İtalya denince aklıma gelen ilk kelime “sanat” oluyor. Bunda ilgili olduğum şeylerin de bolca katkısı olsa da, geçmişinde Rafaello, Donatello, Michelangelo, Paganini, Vivaldi, Da Vinci, Modigliani, Bugatti, Ferrari, Alfa Romeo, Fiat gibi isimleri barındırmış olan bir ülke söz konusu. İtalya dendiğinde “Ahahah azizim, İtalya’nın en çok nesini seviyorum biliyor musun? Herşeyini yahu ahaha..” gibi bir hale bürünmesem de ülkenin sanat tarihine karşı belli bir sempatim, sevgim, saygım var. Böyle olunca da ister istemez İtalya gibi bir ülkeden çıkan bir esere birazcık daha farklı yaklaşıyor insan. Herkesin bu tarz bölgeleri vardır az çok diye tahmin ediyorum. “Aa bu grup değişik bir ülkedenmiş, dinleyelim bakalım” diye başladığım UFOMAMMUT yolculuğumdaki en sevdiğim noktada biraz durmak istedim. Grup, ülkesinin sanat geçmişinin hakkını verebiliyor mu? Fazlasıyla.
“Eve”, doom metal, sludge metal, saykodelik rock kıyılarında dolanan, yer yer ambient ve dronevari elementler barındıran, benim parmakla gösterdiğim albümlerden birisi. Albümde basit ve ağır ilerleyen bestelerin altında yatan inanılmaz müzisyenlik, deneysel ruh ve ilk seferde pek de kolay anlaşılamayan karmaşıklık var ki başlıca sevme nedenlerim bunlar. UFOMAMMUT’un en çarpıcı özelliği de bana kalırsa burada devreye giriyor. Grup, icra konusunda basit sayılabilecek fakat akıl almaz derecede doğru, oturaklı, vurucu riflerle bestelerini oturtabiliyor. Grubun müziğini uzay boşluğunda salınmaktan, yeri geldiğinde adeta dev bir yaratığın gökdelenlerle dolu kalabalık bir şehre (meraba godzilla) saldırması haline getiren bu boğuk gitarlarla çalınan rifler en başta “e ne var ki bunda” dedirtebilir alışık olmayan dinleyiciye. Demin söylediğim karmaşa da bu noktada.
Günümüz müziğindeki standart şarkı yapıları rifler üzerine kurulu ve rock müzikten konuştuğumuz için ana enstrüman da gitar. Fakat bazen bu olay böyle işlemiyor. “Eve”de kullanılan her sesin bir görevi var ve hepsinin tek amacı 44 dakika süren bu hikayeyi bizlere sunmak, bir şeyler anlatmak. “Eve”i anlama konusunda, albümü parça parça değil de tüm olarak ele almak gerekli bence. Bu yüzden “Eve” için “gitarist çok iyi çalmış” ya da “şu ritme bak” gibisinden şeyler söyleme olanağımız pek yok. Ortada teknik bir virtüöziteden çok daha oturaklı bir şey var.
Basit gibi görünen bu karmaşıklığı en iyi anlatabilecek bölümün, albümün açılış parçası olan “I” olduğunu düşünüyorum. Ufak bir drone-saykodelik karışımı introdan sonra 14 dakikalık şarkının önemli bir kısmında sürekli tekrar eden gayet basit fakat albüm boyunca tekrar etse de sıkmayacak, gözümde altın değerinde bi rif var. Bu rif defalarca dönerken, rifin arkasına akıllıca döşenen tüm o öğeler size hiç farkettirmeden, gözlerinizin önünde deminki dev yaratığı şehrin ortasına bırakıyor. Grubun doğru notaları, doğru sesleri, doğru herşeyi doğru yerlere koyma konusundaki ustalığı albüm boyunca bizimle beraber ve önümüzdeki uzun yıllar boyunca da bizilerle olacak. Bir önceki albümü “Idolum” ile kendine has saykodelik doom sound’unu iyice oturtan UFOMAMMUT, “Eve”de bu sound’un üzerine şarkı yazımı gibi başka şeyler de ekleyerek olayı bir adım ileri götürüyor diyebiliriz. “Idolum”daki “Stigma”, “Stardog” gibi rif canavarlarını bu albümde göremiyoruz fakat bunların yerine bence daha değerli bir eser konuluyor önümüze.
İçinde 5 adet parça bulunduran albüme 44 dakikalık bir eser deme nedenlerimden biri de şarkıların birbirlerine bağlı olmaları, kopamamaları. Tek parça halinde sunulsa da sırıtmayacak olan bu 5 parçanın kompozisyon anlamında düzenlemeleri daha doğru olamazdı. Zaten parçaların birer isimleri de yok. 5 bölüme ayrılılmışlar. İlk parçada bahsettiğim tekrar eden rife benzer olay ikinci parçada da gözümüzün önünde ama bu asla grubun kendini tekrar etmesi şekilde değil. Albümde yer yer kullanılan vokallere de ayrı bir parantez açmak lazım. “Eve”den bir önceki albümleri “Idolum”un “Ammonia” isimli parçasını grubun en sevdiğim parçalarından biri haline getiren vokalin bir benzeri bu albümde de var. Baştan sona vokalle gitmiyor albüm tabii, fakat aşağıdaki “IV” isimli parçada duyabiliyoruz mesela. Grubun vokal kullanma tarzı farklı ve yarattığı saykodelik havayı sonuna kadar destekler nitelikte. Vokallerin yer yer konuşmalar şeklinde kullanılması da cabası. Ki bu “spoken word” olayını nasıl sevdiğimi anlatamam.
Grubun belki en sevilen albümleri “Snailking” ve “Idolum”un üzerine gelen “Eve”, diskografiyi kronolojik olarak dinleyen beni benden almıştı. Çünkü “Eve”den önceki bu iki albümü çok sevmiştim fakat üstüne bir de “Eve” ile tanışınca “olum napıyosunuz siz?” demekten kendimi alamadım. Bu iki albümün aksine de grubun en iyi işinin “Eve” olduğunu düşünüyorum. “Uyuşturucu tabanlı saykodelik rock ve ezici BLACK SABBATH doom’unun bir kombinasyonu” gibi yorumlar alan albüm bir süreliğine sizi dünyadan uzaklaştırmak için buralarda.
2010′daki bu inanılmaz güzelliği “Eve”in üzerine 2012′de de 2 adet güzel albüm yayımlayan UFOMAMMUT bizlerle olmaya devam edecek, ortaya yeni yeni güzellikler koyacak. Üzmeyecek. Canlarım. Neyse. Grubun müziğini tek kelime ile anlat deseler, muhtemelen grubun adını söylerdim. Aynı anda hem tanımlanamayan, uçan, dış uzayda takılan bir nesne, hem de mamut. Bildiğin mamut.
Bu albümü iki sene önce metrobüs yoldaşı yapmıştım kendime, ve atmosferik açıdan direkt beyninize işleyen çok güzel stoner doomvari melodileri var. Albüm bana çok atmosferik gelmişti dinlediğim zaman, hiç de sıkmaz ama.
Kritiği görünce mutlu da oldum ya ayrıca, elinize sağlık.
Bu albümü iki sene önce metrobüs yoldaşı yapmıştım kendime, ve atmosferik açıdan direkt beyninize işleyen çok güzel stoner doomvari melodileri var. Albüm bana çok atmosferik gelmişti dinlediğim zaman, hiç de sıkmaz ama.
Kritiği görünce mutlu da oldum ya ayrıca, elinize sağlık.