“Evren karşısındaki kendiliğinden tavrım ne olurdu? Herhalde çok karanlık bir tavır olurdu. Birinci tez olarak tam bir boşunalığı ve yararsızlığı öne sürüyorum: Temelde “hiçbir şey” var. Evrene bakın, büyük bir boşluk. Ama sonra şeyler nasıl ortaya çıkıyor? Burada kuantum fiziğine kendiliğinden bir sempati duyuyorum. Evrenin pozitif yüklü bir boşluk olduğu fikri hâkim. Ama sonra bazı şeyler ortaya çıkıyor ve boşluğun dengeleri bozuluyor. Var olanın sadece “hiçbir şey” olmadığı, orada bazı şeylerin olduğu gerçeği. Bu da bir şeylerin korkunç biçimde ters gittiği anlamına geliyor.
Yaratılışın bir tür kozmik dengesizlik, kozmik felaket olduğunu ve şeylerin bir hata sonucu var olduklarını söylüyoruz. Buna bir de isim bulmuşuz. “Sevgi” diyoruz. Benim için sevgi aşırı derecede şiddet içeren bir eylem. Sevgi “Hepinizi seviyorum” demek değil. Sevgi, bir şeyi seçiyorum anlamına geliyor ki burada yine o dengesizlik yapısı var. Bu şey küçük bir ayrıntıdan, kırılgan bir bireyden ibaret dahi olsa diyorum ki “Seni her şeyden çok seviyorum”. Bu gayet resmî manada, sevgi fenalıktır.”
Evet uzun bir alıntı oldu farkındayım ancak bir “All We Love We Leave Behind” kritiği için Slavoj Zizek’in sarf ettiği bu cümlelerden daha iyi bir giriş olamazdı. Baştan söyleyeyim yirmi yılı aşkın süredir müzikal anlamda türlü aşırılıkların altına imza atan grup yeni albümü ile de kalbimizi, beynimizi ve kulaklarımızı zorluyor. Aşk, nefret ve tutku gibi duyguların yanı sıra saplantı ve bağımlılıklarımızın en uç hallerini 38 dakika boyunca vücudumuzun her yerinde hissediyoruz.
Yalan yok, Converge birtakım çevreler tarafından son derece sevilirken, birtakım çevreler tarafından da uzak durulan ve gürültü olarak nitelendirilen bir grup. Derin sulara girmek niyetinde değilim, ama şu yazıyı yazan kişi olarak bu konudaki tavrımı da ortaya koymak zorunda hissediyorum; yapmayın etmeyin lan, ne gürültüsü.
Converge bir yandan ağız burun kırarken bir yandan da sevmesini bilen, duygularını kendine özgü, yani biraz yüksek sesli olarak ifade eden bir grup ki “All We Love We Leave Behind” da bunun en güzel örneği. Buna rağmen grubun bir önceki kaydı “Axe to Fall”u dinleyip ardından “All We Love We Leave Behind”ın ilk şarkısı olan Aimless Arrow’u açtığınızda daha rafine ve daha melodik, ancak yoğunluğundan hiçbir şey kaybetmemiş bir albümle karşılaşıyorsunuz. Bunun arkasında ise Isis’ten Genghis Tron’a, Kvelertak’tan High On Fire’a birçok grubun prodüktörlüğünü yapmış gitarist Kurt Ballou yer alıyor.
Elbette “All We Love We Leave Behind” bu çiğ ve canlı havasını sadece Ballou’ya borçlu değil. Tamam Trespass girişi ile etrafta balta ile koşan bir psikopatı andırıyor, Sadness Comes Home’a diyecek bir şey bulamıyorum ve Glacial Pace’i her dinlediğimde yokuş aşağı geri geri koşarmış gibi hissediyorum, ama Jacob Bannon’ın vokalleri olmasa tüm bunlar nasıl olurdu? Böyle olmazdı işte, evet. “All We Love We Leave Behind” ilk duyurulduğunda Bannon’ın Converge’ün önceki kayıtlarından alışık olduğumuz yırtıcı vokallerinin üstüne ne koyulabileceğini düşünüyordum ki bu konuda fazla bir beklentim de yoktu. Ancak bu albümle görüyoruz ki Bannon agresifliğinin içine duygu katmasını bilmiş, boğazından çıkan yırtıcılığı kalbi ile terbiye etmiş (eheh).
Grubun atmosferini oluşturmada Ballou ve Bannon ipi göğüslese de, deli fişek parçalara bomba gibi davullar yazmasının yanında Coral Blue gibi daha ağır tempodaki şarkıların içini doldurmasını da bilen Ben Koller ve basları ile sludge ve doom tınılarını gruba yediren Nate Newton’u da es geçmemek gerekiyor.
Converge kendini her ne kadar hardcore punk grubu olarak tanımlasa da bu ilginç adamların bir araya gelmesiyle birçok müzik janrından türlü etkileşimler vuku buluyor ki bu da Converge albümleri içinde en çok “All We Love We Leave Behind”da kendini göstermekte. Örneğin sludge-vari bir şekilde başlayan Sadness Comes Home saniyeler içinde tappinglerin ve soloların havada uçuştuğu bir çılgınlık halini alıyor.
“Jane Doe”nun yeri her ne kadar ayrı olsa da Converge külliyatını gözden geçirdiğimizde “All We Love We Leave Behind”ın grubun şu ana kadar ortaya koyduğu en oturmuş, en kaliteli iş olduğunu söylemek yanlış olmaz. Alıştığımız Converge havasının yanında doom, sludge, crust, hatta blues sularında gezen parçalar, içimize attığımız her türden duygunun korkusuzca dışa vurulduğu lirikler ve olgunluğa erişmiş bir öfke ile mutasyona uğramış bir sevgiyi aynı potada eriten “All We Love We Leave Behind”; birkaç saniye sonra yere düştüğünde canın ne kadar yanacağını bilse de, havada olduğu kısa anın tadını çıkartmaktan geri durmayanlar için kaçırılmayacak bir albüm olmuş, benden söylemesi.
Kadro Kurt Ballou: Gitar
Jacob Bannon: Vokal
Ben Koller: Davul
Nate Newton: Bas
Şarkılar 1. Aimless Arrow
2. Trespasses
3. Tender Abuse
4. Sadness Comes Home
5. Empty on the Inside
6. Sparrow's Fall
7. Glacial Pace
8. Vicious Muse
9. Veins and Veils
10. Coral Blue
11. Shame in the Way
12. Precipice
13. All We Love We Leave Behind
14. Predatory Glow
jane doe’dan çok daha fazla sevdiğim bi albüm oldu açıkçası all the love we leave behind. bunda bu albüme sadece converge eli değmiş olmasının büyük payı olduğu kadar, yaratılmaya çalışılan organik soundun da tesiri çok büyük diye tahmin ediyorum. bunun yanı sıra, ben sanıyorum biraz daha da duygusal ve içten buluyorum bu albümü. aman her ne ise, anılcığım çok bebiş bi review olmuş, güle güle kullan
Önyargıyla bir iki defa dinlemiştim bu albümü, punk, hardcore falan bana göre değil diye düşünmüştüm. 7 falan verilmesini beklerdim, yüksek puanı görünce bir daha sakin kafayla dinlemek farz oldu tabii.
Çok dikkatli bir şekilde dinlemedim albümü ama 1-2 hafta önceki ilk dinleyişimde özellikle Punk tarzı davulları çok beğenmiştim(bütün albüm Punk etkileşimli gerçi ya,neyse). Birkaç kez daha dinleyelim bakalım.
neden daha sık kritik yazmadığını hiç anlamıyorum anılcım. sonuna imza attırmalık kritiklerinin devamını görmezsem sakalımdan bira içiririm. aklın çıkar.
jane doe’dan çok daha fazla sevdiğim bi albüm oldu açıkçası all the love we leave behind. bunda bu albüme sadece converge eli değmiş olmasının büyük payı olduğu kadar, yaratılmaya çalışılan organik soundun da tesiri çok büyük diye tahmin ediyorum. bunun yanı sıra, ben sanıyorum biraz daha da duygusal ve içten buluyorum bu albümü. aman her ne ise, anılcığım çok bebiş bi review olmuş, güle güle kullan
Konuk yazarlarin isimlerinin yazilarin basina alinmasi yeni bi uygulama sanirim. Iyi olmus :)
işte beklediğim kritik! Daha okumadım ama notu nokta olmuş.
17.01.2013
@eartop, Harika kritik eline sağlık.Jane Doe’un bir tık altında benim için.
Önyargıyla bir iki defa dinlemiştim bu albümü, punk, hardcore falan bana göre değil diye düşünmüştüm. 7 falan verilmesini beklerdim, yüksek puanı görünce bir daha sakin kafayla dinlemek farz oldu tabii.
Çok dikkatli bir şekilde dinlemedim albümü ama 1-2 hafta önceki ilk dinleyişimde özellikle Punk tarzı davulları çok beğenmiştim(bütün albüm Punk etkileşimli gerçi ya,neyse). Birkaç kez daha dinleyelim bakalım.
neden daha sık kritik yazmadığını hiç anlamıyorum anılcım. sonuna imza attırmalık kritiklerinin devamını görmezsem sakalımdan bira içiririm. aklın çıkar.
alıntıyı görünce aklıma gelen ilk şu oldu:
“love is ivil”
Çok güzel olmuş kritik ya, albümü bayağıdır dinleyecektim, dinlemediğime üzüldüm resmen, kritikle gaza geldim, hey gidi Jane Doe.
Çok karambole geleceğim gibi.
Kritikteki Sadness Comes Home tam bir manyaklık, fakat albüm kusursuz değil bence.
Bazen dünyanın en iyi albümü. Pt 1