Heavy Metal camiasının efsane isimleri ne zaman bir harekete geçmeye kalksalar herkes gibi ben de garip bir heyecana kapılırım her zaman. Hele hele bu tür hareketlerin içinde bir de Ronnie James Dio olursa. İşte Dio’nun son ve muazzam projesi Heaven & Hell de 2007’den bu yana çok sıkı takip ettiğim; internet sitesinde çıkan küçük bir haberden tutun, Dio ve arkadaşlarının projeyle alakalı verdikleri her demeci büyük bir heyecanla izlediğim bir projeydi. Bu sebepten ötürüdür ki hakkında yazılar veya değerlendirmeler kaleme alınmayı oldukça hak ettiğini düşünüyorum.
Şunu da kısaca hatırlatmak isterim ki uzun zamandır büyük efsane Ronnie James Dio’nun 53 senelik müzik kariyerinin büyük bir kısmını tahlil eden bir seri yazmayı planlıyordum; Heaven & Hell yazısı belki bu serinin son halkası olabilir, kim bilir…
Best Of Albümünden Yeni Bir Projeye Doğru İstikamet
Evet başlıkta da beyan ettiğim üzere Dio’nun ve Black Sabbath elemanlarının üçüncü defa bir araya gelme projesi Heaven & Hell ve yegane ürünü olan The Devil You Know albümü gerçekten de Dio’nun ölmeden evvelki son bombası olarak tarihe nakşedilmiştir. Albümü 2009’da ilk dinlediğim zamanlar hatırımdadır. Her ne kadar eski Dio devri Black Sabbath’ının soundunu görememiş olsam da Dio’nun Iommi, Geezer ve Appice üçlüsüyle yarattığı o mükemmel ruhu albümün her parçasında derinlemesine hissetmiştim. Hala daha hissederim.
Dediğim gibi 2007’den beri çok memnun olmuştum “reunion” haberlerine. Albüm de bu sürurumu ikiye katlamıştı. Diğer yandan kahrolmadım da değildi. 80’li yıllarda iki efsane albümün ardından boktan püsürden sebeplerden vuku bulan ilk ayrılık ve 92’de yeniden gruba dâhil oldu diye fanlar sevinirken Ozzy Osbourne’ün bokuna giden ikinci ayrılık derken 14 sene sonra Dio’nun Black Sabbath’a üçüncü iltihakı hikâyesinin temelleri nihayet atılmıştı. İşin vetiresi kısaca şöyle: Black Sabbath 2006’da Dio’lu yılları bir nevi yâd etme maksadıyla “The Dio Years” isimli, Dio devrinin parçalarını ihtiva eden bir best of albümü çıkarmaya niyetleniyor. Müzik şirketinden Dio ağabeyimize, albüm kuru kuruya gitmesin diye grupla beraber ekstradan 3 parça yapma teklifi geliyor ve teklif kabul görüyor. İyi ki böyle oluyor çünki bu kısa süreli stüdyo tecrübesi grubun Dio ile üçüncü defa bir araya gelmesi vakıasının temelini atıyor.
Ve Heaven & Hell…
“Bu işin nereye gideceği, aslında hiç kimsenin sormadığı bir soruydu.” Şeklinde tasvir eder o anı Dio. Gerçekten çok basit bir vesileyle teşekkül eden bu üçüncü birleşme projesi artık bir resmiyete intikal etmişti. Lakin bu sefer Black Sabbath ismiyle değil, Heaven & Hell ismiyle oldu bu. Çünki grup uzun zaman sonra gruba yeniden dâhil ettiği, çirkeflikleriyle meşhur Ozzy ile köprüleri atmak istemiyordu. Black Sabbath’ın ismi şimdilik askıya alınmıştı, ama soundu muhteşem dörtlüyle bomba gibi devam edecekti. Grup, bu müjdeli birleşme haberini bir dünya turnesiyle ilan etmek istedi ve fanlar tarafından gelen muazzam alaka ve “sold-out” konserler grubu bir konser DVD’si yapma fikrine götürdü. New York’da Radio City Music Hall’daki efsane performansları, Heaven & Hell’in ilk kaydı olarak 2007’de piyasaya sürdü. Albüm Norveç listelerinde 2 numaraya oturdu.
Grup 2008’deki ufak tefek konserlerini de bitirdikten sonra artık bütün fanların beklediği albümü kaydetmek için stüdyoya girdi. Tony Iommi’nin ve Ronnie James Dio’nun stüdyolarında (home studio) çalışmalara başlayan grup, albümün kaydını 16 yıl evvel Sabbth’ın Dehumanizer albümünü kaydetmek için geldiği Rockfield stüdyosunda yapmaya karar verdi. Bir nevi nostaljik bir karardı bu. Albüm röportajlarında da bahsettikleri üzere grup elemanlarının nezdinde bu stüdyo farklı bir ehemmiyete haizdi. Grup albümün ilk single’ı olarak Bible Black’ı piyasaya sürdü. Sound olarak hafif Doom havası veren ve sözleriyle Hıristiyanlığa muhalefet eden parça için Dio şunları söyler: “Albümü kaydetmeye bu parça ile başladık. Eğer böyle etkili bir bomba ile başlarsan albüme, gerisi de kolay olur. Çünki diğer parçaların ölçüsü ve niteliğinin nasıl olacağı hususunda senin kriterin o ilk parçadır.” Hakikaten Dio’nun söylediği gibi. Albümün diğer parçaları da sanki bu parçadan ilham almış gibi karanlık bir atmosfere sahip bir soundda olacaklardı.
Los Angeles’da son tecrübeleri yaptıktan sonra grup artık nihayet mix ve mastering safhası için Rockfield’ın yolunu tuttu. 16 sene sonra bu stüdyo artık son derece profesyonel ve ustalaşmış dörtlüyü bir defa daha ağırladı. Çünki dörtlü gerçekten bu işi iyi biliyordu ve kendi prodüktörlüklerini kendileri icra edecek kadar kıdem ve özgüven sahibiydiler. Ve nihayet iki hafta gibi kısa bir sürede albüm kayıtları oldukça başarılı bir şekilde tamamlanıp dağıtıma hazırlandı. Kayıtların bu kadar kısa sürede olmasıyla alakalı grubun basçısı Geezer Butler şöyle söyler: “Mazideki tecrübelerimizden de öğrendik ki bir parçayı defaaten işleyerek o parçayı öldürmüş olursun. Zira ilk Black Sabbath albümlerimizi iki ya da üç günde kaydetmiştik. Evet, teknik olarak belki de pek kaliteli değillerdi ama sound olarak harikaydılar. Konserde çaldığınız zaman bu duyguyu seyircilerde hissedebiliyorsanız ihtiyacınız olan şey budur. Bu zihniyetle kayıtlara başlayınca çalmak gayet basit geldi bize. Çünki parçayı çalarkenki hissiyatımızı kaydediyorduk aslında.”
Ve nihayet usta dörtlü resmiyette Heaven & Hell’in ilk, ama fiiliyatta Black Sabbath’ın Dio ile birlikte 4. albümünü 28 Nisan 2009’da piyasaya sürdü. Billboard 200’ün “hard rock albums” listesinde bir numaraya oturan ve dünya listelerini adeta sallayan The Devil You Know ABD’de 8 numaradan giriş yaparken Finlandiya, İsveç, Bulgaristan gibi ülkelerde de ilk 10’da yerini aldı.
Kısaca “The Devil You Know”
Albümün sounduna baktığımız zaman, grup elemanlarının farklı tecrübelerinden de olsa gerek, sadece Black Sabbath soundu gördüğümüzü söyleyemeyiz. Tabii ki klasik Sabbath çizgisinden bir sapma yok ama sound olarak Dio’nun solo kariyerinden izlere de rastlıyoruz. Bilhassa Dio’nun 2000’li yıllardan sonra kaydettiği albümlerdekine yakın, ağır havalı bir soundun parçalara hafiften hükmettiğini söyleyebiliriz. Onun içindir ki Dio ile yeni tanışan biri bu albümü dinlediğinde (maazallah) Dio’dan çok rahat soğuyabilir. Bu albümü layıkıyle kavramak ve anlamak için hem Dio’nun 2000’li yıllardan sonraki sounduna alışmış olmak, hem de müzikal manada geleneksel kafaya sahip olmak gerekir. Aksi halde Atom & Evil’ı, Rock & Roll Angel’ı, Follow The Tears’ı ve Breaking Into Heaven’ı zayi etmiş oluruz.
Şüphesiz albümdeki bütün parçalar için aynı yorumu yapamayız. Albümde hareketli ve orta tempolu parçalar da mevcut. Albümün en gaz parçası Neverwhere, Iommi’nin mükemmel riffleriyle başlayan Fear ve Geezer’ın bas solosuna binaen girişini Dehumanizer’dan Master Of Insanity parçasına benzettiğim Double The Pain bu kategorinin misallerinden.
İlk başta bahsettiğim üzere albümde klasik Sabbath soundunu tamamen göremediğimi söylemiştim. Bu tezimi albüm parçalarında yeterince tatmin edici bulamadığım Tony Iommi sololarıyla müdafaa ediyorum. Cesaretle tenkit etmek icap eder ki hatta bazı parçalarda Iommi’nin, sadece solo olsun diye bir iki sade solo attığı söylenebilir. Eski Dio’lu Sabbath albümlerini veya Sabbath’ın her hangi bir albümünü dinleyen biri aradaki farkı rahatça anlayabilir. Şöyle bir durum daha var ki bazı parçaların soloları konserlerde daha gelişmiş ve estetik bir şekilde karşımıza da çıkıyor. Mesela Bible Black’ın solosu.
Performans hususunda beni oldukça şaşırtan ve bir o kadar da sevindiren şey ise Ronnie’nin vokalleridir. Çünki eski yırtıcı ve yüksek oktavlı sesi son solo albümlerine doğru iyice çatallaşan, hatta yer yer bozulan Ronnie; bu albümün parçalarında oldukça düzelmiş ve eskisine yakın bir sesle vokal yapmış. Atom & Evil’ın ortalarında vokali kısa süreli coşturması buna bir örnek sayılabilir.
Şarkı sözleri tema olarak Dio’nun klasik edebi tasvirleri ve sıkça vurguladığı “cennet” ve “cehennem” metaforları üzerine inşa edilmiş. Hepsinde değil tabiî ki, ama albümün hit parçalarında bunu çok rahat görebiliriz.
Son olarak da albüm için herhangi bir hit parça olarak tayin ettiğim parça yok. Çünki en beğendiklerim her zaman değişkenlik arz ediyor. Onun için sadece beğendiklerime nazaran vasat kalanları söyleyebilirim. Bunlar da bana göre The Turn Of The Screw ve Breaking Into Heaven parçaları.
Albümden sonra Heaven & Hell
İlk single’ı Bible Black olan grup, albümden sonra fanlar tarafından çok beğenilen Follow The Tears’ı ve Eating The Cannibals’ı single olarak çıkardı. Ve albümden 3 ay sonra dünya turnesine başladı. Önce Avrupa ile başlayan turne daha sonra ABD ile devam etti. Black Sabbath ve Dio fanlarının fevkalade yüksek alakası, bilhassa 30 Temmuz’da Wacken Open Air’de Dio ve arkadaşları için tıklım tıklım dolan sahne elbette ki grup için ikinci bir konser DVD’si getirecekti. Lakin o DVD’nin yayınlandığı günü görmek efsane vokal Ronnie James Dio’ya nasip olamadı. Ronnie kısa aralıklarda çok mükemmel icraatlar ortaya koyduğu kadim dostlarıyla üçüncü ve son defa yollarını ayırmıştı artık.
Büyük heyecanlarla ve uzun mühletli projelerle yola koyulmuştu Heaven & Hell ekibi. Hatta öyle ki, içinde Türkiye’nin de dâhil olduğu dünya turnesini bitirdikten sonra yeni bir Heaven & Hell albümü için yola koyulacaklardı. Ama nasip olmadı. Hatta öyle ki bazı rivayetlere göre Dio’nun kaydettiği son parçası, ya da son parçalarından biri, Metal Will Never Die’ın yeni Heaven & Hell albümü için kaydedildiği söylenir.
Bu paragraflarla anlatmaya çalıştığımız Dio’nun ölmeden evvelki son bombası Heaven & Hell’in macerası kısaca bu şekilde. Bu muhteşem dörtlünün beraber son projesini layıkıyle anlatabildim mi bilmiyorum ama şundan gayet eminim ki yeni nesil grupların takibindense Heavy Metal efsanelerinin bu tür projelerini takip etmek, haberleriyle yatıp kalkmak ve o heyecanla yaşamak, hepimizin arzu ettiği ve özleyeceği şeylerden biri olacak.
Kadro Vinny Appice: Davul
Tony Iommi: Gitar
Geezer Butler: Bas
Ronnie James Dio: Vokal
Şarkılar 1. Atom and Evil
2. Fear
3. Bible Black
4. Double the Pain
5. Rock and Roll Angel
6. The Turn of the Screw
7. Eating the Cannibals
8. Follow the Tears
9. Neverwhere
10. Breaking into Heaven
Bu albümün kapağını baya uzun yıllar önce bir 3D/CGI forumunda görmüştüm, vay arkadaş demiştim. Demek ki başkalarının da dikkatini çekmiş ki bire bir almışlar kapak olarak.
@junkman afatsum, Ben Metal müziği çok fazla kategorize etme tarafdarı değilim; ama Doom Metal olarak tasvir edenlere de saygı duyarım. Keza şimdi kontrol ettim, albümde doom havası olduğunu bir defa söylemişim zaten.
Bu albümün kapağını baya uzun yıllar önce bir 3D/CGI forumunda görmüştüm, vay arkadaş demiştim. Demek ki başkalarının da dikkatini çekmiş ki bire bir almışlar kapak olarak.
Yazı için de eline sağlık.
16.10.2012
@Ahmet Saraçoğlu, bende buna benzer bir durum yaşamıştım.
Yazı çok güzel, ellerine sağlık. Lakin “haiz olmak” fiili bildiğim kadarıyla -i ekiyle kullanılıyor, -e ile değil.
15.10.2012
@Mustafa Sakallı, Çok teşekkür ederim, dikkat edememişim sanırım kullanırken. Çok minnetdarım, sağol…
albüm bir doom başyapıtı ama bir kez bile doom metal sözü geçmemiş ilginç!
16.10.2012
@junkman afatsum, Ben Metal müziği çok fazla kategorize etme tarafdarı değilim; ama Doom Metal olarak tasvir edenlere de saygı duyarım. Keza şimdi kontrol ettim, albümde doom havası olduğunu bir defa söylemişim zaten.
16.10.2012
@ManOmeR, evet bir tane var gözümden kaçmış, ama bana göre doom havası baskın bu albümde.
Bible Black kadar epik şarkı az bulunur.
double the pain albümdeki en sevdiğim parçadır. seneler önce ilk kez dinlediğimde çok hoşuma gitmişti. tekrar tekrar dinlemiştim.