Football Manager oyunlarında, eğer genç oyuncu gelecek vaad ediyorsa onun kadrodaki statüsünü belirlemek için seçilen bir seçeneklerden biri “This player is a hot prospect for the future”dır (Geleceği parlak). Benim içinse henüz 17 yaşında böyle şarkılar yapan bir müzisyen bir “hot prospect” (umut vaad eden) değil, “an important first team player”dır (önemli bir A takım oyuncusu).
Dilerseniz bu gencoyla tanışma hikayeme geçelim: YouTube’ta achokarlos nick’li gitaristin videolarını izlerken, videolarının tekinin altında elemanın teki “hey acho, jakub zytecki diye biri var, hiç dinledin mi” diye sormuş. achokarlos da “tabii bilmem mi bacanak ya, Jakub ve grubu Disperse bilinmez mi” diyince, iyi ben de yazayım dedim YouTube’a adını. Çıkan sonuçlardan şu vidyoyu izledim:
Videoyu izledikten sonra düşündüğüm ilk şey şu oldu: “Bu çocuk diğer YouTube gitaristleri gibi değil”. En başta, attığı solo kendi solosu ki hayatımda dinlediğim en güzel gitar sololarından biri, ikincisi, bu kadar genç birinden beklenebilecek müzikal falsolardan hiçbiri yok, üçüncüsü, bend’ler duygusu verilerek doğru çekilmiş. Yani kısacası karşımızda sanki 30 yaşında bir gitarist var ve biz onun sahip olduğu özgüven ve olgunluğu izliyoruz.
Jakub’un müziğini tanımlamak gerekirse “enstrumantal progresif ambient djent fusion metal” gayet yerinde olur. Yalnız bu tanımdan aklınıza Animals As Leaders’ınkine benzer, tekniğe kaçan gitar şovu vb. hareketler gelmesin. Yine aynı şekilde arkada yaratıcı djent rifler yok. Ritimsel destek anlamında aksak giden riflerden söz edebiliriz. Kesinlikle atmosferik, yoğun klavye kullanımlı, ambiyans yönü ağır basan, gitar sololarının kendine çok az yer bulduğu bir albüm bu, daha doğrusu bir albüm de değil, şarkılar topluluğu. Jakub kolaylık olsun diye tüm şarkılarını got-djent sitesindeki kendi sayfasında toplamış.
Beni Jakub’un müziğinde en çok hayrete düşüren nokta, millet yarım yarım shred kasarken, kendisinin bu konuda hiç de oralı olmaması. Ve bu elemanın 17 yaşında buna karar verecek olgunluğa sahip olması, daha da önemlisi kendi stilini ve sound’unu daha 17 yaşında oturtması. Bunun haricinde çeşitli gitar tekniklerini ya da çalış stillerini (örneğin fusion ya da caz) gerektiği yerde sunuyor olması. Bir insan bu yaşta nasıl bu kadar güzel şarkı yapar, şaşırmamak elde değil.
Bunun haricinde albüme ve Jakub’a, 19 yaşında “Perpetual Burn”u yapmış bir Jason Becker, ya da o yaşlarda “Storm of the Light’s Bane”i çıkarmış bir Jon Nodveidt gibi bakmayın. O kadar da hayvan değil kendisi. Ama albümü dinlerken “bu çocuk işi çözmüş ya” diyeceğinize eminim. Zaman zaman öyle tribal melodiler geliyor ki kulağınıza bir Eric Johnson, Joe Satriani estetiğini duyar gibi oluyorsunuz. Albümün ilginç yanlarından biri de bir adet The Prodigy cover’ı bulundurması. 94 çıkışlı Voodoo People. Orijinaline takla attırmış resmen, cover dediğin böyle olur.
Yakın gelecekte ismini daha çok duyacağımıza emin olduğum, belki büyük gruplar tarafından kapılabilecek 2 genç isimden biri Polonyalı Jakub Zytecki. Diğeri de Sırp David Maxim Micic. Ki Jakub’un David’in solo projesi Bilo’da attığı şahane bir gitar solosu da var.
Bu gençleri radara almak lazım diyor, huzurlarınızdan ayrılıyorum. Eğer bugün Periphery bilinen bir djent metal grubuysa, bu çocuklar da yaptıkları müziklerle en az Periphery tanınmışlığını hakediyorlar bence. Tıpkı Jakub’un Myspace sayfasında denildiği gibi “magic meets djent”.
Şarkılar 01. AUM
02. Cosmic Mother
03. Dancing with Endless Love
04 .Energy of Consciousness
05. Euphoria!
06. Journey Through the Hidden Gardens Part One
07. Lucifer's Dance
08. Magic Box
09. Message from Atlantis
10. Voodoo People (THE PRODIGY cover’ı)
11. S.W.I.S. Song
12. Shortcut
13. Touching the Golden Cloud
14. Universal Love
Ufuk Goloğlu şeklinde girip, tam malavuranga olacakken birden kendine gelen bi üslup takınılmış. :D Ben de bi aralar youtube’da genç davulcu keşfine çıkardım, dumurlar üstüne dumurlar yaşaya yaşaya en sonunda bu işin sonu yokmuş deyip, ilgimi kaybetmiştim.
Merak ettiren güzel bir kritik olmuş bence Ufuk. :)
@Aeonian_Lich, teşekkürler öncelikle. evet, hepimiz kendi başımıza bişeyler keşfetmeyi severiz. ama kritik yazabilmemiz için keşfettiğimiz kişinin albüm veya demo yapmış olması gerekir ki, o kişi tanınmamış olsa bile onun sesini duyurabilelim. tabii albüm sürecinin ne kadar eforlu ve zaman alıcı bir süreç olduğunu da düşünürsek, bi de bizim o albümü defalarca dinleyip iyice beğenimizin pekiştiğini hesaba katarsak, kritik yazmak bizim açımızdan geriye kalan o son hamle oluyor.
bu arada ufuk goloğlu dedik, malavuranga dedik ama aslında bizim birbirimizle olan müzikal paylaşımımız bu sitede başlamadı. müzikal sözlükte sen edwin odesseiron nickiyle yazarken(ki sonra aeonian lich’e geçmiştin) ben de netknight nickiyle yazıyodum.
@Ufuk Sönmez, Aaa, netknight ha? Hatırladım evet. :) Güzeldi o dönemler de yav. Bu siteyi takip edenlerin de birazı veya bayası hatırlıyodur o siteyi sanırım, ziyaretçisi bol bi siteydi. Neyse evet. Görüşürüz hadi.
Disperse’in 2010 çıkışlı albümlerini bol bol dinledim ama elemanları bilmiyordum, araştırmamıştım hiç. O albüm de gayet güzeldir en basitinden, bu genconun solo işlerine de göz atmalı.
yetenek ve bunu sergileme azminin ortaya koyduğu muazzam bir çalışmalar bütünü diyebilirim.benim notum 10.çünkü bu yaştan beklenmeyecek bir olgunluk ve bu işi yapıyorum işte tavrı bu nota sevkettirdi beni.
Ufuk Goloğlu şeklinde girip, tam malavuranga olacakken birden kendine gelen bi üslup takınılmış. :D Ben de bi aralar youtube’da genç davulcu keşfine çıkardım, dumurlar üstüne dumurlar yaşaya yaşaya en sonunda bu işin sonu yokmuş deyip, ilgimi kaybetmiştim.
Merak ettiren güzel bir kritik olmuş bence Ufuk. :)
17.06.2012
@Aeonian_Lich, teşekkürler öncelikle. evet, hepimiz kendi başımıza bişeyler keşfetmeyi severiz. ama kritik yazabilmemiz için keşfettiğimiz kişinin albüm veya demo yapmış olması gerekir ki, o kişi tanınmamış olsa bile onun sesini duyurabilelim. tabii albüm sürecinin ne kadar eforlu ve zaman alıcı bir süreç olduğunu da düşünürsek, bi de bizim o albümü defalarca dinleyip iyice beğenimizin pekiştiğini hesaba katarsak, kritik yazmak bizim açımızdan geriye kalan o son hamle oluyor.
bu arada ufuk goloğlu dedik, malavuranga dedik ama aslında bizim birbirimizle olan müzikal paylaşımımız bu sitede başlamadı. müzikal sözlükte sen edwin odesseiron nickiyle yazarken(ki sonra aeonian lich’e geçmiştin) ben de netknight nickiyle yazıyodum.
18.06.2012
@Ufuk Sönmez, Aaa, netknight ha? Hatırladım evet. :) Güzeldi o dönemler de yav. Bu siteyi takip edenlerin de birazı veya bayası hatırlıyodur o siteyi sanırım, ziyaretçisi bol bi siteydi. Neyse evet. Görüşürüz hadi.
bu arada, gitarist albümü olduğu için yorum sayısı 5′i geçmez diyorum.
Polonyalı bombardımanı.Aynı yaştaymışız Yakubla.Utandım.
Disperse’in 2010 çıkışlı albümlerini bol bol dinledim ama elemanları bilmiyordum, araştırmamıştım hiç. O albüm de gayet güzeldir en basitinden, bu genconun solo işlerine de göz atmalı.
yetenek ve bunu sergileme azminin ortaya koyduğu muazzam bir çalışmalar bütünü diyebilirim.benim notum 10.çünkü bu yaştan beklenmeyecek bir olgunluk ve bu işi yapıyorum işte tavrı bu nota sevkettirdi beni.
Sırf yorum sayısı 5′i geçsin ve yazıda Perpetual Burn’den bahsedildi diye yorum yazdım, görüşürüz.
18.06.2012
@Jester, ahaha eyvallah :)
Biraz Animals As Leaders’ı hatırlatmadı değil. Lakin, güzelmiş.