“Show No Mercy“nin ardından turlamaya başlayan SLAYER, uzun süren bu turne sırasında yazdığı Chemical Warfare ve Captor of Sin adlı şarkıları konserlerde çalmaya başlamıştı.

Grubun o dönemki yapımcısı, Metal Blade’in sahibi Brian Slagel, “Show No Mercy” turnesinin başarısının ardından SLAYER’ın gecikmeden bir ürün piyasaya sürmesini mantıklı bulmuş ve bu talebini gruba iletmişti. SLAYER da, konserlerde çaldığı bu iki şarkının yanına Haunting the Chapel adlı şarkıyı da ekleyerek bir EP olarak piyasaya sürdü.

Evet, yalnızca 3 şarkılık bir EP ile karşı karşıyayız. 13,5 dakikalık bu ürün, SLAYER’ın “Show No Mercy”nin ardından nasıl geliştiğini ve akabinde gelecek SLAYER sound’unun temellerini nasıl attığını göstermesi açısından önem teşkil ediyor.

“Haunting the Chapel”la ilgili ilginç ayrıntılara gelirsek, albümdeki davulların kaydedildiği stüdyodan başlayabiliriz. Stüdyoda bir halı olmaması dolayısıyla davulları kaydetmekte zorlanan Dave Lombardo’nun imdadına, müzisyenin o sıralarda tanıştığı Gene Hoglan yetişmiş. Davul setini düz beton üstüne kuran Lombardo Chemical Warfare’i kaydettiği sırada, davulun hareket etmemesi için Hoglan ‘da yere çömelmiş halde davul setini tutmaktaymış.

Diğer bir detay olarak, EP’nin kaydından sorumlu olan ve bir Hıristiyanolduğu vurgulanan Bill Metoyer, vokal kaydı sırasında duyduğu şarkı sözlerinden rahatsız olmuş ve cehenneme gideceğini düşünmüş. Biz wikipedia’nın yalancısıyız.

Şarkılara baktığımızda, “Show No Mercy”ye oranla daha olgun bir şarkı yazımı görüyoruz. Pek çok insan tarafından SLAYER’In yazdığı en iyi şarkılardan biri olarak nitelenen Chemical Warfare ve SLAYER’ın soloyla başlayan ender şarkılarından olan Captor of Sin, bu durumun açık kanıtları.

Üstünde durulası diğer bir konu, EP’deki kayıt ve prodüksiyonun öncesindeki albüme göre ne kadar iyi olduğu. Her ne kadar Araya’nın vokalleri gelişmeye açık olduklarını belli etseler de, ortada bundan yıllar sonra bile zevkle dinlenebilecek düzeyde bir kayıt var.

1993′te tekrardan yayınlanan versiyonda grubun en eski şarkılarından Aggressive Perfector’ı da içeren EP, çıktığı dönemde BOLT THROWER’dan Chuck Schuldiner’a kadar çeşitli isimler tarafından bir ilham kaynağı olarak gösterilmiş ve o dönem hiçbir benzeri olmaması dolayısıyla thrash metal adına farklı bir yere konumlanmayı bilmişti.

Çok uzatmayalım, zira istesek de uzatamayız, “Haunting the Chapel” thrash metalin en önemli birkaç grubundan birinin kendi tınısını oturtma adına yaptığı önemli bir hareket. “Show No Mercy” ile, her ne kadar gayet iyi olsa da amatör tarafını da saklayamayan grup, “Haunting the Chapel” ile sonrasında yapacağı ve thrash metal dünyasının normlarını belirleyeceği ürünlerinin ilk ipuçlarını vermiş, belki de gerçek anlamda ilk kez “SLAYER” olmuştu.