’un ”üst tel müziği” dediği şeyden. A#’e alınmış gitarlar. Boş üst tele vurmaca. Parçaların % 80’i breakdown ile geçiyor zaten. Hiç benlik şeyler değil. Bunu tercih etmeyen kısım ise tamamıyla endüstriyel metale kaydı. Çünkü şu anda piyasada, ”bu ikisinden birini yapmazsan tutunamazsın” şeklinde bir algı var nedense. Tamam ben de severim, dinlerim bu türde işini iyi yapan grupları, ama hep de aynı olmasın bir zahmet. Diğer metal türleri yavaşça ortadan kaybolmak üzere. Bu da beni korkutuyor.
Son yıllarda yerli piyasada bir hareketlenme olduğunu düşünüyor musunuz? Düşünüyorsanız, ANOREKSİ’yi bu hareketlenmenin hangi boyutuna dahil edebilirsiniz? Üretkenlik, orijinallik, getirilen yenilikler vesaire anlamında yani. Ayrıca, bu hareketin daha da körüklenmesi ve duyurulması için ne yapılabilir sizce?
Anıl: “Yerli piyasa” tabirini Türkiye için kurmak pek doğru değil sanırım. En azından metal müzik dünyasında. Çünkü burada öyle bir piyasa yok. Her şey arkadaşlıklarla, dostluklarla yürüyor. Plak şirketleri metal müzik ile tamamıyla ilgisiz ve alâkasız zaten. Sadece bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda, kendince işler yapmaya çalışan birkaç şirket var. İşin organizasyon, konser, etkinlik yanını düşünecek olursak, onun da işleyişi gayet açık. Örneğin ünlü bir grup Türkiye’ye konsere gelecek. Onun alt grubu olacak gruplar önceden belli gibidir zaten. Organizasyonu yapan kişinin yakın çevresinde, grubu olan bir dostu, arkadaşı muhakkak vardır. Ünlü grupla birlikte sahneye onun grubu çıkacaktır haliyle. Tabii ki kimseye kızmıyorum. Herkes arkadaşına destek olmak ister ama bu durum yeni ve genç gruplar için son derece olumsuz oluyor. “Yerli piyasa” birkaç adamın elinde zaten. Hep aynı gruplar, hep aynı isimler. Birkaç müzisyenden 4-5 ayrı metal türünde grup kurup, organizasyonun türüne göre o grupla sahne alan insanların elinde piyasa. Yeni grupların önü kesinlikle açılmıyor. “Buralar bizim, gidin kendi kapınızın önünde oynayın” mantığıyla bu ülkede metal müziğin ve gruplarının gelişebileceğini düşünmüyorum.
Melodik death metalin zaman içinde her tür gibi kısır döngüye girmesi ve türü başlatan kimi grupların müziklerini farklı yönlere kaydırması hakkında ne düşünüyosunuz?
Anıl: Tarzını bozmadan ilerleyenleri de var. Kimisi ise sadece sıkıldığı ve farklı bir şeyler denemek istediği için tarzını değiştiriyor. Asıl olay ise para kazanmak için tarzını değiştirenler. Zaten neredeyse eline daha çok para kazanma imkânı geçen bütün gruplar bunu yapıyor ne yazık ki. Buna yakın dönemde en büyük örnek ise IN FLAMES’dir. Tamamıyla MTV grubu olmuşlar diyebilirim. Son albümde de güzel birkaç şarkı var elbette ki, ama grubun genel sound’una ve vizyonuna baktığımız zaman o eski IN FLAMES’i göremiyoruz maalesef. Bence müzik bir “canlı” gibidir. Zaman içerisinde değişiklikler, gelişimler gösterir. Tabii ki zamanın gerisinde kalmadan müzik yapmak lazım, fakat bunun dengesini iyi ayarlamak da çok önemli. DARK TRANQUILLITY!yi bu sebepten çok takdir ederim. Eski albümlerine oranla grubun atmosferi biraz değişmiş olsa da, köklerinden hiç kopmadılar.
Aşağıdaki gruplar arası seçimler yapmanızı istiyoruz:
IN FLAMES mi DARK TRANQUILLITY mi? – Cevap: DARK TRANQUILLITY
SOILWORK mü ARCH ENEMY mi? – Cevap: ARCH ENEMY
AT THE GATES mi DISSECTION mı? – Cevap: AT THE GATES
SCAR SYMMETRY mi MORS PRINCIPIUM EST mi? – Cevap: MORS PRINCIPIUM EST
EDGE OF SANITY mi HYPOCRISY mi? – Cevap: HYPOCRISY
CHILDREN OF BODOM mu KALMAH mı? – Cevap: KALMAH
BE’LAKOR mu NIGHTRAGE mi? - Cevap: BE’LAKOR
WINTERSUN mı INSOMNIUM mu? – Cevap: INSOMNIUM
Sorularımız bu kadardı, çalışmalarınızda, konserlerinizde başarılar diliyoruz. Son sözlerinizi alalım.
Öncelikle size çok teşekkür ederiz. Yaklaşık 3 senedir çeşitli dergilerle, üniversitelerle, internet siteleriyle röportajlar yapıyoruz. Bu, bugüne kadarki en mantıklı ve orijinal soruları içeren röportajımız oldu. Pasifagresif ailesine çok teşekkürler. 5 Mayıs’ta Headbangers’ Weekend’de görüşmek üzere.
@Ahmet Saraçoğlu, Pasifagresif’e bizimle gerçekleştirdiği röportaj için teşekkürler. Fakat grup karşılaştırmalarını tüm grup yerine kişisel olarak sormanız daha sağlıklı olurdu. Nitekim burda verilen cevaplarda ortak cevaplar değildir. Verilen cevaplar benim düşüncelerimin tam tersi olduğu için ben kendi cevaplarımı fırsatı gelmişken burdan vereyim..
IN FLAMES mi DARK TRANQUILLITY mi? – Cevap: IN FLAMES
SOILWORK mü ARCH ENEMY mi? – Cevap: ARCH ENEMY
AT THE GATES mi DISSECTION mı? – Cevap: AT THE GATES
SCAR SYMMETRY mi MORS PRINCIPIUM EST mi? – Cevap: SCAR SYMMETRY
EDGE OF SANITY mi HYPOCRISY mi? – Cevap: EDGE OF SANITY
CHILDREN OF BODOM mu KALMAH mı? – Cevap: CHILDREN OF BODOM
Haha şu karşılaştırma sorularına hastayım. :) Cevaplar doyurucu olmuş, güzel bir işe imza atmamızı sağladıkları için Anoreksi tayfasına teşekkürlerimi sunarım.
@neugma, Adamların ”yurt dışında daha fazla dinleyeni” var evet, eleştireni değil. Destek yerine köstek olmayın, eleştrilere bakıyorum da ne kadar basite indirgiyorsunuz. Yok logosu niye böyle yok adı niye böyle, yapmayın arkadaşlar.
@neugma, Aslında trip sayılmaz pek, durumu belirtiyor çoğu genelde. Yurt dışındaki dinleyiciler çok daha fazla araştırma yapıp daha fazla grup dinlemeyi benimsemiş durumdalar. Underground piyasalar hakkında çok daha fazla bilgi sahibi oldukları için bizim yanıbaşımızdaki gruplar hakkında bizden fazla bilgi sahibi olabiliyorlar çoğu zaman.
@Anıl Sevener, “Hayatımda dinlediğim en sağlam albüm” gibi bi yorum yapılsaydı, “eyvallah abi” deyip geçilecekti. Bu sayede iki çift laf etmiş olduk ;)
“‘Yerli piyasa’ birkaç adamın elinde zaten. Hep aynı gruplar, hep aynı isimler. Birkaç müzisyenden 4-5 ayrı metal türünde grup kurup, organizasyonun türüne göre o grupla sahne alan insanların elinde piyasa. Yeni grupların önü kesinlikle açılmıyor. “Buralar bizim, gidin kendi kapınızın önünde oynayın” mantığıyla bu ülkede metal müziğin ve gruplarının gelişebileceğini düşünmüyorum.” Daha iyi anlatılamazdı.
Birçok yerli grubun temel problemi olan “heyecan uyandıramama” durumu Anoreksi için de geçerli.
Eskiden pek seçme şansı yoktu. Ne bu kadar çok grup vardı piyasada ne de her albüme anında ulaşabilme imkanı.. Günümüzde orta kalite albümlere bile burun kıvırıyoruz çünkü bu kadar çok albümü tek tek dinleyecek zaman yok. Hal böyleyken, Anoreksi ve benzeri grupları dinlemem için de bir neden yok.
Ayrıca, yerli grupları ezmeye çalışmanın manası da yok. 3-4 günde bir 1-2 tane Rus metal albümü düşüyor sanal ortama. Çoğu berbat. Anoreksi, en azından türün takipçilerini bir nebze tatmin ediyordur.
@noise, ruslar da var o biraz :),mesala bildiğim hiç bir rus metal grubu yok :(
Bir de iran sağ çaprazdan kaptırdı geliyor,adamlardan çıkan her metal grubu canavar gibi,öküz gibi gitar çalıp,manyak metal soundları üreten persleri görünce hala şaşırıyorum,hala şaşırıyorum,nedir bu işin sırrı,anlamadım
Son soru yorumlar kısmında çok canlar yakabilir.
O soruyu ben hazırladım ama şahsen 3. sıradaki karşılaştırmayı cevaplanamaz olarak görüyorum.
19.03.2013
@Ahmet Saraçoğlu, bizimkileri böyle böyle şeylerle provoke edip, sonra kan gövdeyi goturunce de kiziyosunuz ama :)
19.03.2013
@Ahmet Saraçoğlu, 3. sıradaki karşılaştırma biraz saçma olmuş. Tarzlar farklı sonuçta.
19.03.2013
@Ahmet Saraçoğlu, Pasifagresif’e bizimle gerçekleştirdiği röportaj için teşekkürler. Fakat grup karşılaştırmalarını tüm grup yerine kişisel olarak sormanız daha sağlıklı olurdu. Nitekim burda verilen cevaplarda ortak cevaplar değildir. Verilen cevaplar benim düşüncelerimin tam tersi olduğu için ben kendi cevaplarımı fırsatı gelmişken burdan vereyim..
IN FLAMES mi DARK TRANQUILLITY mi? – Cevap: IN FLAMES
SOILWORK mü ARCH ENEMY mi? – Cevap: ARCH ENEMY
AT THE GATES mi DISSECTION mı? – Cevap: AT THE GATES
SCAR SYMMETRY mi MORS PRINCIPIUM EST mi? – Cevap: SCAR SYMMETRY
EDGE OF SANITY mi HYPOCRISY mi? – Cevap: EDGE OF SANITY
CHILDREN OF BODOM mu KALMAH mı? – Cevap: CHILDREN OF BODOM
BE’LAKOR mu NIGHTRAGE mi? – Cevap: BE’LAKOR
WINTERSUN mı INSOMNIUM mu? – Cevap: WINTERSUN
19.03.2013
@Ahmet Saraçoğlu, At the Gates ve Dissection arasından birini seçtirmek baya allahsızlıkmış yalnız.
Bana göre:
IN FLAMES mi DARK TRANQUILLITY mi? – Cevap: IN FLAMES (Bu adamlar The Jester Race diye bir destan yazdılar sonuçta.)
SOILWORK mü ARCH ENEMY mi? – Cevap: SOILWORK
AT THE GATES mi DISSECTION mı? – Cevap: DISSECTION
SCAR SYMMETRY mi MORS PRINCIPIUM EST mi? – Cevap: SCAR SYMMETRY
EDGE OF SANITY mi HYPOCRISY mi? – Cevap: HYPOCRISY
CHILDREN OF BODOM mu KALMAH mı? – Cevap: CHILDREN OF BODOM
BE’LAKOR mu NIGHTRAGE mi? – Cevap: BE’LAKOR
WINTERSUN mı INSOMNIUM mu? – Cevap: WINTERSUN
Sözlerine bakmadım ama röportajdaki parça müzikal açıdan çok iyi…
Hatta ok rahat büyük bir melodeth grubunun konseri öncesi sahneye çıkıp çalınabilecek cinsten…
Bateri biraz geri planda kalmış gibi geldi, ama kulaklıktan dolayı öyle algılamış olabilirim…
Haha şu karşılaştırma sorularına hastayım. :) Cevaplar doyurucu olmuş, güzel bir işe imza atmamızı sağladıkları için Anoreksi tayfasına teşekkürlerimi sunarım.
karşılaştırma soruları yanlış olmuş bence. dissection nere, at the gates nere?
ha bu arada keşke “logonuzda neden roket var?” diye de sorsaydınız. bu grup hakkında en çok merak ettiğim şey bu.
19.03.2013
@Yılmaz KANCA, Roketten ziyade bana miğfer gibi geldi
19.03.2013
@Yılmaz KANCA, @Lex Luthor,
Mum o mum. Sadece biraz kilo almış
19.03.2013
@Yılmaz KANCA, parasect adlı pokemon o.
20.03.2013
@rorschach, Abi çok güldüm ahahha.
19.03.2013
@Yılmaz KANCA, kedidir o kedi. :D
21.03.2013
@serdar91, fındığa benziyor,grup karadenizliyse kesin fındık
Akerfeltcilik: Günümüz grupları çok boktan hepsi brekdavn ah 90lar 70ler.
@Yılmaz KANCA, Çünkü Anoreksi , “Melodik Roket Metal” yapar.
Türk gruplarındaki “yurtdışında daha fazla dinleyenimiz var” tribi Türkiye’deki dinleyenlere ayıp değil mi?
Yani bi grubu yurtdışı ne diye kendi ülkesinden daha çok dinlesin ki? Hemen hemen tüm gruplarda var bu trip ve çoookk komik.
20.03.2013
@neugma, Adamların ”yurt dışında daha fazla dinleyeni” var evet, eleştireni değil. Destek yerine köstek olmayın, eleştrilere bakıyorum da ne kadar basite indirgiyorsunuz. Yok logosu niye böyle yok adı niye böyle, yapmayın arkadaşlar.
20.03.2013
@neugma, Aslında trip sayılmaz pek, durumu belirtiyor çoğu genelde. Yurt dışındaki dinleyiciler çok daha fazla araştırma yapıp daha fazla grup dinlemeyi benimsemiş durumdalar. Underground piyasalar hakkında çok daha fazla bilgi sahibi oldukları için bizim yanıbaşımızdaki gruplar hakkında bizden fazla bilgi sahibi olabiliyorlar çoğu zaman.
Çok yanlış bir söz değil yani bana kalırsa.
20.03.2013
@Korhan Tok, Teşekkür ederim Korhan :) Benden daha iyi açıkladın gerçekten :)Tam olarak söylemek istediğim buydu :)
21.03.2013
@Anıl Sevener, Eheh estağfurullah.
22.03.2013
@Anıl Sevener, “Hayatımda dinlediğim en sağlam albüm” gibi bi yorum yapılsaydı, “eyvallah abi” deyip geçilecekti. Bu sayede iki çift laf etmiş olduk ;)
20.03.2013
@Korhan Tok, Yanlış değil zaten banal.. yani artık istisnasız her “yerli” gruptan aynı şeyleri duymak komik geliyor.
Bu ismi niye kullandıkları da sorulabilirmiş. İştahsızlık ve melodik müzik arasındaki bağıntıyı kuramıyorum da…
“‘Yerli piyasa’ birkaç adamın elinde zaten. Hep aynı gruplar, hep aynı isimler. Birkaç müzisyenden 4-5 ayrı metal türünde grup kurup, organizasyonun türüne göre o grupla sahne alan insanların elinde piyasa. Yeni grupların önü kesinlikle açılmıyor. “Buralar bizim, gidin kendi kapınızın önünde oynayın” mantığıyla bu ülkede metal müziğin ve gruplarının gelişebileceğini düşünmüyorum.” Daha iyi anlatılamazdı.
Birçok yerli grubun temel problemi olan “heyecan uyandıramama” durumu Anoreksi için de geçerli.
Eskiden pek seçme şansı yoktu. Ne bu kadar çok grup vardı piyasada ne de her albüme anında ulaşabilme imkanı.. Günümüzde orta kalite albümlere bile burun kıvırıyoruz çünkü bu kadar çok albümü tek tek dinleyecek zaman yok. Hal böyleyken, Anoreksi ve benzeri grupları dinlemem için de bir neden yok.
Ayrıca, yerli grupları ezmeye çalışmanın manası da yok. 3-4 günde bir 1-2 tane Rus metal albümü düşüyor sanal ortama. Çoğu berbat. Anoreksi, en azından türün takipçilerini bir nebze tatmin ediyordur.
21.03.2013
@noise, ruslar da var o biraz :),mesala bildiğim hiç bir rus metal grubu yok :(
Bir de iran sağ çaprazdan kaptırdı geliyor,adamlardan çıkan her metal grubu canavar gibi,öküz gibi gitar çalıp,manyak metal soundları üreten persleri görünce hala şaşırıyorum,hala şaşırıyorum,nedir bu işin sırrı,anlamadım