Catamenia isimli pek güzide Fin black metal grubumuzu şiddetle sevmeme rağmen konser gününe dek konserleri olacağına dair ne bir duyum aldım ne de herhangi bir yerde konser tanıtımına rastladım. Neyse ki geç oldu da güç olmadı. Konserden bir gün sonra sabahın köründe kalkıp il değiştirecek olmama rağmen muazzam bir black metal enerjisi ile yola koyuldum. Trene bindiğim anda sevgili “metalkızkardeşim” Nadja’ya, “On the Rocks’ta şuan Catamenia konseri başlamak üzere. Gelmek ister misin?” şeklinde bir SMS yolladım. Cevap hiç gecikmedi: “Catamenia mı? Şimdi mi? Tamam, geliyorum!”
Mekan, aynı gün milli buz hokeyi maçı da olmasından ötürü pek kalabalıktı. Konserin olduğu alt kata inip 5 euro olan biletimi alarak içeri girdim. Birkaç arkadaşımı görüp muhabbet etmeye başlamıştım ki hemen yanımdan makyajlı, kostümlü black metalci abiler geçti. Kendilerinin “Vuohivasara” yani “Keçi çekiç” gibi 3. sınıf bir black metal grubu ismine sahip olan ön grup olduğunu birazdan anladık. Bu arada vokal, kolundaki devasa çivili bilekliği yanlışlıkla, hafiften koluma sürtmek suretiyle dönüp özür diledi. Derken abilerimiz sahneye çıkıp çalmaya başladılar.
Yaklaşık 30 dakika kadar sahnede kaldılar. Açıkçası pek bir şey anlamadım. Hem çabuk bitti hem de atmosfer pek içler acısı idi. Zira mekanda pek az insan onları dinlemek için bulunuyordu. Hatta uzun bir süre fotoğrafçıdan başka kimse sahnenin önüne bile gitmedi. Açıkçsı o sırada oturup muhabbet etmek bana da daha çekiçi geldi. Bir süre sonra birkaç kişi maçtan çıkıp “takılmaya” geldi ve grubun dinleyici kitlesinde hafif bir artış oldu. Yine de fena sayılmazlardı. Özellikle davulcuları gayet başarılıydı zannımca.
Vuohivasara’nın sahneyi terk etmesinden yaklaşık 20 dakika sonra Catamenia sahneye çıktı. Bu kez sahne önünde biri fotoğrafçı olmak üzere toplam 8 kişi falan vardı. Onların da grup elamanlarının komşu çocukları olduğunu düşünüp gülüştük bir ara. Konser boyunca konseri sahne önünden izleyenlerin sayısı sürekli değişti. Öyle sanıyorum ki en fazla 20 kişiye ulaşabildi. Derken daha ilk parça olan “Post Mortem”i çalmalarıyla gönüller eridi bir anda. Grup, konser boyunca Nisan ayında çıkardıkları “The Rewritten Chapters” albümündeki parçaları çaldı. Konserde çalmadılar fakat albüm de bir de Bon Jovi parçası olan “Born to be my Baby” coverı bulunmakta. Benim de albümü ilk dinleyişim canlı olarak konserde olmuş oldu. (Dinlemeniz şiddetle tavsiye olunur!)
Sırasıyla Blackmension, Lost in Bitterness, Blood Trails, The Day When the Sun Fadded Away, Talvijön Varjot, Coldbound, Alive…Cold…Dead!, Passing Moment of Twilight Time, Cavalcade, Pimeä Yö ve Kuolon Tanssi parçalarını çaldılar. Konserin sonuna kadar “Kaamos Warrior” çalacaklarına karşı olan inancım tamdı lakin olmadı. Eski parçalarını çalmamalarından ötürü hafif bir hayal kırıklığına uğrasam da gecenin sonunda Catamenia’yı canlı izlemenin verdiği keyif yeterli oldu.
Bir gün sonrası mı? Evet, kalkmam oldukça zor oldu fakat hâlâ kafamda “Blood Trails” çalıyordu.
“Run and hide, but this time you can’t win!”
Nil Deniz ÇİDANLI (aka Nilla)
Hak ettikleri yere gelemediklerini düşündüğüm bir gruptu Catamenia hep. Bu konser de bu düşüncemi pekiştirmiş. 20 kişi nedir yahu yuh. Kariyerindeki yıl başına 1 kişi izlemiş gibi.
Eternal Winter’s Prophecy ve Chaos Born dan birer şarkı çalmaları kötü olmuş bir de.
Pek dinlediğim bir grup değildir kendileri, ancak konser ayrı bir durum. Ben olsam o yirmi kişinin arasında olurdum sanırım. Yalnızca Türkiye’de vardır sanıyordum bu “sahnede çalan gruba ilgisizlik” durumu, demek ki diğer ülkelerde de oluyormuş. Ulan parası da ucuzmuş işte ne istiyorsun 5 Euro para mı be?
vah anaam sen helsinkilere git, black metalci dayının biri çivisini sürttürsün, sonra 20 kişi ile konser izle :) 20 kişi harbi rezil bi iş yanlız. zannımca finlandıyada metal müzik dinleyicileri aynı zamanda bir grup üyesi olduğundan konserler tırt geçiyor.