Sizin uzun süredir bildiğiniz, ancak başka çok az kişi tarafından bilinen ve buna pek bir anlam veremediğiniz çok iyi gruplar vardır ya…
Öyle işte, vardır o gruplar.
Bugünkü konumuz bu değil. Ya da belki de bu, bilmiyorum. Neyse biz başlayalım da devamı gelir. Bugünkü konumuz, bu kadar az kişi tarafından bilinmesinin bir suç teşkil ettiğine inandığım, tüm albümlerini çıktıkları gibi aldığım, tee 2001′den beri sürekli dinlediğim, hatta belki THROWN TO THE SUN‘da duyulabileceği üzere rif yazım tarzımı dahi etkilemiş olan THE FORSAKEN.
Evet, THE FORSAKEN, çoook uzun yıllar önce, daha ilk albümleri çıkmadan keşfettiğim ve “OHANNES BU NEDİR BÖYLE BUNU HERKES DUYMALIAAAAA!!” diye dellenip kendilerini sağda solda yalakaları gibi övdüğüm bir grup. HYPOCRISY insanı Peter Tagtgren’in ilk albümlerini kaydettiği sıralarda “Uzun zamandır dinlediğim en iyi grup” diye bahsettiği, İsveçli olduklarını her halleriyle ağzımıza burnumuza sokan grup, son derece yırtıcı, adeta zehirli bir death metal yapıyor. Melodi ve rif dengesini namussuzluk duzeyinde iyi kuran THE FORSAKEN, bu sayede death metalin farklı taraflarından hoşlanan dinleyicilere aynı anda hitap etmeyi başarabiliyor.
Tanınırlık olarak, THE FORSAKEN’dan etkilendiklerini beyan eden ve zaten bu durumun müziklerinden de rahatça görülebildiği THE BLACK DAHLIA MURDER’ın şöhretinin 50′de birine dahi sahip olmayan grup, birtakım sebeplerle az bilinen ve korkarım ki az bilinecek gruplar klasmanindaki yerini koruyor. THE FORSAKEN’ı hiç duymamış ve duysa aklı başından gidecek birilerinin olduğunu bilmek baya can sıkıcı.
Ama grup elbette ki pes etmiyor ve uzuuun bir aradan sonra 4. albümünü çıkarıyor, aslına bakarsanız çıkaralı da baya oldu. “Beyond Redemption” THE FORSAKEN’ın bugüne kadarki en çok duyurusu yapılan albümü. Düşün bak, en çok duyurulanı bile bu kadar olabiliyor, acaba bu yazıyı okuyan kaç kişinin böyle bir albümden haberi var.
Albüme geçersek, ilk söylenecek şey THE FORSAKEN’ın prodüksiyon namına baya bi ileri gidip şimdiye kadarki en güçlü duyulan, en yarman sound’lu albümünü çıkarmış oluşu. Önceki albümleri sahip oldukları yırtıcılığa ulaştıran faktörlerden biri de sahip oldukları çiğ sound’du elbet, ancak daha çok kişiye ulaşma ve daha çabuk benimsenme adına böylesi modern ve taşaklı bir kayıt muhakkak ki grubun yararına olmuş.
Müzikal olarak önceki THE FORSAKEN albümlerine nazaran biraz daha az karanlık, lâkin her şeyiyle darmadağın eden bir iş var ortada. Eskiye oranla bu ufak değişimdeki başlıca etmen, elbette ki gitaristlerden Stefan Holm’un gruptan ayrılmış oluşu. Böyle bir müziğe yazılabilecek en muazzam soloları yazan (alttaki 3 şarkıdan duyabilirsiniz) bu arkadaşın kaybı THE FORSAKEN’dan çok şey götürmemiş, ancak sololarını özlemeye devam ediyor oluşum benim adıma ufak bir burukluk yaratmadı değil.
En odun ifadeyle AT THE GATES ekolünün ekstrem bir yansıması şeklinde özetlenebilecek olan THE FORSAKEN müziği, riflerin çok daha ısırır ve haşin kullanılıyor oluşuyla melodik death metal olarak adlandırılamayan bir konuma ulaşıyor.
Son kelamlara geldigimde, bunca yıldır dinleyicilerini bekleten THE FORSAKEN’dan daha fazlasını bekliyor muydum, hayır. Albüm gayet yarman, gayet kanırtıcı. Ha, THE FORSAKEN klasiği olarak görebileceğim, hit olarak adlandırılabilecek daha fazla şarkı olsaydı elbet daha bir sevindirik olurdum, ama böylesi de benim icin yeterli. Özellikle de geçen yılın ortalarına kadar grubun bir daha albüm yapıp yapmayacağı konusu bile belirsizliğini korurken.
Yine de siz THE FORSAKEN’a bu albümle başlamayın. Aşağıdaki 3 şarkıyı dinleyin, grubun zirve noktalarını bir tadın, bu albüme ondan sonra geçin.
Bir sonraki icin bu kadar bekletmeyin, ilk uçakla Landskrona’da biter, kafanızı soğuk su dolu kovaya sokarım.
Kadro Stefan "Junior" Berg: Bas
Calle Fäldt: Gitar
Anders Sjöholm: Vokal
Alf Patrik Persson: Gitar
Nicke Grabowski: Davul
Şarkılar 1. Beyond Redemption
2. Only Hell Remains
3. Foul Messianic Grace
4. No Dawn Awaits
5. There is No God
6. As We Burn
7. Reap As We Have Sown
8. The Light Divine
9. Force Fed Repentance
10. Blessed with Wrath
Ahmet abi eline sağlık ama bu albüm 2012′de dinlediğim en sıradan albümlerden biriydi. Öyle kötü falan değil,ama hiçbir özel tarafı yoktu benim için. Yalnız diğer işlerine hiç bakmadım o şarkılar iyiymiş,iyice araştırayım bütün eski şarkılarını. Belki de denildiği gibi onları dinledikten sonra bir daha göz atmak gerek albüme.
The Forsaken’ı Metallum’da gezerken tanımıştım insanın içini kıpır kıpır eden… “Yarman” tabiri en uygunu olmuş gerçekten. Kritik için teşekkürler elinize sağlık :)
Oh be! Geçen sene çok bekledim bu kritiği yorum yazayım diye. Manifest of hate ile tanıdığım ve her albümlerini ayrı sevdiğim bir grup the forsaken. Ki bence zirveleri manifest of hate’dir. Kritikte de geçmiş madem ben de at the gates’le bağlantı kurayım, manifest of hate the forsaken’ın slaughter of the soul’udur. Sadece daha underground kalmışı, daha az ses getirmişidir.
Gelelim albüme. Ne beklediğimi bildiğim için çok şaşırmadım. Grup belli tarzda bir müzik yapıyor ve kritikte “yarman” olarak bahsedilen etkileri onları özgün kılan en önemli şey sanırım. Fark yaratılan belirgin öğe bana kalırsa m.o.h.teki o isveçli ruhun daha göze batırılmadan, müziğe yedirilerek sunulması; onun yerine daha thrash metalimsi öğelere ağırlık verilmesi. Albümle aynı isimli şarkıda ve özellikle as we burn, only hell remains ve there is no god’da oluşan kafa sallama isteklerinin boyun kırma olasılığının yüksekliği bile bu cümleye kanıt olmaya yeter. Bir de sololar zayıf olmasa da eskisi gibi parmak kırdırırcasına air guitar yaptırmıyor. 8.5 verirdim ben.
Grubu bu derece underground kalmasına rağmen inatla her albümde 5-6 dile dolanan hit bulundurması ve riff-melodi-solo-agresif hava bileşiminden taviz vermemesinden dolayı bir kez daha hayranlıkla takdir ediyorum.
Ayrıca ahmet saraçoğlu’na da tam kararında kritiği ve bitmez tükenmez the forsaken sevgisiyle grubu her türlü ortamda tanıtmaya çalışmasından dolayı teşekkür ediyorum. Grupla tanışma sebebimdir kendisi
Tamamen tesadüfen keşfettiğim bir grup The Forsaken ve bu albümle tanıdım onları. Albümü çok fazla dinleme fırsatım olmadı daha ama albümle aynı ismi taşıyan şarkı arada kafamın içinde sürekli çalıyor durduramıyorum.
Ahmet abi eline sağlık ama bu albüm 2012′de dinlediğim en sıradan albümlerden biriydi. Öyle kötü falan değil,ama hiçbir özel tarafı yoktu benim için. Yalnız diğer işlerine hiç bakmadım o şarkılar iyiymiş,iyice araştırayım bütün eski şarkılarını. Belki de denildiği gibi onları dinledikten sonra bir daha göz atmak gerek albüme.
The Forsaken’ı Metallum’da gezerken tanımıştım insanın içini kıpır kıpır eden… “Yarman” tabiri en uygunu olmuş gerçekten. Kritik için teşekkürler elinize sağlık :)
valla daha melodik bir albüm beklemiyordum desem yalan olur ama yine de pek bir yarman buldum bu albümü. her şarkısıyla tarumar ediyor.
Oh be! Geçen sene çok bekledim bu kritiği yorum yazayım diye. Manifest of hate ile tanıdığım ve her albümlerini ayrı sevdiğim bir grup the forsaken. Ki bence zirveleri manifest of hate’dir. Kritikte de geçmiş madem ben de at the gates’le bağlantı kurayım, manifest of hate the forsaken’ın slaughter of the soul’udur. Sadece daha underground kalmışı, daha az ses getirmişidir.
Gelelim albüme. Ne beklediğimi bildiğim için çok şaşırmadım. Grup belli tarzda bir müzik yapıyor ve kritikte “yarman” olarak bahsedilen etkileri onları özgün kılan en önemli şey sanırım. Fark yaratılan belirgin öğe bana kalırsa m.o.h.teki o isveçli ruhun daha göze batırılmadan, müziğe yedirilerek sunulması; onun yerine daha thrash metalimsi öğelere ağırlık verilmesi. Albümle aynı isimli şarkıda ve özellikle as we burn, only hell remains ve there is no god’da oluşan kafa sallama isteklerinin boyun kırma olasılığının yüksekliği bile bu cümleye kanıt olmaya yeter. Bir de sololar zayıf olmasa da eskisi gibi parmak kırdırırcasına air guitar yaptırmıyor. 8.5 verirdim ben.
Grubu bu derece underground kalmasına rağmen inatla her albümde 5-6 dile dolanan hit bulundurması ve riff-melodi-solo-agresif hava bileşiminden taviz vermemesinden dolayı bir kez daha hayranlıkla takdir ediyorum.
Ayrıca ahmet saraçoğlu’na da tam kararında kritiği ve bitmez tükenmez the forsaken sevgisiyle grubu her türlü ortamda tanıtmaya çalışmasından dolayı teşekkür ediyorum. Grupla tanışma sebebimdir kendisi
Tamamen tesadüfen keşfettiğim bir grup The Forsaken ve bu albümle tanıdım onları. Albümü çok fazla dinleme fırsatım olmadı daha ama albümle aynı ismi taşıyan şarkı arada kafamın içinde sürekli çalıyor durduramıyorum.