# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
BE’LAKOR – Of Breath and Bone
| 21.09.2012

Akıp giden melodilerle geçen, dolu dolu bir saat.

Melodik death metal alanında Avusturalya’dan çıkmış en iyi topluluklardan birinin 3. albümünü değerlendirmeye çalışacağım bugün. Öncelikle genel bir giriş yapıp yavaştan albüme dalıp hemencecik çıkmayı planlamaktayım. İlk iki albümleriyle ismini geniş bir çevreye yaymış olan grup, oturtmaya çalıştığı sound’u bu albümle de güçlendirmeye devam etmiş ve yoluna emin adımlarla devam etmiş diyebiliriz basitçe. Gelelim ayrıntılarına.

Be’lakor grubunun karakteristik özelliklerinden bahsedecek olursak, öncelikle değinmemiz gereken bir “progresif” tanımı var. Sitede üzerine onlarca yorum bulunabilecek bu kavram, günümüz müziğinde tekdüze olmak istemeyen grupların başları sıkıştığında ilk başvurdukları kavram olmaktan kaçamadı maalesef. Bu noktada Be’lakor müziğinin progresif olarak anılmasının sebebinin (sambalici’nin Stone’s Reach incelemesinde değindiği gibi) uzun şarkı süreleri olduğuna inanıyorum. Lakin önümüzde çok geniş bir metal grubu çorbası olduğundan ve melodik death metal türü diğer türlere göre tekrara düşmeye, kalıplar içerisinde kalmaya daha meyilli bir tür olduğundan, grubun zengin melodik yapısı ve uzun şarkı sürelerinin her anında kafamızda günlerce dönebilecek rifflerin bulunması grubun progresif bir müzik yaptığı yanılgısını oluşturmamış da değil. Kısacası Be’lakor bir melodik death metal grubu; ancak günümüzde dahi müziğine bir At The Gates, Dark Tranquillity, In Flames (birini deyip öbürünü dememek olmazdı) bonkörlüğünde melodi serpiştirdiğinden ve müziğinde sıkıcı bir an bulundurmadığından grubun çoğu günümüz melodik death metal gruplarından bu yönüyle ayrıldığı söylenebilir.

Grubun bir diğer özelliği ise müziğin yapımında oldukça etkin rol aldığı belirtilen klavyeci Steven Merry’nin şarkılarda aynı derecede kulaklarımıza çarpmaması. Bu derece harika riflerin yazımından sorumlu eleman hakikaten kendisiyse (niye inanmıyorsam) şarkıların içinde aralara serpiştireceği melodilerle onu daha çok duymak isteriz tabii.

Grubun diğer elemanlarının performanslarına kısaca değinmek gerekirse genellikle ikili gitar oyunlarına başvurulduğunda duyulan iki farklı rifin birlikte yürümesi olayını mükemmel şekilde icraya döken bir gitar işçiliğine sahip grup. Özellikle Shaun Sykes’in lead gitardaki performansı sizi melodiler denizine çok rahat alabiliyor. Gitar üzerinde çok deli işler yapmasa da oluşturulan altyapı üzerinde çaldığı bölümler grubun müziğinin en önemli ve hoşa giden özelliği durumunda.

Vokal bölümünde genelde müziğe göre çok ön plana çıkabilen veya değerlendirilmeye değecek farklılıkta bir şey yapan bir performans olmadığından sadece müziklerinin esas tadı olan o gitardaki rif bombardımanının önünü kesmeden yapılabilecek temel tüm görevler yerine getirilmiş diyelim ve kaçalım.

Bas ve davul konusundaysa zaman zaman müziğin sakinleştiği kısımlarda (ki şarkı sürelerinin uzunluğu bu tarz clean geçişlere vs. oldukça uygun bir zemin hazırlamış) öne çıkabilen bas partisyonlarının olduğunu (ki gerçekten etkileyici olabiliyorlar. Örnek: Abeyance 1:29’daki bas ve sonrasındaki melodinin mükemmelliği) ve albümün çoğunu oluşturan orta tempo şarkılara yazılabilecek en varyasyonlu performans olmasa da davullarda da kulağınızın pasını kicklerle veya zillerle alabilecek bir görev adamı mükemmeliyetçiliği olduğunu söyleyelim.

Albümde daha önceki albümlere kıyasla farklı olarak nitelendirilebilecek bir şey göremesek de (prodüksiyonun Stone’s Reach’ten biraz daha oturaklı olduğunu söyleyebilirim en belirgin fark olarak) bu zaten Be’lakor müziği için asla kötü bir değerlendirme olamıyor. Çünkü grup kulağa akıcı gelecek şekilde bulabildiği en güzel rifleri en az teknik veya doğaçlama öğeyle hazırladığı arka planın üstüne oturtmakla yetiniyor tüm albümlerinde. Oturtmaya çalıştığı sound üzerine şelale gibi akan melodilerle bombardıman yapıp yepyeni şeyler ortaya çıkarmadan türün gereğini standartların oldukça üzerinde yaparak bizi her yeni rifte kendilerine bağlayabiliyorlar. Grubun yeteneği de burada ortaya çıkıyor. Zira tür içindeki gruplar enstrüman hakimiyetine dayalı hareketlere kaçarak müziklerini farklı kılmaya çalışırken Be’lakor bunu en iyi yapması gereken şeyi kendini olabildiğine aşarak çok sık şekilde yapıyor.

Birkaç şarkı önerisi yapıp son paragrafa gelme amacındayım, zira grubun müziği hakkında söylenecek değil dinlenecek çok şey var. Öncelikle “Remnants”, “In Parting” ve “Abeyance”ın grubun şu ana dek yaptığı en iyi şarkılar arasına girebilecek ihtişama sahip olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Özellikle “Remnants” yıllar sonra grup büyür de hayvansal turlara çıkarsa seyircinin en çok seveceği şarkı olur, Youtube’da grubun en çok tıklanan videosu olur hatta. Ayrıca “Fraught” ve tam bir şarkı olmasa da “To Stir the Sea” kişisel favorilerim arasında.

Son kelamları edelim. “Of Breath and Bone” bu sene içinde şu ana dek dinlediğim en bol melodili, en iyi melodik death metal albümü. Grup için büyük bir adım olarak değerlendirilemese de ilk albümleriyle başlayan maceralarında yapmak istedikleri şeyleri tam olarak oturtmuş olmanın gururu ve güveniyle harikulade melodilerin kulağınıza durmaksızın akmasını sağlayan Be’lakor, 3. albümüyle gücünü en üst noktaya çıkarmış durumda diyebilirim. Albümü yeni şeyler beklemeden, harika ve akıcı melodiler dinlemek isteyen her metal dinleyicisine tavsiye ediyorum. Diğerlerine de en azından sayfaya koyduğum şarkılara birkaç dakikalarını ayırmalarını tavsiye ediyorum. Zira günümüz melodik metalinde türün yapıtaşı niteliğindeki gruplarla karşılaştırıldığında bu derece özgün olabilen (Insomnium benzetmesi vs. yanlış bence, grubun bende yarattığı atmosfer bambaşka) ve bunca melodiyi tekrara düşmeden harmanlayabilen başka bir grup daha bilmiyorum. Be’lakor, eğer doğru adımları atarsa, önünde iyi bir gelecek olan; kendine güvenen ve ilham dolu bir grup olmaya bu albümle de devam ediyor.

9/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.61/10, Toplam oy: 84)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2012
Şirket
Rockstar Records
Kadro
John Richardson : Bas
Jimmy Vanden Broek: Davul
Shaun Sykes: Gitar
George Kosmas: Gitar, vokal
Steve Merry: Klavye, piyano
Şarkılar
01. Abeyance
02. Remnants
03. Fraught
04. Absit Omen
05. To Stir the Sea
06. In Parting
07. The Dream and the Waking
08. By Moon and Star
  Yorum alanı

“BE’LAKOR – Of Breath and Bone” yazısına 13 yorum var

  1. Baybora says:

    Kritik için eline sağlık fakat Remnants bu albüm çok büyük hayal kırıklığına uğrattı beni. The Frail Tide ve Stone’s Reach’e bayılmış biri olarak bu albüm diğerlerine oranla çok basit geldi bana. Progressive’lik açısından çok iyi olgunlaşmışlar ve grup için iyiye sinyal bu. Ama ne bileyim…yok abi yok. Remnants’a bayıldım o ayrı.

    Hani şimdi deseniz ”Neresini beğenmedin lan?” hiçbir şey diyemem. Sanırım diyebileceğim en yakın şey albümdeki melodilerin benim tarzım olmadığı. Ama fark etmez,bir albüm grup hakkındaki fikrimi değiştirmeyecek sonunda. Be’Lakor rahatlıkla geleceğin en büyük melodic death metal gruplarından biri olur ileride.

  2. Swedish says:

    Grup gun gectikce melodic death metal piyasasinda saglam bir noktaya oturmaya basladi.guzel riffler uzun ama sıkıcı olmayan parcalar bir solukta biten album olarak karsimiza ciyor.

    Ayrica bu grubu unirock delikanlilarina organizatorlere onermis,yazismalarimi ve turkiye gelmek istediklerini iletmistim ama tahmin edeceginiz uzere pipisine takan olmadi…
    Neyse tabi adamlar turkiyeye gelememekle bisey kaybetmedi ama henuz izleyemedigim icin uzgunum ulan

  3. Şafak says:

    Albüme bende 9 veriyorum bu sene çıkan en iyi albümlerden biri metalstormda da çıktığından beri zirvede

  4. Bahadir Sarp says:

    Teşekkürler güzel kritik için. Baya güzel melodilerle dolu bir albüme benziyor. Tabii şarkılar daha kısa olsa daha iyi olurdu bence.

  5. kavanozkafa says:

    Kapaktaki kırmızı başlıklı kız- kurt teması 10 üzerinden 10.

  6. TAAKE says:

    negzel kapak la bu?kızın elindeki ramazan pidesini görünce istemsiz bi gülümseme oldu bende.

  7. moon says:

    küsel kabak kurt tehlikeli diyoz ama kız daha tehlikeli hele kırmızı başlıklıysa:))) moonspell in son klibindede vardı kırmızı başlıklı kız mevzusu fernandoda kurt sonuç fernandonun kelle gitti

  8. Çok güzel albümmüş. Melodeath’le aram açıktı ne zamandır, şeker gibi geldi. Şimdilik Remnants ve Absit Omen favorilerim.

  9. Mustafa Sakallı says:

    Son iki albümün süresi gereğinden fazla uzun bence. Daha bir kere bile baştan sona dinleyebilmişliğim yok.Ama Stone’s Reach öyle mi? Üst üste iki tur dinlesen bana mısın dedirtmez. Teknik ve tarz olarak bulundukları yerin üstüne kat çıkıyor olabilirler ama bu kafada giderlerse kariyerleri boyunca en iyi işleri Stone’s Reach olacak benim için.

  10. GiantZillerIndo says:

    sevemedim ya. dönmüyor hakkaten. stone’s reach üç dakka daha uzun bi de bu albümden. nasıl iş anlamadım. sırf abeyance beş saat sürüyor ulan. remnants güzel ama.

  11. Buhtunnasr says:

    Kimse “melodic death , kaliplar arasina sikismislik ” falan demesin. Abeyance’ı bir dinleyin kalip malip yok taş gibi melodeath albümü, diğer Belakor albümleri gibi.

  12. Canoir says:

    O kadar çok dinledim ki şu albümü, canımsın Belakor. Hadi çıkarın şu albümü artık.

  13. şeyh hulud says:

    Bana yıllar sonra melodeath’i sevdiren grup. Çok sık dinliyorum son aylarda.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.