Ocak ayının ilk haftasını geride bıraktığımız, birlik ve beraberliğe pek de ihtiyacımızın olmadığı şu soğuk günden herkese selamlar. Bu hafta konularımız yine kabarık.
TRIVIUM’dan başlayalım. TRIVIUM’u 2004-2005 civarlarında ilk kez dinlediğimde, “Bu çocuklar çok büyüyecek, dünyanın en meşhur metal gruplarından biri olacak” demiştim. Haklı çıkmanın gururunu en derinlerimde yaşamakla beraber, TRIVIUM‘un bu büyüme yolundaki gidişatından çok da memnun değilim açıkçası. Her ne kadar grup “İiin Vaaaaaayvz!” ile muazzam bir iş yaptığını veya en azından herkesin albüme hasta olduğunu düşünse de, ben bu kesimden değilim. Bence “In Waves” her yöne çekilebilecek, bütünlük adına fazla bir şey vermeyen, ancak grubun geleceği ve olgunluğu adına belki de atmak zorunda olduğu iyi bir ara adımdı. Bir sonraki albümün “In Waves”den daha iyi olacağına inanıyorum, en azından umuyorum.
CHIMAIRA da yeni albüm çıkarmaya hazırlanan gruplar arasına katıldı. Açıkçası CHIMAIRA’yla ilgili tüm bu nümayişe pek bir anlam veremeyen kesimdenim. Grubun rif yazım tarzı ve iyi olduğunu düşündüğü şeyler, benim için genelde hiç iyi olmuyor ve CHIMAIRA’yı abartılan gruplar klasmanında görüyorum. Canlı olarak da izlediğim grup, bana bugüne kadarki sayılı sıkıcı konser tecrübelerimden birini yaşatınca, bu düşüncelerimin daha bir temellendiğini hissediyorum. Lâkin grup kadro namına büyük değişikliklere gitti; ana bestecisi Rob Arnold’ın yerine, DAATH’tan Emil Werstler’ı aldı. O yüzden bu albümde neler yapabileceklerini –meraktan ölmesem de- dinlemek istiyorum.
Albüm konusuna yeşil ışık yakan ve takipçilerini sevince boğan diğer bir grup ARCTURUS. Kariyerinde solo albümü hariç hiçbir eksisi bulunmayan ICS Vortex ve dadaşları, 8 yıl aradan sonra tekrar bir acayiplikler, beklenmediklikler sunumu gerçekleştirmek üzere stüdyoya kapanıyor ve beşinci ARCTURUS albümünü bu sene içinde çıkarıyorlar. Eğlenceli ve heyecan verici bir deneyim olacağı aşikâr.
Kendi grubum olduğu için bahsedesim geldi, THROWN TO THE SUN olarak biz de ikinci albüm çalışmalarını sürdürüyoruz. Şarkılar oluşmaya başladı ve ilk albümdekine göre daha katmanlı, daha yoğun bir müzik olacağını söyleyebilirim. Albümün çıkışına dair şimdilik bir tarih veremem elbet, ama bu yılın sonlarına doğru çıkartmaya çalışacağımızı söyleyebilirim. Onun dışında ilk albümle alakalı devam eden birtakım projelerimiz de var, hazır hale geldiklerinde sizlerle paylaşacağız.
DREAM THEATER dün yeni albüm çalışmalarına başladığını açıkladı. Nisan’dan beri yazımını sürdürdükleri albüm için stüdyoya girip kayıt ve masa başı işlerine atılmışlar. Ben “A Dramatic Turn of Events” ayarında bir şey olmasını bekliyorum. O albümün 2,5 ayda yazıldığı düşünüldüğünde ve yazmaya 8 ay önce başladıkları bu albümün biraz daha oturaklı olacağını umsam da, bunu cidden üzülerek söylüyorum, DREAM THEATER artık bana en ufak bir heyecan vermiyor. “Metropolis Part 2”dan bu yana, DREAM THEATER’la ilgili bana çekici gelen, “vay arkadaş” dedirten tek konu, davulcu seçmelerinde Peter Wildoer’ın da düşünülmüş olması. Onun dışında DREAM THEATER, keşke, keşke beni de heyecanlandıracak bir şeyler ortaya koysa. Çünkü zamanında yaptıkları şeyler o kadar iyi, o kadar iyi ki.
Yeni albüm çıkaracak gruplardan biri de THE PROJECT HATE MCMXCIX. Bu konu benim ilgimi neden cezbediyor sorusuna verilecek en son cevap: “Çünkü THE PROJECT HATE MCMXCIX yeni albüm çıkarıyor” olurdu. Açıkçası THE PROJECT HATE MCMXCIX’in yeni albüm yapıp yapmaması umurumda değil. Ancak albümü ilgi çekici kılan 2 faktör var; bunlardan birincisi albümdeki davulların Dirk Verbeuren tarafından çalınacak olması. İkinci faktör ise albümün neredeyse tamamen hayranlardan gelen bağışlarla kaydedilecek olması. Bu dramatik durumun gruba ekstra bir gaz ve ilhâm vermesini ve etkileyici bir albüm yapmalarını umuyorum.
Son olarak bahsetmek istediğim konu ise eski ANTHRAX gitaristi Dan Spitz’in İsa’dan çok hoşlanması ve yaptığı yapacağı her şeyin kendisine İsa tarafından yaptırıldığına, yaptırılacağına inanması.
Bu tarz konularla hiç işi olmayan biri olarak, Spitz’in de, Mustaine’in de, diğerlerinin de bu tarz şeyler hissetmesini, bu tür bir rahatlama ve destek aramalarını doğal görüyorum; insanoğludur, ihtiyacı vardır. Ancak bunu dillendirme tarzları, bu demeçleri metal sitelerine haber olarak dağıtmaları, Facebook’tan, Twitter’dan takipçileriyle, hayranlarıyla paylaşmaları, bana yapmacık ve biraz da, kötü niyetli denmese bile gereksiz geliyor. Tümüyle soyut ve göreceli olan bir konunun bu şekilde yansıtılması, elbette ki kişinin kendini rahatlatma çabası içerisindeki bir savunma mekanizmasından başka bir şey değil. Lâkin, insanlara güven vermesi gereken bir mesleğe sahip olan birinin, konumu gereği kimi korkularını, endişelerini, komplekslerini dışarıya yansıtamaması gibi, metal dünyasında yer etmiş bu müzisyenlerin bu tarz açıklamalarını da yersiz ve en basit ifadeyle “bakın ben farklıyım” beyanı olarak görüyorum. Tamam İsa seni kurtarmış, Tanrı seni adam etmiş de, bunu neden Facebook’a girip ufak bir kutucuğa yazıp başkalarıyla paylaşılması gereken bir şey olarak görüyorsun? Bunu yapmak, senin o çok değer verdiğin maneviyatı da, ilâhi gördüğün kimi kavramları da basite indirgemek, onları olduklarından daha küçük yapmak değil mi?
Her neyse, biz kafası rahat insanlar olarak hayatımıza devam edelim, isteyen de istediğine inansın, ne yaşamak istiyorsa onu yaşasın. Haftaya görüşmek üzere, hepinize bir önceki haftanız her nasıl geçtiyse ondan daha güzel bir hafta geçirmenizi ve bunun da yıl boyunca geometrik olarak artarak sürmesini dilerim.
Bence james labrie ve jordan rudess defolup giderse dream theater azıcık heyecan verebilir. Ayrıca dream theater’ın müziği ne yazık ki pek yeniliğe açık değil. Bazı progresif gruplar gibi şarkıların içine biraz bunu serpiştirelim dünya müziğinden birşeyler ekleyelim folk olalım vs. şeyler pek mümkün değil. Adamlar bir formül oturtmuş gidiyor. 10 senedir grupta olumlu bir hareket bir değişiklik yok. Labrie her zaman nakaratlarda batırıyor, rudess yine continumunu bir yerine falan sokuyor vs vs.
A dramatic turn of events son albümlerine nazaran iyi bir albümdü. Ama en fazla a dramatic turn of events gibi bir albüm gelir yine. Pek birşey beklememek lazım yani. Bu yüzden radikal değişiklikler (labrie ve rudess’in defolması) gibi kararlar alınmadıkça bu grubun heyecan verebilmesi mümkün değil. Ne bileyim symphony x ile vokalist değişikliği falan yapsalar çok iyi olur:)
bu haftanın yorumları bölümü çok iyi oldu:)Ha söylemeden edemiyeceğim.THE PROJECT HATE MCMXCIX paragrafında iki kez kullanılan faktör kelimesinin ikinci kullanımında factor olması.Yazının subliminal mesajı eheh.
Trivium nerede karşıma çıksa, Matt Heafy’nin solo projesinde IHSAHN’la çalışacağı aklıma geliyor, bir kıpırtı yaşıyorum.. Beklentim büyük. In Waves’i sevememiş biri olarak Trivium’un yeni albümü için umutluyum ben de. Kafalarında bir şeyler olduğu kesin.
Thrown to the Sun’ın Of Oceans and Raindrops’la işinin henüz bitmediği ve bazı projelerin olduğu haberini paylaştığınız ilk günden beri de sabırsızlık ve heyecanla bekleyişlerdeyim.
Onun dışında bakalım isa beni nerelere götürecek, götürdüğü yerd 72 iskandinav dişisi var mı dinimiz, amin.
Bence james labrie ve jordan rudess defolup giderse dream theater azıcık heyecan verebilir. Ayrıca dream theater’ın müziği ne yazık ki pek yeniliğe açık değil. Bazı progresif gruplar gibi şarkıların içine biraz bunu serpiştirelim dünya müziğinden birşeyler ekleyelim folk olalım vs. şeyler pek mümkün değil. Adamlar bir formül oturtmuş gidiyor. 10 senedir grupta olumlu bir hareket bir değişiklik yok. Labrie her zaman nakaratlarda batırıyor, rudess yine continumunu bir yerine falan sokuyor vs vs.
A dramatic turn of events son albümlerine nazaran iyi bir albümdü. Ama en fazla a dramatic turn of events gibi bir albüm gelir yine. Pek birşey beklememek lazım yani. Bu yüzden radikal değişiklikler (labrie ve rudess’in defolması) gibi kararlar alınmadıkça bu grubun heyecan verebilmesi mümkün değil. Ne bileyim symphony x ile vokalist değişikliği falan yapsalar çok iyi olur:)
bu haftanın yorumları bölümü çok iyi oldu:)Ha söylemeden edemiyeceğim.THE PROJECT HATE MCMXCIX paragrafında iki kez kullanılan faktör kelimesinin ikinci kullanımında factor olması.Yazının subliminal mesajı eheh.
Trivium nerede karşıma çıksa, Matt Heafy’nin solo projesinde IHSAHN’la çalışacağı aklıma geliyor, bir kıpırtı yaşıyorum.. Beklentim büyük. In Waves’i sevememiş biri olarak Trivium’un yeni albümü için umutluyum ben de. Kafalarında bir şeyler olduğu kesin.
Thrown to the Sun’ın Of Oceans and Raindrops’la işinin henüz bitmediği ve bazı projelerin olduğu haberini paylaştığınız ilk günden beri de sabırsızlık ve heyecanla bekleyişlerdeyim.
Onun dışında bakalım isa beni nerelere götürecek, götürdüğü yerd 72 iskandinav dişisi var mı dinimiz, amin.