Her ne kadar, ben bu grubu en sevdiğim vokalisti kadrosunda barındırdığı için keşfedip tanısam da, iş böyle olmasaydı da bir biçimde dikkatimi çekecek, bir yerlerde önüme çıkacak bir albümdü bu Yunan yapımı eser. Neden mi? İlk olarak kadroda Steve DiGiorgio, Charlie Zeleny gibi başka delişmenadamlar da var, ek olaraksa albümde yapılan müzik benim en ilgilendiğim tarza ait. Bu albüm, Christos Nikolaou isimli Yunan gitaristin, 4 yıl kadar bir süre, takıntı ve tutkuyla uğraştığı bir ürün; ve takıntı kısmını bilmem ama tutkusal boyut epey bir hissedilebiliyor müziği dinlediğimizde.
Albüm daha yeni çıksa da, Christos ile iyi arkadaş olmamız dolayısıyla albümü 1 ay kadar süredir dinlemekte, ve artık büyük oranda sindirmiş bulunmaktayım. Zaten Chris albümü bana yollamasa da, er geç kritiğini yapacağım bir albümdü bu, ama madem böyle bir kıyakla karşılaştım, ben de bari bir de İngilizce kritik yazıp belli platformlara ve sitelere yollayayım şeklinde düşündüm. Dediğim gibi bu benim için çok büyük bir kıyaktı, yani hangimiz için en favori vokalistimizin söylediği bir albümü herkesten 1 ay önce dinleyebilme şerefine nail olmak öyle değildir ki?
Öncelikle türü benim kadar tutkuluca (veya takıntılıca) dinlemeyen, ama “oha kadroya bak” diyen arkadaşlara yönelik kısa bir tanıtım yapayım müzikle ilgili. Bu debut albüm, ilk dinlemede tam hüküm verilebilecek basitlikte bir yapıya sahip değil kesinlikle. Üzerinde çok uğraşılan bir albüm olduğundan, dinleyicilerin de değerli zamanlarından azımsanmayacak bir oranını albüm hakkında net bir sonuca ulaşabilmek için harcamaları gerekiyor. İlk olarak, bu çok renkli bir albüm. Ekstrem tarzlar dışında, metalin çoğu tadını içinde barındırıyor. Senfonik geçişleriyle bombastik bir biçimde de başlasa, albüm ilerledikçe çok farklı müzikal maceralara doğru yelken açıyoruz.
Albüm kapağından, şarkı sözlerine kadar oldukça hayalperest bir yönü de var eserin. John West’in eşsiz ses rengiyle bu sözler aktarıldığında ise, başka bir boyuta sürükleniyoruz adeta. Melodik olarak Adagio’vari biçimde bolca varyasyon, başta alakasız gibi görünen ani melodi geçişleri ve tempo değişimleri olsa da, albümü sindirdiğimde aslında oldukça bütünlüklü bir kayıtla karşı karşıya kaldığım sonucuna vardım.
Şimdi biraz devasa kadrodan ve elemanların neler yaptığından bahsedelim. “Helyum sesli” erkek vokallere bir antipatiniz yoksa, John West’i dinlemenin keyfine siz de varmalısınız. 50’sine yaklaşan bir vokalist hala yer yer çocuk gibi naif bir ses renginden tut, soprano notalarına kadar nasıl böyle seslere rahatça ulaşabiliyor hayret. Üstelik, Sailing in a Stormy Sea şarkısındaki performansı, sanki Bruce Dickinson’ın “Tyranny of Souls” albümündeki gibi: güçlü, derin vibratolu ve oldukça maskülen bir duyguya sahip. Bana göre son yıllardaki en iyi performansını burada göstermiş John, ek olarak kariyerindeki de en iyi iki elin parmakları kadar sayıdavokal performansı arasına girer albümdeki şarkıcılığı. Yalın, ama vurucu bir takım şarkı sözleriyle teorik olarak da albümü zenginleştirmekten geri durmamış ayrıca üstad.
Albümdeki en isimli müzisyen muhakkak basçı Steve DiGiorgio’dur. Christos ile bir sohbetimizde, bas kayıtlarını aldıklarında her şeyin mükemmel olduğunu, ama diğer enstrümanlarla birleştirince miks ve mastering’de kimi bas frekanslarını kırpmak zorunda kaldıklarını söyledi. Gene de “DiGiorgio’yu duyurmalıydık” şeklinde, baya bi kasmışlar ve ortaya fena bir iş çıkmamış basların duyuluşu bakımından. Distortion gitarların doğal soundu ve davul tonlarının akustik tınısı neticesinde baslar da kimi anlarda parlıyor, genele yayılan yoğun distortion’lı kısımlarda ise varlığını hissettirecek kadar baskınlar.
Performans açısından elbette bir kusur yok, ve etkileyicilik düzeyi had safhadabu enstrümanın. Charlie’nin davulları ve Steve’in baslarının keyfine en güzel, son parça Ultimate Pain’de varılabiliyor. Lakin bunun dışında da, kısa ama etkin kısımlarda kendilerini gösteriyorlar enstrümanlarıylabu iki usta müzisyen.
Oldukça katmanlı biçimde kaydedilen albümde –kötü demeyeyim de- en az iyi kısım, grubun kurucusu Christos Nikolaou’nun ritim gitar tonları bence. Bu gayet anlaşılabilir bir durum, zira kendisinin hem ilk ürünü bu, hem de ekonomik olarak şanslı azınlıktaki kişilerden biri olmamasından mütevellit, deli kayıt ekipmanlarına sahip değil adam. Solo gitarlar ise hem performans, hem ton olarak oldukça başarılı diyebilirim. Şunu da eklemem gerekir ki, Nikolaou “büyük resim” e epey gerilerden bakabilenbiri, ve elindeki malzemeyle nasıl ve ne kadar iyi bir iş çıkartabileceğini çok iyi biliyor. O bakımdan, dinleyici olarak ben de “büyük resme” bakmaya çalıştığımda, mükemmel olmasa da, bir ilk albüme göre muazzam bir bir iş çıkartıldığı sonucuna vardım.
Yer yer neo-klasikpower tatlarıve senfoniklik de barındıran progresif metalmüzikleri seven çoğu kişi, bu albümü tümden beğenir gibime geliyor, ama değişik tatlara açık olan ve bahsettiğim tarzı dinlemeyen kişilere de Mnemosyne ve Nostalgia parçalarını tavsiye ederim. Oryantal etkili, ve inanılmaz bir vokal performansı içeren Asia parçasından da söz etmemek olmaz. Mistik bir duygu veren Tunus’lu kadın vokaller, ve John West’in damardan yorumuna ne desem bilemedim. (Tüyler diken diken) Sailing in a Stormy Sea şarkısındaki vokal icrasından bahsetmiştim, bazı anlarda o kadar Dickinson’laşıyor ki West, çok az kulak ayırt edebilir aradaki farkı. Şarkıdaki melodik kurgu da, nasıl oluyor bilmiyorum ama, fırtınalı bir deniz yolculuğuna çıkma hissini yarattı benim bünyemde. (Bu arada en çok John West’ten bahsediyorum, ama emin olun DiGiorgiobile öyle yapıyord ufacebook’ta). Sona gelirken, sezgisel bir saptama yapacağım: “Myrath sevenler bu grubu da sever.”
Albümün kapanış şarkısını içeren magazinsel bir detayla birlikte kritiğin de sonuna gelelim. Christos, John West ile ilk muhabbetini şu şekilde anlatmıştı: West’in söylemesini hayal eder biçimde Ultimate Pain’i yapıyor ve John’a yolluyor kaydı. Beğendiğini duyunca, “daha fazla şarkı kaydetsek seninle?” şeklinde isteyenin bir yüzü kara modunabürünüyor, ve projeyi çok beğenen –zenci olmasa da yarı Kızılderili olan- West’ten “İstediğin kadarında söylerim” şeklinde bir cevap alıyor. Düşünün ki, Christos’un da favori vokalisti John West. Ve müzik kariyerinize, en sevdiğiniz vokalistle ve metal dünyasının en önemli basçılarından biri olan DiGiorgio ve bir başka hayvani müzisyen Charlie Zeleny isimli davulcuyla başlıyorsunuz [Vitalij Kuprij, Maria McTurk gibi bi ton konuk müzisyenden bahsetmiyorum bile (nasıl bahsetmiyorsam!)]; her şey ne kadar arzu edildiği gibi görünüyor değil mi?Yine de, şu ara müzik piyasası o kadar tuhaf bir hale büründü ki, tüm bu “mükemmel başlangıç” kriterleri, müzik sektörünün fırtınalı okyanuslarında yitip gitmemeyi tek başına garanti altına aldıramıyor…
Kadro John West: Vokal
Steve DiGiorgio: Bas
Charlie Zeleny: Davul
ChristosNikolaou: Gitar, orkestrasyonlar, prodüksiyon
Şarkılar 1. Ingredi
2. Another World
3. Hope
4. In My Soul
5. Nostalgia
6. Mnemosyne
7. Asia
8. Sailing On A Stormy Sea
9. We
10. Stay
11. Ultimate Pain
benim açımdan bu kritiğin çok çabuk yapılması sürpriz oldu, albümü daha yeni dinlemeye başladım sayılır ama bu benim açımdan da çok yabancı bir albüm gibi gelmedi hiç. daha önce bir yerlerden duydum dinledim gibi yakın geldi o yüzden çokta saptamasız şeyler yazmayacağım. bazı şarkılar çok sade bazı şarkılar ise oldukça katmanlı geliyor kulağa ve shadow gallery eserlerindeki gibi dinledikçe alt taraflardaki derinlerdeki güzelliği farkedebiliyorsunuz. gitaristin ekipmanlarının olmaması gayet doğal, ancak onu takdir etmek gerekir ki elindekilerle bence en iyi işi çıkarmıştır.
grubun müzikal tarzını bir yere oturtamadım çünkü hem progresif hem de senfonik açıdan apayrı yerlere açılıyor ve ve şunu da belirtmem lazım ben şimdiye kadar progresif metlade senfonik yaklaşımların bu kadar keskin ve bu kadar güçlü kullanıldığı bir albüm daha dinlemedim. senfonik power metalden nefret ederim ama işin içine bu çalışmadaki gibi progresif öğeler katılıpta önüme sunulduğu zaman sarhoş oluyorum. vokal kayıtları artension’ın “machine” albümündeki melodileri anımsatıyor. john west zaten iyice dinlenildiği zaman artension’daki o süslemeleri ve vokal nüanslarını bu albüme taşımış sanki. müzikal açıdan da artension’dan kısmen bir etkilenme olduğu açık. şarkılara bir şey diyemiyorum. in my soul dışındaki bütün şarkılar çok çok iyi. hope, nostalgia, asia, mnemosyne ve savatage şarkılarını anımsatan sailing on a stormy sea harikulade eserler. dediğim gibi albümde kullanılan senfonik rifler oldukça iyi ve bu senenin kendi tarzında en iyi albümlerinden birisi. bir de şunu yazayım. bu tarza bizim ülkeden dreamtone ve neverland tayfası oldukça meraklı ama bu yunanlı gitarist onları da aşan çok başarılı titiz bir albüm ortaya çıkarmış. yazı için de teşekkürler. 9/10
uzun zamandır kritik okumuyodum, iyi geldi valla, eline sağlık dostum. müzik benim baya hoşuma gitti, tam tarihi-epik film soundtrack’i gibi olmuş. “helyum sesli erkek vokal” benzetmen de hoşuma gitti ayrıca.
Arkadaşımın amazon accountun’dan yollattığım ingilizce kritiğim de şurada:
http://www.amazon.com/Mythodea/dp/B009LUCM7Y/ref=sr_1_5?ie=UTF8&qid=1351807697&sr=8-5&keywords=mythodea
03.11.2012
@Aeonian_Lich, klavyene sağlık
03.11.2012
@Rotten Angel, Sağol
benim açımdan bu kritiğin çok çabuk yapılması sürpriz oldu, albümü daha yeni dinlemeye başladım sayılır ama bu benim açımdan da çok yabancı bir albüm gibi gelmedi hiç. daha önce bir yerlerden duydum dinledim gibi yakın geldi o yüzden çokta saptamasız şeyler yazmayacağım. bazı şarkılar çok sade bazı şarkılar ise oldukça katmanlı geliyor kulağa ve shadow gallery eserlerindeki gibi dinledikçe alt taraflardaki derinlerdeki güzelliği farkedebiliyorsunuz. gitaristin ekipmanlarının olmaması gayet doğal, ancak onu takdir etmek gerekir ki elindekilerle bence en iyi işi çıkarmıştır.
grubun müzikal tarzını bir yere oturtamadım çünkü hem progresif hem de senfonik açıdan apayrı yerlere açılıyor ve ve şunu da belirtmem lazım ben şimdiye kadar progresif metlade senfonik yaklaşımların bu kadar keskin ve bu kadar güçlü kullanıldığı bir albüm daha dinlemedim. senfonik power metalden nefret ederim ama işin içine bu çalışmadaki gibi progresif öğeler katılıpta önüme sunulduğu zaman sarhoş oluyorum. vokal kayıtları artension’ın “machine” albümündeki melodileri anımsatıyor. john west zaten iyice dinlenildiği zaman artension’daki o süslemeleri ve vokal nüanslarını bu albüme taşımış sanki. müzikal açıdan da artension’dan kısmen bir etkilenme olduğu açık. şarkılara bir şey diyemiyorum. in my soul dışındaki bütün şarkılar çok çok iyi. hope, nostalgia, asia, mnemosyne ve savatage şarkılarını anımsatan sailing on a stormy sea harikulade eserler. dediğim gibi albümde kullanılan senfonik rifler oldukça iyi ve bu senenin kendi tarzında en iyi albümlerinden birisi. bir de şunu yazayım. bu tarza bizim ülkeden dreamtone ve neverland tayfası oldukça meraklı ama bu yunanlı gitarist onları da aşan çok başarılı titiz bir albüm ortaya çıkarmış. yazı için de teşekkürler. 9/10
04.11.2012
@b, Yorum için sağol. Bu arada In My Soul kısmına katılıyorum, Christos da neden albümün en zayıf şarkısını sadece yüklemiş youtube’a bilmem.
uzun zamandır kritik okumuyodum, iyi geldi valla, eline sağlık dostum. müzik benim baya hoşuma gitti, tam tarihi-epik film soundtrack’i gibi olmuş. “helyum sesli erkek vokal” benzetmen de hoşuma gitti ayrıca.
07.11.2012
@Ufuk Sönmez, Eyvallah adamım. Ben de uzun süre dinleyecek gibiyim bu albümü. Zengin materyaller içeriyor baya. :)
Christos’un progarchives’a verdiği röportajı. Birçok şeyi anlatmış, ve müzisyenliğe yeni başlamış veya başlayacak kişiler için güzel doneler içeriyor.
http://www.progarchives.com/forum/forum_posts.asp?TID=91334&PID=4692707